Yeni anayasa bugünlerin en esaslı gündemi. Yeni anayasa, yeni umutlar demek. Modern Türkiye’de anayasa, toplumu biçimlendirmenin bir aracı olarak formüle edildi. Büyük ölçüde “özde asker, sözde sivil” profesörlerin hazırladığı anayasalar, imtiyazlı azınlıkların toplum karşısındaki tahakkümlerine kaynaklık etti. Merkezine toplumu koyan, toplumla devlet arasında sahici bir sözleşme amacını kendisine rehber edinen bir anayasa Bu Ülke’nin en temel hakkı. Bu hakkı savunmak ise alkışlanacak bir eylem.
Dosyamız, Türk siyasetinin sivil anayasaya olan ihtiyacını mercek altına alıyor. Üç güzide akademisyen, sivil anayasanın anlamı, gereği ve biçimi üzerinde duruyor ve birbirinden ufuk açıcı değerlendirmelerde bulunuyorlar.
Zühtü Arslan, jüristokratik bir anayasa ile demokratik bir anayasa arasındaki farkları ortaya koyuyor ve Türk siyasetinin niçin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu tartışmaya açıyor. Bir anayasanın ‘sivil’ olarak nitelenmesi için hangi şartları haiz geldiğini de ortaya koyan Arslan’a göre, toplumsal gerçekliği esas alan bir anayasanın ivedilikle inşa edilmesi gerekiyor.
Cumhuriyet Türkiye’sinin tarihinde ilk kez, toplum sözleşmesi olarak tanımlanabilecek bir anayasaya kavuşma ihtimali ile karşı karşıya kaldığını belirten Serap Yazıcı, bu imkanın değerlendirilmesi gerektiğini ve Türkiye’nin sivil ve demokratik bir anayasaya kavuşmasının lazım geldiğini ortaya koyuyor.
Mustafa Şentop, mevcut anayasalarımız içerisindeki ideolojik etkiyi derinlikli bir biçimde analiz ediyor ve 1960 darbesi sonrasında yaşanan acı kırılmanın Türk siyasi hayatına getirdiği maliyeti gözler önüne seriyor. Şentop’a göre, karşı karşıya kaldığımız problemlerin önemli bir kısmı bazı kesimlerin, kendi görüşlerini ve ideolojilerini açıkça ve cesaretle savunamamaları, birtakım metinlerin arkasına saklanmayı yeğlemelerinden kaynaklanıyor.
Saklananlar, hiçbir zaman siyasetin gerçek aktörü olamazlar!
Paylaş
Tavsiye Et