İKİ yıldan bu yana Gazze Şeridi’ne uygulanan abluka ve ambargo, 17 Ocak 2008 günü tam anlamıyla ölümcül bir silaha dönüştürüldü. Öyle ki ilk 24 saat içerisinde diyaliz makinelerine muhtaç olan böbrek hastalarının hayatları tehlikeye girdi. Zira elektrik de, elektrik üretebilecek jeneratörleri çalıştıracak benzin de olmadığından hastanelerin diyaliz üniteleri devre dışı kalmıştı. İlaç girişine izin verilmemesinden dolayı hastalar ilaçlarını bulamama sorunuyla baş başa kaldı. Temel gıda maddeleri, hatta insanların en temel ihtiyacı olan ekmek bile hızla tükendi, tedarik sıkıntıları ortaya çıktı…
Sonunda olan oldu; evlerinde çocuklarına yedirecek ekmek bulamayan, kendileri bir şey yiyemediği için çocuklarını emziremeyen Gazzeli anneler, kadınlar, 22 Ocak’ta Mısır sınırındaki Refah Kapısı’na dayandılar. Karşılarında İsrail’in baskıları sonucu 14 Haziran 2007’den bu yana sınır kapısını kapalı tutan Mısır hükümetinin güvenlik görevlileri vardı. Protesto gösterisinde yaşanan gerginlik ve çatışmalar sırasında 60 civarında Gazzeli yaralandı. O gün orada yaşananlar aslında bundan sonra olacakların ilk işaretleriydi. Ertesi gün yani 23 Ocak’ta Mısır-Gazze sınırında örülü duvarlar farklı noktalardan patlamalarla, oksijen kaynakları ve buldozerlerle yıkıldı; adeta su altında boğulmak istenen kurban son bir çırpınışla kafasını sudan çıkarıp nefes alma fırsatı yakaladı. 700 bin Gazzeli yıkılan sınır duvarları üzerinden Mısır’a geçti ve temel ihtiyaç maddeleri başta olmak üzere bulduğu her şeyi satın almaya çalıştı. Korkunç bir kalabalık ile karşı karşıya kalan Mısır polisleri ise, sınırı fiilî olarak ortadan kaldıran Gazze halkına müdahale etmedi; geri çekilerek yaklaşık 40 km gerideki Ariş kasabasına yeni bir sınır hattı oluşturdu.
İHH Ekibi Gazze’de
İHH İnsani Yardım Vakfı olarak, bölgede gittikçe artan gerilim ve beklenen olası gelişmeler hakkında iletilen bilgiler ışığında, daha Refah Sınır Kapısı’ndaki protesto gösterisi yaşanmadan acil bir kampanya başlatma kararı almıştık. Rutin olarak devam eden Filistin ve Gazze çalışmalarımız dışında, ilaç, tıbbi cihaz ve medikal destek ekipmanları ile temel ihtiyaç malzemelerini içeren bir kampanya başlatacaktık. Daha kampanyanın basın toplantısını yapamadan sınır fiilî olarak ortadan kalkınca hemen bölgeye doğru yola koyulduk. Mısır/Kahire üzerinden Refah kentine ulaşıncaya kadar yıkılan sınır bölgesinde hâlâ bir otorite kurulamamıştı; biz de aynı yolu kullanarak Gazze’ye girdik. Amacımız bölge halkı, yetkilileri ve kanaat önderleri ile görüşmek, evvel emirde götürebildiğimiz kadar acil yardımı bölge halkına ulaştırmak ve elbette durumu bir rapor haline getirerek ilgililerle paylaşmaktı.
Gazze’de bulunduğumuz sürece Türkiye Dostluk Grubu Başkanı olan Milletvekili Muhammed Şihap bize rehberlik etti. Öncelikle Sağlık Bakanı Dr. Naim el-Burş’u ziyaret ettik. Hemen acil ilaç ihtiyaç listesini aldık ve ekibimizin bir kısmı bu ilaç ihtiyacını karşılamak için çalışmaya başladı. Gazze bölgesinde 12 hastane ve 59 sağlık ocağı bulunuyor. Sağlık alanında en önemli sorun, ambargo nedeniyle arızalanan cihazlar ve bunların tamiri için gerekli ekipmanın Gazze’ye getirilememesi sebebiyle cihazların tamir edilememesi ve hizmetlerin aksaması. Diyaliz merkezleri, yoğun bakım üniteleri, radyoloji birimleri sırf bu nedenle yarı kapasite ile çalışıyor. Şu an Gazze’de kullanılabilir durumda bir tomografi cihazı dahi bulunmuyor ve bu sebeple de hassas cerrahi müdahaleyi gerektiren travma durumlarında hastalara müdahale edilemiyor maalesef. Sadece ambargonun neden olduğu bu gibi olumsuzluklar nedeniyle, her ay ortalama 280 kişinin hayatını kaybettiği istatistiğini veren bakanın çaresiz bakışları, bize daha çok çalışmamız gerektiğini haykırıyordu.
