GÜNÜMÜZ Aleviliğini şifahi kültürün modern bir sunumu olarak ele alan çağdaş araştırmalar, gelenek içinde yoğrulan Aleviliğin bugüne nasıl ulaştığı konusunda teolojiyi ihmal etme eğiliminden kurtulamamıştır. Siyasi-dinî tartışmalar ekseninde Aleviliğe yeni bir teoloji üretme kaygısında somutlaşan zorlamalar da, Aleviliği teolojiden uzaklaştırma gayretlerinde içkin bulunan arındırma çabaları da çok kere mevcut sorunları pekiştirmiş ve hatta daha da artırmıştır. Aleviliğin gerçekte ne olduğuna ve nasıl tanımlanması gerektiğine ilişkin problemler, günümüz dünyasında sadece Alevilere mal edilecek bir konu olmaktan çıkmıştır. En az Aleviler kadar Sünniler de artık bu konuyla ilişkilidir. Aleviliği Sünni bir bakış açısı içerisinde ele alma çabasının ortaya çıkardığı kısıtlamalar kadar, onu farklı Aleviliklerden yola çıkarak yeni bir tanıma mahkum etme girişimleri de açıkça sorunludur. Bu nedenle Aleviliği, Alevilerin çeşitliliğinden beslenen farklılaşmalarını elden geldiğince ayrıştırarak, tarihsel-teolojik birikimleri içinde ele almak gerekir. Nitekim Aleviliği Sünnilik içinde eritme niyeti kadar, onu genel İslami bağlamdan koparma yönündeki istekte de derin bir siyaset, bağlayıcılığını sürdürmektedir.
Alevileri sorunlu, tartışmalı ve karmaşık bir algı içinde görme alışkanlığındaki genel havayı yarmak; Aleviliği kendi öz sunumları, nitelik ve yeterlilikleriyle birlikte, tarihsel beyanlarını yadsımaksızın anlamaya çalışmak ve hem geleneksel hem de modern yapısı içinde tanımlamak gerekir. Ancak daha da önemlisi, öncelikli olarak Alevi hissiyatının hangi teolojik ve tarihsel formülasyonlardan neşet ettiğinin ortaya çıkarılmasıdır. Üzerinde durulacak, konuşulacak ve müzakere edilecek bir olgunun gerçek resmine ulaşmak, ihmal edilmemesi gereken metodolojik bir tercihtir. Ne yazık ki, şimdiye kadar yapılan Alevilik araştırmalarına teoloji dünyasının katkıları yetkin bir açılım sağlamada yeterli bir rol oynayamamıştır. Alevileri, bir mezhebin ya da bir bakış açısının ‘cendere’si içinde ele almanın ortaya çıkardığı keyfiyet, bugün resmî-gayriresmî boyutlarıyla gözler önündedir. O halde Aleviliği, Aleviler kendilerini neye nispet ediyorsa o bağlamda ele almak gerekir.
Politik gerginliklerin bulunduğu bir ortamda, Alevilik incelemelerinin sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilmesini beklemek hayal olur. Düşünceler, ancak tarafların birbirlerine kulak verebildikleri ortamlarda menziline ulaşabilir. Teslim etmek gerekir ki, çoğu kez ve çok yerde düşüncelerini ve inançlarını saklamak Alevilerin belli başlı tercihleri arasında yer almıştır. Bu kuşatmanın sorumluları bu toplumun dışında değildir.
Kuşkusuz, bu da, tarihle, teolojiyle ve modern hayatın gerçekliğiyle yeni bir müzakere talebinin seslendirilmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda hemen her Alevinin üzerinde karar kılacağı bir perspektife ulaşmanın zorluğu ortadadır. Buna Aleviliğin hem geleneksel hem de modern yapısının bir engel oluşturabileceği açıktır. Ancak niyet doğruya ulaşmak olduğu sürece, sert tartışmalar bile sonuçta yerini karşılıklı anlamalara ve açıklamalara bırakacaktır. Bundan emin olmak zorundayız.
Alevilerin Modernleşme Deneyimi
Alevilerin modernleşme serencamı, sözlü bir geleneğin dönüşümünü göstermesi açısından tipik bir örnektir. Alevilerin modernleşme bağlamında yaşadıkları, verili bir kültürün dinsel bağlarından ayrışarak somutlaştırdığı farklılaşmaları göstermektedir. Çünkü geleneksel yapıların dönüşümüne paralel olarak Aleviler de pek çok açıdan sıkı bir değişimin odağı olmuştur.
