Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
Medeniyetler arası evlilik mümkün mü?
Nazife Şişman
ME­DE­Nİ­YET et­ra­fın­da­ki so­ru­la­rın ya­kı­cı­laş­tı­ğı, can acı­tı­cı bir sar­sıl­ma ve sav­rul­ma­ya ma­ruz kal­dı­ğı­mız bir dö­ne­mi ya­şı­yo­ruz son bir-iki yüz­yıl­dır. Sos­yal ve ta­ri­hî re­ali­te­de bir ta­kım cid­di trav­ma­lar tec­rü­be et­tik. Top­rak­la­rı­mız iş­gal edil­di, dev­let-i ebed-müd­det ön­ce “has­ta”lan­dı, ar­dın­dan mi­ra­sı­nı red­de­den bir va­ris bı­ra­ka­rak ta­rih sah­ne­sin­den çe­kil­di. Bu trav­ma­lar, var­lık, bil­gi ve de­ğer ek­sen­li bir şüp­he­ye düş­me­mi­ze de ne­den ol­du. Biz as­lın­da ne idik; bi­zi biz ya­pan un­sur ney­di? Bi­ze ait ad­det­tik­le­ri­mi­zin han­gi­le­rin­den vaz­ge­çe­bi­lir­dik? Ba­tı me­de­ni­ye­ti ile bir alış-ve­riş içi­ne gir­me­miz ka­çı­nıl­maz­dı. O hal­de bu alış-ve­riş­te “be­lir­le­yi­ci-et­kin” ta­raf ol­ma­yı na­sıl ba­şa­ra­bi­lir­dik?
Nur­dan Gür­bi­lek, Kör Ay­na, Ka­yıp Şark’ta, Tan­zi­mat’tan iti­ba­ren ya­zar­la­rı­mı­zın Av­ru­pa ve As­ya ara­sın­da­ki iliş­ki­yi hep bir ka­dın ve er­kek ki­şi­leş­tir­me­si üze­rin­den tem­sil et­tik­le­ri­ni söy­ler. Na­mık Ke­mal, “bikr-i ke­mal” ve “fikr-i ha­yal”i bir­leş­ti­rir­ken ol­gun er­kek­li­ği do­ğu­ya, uçu­cu di­şi­li­ği ba­tı­ya ham­le­den bir ev­li­lik ön­gö­rür. Ba­tı ya da Av­ru­pa’nın, yaş­lı ama mağ­rur Os­man­lı’ya ram ola­bi­le­ce­ği dü­şün­ce­sin­de­dir Tan­zi­mat ay­dın­la­rı. Ah­met Mit­hat dâ­hil he­men hep­si, Do­ğu’nun ev­li­li­ğin bas­kın ta­ra­fı ola­bi­le­ce­ği ümi­di­ni ta­şır.
İl­ginç olan o ki, ay­nı dö­nem­ler­de Ba­tı da Do­ğu’yu fet­he­di­le­cek bir ka­dın ola­rak tem­sil et­mek­te­dir. Ba­tı ede­bî me­tin­le­rin­de Müs­lü­man ka­dın­la­rın tem­si­li, el­bet­te dö­nem­sel fark­lı­lık­lar arz eder. Gi­zem­li bir ta­kım güç­le­re sa­hip muk­te­dir ka­dın­lar­dan, ar­zu nes­ne­si ha­rem sa­ki­ni­ne ve ar­dın­dan “ezi­len” ka­dı­na çe­şit­li şe­kil­ler­de tem­sil edil­miş­tir İs­lam dün­ya­sı­nın ka­dın­la­rı. Ba­tı’nın hem as­ker­le­riy­le hem de keş­fe­den, ta­nım­la­yan bir bi­lim ada­mı or­du­suy­la fet­he çık­tı­ğı an­dan iti­ba­ren Do­ğu, el­de edil­me­si ge­re­ken bir ka­dın­dır. Or­yan­ta­list kül­li­ya­tı bu göz­le eleş­ti­ri­ye tâ­bi tu­tan ça­lış­ma­lar, bu tem­si­li açık bir şe­kil­de or­ta­ya koy­mak­ta­dır.
