*Dede, Cem Vakfı
SON günlerde özellikle basında daha fazla yer alan Alevilerin sorunlarının giderilmesi meselesi ne yazık ki senelerdir ihmal edilen bir konu. Öncelikle, geciken bir adaletin artık tecelli etmesinden yanayız. Devletimizi yönetenler, her inanç gurubuna eşit davranmak zorunda. Bu demokrasinin bir gereği. Bu kapsamda Alevi-İslam İnanç Önderleri dede, baba ve zakirlerine din hizmetlisi kadrosu verilmesi ve bu hizmetlerin kurumsallaştırılması, bizlerin senelerdir üzerinde durduğu bir istem. Cem Vakfı olarak;
1. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılması,
2. Genel bütçeden Alevilere pay ayrılması,
3. Din derslerinde Alevi inancının da öğretilmesi,
4. TRT’de Aleviliğe yer verilmesi,
5. Cemevlerinin yapımının sağlanması,
6. İnanç Önderlerine (Dede/Baba) okul açılması,
7. Sazın okullara tavsiye edilmesi
şeklinde acilen yapılması gerekenleri sıralamıştık. Alevi kitleyi yok sayan anlayış bu istemlerimizi görmezlikten geldi.
Halkımızın inançsal hizmetlerini karşılayacak, mağduriyetlerini giderecek her türlü çalışmaya destek olacağımızın bilinmesini isteriz. Ama bu desteğimiz atılacak samimi adımlara göre şekillenecektir. Çünkü bu topluma geçmişte birçok vaatler verilmiş ama yerine getirilmemiştir. Umarız hükümetin son açılımı da onlardan biri olmaz. Uluslararası Hukuk Profesörü Sayın İzzettin Doğan’ın önderliğindeki Cem Vakfı, bugüne kadar hep müzakereden ve diyalogdan yana oldu. Sorunlarımızın devletimizce çözülmesini istedi. Bu nedenle AİHM’de değil, kendi ülkemizin yargı organlarında davalar açtı. Çünkü devletin, halkı üzerinde eşit davranma, eşit hizmet etme prensibi adına Alevi kitleyi ele almasının, vatandaşları arasında inanç bazında ayrım yapmamasının artık zamanı geldi, hatta geçiyor.
Sünni kardeşlerimizin inançlarının gereklerini yerine getirebilmesi için cami yaptıran, hoca atayan, elektrik-su gibi masrafını karşılayan devlet, yirmi beş milyon olan Alevi inancına mensup kitleye de eşit düzeyde hizmet götürmeli. Ulusal birlik, bugünkü demokrasi ve insan hakları çağında, yasalar önünde mutlak eşitlikten geçiyor. Oysa Aleviler nimette değil, külfette eşit. Yirmi beş milyon gibi büyük bir kitlenin haklı olan istemlerinin halli ülkemizin birlik ve beraberliğine hizmet edecektir.
Alevi yurttaşlar kentleşmenin getirdiği erozyona muhatap oldular. Herkes kendi inandığı ideolojiyi Alevilik sandı. Böyle giderse, köklerinden koparılan ve hiçbir manevi disipline tabi olmayan milyonlarca insan ülkemizin birliğini istemeyen güçlerce iştah kabartıcı av olacaktır. Ülkemizin ulusal birlik ve bütünlüğüyle oynamak isteyenler bu büyük kitleyi kullanmaya kalkacaktır. Ülkemizi yöneten her sağduyulu hükümetin bu haklı istemlerimizi kabul etmesi ve yasal engelleri kaldırması gerekir. Yeni dünya düzenini yönlendiren en önemli kavramlar, insan hak ve özgürlükleri ile demokrasidir. 21. yüzyıl Türkiye’sinde halen bunları konuşuyor olmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Bu hakların tanınması yani inanç kimliğimiz, ibadet mekanlarımız ve inanç önderlerimiz olan dede/babaların yasal statüye kavuşması ülkemizin barışına, birliğine hizmet edecek ve yılların haksızlığı da ortadan kalkacaktır. İnsanlar birbirini tanıyacak; tanıdıkça sevecek; peşin hükümlerle yapılacak istismarlar da ortadan kalkacaktır. Devletimiz de herkesin devleti olacaktır. Bu ülke, üzerinde yaşayan herkesindir. Ülkemizin ve halkımızın yararına olan her hayırlı olayın arkasında oluruz. Her şeye muhalefet etmek kimseye bir şey kazandırmadı, kazandırmayacak da. Barışa ve birliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu hasret hepimizin.
Paylaş
Tavsiye Et