Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2009) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem Dünya
Petrol fiyatlarındaki düşüş, Körfez ülkelerini vuruyor
Küresel ekonomideki yavaşlamayla birlikte Temmuz 2008’de varili 147 doları bulan petrol fiyatlarının 34 dolara kadar düşmesi Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Umman’dan müteşekkil Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin büyüme oranlarını yarıya indirecek. 2008 yılında %6,8 oranında büyüyen bu ülkeler, IMF tarafından petrol fiyatları ortalaması 50 dolar temel alınarak yapılan bir hesaplamaya göre 2009 yılında ancak %3,4 oranında büyüyebilecek. Petrol fiyatlarının düşmesi KİK ülkelerinin bütçe gelirlerini 300 milyar dolar düşürecek ve böylece 2008’de GSYH’lerinin %22,8’i kadar bütçe fazlası veren Körfez ülkeleri 2009’da %3,1’lik bir açıkla karşı karşıya kalacak. Ne var ki 1,3 trilyon doları aşkın yabancı rezerve sahip olan KİK üyeleri bütçe harcamalarında %8 artışa giderek krizin etkisini vatandaşlarına hissettirmemeyi hedefliyor. Öte yandan, geçtiğimiz yıl 400 milyar dolarlık cari fazla veren Körfez ülkelerinin bu yıl 30 milyar dolarlık cari açık vermesi bekleniyor. Tüm bu gelişmeler Körfez ülkelerinde ekonomik göstergelerin tersine döndüğüne işaret ediyor ve küresel ekonomideki belirsizliğin sürdüğü bir ortamda işlerin ne zaman yoluna gireceği bilinmiyor.
 
 
Fakirsin sen, fakir kal
Küresel krizle birlikte dünya ekonomisinde görülen yavaşlama, fakirlikle mücadelede elde edilen kazanımları tehlikeye sokuyor. Dünya Bankası (DB)’na göre kriz öncesi sayıları 1,37 milyar olan fakirlik çeken dünya vatandaşları arasına, 2008 yılında 150 milyon insan daha katıldı. Krizin daha da derinleşeceği 2009 yılında ise fakir insanların sayısı 53 milyon daha artacak. Bu rakamın 46 milyonunu mutlak fakirlik sınırı olan günlük 1,25 doların altında bir gelirle hayatta kalmaya çalışan insanlar oluştururken, kalan 7 milyonu ise günlük 2 dolarla geçinmeye çalışanlar teşkil ediyor. Öte yandan kriz, bebek ölüm oranlarını arttıracak ve bu yıl 400 bin bebek daha yaşamını yitirecek. Bu durumu değerlendiren DB Başkanı Robert Zoellick, gelişmekte olan ülkelerdeki fakir insanların krize çok daha fazla maruz kaldıklarına dikkat çekerek, gelişmiş ülkelerin krizle mücadele için uygulamaya soktukları teşvik planlarında gelişmekte olan ülkelere de pay ayırmaları çağrısında bulundu.
 
İslam dünyasında enerji şirketleri zirvede
Dinar Standard Danışmanlık Şirketi, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT)’na üye 53 ülkenin şirketlerini inceleyerek yıllık gelirlerine göre en büyük 100 şirketin sıralandığı “2008 Dinar Standard 100” raporunu yayınladı. Rapora göre Dinar Standard 100 şirketlerinin gelirleri geçtiğimiz yıla göre %12,3’lük bir artışla 1,21 trilyon dolara ulaştı. Aynı dönemde küresel ekonominin 100 büyük şirketi ise %12 oranında büyüyerek 11,5 trilyon dolar gelir elde etti. 2007 yılı sonunda baş gösteren küresel krizin etkisiyle enerji ve inşaat alanında faaliyet gösteren şirketlerin gelirlerinde geçen yıllara göre daha az bir artış görülmesine rağmen listeye girebilen 21 enerji şirketinin, toplam gelirin %64’üne sahip olmasıyla enerji şirketleri listedeki hâkimiyetlerini korudular. İKT üyeleri arasında Türkiye 23 şirketle listede başı çekerken, bu ülkeyi 14 şirketle Malezya, 13 şirketle Suudi Arabistan, 8 şirketle Kuveyt takip etti. İKT üyesi 33 ülkeden ise, en düşük gelirin 2,29 milyar dolar olduğu listeye hiçbir şirket giremedi. Listede yer alan şirketlerin 30’u kamu iktisadi teşekkülleri sınıfına girerken, bu şirketler toplam gelirin %69’unu elde ettiler. Borsada işlem gören çok ortaklı 54 şirket ise toplam gelirin ancak %25’ine sahip olabildi.
 