Bölgede üzerine titrediğimiz yetimler ve yetim ailelerini ziyaret ederek, ihtiyaçları için periyodik olarak gönderdiğimiz yardımı bu kez kendi ellerimizle teslim ettik. Onlarla tanışmak, tek tek konuşmak, yaşadıklarını paylaşmak bize tarifi imkansız duygular yaşattı. Savaş koşullarından bunalan hanımların rehabilitasyonu ve eğitime katkı amacıyla yaptırdığımız Havva Kültür Evi ve Bilgisayar Kursu’nu ziyaret ettik. Elektrik kesintilerinden ve genel yetersizliklerden orası da nasibini almıştı. Kurstan mezun olan bir kız kardeşimiz yaşanan kesintiler nedeniyle eğitimlerin aksadığını bize iletti.
Yetimlerimizin eğitimlerini devam ettirdiği okulları, onlar için hazırlanan imkanları görünce bir an unutuyorum sürekli savaş yaşanan bir bölgede olduğumuzu. Allah göstermesin ülkemiz bir savaşa girse ve İstanbul’a sadece bir bomba düşse sanırım kimse çocuğunu okula göndermez. Burada ise okumaya bağlılık ve devamlılık bir direniş şekli haline gelmiş. İnsanlar işgale karşı var gücü ile mücadele ederken dört elle hayata da sarılarak, işgalcilere başka türlü bir direniş gösteriyorlar. Öyle ki ziyaret ettiğimiz İslam Üniversitesi Rektörü, Türkiye’den üniversitesine öğrenci davet edebiliyor.
Ziyaretimiz sırasında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas tarafından görevden alınan bir önceki Filistin hükümetinin Hamas kanadındaki bakanların çoğuyla görüşme şansımız oldu. Medyanın ve siyasilerin ilgisi onların Türkiye’ye bakış açısını da ortaya koyuyor. Görüştüğümüz bakanlardan birisi, bizim verdiğimiz desteğin onlar açısından, tüm Arap dünyasının verdiği destekle aynı önemde olduğunu ifade etti. AB, BM ve Batı ülkeleriyle daha iyi ilişkileri bulunan, bölgede söz sahibi bir Türkiye’nin Filistin sorununun çözümünde önemli aktörlerden birisi olacağına inanıyorlar.
Bizzat görüştüğümüz eski Başbakan İsmail Haniye, Türk halkına gönderdiği mesajda, kendilerinin II. Abdülhamit Han’ın mirasçıları ve takipçileri olduğunu, Filistin topraklarından bir parçanın kopmasındansa kendi vücutlarından bir parçanın kopmasını daha hayırlı gördüklerini söyledi. Türk halkından, aydınlardan, siyasilerden, devlet yöneticilerinden Filistin sorununa ilgilerinin artarak devam etmesini, bu sorunun mümkün olduğu kadar gündemde ön plana alınması için destek vermelerini, Kudüs’ün başkent olacağı özgür Filistin devletinin kurulup kendi ayakları üzerinde durmasına kadar da bu desteği sürdürmelerini istedi.
Halen “Şifahen değil, acilen Filistin’e yardım gerek!” sloganı ile başlattığımız kampanyamız devam ediyor ve kadirşinas halkımız her zaman olduğu gibi tüm varlığıyla Filistin’deki kardeşlerine destek çıkıyor. İHH İnsani Yardım Vakfı olarak tüm bağışçılarımıza teşekkür ediyor, bu ve benzeri çalışmalarımızın artarak devam etmesi için ilgilerini eksik etmemelerini diliyoruz.
Paylaş
Tavsiye Et