Ba­tı me­de­ni­ye­ti ile sı­cak te­mas ya­şan­ma­dan ön­ce­ki dö­nem­ler­de biz­de böy­le bir sem­bol­leş­tir­me yok­tur. Dı­şar­lık­lı olan­la pek il­gi­li de­ği­liz­dir; onu he­men ken­di­mi­ze mal ede­riz. Pla­ton’u Ef­la­tun ya­par; hat­ta onun yir­mi dört bin pey­gam­ber­den bi­ri bi­le ola­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nü­rüz. Ne za­man ki Ba­tı me­de­ni­ye­ti, sal­dır­gan bir şe­kil­de “ev”imi­ze nü­fuz et­me­ye baş­lar; iş­te o za­man bu du­ru­ma uy­gun bir hal ça­re­si bul­mak ge­re­kir. Şi­na­si, As­ya’nın “akl-ı pi­ra­ne”si ile Av­ru­pa’nın “bikr-i fik­ri”ni iz­di­vaç et­tir­mek­te bu­lur ça­re­yi. Yaş­lı da ol­sa hâ­lâ güç­lü bir “er­kek” olan As­ya, ba­kir ve genç bir ka­dın olan Av­ru­pa’yı ni­kah­la­yıp kontrol al­tı­na ala­bi­le­cek­tir ona gö­re.
Bu is­ti­are­de de, “Ba­tı’nın tek­ni­ği­ni ala­lım, ken­di kül­tü­rü­mü­zü mu­ha­fa­za ede­lim” öne­ri­sin­de de bi­zi “BİZ” ya­pan ru­hu/as­lı ko­ru­ma en­di­şe­si hâ­kim­dir. Do­ğu-Ba­tı, As­ya-Av­ru­pa sen­te­zi­nin ba­şa­rı­lı ola­bil­me­si için, ya­ni ev­li­li­ğin mut­lu so­na ula­şa­bil­me­si için, bi­zi biz yap­tı­ğı dü­şü­nü­len özel­li­ğin ga­lip gel­me­si ge­re­kir. Şi­na­si’de “yaş­lı akıl”, Na­mık Ke­mal’de “ol­gun fi­kir”, Pe­ya­mi Sa­fa’da “ruh”, Gö­kalp’te “hars” ola­rak be­lir­le­nir bu özel­lik ve hep­sin­de de eril­lik­le iliş­ki­len­di­ri­lir.
Yaş­lı Os­man­lı güç kay­bet­tik­çe, ev­li­lik­te­ki bas­kın ta­raf ol­ma ümi­di ya­vaş ya­vaş yi­ti­ri­lir. Ayar­tı­cı bir ka­dı­na dö­nü­şen Av­ru­pa’nın elin­de oyun­cak ol­ma teh­li­ke­si çı­kar or­ta­ya. Ce­mil Me­riç’in ifa­de­siy­le genç met­re­si kar­şı­sın­da ac­ze dü­şen ih­ti­yar bir âşık ha­li­ne ge­lir Do­ğu. Yaş­lı ya da genç, ya­ban­cı bir dil­be­re âşık ol­muş ve bu yol­da her şe­yi­ni kay­bet­me teh­li­ke­si içi­ne gir­miş bir er­kek­tir ar­tık Do­ğu. Yah­ya Ke­mal’in “Meh­li­ka Sul­ta­na Aşık Ye­di Genç” şi­i­ri­ni de bu doğ­rul­tu­da yo­rum­lar Ce­mil Me­riç. Pa­ris şeh­ri­ne gö­nül­le­ri­ni kap­tı­ran Genç Os­man­lı­lar, o dil­be­rin if­fet­siz bir bar kı­zı ol­du­ğu­nun far­kın­da de­ğil­dir­ler. Bu uğur­da ha­yal âle­mi­ne gö­çüp gi­der­ler.