 
Uluslararası doğrudan yatırımlar azalıyor
Küresel mali krizin Türkiye üzerindeki bir etkisi de uluslararası doğrudan yatırımların azalması oldu. Hazine Müsteşarlığı’nın konuyla ilgili yayınladığı bültende açıklanan verilere göre 2008 yılında net doğrudan uluslararası yatırım girişi 17,71 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yatırım girişlerinin kalemlerini %83 ile uluslararası doğrudan sermaye ve %17 ile gayrimenkul girişi oluşturdu. Böylelikle, 2007 yılında 22,04 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım alan Türkiye’ye giren yatırım %22 azalmış oldu. Gayrimenkul yatırımlarında herhangi bir değişme yaşanmazken, doğrudan sermaye yatırımları 19 milyar dolardan 14,7 milyar dolara düşerek %22 azalış gösterdi. Bunda, yatırımları için daha güvenli limanlar arayan yatırımcıların tercihleri etkili oldu. Gelen yatırımların ülkelere göre dağılımında en dikkat çekici nokta, ABD’den gelen yatırımların 4 milyar dolardan 800 milyon dolar seviyesine düşmesi. 2009 yılında uluslararası doğrudan yatırımların 10 milyar dolar seviyesinde olması bekleniyor.
 
Türkiye nihayet Kyoto Protokolü’ne katıldı
Kyoto Protokolü’ne taraf olmayan çok az sayıda ülkeden biri olan Türkiye, nihayet anlaşmayı imzaladı. Anlaşmanın imzalanması Türkiye’ye 2012 yılına kadar hiçbir mali yükümlülük getirmiyor; ancak 2012 sonrasında yapılacak olan müzakerelerde Türkiye de masaya oturarak kendisine özgü koşulları daha iyi müzakere edebilecek. Öte yandan, AB müktesebatının da bir parçası olan protokolün imzalanmasıyla AB ile işbirliği olanaklarının geliştirilmesi mümkün hale gelecek ve sera gazı salınımını azaltacak projelerin teşvik edilmesi kolaylaşacak. Bilindiği üzere amacı, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak olan Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 1997 yılında Japonya’nın Kyoto şehrinde imzalanmış ve 2005 yılında yürürlüğe girmişti. Halihazırda AB ülkeleri ile beraber 177 ülke protokole taraf.

Tavsiye Et
Ekonomide Gündem Türkiye
2009’da dikkatler kredi riskinde olacak
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin, 2009 yılına ilişkin beklentilerini kamuoyu ile paylaştı. Bilgin’e göre 2009 yılında bankacılık sektörünü bekleyen en büyük risk kredi riski olacak. Beklentilerinin takipteki kredilerin artacağı yönünde olduğunu bildiren Bilgin, durumun daha iyi görülebilmesi için bankaların aktiflerinin tek tek incelenmesinin ve 2009 yılının 6. ayına kadar beklenilmesinin gerekebileceğini söyledi. Mali piyasalardaki gelişmelerin önümüzdeki dönemde getireceği en büyük değişikliklerden birisinin denetimin şiddetinin artması olacağına değinen Bilgin, ancak bu durumun bankaların faaliyet yapmasını engelleyecek düzeye çıkmamasının gerektiğini de vurguladı. Bilgin, sistemin sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayacak her çözüme açık olduklarının ve bu çözümleri destekleyeceklerinin güvencesini vermekle beraber, çözümün sadece bankacılık sisteminde aranmasının sonuç getirecek bir çaba olamayacağını sözlerine ekledi.
 
Kriz Ümit Burnu’nu teğet geçmedi
Afrika kıtasının en büyük ekonomisine sahip Güney Afrika Cumhuriyeti küresel krizin etkisiyle zor günler geçiriyor. Ülke ekonomisinde önemli bir yer tutan ihracata dayalı imalat ve madencilik sektörleri, küresel talebin ve emtia fiyatlarının düşüşüyle ağır bir darbe alırken bu durum ülke ekonomisinde yavaşlamaya neden oluyor. 2004-2007 döneminde ortalama %5 büyüyen Güney Afrika ekonomisi 2008 yılını %3’lük bir büyüme ile tamamladı. 2009 yılı büyüme oranının ise %1,2 olması bekleniyor. Hal böyleyken halen %35’i bulan işsizlik oranın daha da artacağı düşünülüyor. Bu durum fakir halk kitleleri arasında huzursuzluğu daha da arttırabilir. Zira beyazlardan oluşan en zengin %10’luk kesimin siyah en fakir %10’un yüz katı bir gelire sahip olduğu ülkede gelir dağılımındaki adaletsizlik ciddi bir sorun teşkil ediyor.
 