Bu değişimin temel nirengi noktalarından hareket edildiğinde açıkça görülen, Alevilerin geleneksel yapısının günümüz koşulları içinde kökten bir değişime uğramış olmasıdır. Cemaatin dinsel, dilsel ve kültürel stratejisi esaslı farklılaşmalarla hemhal olmuş ve Alevilik modernliğin çekim gücü içinde tabiri caizse yeniden harmanlanmıştır.
Alevilerin modernleşme süreci içindeki en temel farklılaşması, geleneksel olarak tanımlanabilecek kültürel bagajlarının, değer ve açılımlarının bugün ciddi bir sarsıntı geçirmiş olmasıdır. Aleviliğe ilişkin ‘sır’lar açığa çıkmıştır. Böylece sır fâş olmuştur. Sırların dünyasında kendini tanımlayan Alevilik bugün yok olmuştur. Nitekim dedelik başta olmak üzere Alevilerin varoluşunu temellendiren aygıtların pek çoğu ciddi bir imaj ve içerik kaybı yaşamaktadır. Ancak bu kaybın Aleviliği yok olmakla karşı karşıya getireceği söylenemez. Burada söz konusu olan Aleviliğin değişmesi, farklı Aleviliklerin ortaya çıkmasıdır. Hangi Alevilik sorusunun tek bir cevabını üretecek koşulların giderek ortadan kalktığı açıkça görülmektedir. Kent ortamının çekiciliği, göç, siyasi dalgalanmalar, kültürel çözülme süreçlerinin belirleyiciliği gibi pek çok neden, sonuçta Aleviliğin gelenekte biçimlenen formatını eritmiştir. Öyle ki artık paradoksal da olsa modern bir Alevilikten söz etmek mümkündür.
Aleviler, içeriğini modern kültürel hasılanın ürettiği yeni bağlamlardan beslenmektedir. Din ve dünya algısı, ritüel ve tasavvur farklılaşmaları Alevilerin yeni bir doğuşundan söz edilmesini kolaylaştıracak imalara sahiptir. Bu farklılaşmalar Aleviler arasında çok kere yüzeysel sayılabilecek kimi teorik tartışmaların da önünü açmıştır. Geleneksel otoritelerin yok edilmesiyle başlayan bu süreçte yeni Aleviler, dinî-sosyal sorunlarının çözümünde bilgiyi daha modern bir bağlamda devreye sokmaktadırlar. Modernliğin ürettiği havsala, ona çok kere derinden bağlanma içgüdüsüyle hareket etmekte olan Aleviler arasında yeni davranış ve eylem stratejilerinin ithal edilmesini hızlandırmaktadır.
Modernliğin kattığı yeni kavramsal sermaye içinde Aleviler, verili kurumsal yapılarını yeniden okumaya tabi tutmakta, tarihsel bilginin yeniden kullanılması konusunda yeni bazı soruları harekete geçirmektedir. Mevcut Aleviliğin kırsallığa ve kentselliğe uzanan gerçekliği, birbirinden ayrışarak çeşitlenmiş birçok Aleviliği gündeme getirmektedir. Bu ayrışmada politik talepkârlık, devletin Aleviler karşısındaki konumu, Sünnilerin kendi dünyalarında geliştirdikleri yeni zemin ve açılımlar da etkili olmuştur.
Aslında Alevilerin karşı karşıya geldikleri sorunlar çok boyutludur. Modernleşme ise şimdilik çok az tartışılmaktadır. Aslına bakılırsa Aleviler, ancak modernleşmenin kazanımları içinde kendi varlıklarını kamusal alana taşıma olanağı bulmuşlardır. Aleviliğin senkretik yapısını sürekli hatırlatacak bir şekilde, günümüzdeki etkisini oldukça yoğunlaştıran dışsal etkiler, Alevilerin mevcut durumunun nasıl bir istikamete yöneleceğini kestirmek hususunda muğlak bakış açıları üretmektedir.
O halde Alevi modernleşmesinin ortaya çıkardığı temel problematik, gelecekte Aleviliğin, mevcut gelişim çizgisi takip edildiği takdirde nasıl seyredeceğidir. Alevilerin, modernliğin var ettiği imkanlar içinde nasıl bir gelenek üreteceği, bu bağlamda sorulması gereken soruların başında gelmektedir. Gerçekten de tarihi, sosyolojik gerçekliği, bilinen yönelim ve hassasiyetleriyle Alevilerin artık iyice çoğalan biçimleri üzerinden bu soruya cevap vermek oldukça zordur. Yine de bu hedef, söz konusu zorlukları, Alevilerin modernlik dolayımındaki yönelim ve tercihlerini, mevcut statüleri etrafında oluşturdukları parçalı konumlarını dikkate alarak tartışmaya açtığı oranda değer kazanacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et