1993 Kopenhag Zirvesi’nde kararlaştırılan ve Birliğe aday ülkelerin tam üye olabilmeleri için uymaları zorunlu olan kriterler siyasî, ekonomik ve diğer kriterler olmak üzere üç ana başlık altında toplanmıştır. Bu doğrultuda Avrupa Komisyonu’nun 20 Temmuz 1996’da açıkladığı “Gündem 2000” başlıklı rapor, Kopenhag Kriterleri’nden hareket ederek, tam üyeliğin koşullarını yeniden tanımlıyordu. Rapor, tam üyeliğin sadece “Topluluk müktesebatı” ile sınırlı olarak değerlendirilemeyeceğini ortaya koyuyordu. Üç ana başlık altında toplanan bu kriterleri kısaca şöyle özetlemek mümkün:
Siyasi Kriterler
· Demokrasi ve hukukun üstünlüğü
Aday devletlerin sadece demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını ifade etmekle yetinmemeleri, bunları günlük yaşama bütün unsurlarıyla geçirmeleri anlaşılmaktadır. Buna göre belirleyici temel faktörler:
Siyasal çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve din seçme özgürlüğünü kapsayacak anayasal garantinin bulunması;
Çeşitli devlet birimlerinin normal işlevlerini yerine getirebilmelerine olanak sağlayan demokratik kurumlar ile bağımsız yargı ve anayasa kurumlarının bulunması;
Değişik siyasi partilerin dönüşümlü olarak iktidara gelmelerini sağlayan ve genelde muhalefetin rolünü tanıyan özgür ve dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesi şeklindedir.
· İnsan hakları
Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkındaki Sözleşmeye Taraf Olunması ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru’nun kabulü temel referans noktalarıdır.
· Azınlıklara saygı
Bu bağlamda, tam üyelik adaylarının pek çoğunda azınlıkların varlığına işaret edilmekte, temel referans noktası olarak da, Avrupa Konseyi’nin Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilen 1201 sayılı tavsiye gösterilmektedir.
Azınlık sorunlarına yaklaşım ile ilgili önemli bir diğer nokta da, bu tür sorunların çözülmemesi halinde, demokratik istikrarın tehlikeye girebileceği ve komşu ülkelerle ihtilafların doğabileceği hususlarına dikkat çekilmesidir. Bu husus vurgulandıktan sonra, azınlıkların tatminkâr bir şekilde tam üyelik öncesi toplumla entegrasyonunun sağlanmasının, gerek AB’nin, gerekse aday ülkenin çıkarlarına uygun olduğu vurgulanmaktadır.
Ekonomik Kriterler
· İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığı
Bu noktadaki temel değerlendirme kriterleri şu şekildedir:
Serbest piyasa güçlerinin, fiyatların ve ticaretin sonucu olarak arzla talep arasındaki dengenin sağlanması;
Pazara giriş (yeni şirketlerin kurulması) ve çıkış (iflaslar) engellerinin bulunmaması;
Mülkiyet haklarının korunması mevzuatı da dahil olmak üzere hukuk sisteminin bulunması, hukukun ve sözleşme özgürlüğünün güçlendirilmesi;
Fiyat istikrarı ve katlanılabilir kamu finansı ve dış borçlanma ile makroekonomik istikrarın sağlanması;
Ekonomi politikanın temelleri ile ilgili olarak geniş bir konsensüsün varlığı;
Tasarrufları üretim yatırımlarına dönüştürecek gelişmiş bir finans sektörünün varlığı.
· AB içindeki rekabet baskısı ile piyasa güçleri karşısında durabilme yeteneğine sahip olmak
Temel değerlendirme kriterleri şunlardır:
Ekonomik operatörler için istikrarı ve tahmin yapabilme imkanını veren yeterli bir makroekonomik istikrar içinde işleyen bir pazar ekonomisinin varlığı;
Uygun maliyette ve yeterli miktarda beşerî ve fiziksel sermayenin bulunması, enerji arzı, telekomünikasyon, ulaştırma vs. alanlarında eğitim ve araştırma ile gelecekteki gelişmelerin ortaya koyduğu gereksinimlere cevap getirilebilmesi;
Hükümet politikalarının ve mevzuatın ticaret politikası, rekabet politikası, devlet yardımları, KOBİ'lerin desteklenmesi vs. aracılığıyla rekabeti artıracak hale getirilmesi;
Ticarî entegrasyonun seviyesinin genişleme öncesinde gerçekleştirilmesi;
Küçük işletme sayısının artırılması.
Diğer Kriterler
· Siyasî, ekonomik ve parasal birliğe uyum
Bu çerçevede öngörülenler:
Merkez Bankaları’nın bağımsızlığının sağlanması;
Ekonomi politikalarının koordinasyonu (ulusal uyum programları, çok taraflı denetim, aşırı kamu açığını önleyici yöntemler);
İstikrar ve büyüme uzlaşmalarının ilgili düzenlemeleri ile uyum içinde olmak;
Ayrıca yeni üye devletler:
Kamu sektörü açıklarının kapatılması için hiçbir Merkez Bankası kaynağına başvuramayacaklar;
Kamu yetkililerini hiçbir ayrıcalıklı mali kurumun desteğinden yararlandıramayacaklar;
Sermaye hareketlerinin serbestliğini sağlayacaklar;
APS2 çatısı içinde yer almaya çalışarak aşırı kur oynamalarından kaçınacaklardır.
· Topluluk müktesebatına uyum
Topluluk müktesebatına uyum, tam üyeliğin değişmez kuralıdır. Bu nedenle yeni katılacaklar için de, eskiden katılanlar için olduğu gibi kural aynıdır. “Topluluk müktesebatının bir kısmına uyup, bir kısmına uymamak” söz konusu değildir.
· Topluluk müktesebatını uygulayabilmek için idarî ve hukukî kapasite
Topluluk müktesebatına uyum da tek başına yeterli değildir; bu müktesebatın etkin şekilde uygulanması ve geliştirilmesi için idarî ve hukukî yapının yeniden organizasyonu gereklidir.
Paylaş
Tavsiye Et