Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Ekonomi
IBF Başkanı Erol YARAR: “IBF, İslam dünyasının Davos’udur”
IBF hakkında bilgi verir misiniz? 8’inci IBF Kongresi beklentileri karşıladı mı? Katılım ve zirvede dile getirilenler gelecek için ümit veriyor mu?
IBF, ticaret, yatırım ve işbirliğini geliştirmek amacıyla tüm dünyadan Müslüman işadamlarının bir araya geldiği bir sivil toplum kuruluşu. 1995 yılında Pakistan’da kuruldu. Daha ilk toplantısına, 23 ülkeden 600 civarında katılımcının iştirak ettiği bu organizasyon, Kongre sırasında da belirttiğim gibi, Davos benzeri bir etkinliğe sahip olma potansiyelini haizdir.
Beklentileri karşılama noktasında şunlar söylenebilir. Şüphesiz, 1 milyarı aşkın Müslümanın yaşadığı dünyada katılım çok daha geniş olabilirdi. Ancak gerek organizasyon noktasındaki zorluklar, gerekse son yılların konjonktürü tüm dünyada, içinde İslam kelimesinin geçtiği organizasyonlara katılımda tereddüt uyandırıyor. Ancak kongrenin nihai bildirisinde de ifade edildiği üzere tam da bu nedenlerle, İKT üyesi ülkeler Büyük Orta Doğu Projesi gibi dışarıdan dayatılan projelere karşı direnmek için ortak bir tavırla cevap vermeye davet edildiler. Bizce hegemonya mücadelesinde haksızlıklara maruz kalan İslam ülkeleri, inisiyatifi ele almalı ve barışçıl girişimlerde ortak hareket etmeliler. 
Kongre sırasında, Afro-Avrasya Ortak Pazarı gibi bir hedefe yönelik adımlar, en azından niyet bağlamında dile getirildi. Olumsuz konjonktürün belki de olumlu bir neticesi olarak, İslam ülkeleri arasında daha geniş ve güçlü işbirliği arzusuna şahit olduk. MÜSİAD’ın düzenlediği fuara gösterilen teveccüh ve imzalanan ekonomik anlaşmaların boyutu gelecek için ümit vaat ediyor.
 
Afro-Avrasya Ortak Pazarı hedefi ne kadar gerçekçi? Bu alanda IBF’nin somut girişimleri var mı? Zirve sırasında, İslam ülkeleri arasında İMF benzeri bir örgütün kurulması gereğini vurguladınız? Bu konuda neler yapılabilir? 
Ortak Pazar hedefi, mutlaka kurumsal bir hüviyete sahip olmak zorunda değil. Ancak, şu da unutulmamalıdır; böyle bir hedefe AB 40 yılda ulaştı. Ama sonunda ulaştı. O nedenle, olumsuz bir yargıya varmak şart değil. Pekala mümkün olabilir.
Öncelikli hedef, komşu ülkelerle, bölge ülkeleri ile ticareti artırmak, ekonomik ilişkileri geliştirmek olmalı. Türkiye’nin AKP hükümeti ile gerçekleştirdiği de bu değil mi? Dış ticaret hacmimizde komşu ülkelerin payı sürekli artıyor. Bu son derece sevindirici ve doğal bir gelişme. IBF’nin bu yıl sekizincisi düzenlenen kongreleri tam da bu amaca matuf. Kongrelere eşlik eden fuarlarda milyonlarca dolarlık iş bağlantıları kurulmakta, tüm dünyadan işadamları birbirleri ile tanışmakta, ortak yatırım kararları almakta. Ayrıca IBF Genel Sekreterliği tarafından başarıyla geliştirilen IBFNET projesinden de söz etmek istiyorum. Bu proje ile işadamları internet üzerinden teklif vermek ve almak sureti ile aralarındaki ticarî işbirliğini daha ileri seviyelere taşıma imkanı bulacaklar. Bu adrese giren işadamları, hiçbir ücret ödemeden siteye üye olabilecek ve ticaret yapabilecekler.
İMF benzeri bir kuruluş önerisi noktasında söyleyebileceğim şey şudur: Dünyada birçok ülke, dış borçları nedeniyle ekonomik bağımsızlıklarını büyük ölçüde yitirmiş ve küresel sistemin kuralları gereği toplumlarının büyük kesimlerini huzursuz eden ekonomik kararlar almak zorunda kalmışlardır. Örneğin Türkiye, bütçesinin büyük kesimini borç faizi ödemelerine ayırmak zorunda. Bu da yatırıma ve çalışanların ücretlerine ayrılan payın giderek düşmesine, bunun da ötesinde, dış politikada önemli kararların alınması aşamasında dezavantajlara yol açıyor. Türkiye gibi merkezî bir ülkenin bu durumda olduğu düşünülürse, İslam ülkelerinin küresel ölçekte söz sahibi olabilmeleri için, İMF benzeri kurumların tahakkümlerinden kurtulmaları şarttır.

Paylaş Tavsiye Et