İlk ro­man­cı­lar, er­ke­ğin, ya­ni Do­ğu’nun hâ­kim ol­du­ğu bir ev­li­lik düş­le­miş­ti iki me­de­ni­yet ara­sın­da. Ne ya­zık ki bu ev­li­lik ger­çek­leş­me­di. Bu­na rağ­men yi­ne de Do­ğu-Ba­tı sen­te­zi, bir ev­li­lik me­ta­fo­ru üze­rin­den an­la­tıl­ma­ya de­vam edil­di. Ama bu ki­şi­leş­tir­me­de ka­dın ve er­ke­ğin özel­lik­le­ri za­man­la de­ğiş­ti.
İki bin­li yıl­lar­da bir te­le­viz­yon di­zi­si üze­rin­den ye­ni­den gün­de­me gel­di bu ev­li­lik. Bir “Ya­ban­cı Da­mat” gir­miş­ti ai­le­ye; ufak te­fek kar­şı çı­kış­la­ra rağ­men ka­bul de edil­di. Me­ta­fo­rik ola­rak bu, bir id­dia­dan vaz­ge­çiş ola­rak yo­rum­la­na­bi­lir. Oy­sa Ha­li­de Edip, Si­nek­li Bak­kal’ın kah­ra­ma­nı Ra­bi­a’yı an­cak Müs­lü­man ol­duk­tan son­ra ev­len­dir­miş­ti Pe­reg­ri­ni ile. Do­ğu-Ba­tı sen­te­zin­de Do­ğu, di­şi ta­raf da ol­sa hem as­lı­nı mu­ha­fa­za et­miş, hem de ha­ki­mi­ye­ti­ni ko­ru­muş­tu.
...
Bu­gün­se ev­li­lik­ten bah­se­dil­mi­yor ar­tık. Me­de­ni­yet­ler ara­sın­da uz­laş­maz bir ça­tış­ma­yı po­li­tik ola­rak araç­sal­laş­tı­ran­la­ra kar­şı it­ti­fak­tan, di­ya­log­dan bah­se­di­li­yor. Di­ya­log ne­dir? Mo­no­lo­ğun hi­la­fı­na, iki ta­ra­fın da ko­nuş­ma­sı. Bir he­sap­laş­ma ise her­ke­sin ete­ğin­de­ki­ni dök­me­si, ilan-ı aşk ise mu­ka­be­le­nin dev­re­ye gir­me­si vs. Bir dö­nem gö­rü­cü usu­le kar­şı “ko­nu­şa­rak ev­len­mek” di­ye ta­bir edi­len bir ne­vi flört, da­ha “Av­ru­pa­î” ol­du­ğu için ade­ta pro­pa­gan­da­sı ya­pı­lan bir uy­gu­la­may­dı. Bu­ra­dan ha­re­ket­le gün­dem­de olan me­de­ni­yet­ler ara­sı di­ya­lo­ğu da ev­li­lik ön­ce­si “ko­nuş­ma” ya da flört ola­rak mı de­ğer­len­dir­me­li­yiz? Yok­sa ar­tık ev­li­lik ‘out’, sü­re­siz bir flört mü­dür he­def­le­nen? “Baş­tan çı­ka­rı­cı”nın pe­şin­de, hiç bir ge­le­cek va­at et­me­di­ği­ni bi­le bi­le gü­nü­nü gün et­mek mi­dir?
Bir ta­ra­fın yı­kı­cı fe­tih fa­ali­yet­le­ri­ne de­vam et­ti­ği bir dö­nem­de, “ko­nuş­ma” ile ye­tin­mek ve ev­li­lik me­ta­fo­run­dan vaz­geç­mek, as­lı/ru­hu mu­ha­fa­za et­mek­ten de bir vaz­ge­çiş ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir mi?
 

Paylaş Tavsiye Et