YAZAR Rasim Özdenören’e vefa gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, 11 Kasım’da Beyoğlu’ndaki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde “Yazarlığının 50. Yılında Rasim Özdenören’e Saygı” başlıklı bir program düzenledi. Rasim Özdenören’in şahsî eşyalarının sunulduğu bir sergiyle açılan programda, “Çözülme” ve “Çok Sesli Bir Ölüm” başlıklı iki hikâyesinin 1977 yılında TRT bünyesinde Yücel Çakmaklı tarafından uyarlanarak çekilen filmleri de gösterildi.
Özdenören, Asım Gültekin’in kendisiyle yaptığı söyleşi kısmında yazarlığa başladığı döneme, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç’un başını çektiği Maraş’taki edebiyat ortamına, Mavera dergisi etrafında bir araya geldiği Cahit Zarifoğlu ve Erdem Bayazıt gibi yazar ve şair dostlarına dair hatıralarını her zamanki ‘mizahî’ üslûbuyla anlattı. Rasim Bey, edebiyata olan bağlılığının onu evliliğinin ilk yıllarında evinden uzaklaştıracak kadar sağlam olduğunu, hayatının hiçbir döneminde de bu bağın zayıflamadığını belirtti. Açık oturum bölümünde ise Erdem Bayazıt (şair), Turan Koç (şair), Sadık Yalsızuçanlar (yazar-yapımcı) ve Mücahit Küçükyılmaz (yazar), Özdenören’in sanatkâr kişiliği, eserleri ve toplumsal etkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Bu bölümde yazarın yakın dostu Erdem Bayazıt, edebiyat tarihimizde önemli bir yeri olan Mavera dergisinin isim babasının ve ilk sayıdaki manifesto (çıkış yazısı) yazarının Özdenören olduğunu belirterek, onun yetişmesinde Sezai Karakoç’un büyük emekleri olduğuna işaret etti. “Sezai Bey, Rasim Bey’i öyle çok severdi ki, onu ziyaret için sık sık İstanbul’dan Ankara’ya gelirdi” diye ekleyen Bayazıt, Özdenören’in de tıpkı Karakoç gibi, Türkiye’deki belli bir kesim tarafından ademe mahkûm edildiğini ve bilinçli olarak görmezden gelindiğini ifade etti.
Şair ve felsefe profesörü Turan Koç ise, Özdenören’in denemelerinde felsefeye karşı eleştirel bir tutum sergilediğini, fakat bu eleştirel tutumunu şekillendirirken asla gerekçesiz önermelere başvurmayıp analitik bir dil kullandığını ifade etti. Sadık Yalsızuçanlar ise, yazı kaleme almanın Özdenören için bir özgürleşme aracı olduğunu, bu bağlamda Özdenören’in hastalıklı edebiyatın aksine arındırıcı, iyileştirici, şifa verici bir hikâye tarzı olduğunu belirtti. Yalsızuçanlar, konuşmasını “Özdenören, bizim serüvenimizi dünya edebiyatının en seçkin eserleriyle kıyaslanabilecek derecede üst seviyede bir dille anlatmış ve böylece hem modern dünya edebiyatlarıyla hem de irfanî edebiyat geleneğimizle temas kurmuştur. O, içinde yaşadığımız bu karanlık çağda öyküleriyle bize yol göstermektedir.” sözleriyle sürdürdü. Toplantının son konuşmacısı, Anlayış dergisi yazarlarından Mücahit Küçükyılmaz idi. Özdenören’in dilinin genç okurlar üzerindeki etkisi üzerine konuşan Küçükyılmaz, Özdenören’in sorgulayıcı ve analitik bir dil benimsemesinin onu kendisinden önceki dindar yazarlardan ayıran temel özellik olduğunu ifade ederek, bu yönüyle gençlerin eleştirel bir bakış kazanmasına müspet katkılar sağladığının altını çizdi.
Sanatkâr ve düşünürlerimizi hayatta iken takdir etmek; onlara olan şükran borcumuzu ifade etmenin yanı sıra ileride yapacakları güzel işler için de teşvik edici olsa gerektir. Bu bakımdan İBB’yi bu türlü faaliyetler düzenlediği için tebrik etmek, bu programı tertip eden Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ahmet Çınar’a, Asım Gültekin’e ve Muhammet Furkan Gümüş’e de teşekkür etmek lâzım.
Paylaş
Tavsiye Et