TÜRKİYE’DE dinin devlet ve toplum yaşamında yerinin ne olması gerektiği tartışmalarına paralel olarak din eğitimi konusu, Cumhuriyet tarihi boyunca tartışılmıştır. Örgün eğitim sistemi içerisinde din eğitimi ve öğretimine hiç yer vermemekten, okullarda zorunlu din derslerine kadar farklı uygulamaların var olduğunu görmekteyiz. Din derslerinin okullardaki hukukî statüsü ve içeriği ile ilgili bu zengin uygulama deneyiminin oluşmasında halkın talepleri, toplumdaki din algılamaları, laiklik yorumları ve konuyla ilgili uluslararası gelişmeler etkili olmuştur. Günümüzde de din eğitimi tartışmalarının sona erdiği söylenemez. Batı ülkelerinde Türkiye’de olduğu yoğunlukta din eğitimi tartışmalarına medyada, siyasette, akademik dünyada rastlamak oldukça zordur. Çoğu zaman bilimsellik ve toplumun ihtiyaç analizine dayanmayan ve ideolojik yaklaşımların etkin olduğu bu tartışmaların devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu durum, bir yönden, toplum hayatında dinin yerinin önemli olduğu; diğer yönden ise, din eğitiminin halen bir problem alanı olduğu şeklinde yorumlanabilir. AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlayacağı bir dönemde din eğitimi politikalarına yeni bir boyutun ilave edildiğini söyleyebiliriz. Bu çerçevede AB’nin okullarda din eğitimine yönelik bir standardının olup olmadığı ve zorunlu din dersi tartışmaları üzerinde durulacaktır.
AB Din Eğitimine Karışır mı?
AB’de ya da uluslararası düzeyde okullarda din eğitimi konusunda herhangi bir standardın olup olmadığı sorusu akla gelmektedir. Bu konuda AB ülkelerini ve uluslararası camiayı bağlayan ortak bir karar ve mekanizma söz konusu değildir. Her AB ülkesi okullarda kendi din eğitiminin olup olmayacağını ve olacaksa nasıl olacağını belirleme hakkına sahiptir.
AB ülkeleri arasında okullarda din eğitimi konusunda üye ülkeleri bağlayıcı bir müktesebatın olmaması, bu konu ile hiç ilgilenilmediği anlamına gelmemektedir. AB ülkelerinde din eğitimi konusunda belirli yaklaşımların daha fazla kabul gördüğünü ve çoğulcu bir yaklaşımın farklı yorumlarının ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Din eğitimi konusu açıkça zikredilmese bile, okullardaki dersler Avrupa Vatandaşlığı kavramını destekleyecek şekilde düzenlenmektedir. Bu da bir anlamda etnik, kültürel, dinî, vb. yönlerden farklı olanlara karşı önyargı ve ötekileştirmeden ziyade, farklı olanın anlaşılmaya çalışılması, birlikte yaşamaya olumlu katkı sağlama boyutunu ön plana çıkaracak şekilde ders programlarının, pedagojik yaklaşımların ve ders materyallerinin gözden geçirilmesi anlamına gelmektedir. Daha açık bir ifadeyle, okullarda din derslerinin içeriğinin, birden fazla dini kapsayacak şekilde hazırlanması ve çoğunluk dini olmayan diğer din ve inançların öğretiminde onları yargılamadan, kendi bütünlükleri içerisinde sunulması beklenmektedir. Yani bir dinî inancın savunuculuğunu yapan dışlayıcı geleneksel din eğitimi anlayışının değişmesi hedeflenmektedir. Ayrıca din dersi dahil olmak üzere, okul eğitim programlarının ulusal milliyetçilikleri ön plana çıkarmaması yaklaşımı ağır basmaktadır. Milliyetçiliğin eğitim yoluyla ön plana çıkarılmasının, uluslarüstü bir ekonomik ve siyasî örgütlenme olmayı hedefleyen AB ideallerine ve oluşumuna olumsuz katkı yapacağı düşünülmektedir. Mesela okullarda tarih dersi öğretiminde siyasal veya askerî tarihten ziyade, kültürel tarih öğretisine önem verilmektedir. Kültürel tarihe vurgu yapılması ile birlikte farklı olandan daha çok, insanlar ve uluslar arasında ortak olan noktaların ortaya konulacağı düşünülmektedir.
