ÜZERİNDE aylardır tartışılan ve son ana kadar yapılabileceğinden emin olunmayan Irak seçimleri, bazı aksaklıklara rağmen gerçekleştirildi. Uzun yıllar sonra serbest bir seçimin yapılabilmesi, Irak siyasî tarihi açısından önemli bir dönüm noktasını teşkil edecek. Seçimlere katılım, ülkedeki etnik ve dinî gruplar bakımından farklılıklar arz ediyor. Şiiler Irak tarihinde ilk defa etkili olabilme fırsatını kaçırmamak için seçime ciddi oranda bir katılım gösterdiler. Kürtler de uzun zamandır elde etmek istedikleri özerklik ve belki de bağımsızlığın yolunun açılması için sandıklara hücum ettiler. Yıllardır ülke yönetimini elinde bulunduran ve Amerikan işgalinden en fazla rahatsız olan grubu oluşturan Sünni Arapların seçime katılım oranları ise tek haneli rakamlarla ifade edilmekte. Katılımın sınırlı kalmasının yanında kuzeyde bazı bölgelerde Türkmenlerin oy kullanmasının engellenmesine benzer örneklerde görüldüğü gibi, seçim yolsuzlukları da seçim sonuçlarının meşruiyetini tehdit ediyor.
Seçimlerin gerçekleşmesini takiben, gözler yeni oluşturulacak yönetime ve ülke içindeki grupların alacağı konumlara yoğunlaştı. Öne çıkan bir diğer konu da, bundan sonra Irak’ın normalleşmesi için atılacak adımları belirleyen takvimdi. Seçilen Geçici Meclis’in 15 Ağustos’a kadar yeni anayasayı hazırlaması ve bu anayasanın 15 Ekim’de halk oyuna sunulması gerekiyor. Bütün bunların gerçekleşmesini takiben, 15 Aralık 2005’te de yeni bir genel seçimin yapılması söz konusu. Zaten seçim sonrasında gözler bir yandan devlet ve hükümet başkanlığı için yapılan pazarlıklara çevrilirken, diğer yandan da yeni anayasanın hazırlanması ile ilgili sürece odaklandı. Anayasanın hazırlanmasında, farklı grupların temsili yanında, yasaların kaynağı ile ilgili sorunlar da epey tartışmaya neden olacağa benziyor. Seçimleri büyük ölçüde boykot eden Sünni grupların mecliste temsil edilmemesinin yol açabileceği sorunların bilincinde olan Şii ve Kürt liderler, anayasa hazırlık sürecinde mecliste temsil edilmeseler bile Sünni grupların da yer alacaklarını dile getirdiler. Sünni gruplar da bu hazırlıklara katılma konusunda istekli görünüyor.
Seçim sonuçları çok büyük sürprizler içermese de, Kürtlerin ve Şiilerin mecliste beklenenden daha fazla temsilci bulunduracakları bir gerçek. Bu sonuçlar ülke içindeki bu iki grubun yıllardır elde etmek istedikleri konuma yaklaştıklarının bir göstergesi. Irak içindeki bu değişimin çevredeki yansımaları ise o kadar olumlu değil. Birçok Arap ülkesinde medya, seçimlerin ABD beklentilerinin dışında sonuçlandığını belirtiyordu. Aslında bu söylemde, sonuçlardan kendi duydukları rahatsızlığın da payı var. İran hariç, Irak’ın komşularının seçim sonuçlarından memnun oldukları pek söylenemez. Ancak seçimin gerçekleştirilmiş olması genel olarak dünyada bir başarı olarak değerlendirildi ve komşu ülkeler de bunu memnuniyetle karşıladıklarını açıkladılar. Artık yavaş yavaş herkes Irak’taki yeni gerçekliklere uyum sağlayacak gibi görünüyor.
Bu noktada öne çıkan gerçeklik, Şiilerin ve Kürtlerin bundan böyle Irak siyasetinde en önemli oyuncular haline gelmeleridir. Kürtlerin devlet başkanlığı için bu kadar talepkâr olabilmelerinde, şu anki konumlarının sağladığı avantajların payı çok büyük olmalı: Seçimlerde ciddi bir oy oranı elde ettiler, silahlı güçlerinin dağıtılmasını büyük ölçüde engellediler, ABD ile yakın işbirliği içindeler, kendi aralarındaki ayrışmaları şu an için rafa kaldırmış durumdalar. Ayrıca Şiilerin dinî içerikli bazı taleplerine karşı, Kürtlerin Batı’nın hoşuna gidecek açıklamaları da Batılılar nezdinde onları önemli kılıyor. Muhtemelen Kürtler, yeni anayasa hazırlanırken federasyon yönündeki taleplerinin azamisini elde etmeye çalışacaklar. Şu anki konjonktürde elleri oldukça güçlü. Meclisteki sandalye dağılımı da Kürtlerin pazarlık payını artıracak şekilde tecelli etti.