Zorunlu Din Dersi ve Avrupa Birliği
Son zamanlarda Türk medyasında, Avrupa Konseyi’nin aldığı karara da göndermede bulunularak, AB sürecinde Türkiye’nin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini zorunlu olmaktan çıkarması yeniden gündeme gelmiştir. 1982 Anayasası’nın 24. maddesi uyarınca bu derslerin ilk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu olması, bazı çevrelerce dinî özgürlüklere, laikliğe aykırı olduğu ve aslında bu dersin Din Kültürü olarak öngörülmesine rağmen, din eğitimi içeren bazı unsurları barındırdığı gerekçesiyle eleştirilmekte ve zorunluluğun kaldırılması istenmektedir.
UNESCO’nun 2002’de yaptığı bir araştırma, 142 ülkeden 73’ünde, okullarda en az bir saat zorunlu din dersinin olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu araştırmaya göre, okullarda din dersine yer veren ülkelerin tamamına yakınının Müslüman veya Hıristiyan nüfusa sahip ülkeler olması oldukça dikkat çekicidir. Tabii ki zorunluluk kavramından ne anlaşıldığı ve istisnaî uygulamalar konusunda ülkelere göre farklılaşma söz konusu olsa da, bu veri, zorunlu din dersi hususunda dünyada önemli bir eğilimin var olduğunu göstermektedir.
Bu gerçeğin yanı sıra, din eğitimi konusunda uluslararası herhangi bir standart olmamasına rağmen, din dersinin okullarda zorunlu olmaktan çıkarılmasına yönelik Avrupa Konseyi kaynaklı bu ve benzeri talepler nereden kaynaklanmaktadır? Bu husustaki tartışmalar, başta BM İnsan Hakları Bildirgesi’nin 18. maddesi ve insan haklarını içeren bazı uluslararası hukuk metinlerindeki din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili maddeler ve onların yorumlarına dayandırılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1. Protokol Madde-2 şöyledir: “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefî inançlarına göre yapılması haklarına saygı gösterir.”
Yukarıdaki metinde yer alan, “ebeveynin dinî inanç ve felsefesine göre yetiştirme hakkı”ndan hareketle zorunlu din dersinin kaldırılması gerektiğini iddia edenler bulunmaktadır. Aslında bu ve diğer uluslararası metinlerde okullarda zorunlu din dersine yönelik doğrudan bir karşıtlık söz konusu değildir. Ancak eğer din dersinde belli bir din veya mezhep esas alınıp, bunların benimsetilmesine yönelik bir din eğitimi verilip, diğer din ve mezhep mensupları veya inanmayanlar bu derse girmeye zorlanıyorsa bu, din ve vicdan özgürlüğü açısından problem oluşturmaktadır. Diğer bir yoruma göre ise bu madde, belirli bir din ve inanca bağlı olarak okul kurulması hakkını da vermektedir.
Türkiye’deki okullarda verilen dersin adı “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi”dir. Yani bir din veya mezhebi doktriner bir şekilde öğretmeyi amaçlayan bir ders değildir. Ancak halkın büyük çoğunluğunun Müslüman olması, geleneksel İslamî din eğitiminin etkisi gibi sebeplere bağlı olarak, öğretim programındaki bazı konuların ve uygulamaların din eğitimine yönelik yapılabildiği de bilinen bir gerçekliktir. Ayrıca mutlak anlamda bir zorunluluktan söz edilemez. Okullarda din dersi Müslüman öğrenciler için zorunludur. Diğer dinlere mensup öğrenciler bu derslerden muaf olabilirler.
Türkiye’nin yaşadığı deneyim ve AB ile dünyadaki genel eğilim dikkate alınarak, sağlıklı bir din dersi için önemli bir kazanım olan ilk ve orta dereceli okullardaki DKAB dersleri zorunlu olarak devam ettirilmelidir. Ancak DKAB dersi, toplumsal talepler, din eğitimindeki yeni yönelimler, vs. doğrultusunda içerik ve yaklaşım olarak daha çoğulcu bir çizgide kendini yeniden yapılandırabilmelidir. Toplumlar için önemli olan, demokratik bir çerçevede din eğitimi politikaları oluşturma konusunda ideolojik önyargıları aşan bir anlayışa ve tartışma zeminine sahip olmalarıdır. Ayrıca yeni din eğitimi politikaları veya modelleri oluştururken, geçmiş deneyimin bilinmesi kadar, geçmişe mahkûm olunmaması da gereklidir.
Paylaş
Tavsiye Et