Şiiler de oyunu büyük ölçüde kuralına göre oynuyor. Irak’ın işgali sonrasında Şiilerin en önemli talebi bir an önce demokratik seçimlerin yapılması idi. Buradaki beklenti, nüfus içerisindeki çoğunluklarının onları iktidara taşıyacak olmasıydı. Geçici idarî yasada bazı tavizlere razı olmalarının ve çeşitli kışkırtmalara rağmen serinkanlılıklarını koruyarak seçimlerin gerçekleşmesi için çaba harcamalarının sebebi, bir an önce seçimle meşruiyeti tescil edilmiş şekilde ülkenin yönetiminde söz sahibi olabilmekti. Bundan sonra Irak yönetiminde dinî duyguları güçlü olan Şiilerin ağırlığının hissedileceği aşikâr. Çeşitli Arap ülkelerinde Irak seçimleri ile ilgili analizlerde ABD’nin hesabının tutmadığına yönelik değerlendirmelerin sebebi de bu dinî etkide aranmalıdır. Dindar Şiilerin İran ile bağlarının güçlü olacağı ve hatta İran etkisinde kalacakları korkusu, bu değerlendirmelerin temelini oluşturuyor. Şu an için Iraklı Şiiler Amerikalıları kaygılandıracak bir açıklama yapmasalar da, işgalin sona ermesi ile beraber Şiilerin tavır değiştirmeleri muhtemel görünüyor. Birkaç sene önce Irak yönetimi, ABD’nin İran’a yönelik baskısından memnun olurdu; ama şu anki yönetim, ABD’nin İran’a karşı halihazırda yürüttüğü siyasetten pek memnun görünmüyor.
Sünni Araplar ise seçimleri boykot ederek işgale karşı tepkilerini dile getirdiler. Sünnilerin yoğun olduğu Anbar bölgesinde katılım sadece %2 civarındaydı. Seçimleri boykot etmek, mesaj vermek anlamında bir işlev görse de, bunun karşılığında mecliste temsil edilmemek bazı konularda Sünnileri zorlayacaktır. Ancak, Sünnileri tamamen dışlamanın sakıncalarına sık sık işaret edilmekte. Bu nedenle Sünnilerin devlet yönetiminde temsili muhakkak sağlanacaktır. Ülkeyi yıllarca yönetmiş bir grubun varlığını inkar etmek kolay değildir.
Türkmen Cephesi’nin seçimde aldığı oy sayısı 100 bin civarında. Bu oy oranı, Türkmenlerin seçimlere katılımında bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Kuzeyde Türkmenlerin yoğun olduğu yerlerde seçimlerin sağlıklı gerçekleştirilemediği, seçim sandıklarının kurulmadığı yönünde haberler yayımlandı. Bu tür olumsuz faktörlerin yanında, Türkmen siyasetçilerin seçmenleri yeterince harekete geçiremedikleri de bir gerçek. Siyasî anlamda söz sahibi olabilmek için iyi bir örgütlenme ile, zaten sınırlı olan gücü bölmeden çalışmak gerekirken Türkmen Cephesi’nin aldığı oy miktarı, cephenin siyasî anlamda yeterince hazırlıklı olmadığını ortaya koyuyor.
Irak’ta gerçekleştirilen seçimler Irak’ın normalleşmesi yönünde bir aşamayı temsil ediyor. Bundan sonra takvime bağlanmış olan süreçlerin gerçekleştirilebilmesi ihtimali daha da arttı. Ancak bu dönem aynı zamanda ciddi iç mücadelelere de sahne olacaktır. Şu ana kadar gerçekleştirilen pek çok düzenleme geçici özellikler taşıyorken, bundan sonra daha kalıcı düzenlemelerle yol alınacaktır. Yeni anayasanın yazımı, yeni seçimler gibi konular çeşitli gruplar arasındaki rekabeti artıracak ve Irak’ın önümüzdeki yıllarda alacağı şekil, bu dönemdeki mücadele sonrasında oluşacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et