Amerika’ya plan dayanmıyor
ABD Kongresi’nde kabul edilen 787 milyar dolarlık ekonomiyi teşvik planı Başkan Barack Obama’nın imzalamasıyla yürürlülüğe girdi. Plan için ayrılan ödeneğin %67’si altyapı, sağlık sistemi, yenilenebilir enerji ve doğayı koruma gibi alanlarda kamu harcamalarını içerirken, %34’ü ise vergi indirimlerinden oluşuyor. Başkan Obama’ya göre plan tüketici harcamalarını arttıracak ve 3,5 milyon kişiye yeni iş imkanı sağlayacak. Öte yandan daha önceden finans sektörüne yönelik yürürlüğe konan 700 milyar dolarlık planın beklenen başarıyı gösterememesi üzerine Maliye Bakanlığı 1,5 trilyonluk yeni bir banka kurtarma planı hazırladı. Planla birlikte bankaların toksik (zehirli) varlıklardan temizlenerek yeniden borç vermeye başlamalarının sağlanması amaçlanıyor. Amerikan bankalarının sorunlu varlıklarının 5,7 trilyon doları bulduğu düşünüldüğünde bu planında yeterli olmayacağı aşikâr gözüküyor.
 
Asya, Batı tarafından aldatıldı mı?
Küresel krizin Asya’da etkilerini hissettirmeye başlaması ile birlikte Asyalılar, krizin kendilerine bulaşmasının nedenleri üzerine kafa yoruyorlar. Yaygın kanaate göre Batılılar Asya ülkelerini küreselleşen dünyada dışa açık ekonominin önemine inandırarak bu ülkelerin ihracata dayalı büyüme stratejisi izlemelerine yol açtılar. Müsrif Batılı tüketicilerin Asya mallarını Asyalılardan aldığı borçlarla satın aldığı bir ortamda, Asyalılara ise üretmek ve tasarruf etmek düşmüştü. Fakat Amerika kaynaklı küresel finans krizi bir yandan Asyalıların elinde bulunan Batı kaynaklı finansal varlıklarda hızlı değer kayıplarına yol açarken diğer yandan da Batılı tüketiciler nezdinde talep daralmasına yol açarak Asya ülkelerinin ihracatını vurdu. Hal böyleyken son 10 yılda yüksek bir büyüme performansı gösteren ve 2008 yılını %8,5’lik bir büyüme ile kapatan Asya ülkeleri 2009’da ancak %2,7 oranında büyüyebilecek.
 
AB’ye vizesiz girişin önü açıldı
2006 yılında Almanya’ya yaptıkları vize başvuruları reddedilen iki Türk işçisinin Berlin Mahkemesi nezdinde açtıkları davada görüşüne başvurulan Avrupa Adalet Divanı, iş amacıyla Avrupa Birliği’ne giriş yapacak olanlardan vize istenemeyeceğine hükmetti. “Karar ve emir” niteliği taşıyan ve 27 AB ülkesini ilgilendiren bu hükmün neleri getireceği ise tam olarak netlik kazanabilmiş değil. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalarda, iş amacıyla AB ülkelerine yapılacak ziyaretlerde “vizeden muafiyet” başvurusu alınabileceği belirtiliyor. Türk işadamlarının ve işçilerinin AB’ye vizesiz giriş yapabilmeleri neticesinde hizmet sunumu ve alımının daha da kolaylaşacağı ve ticaretin önündeki engellerin ortadan kalkacağı düşünülüyor.
 
Merkez Bankası döviz piyasalarını rahatlattı
Üst üste piyasa beklentilerinin çok üzerinde faiz indirimleri yapan ve TL cinsinden gecelik borçlanma faiz oranını %11,5 ile tarihinin en düşük seviyesine kadar indiren Merkez Bankası, mali krizin etkilerini azaltmak için önlem almaktan geri durmuyor. Merkez Bankası’nın aldığı son karar ise, Kasım ayında yeniden aracılık yapmaya başladığı Döviz Depo Piyasası’ndaki borçlanma limitlerini arttırmak ve borç verme faiz oranlarını düşürmek oldu. Alınan karar doğrultusunda bankaların Merkez Bankası’ndan alabilecekleri ABD doları ve avro cinsinden döviz depolarının vadesi 1 aydan 3 aya çıkarılırken, bankaların kendi aralarında gerçekleştirdikleri işlemlerdeki vadeler de aynı şekilde arttırıldı. Merkez Bankası’nın taraf olduğu işlemlerdeki borç verme faiz oranları da ABD doları için %5,5 ve avro için %6,5 olarak belirlendi.
 
İnternet bankacılığı yaygınlaşıyor
Türkiye Bankalar Birliği (TBB)’nin açıkladığı İnternet Bankacılığı İstatistikleri’ne göre internet bankacılığının kullanımı her geçen gün artıyor. Aralık 2008 dönemi sonuçlarına bakıldığında, 11,2 milyon kayıtlı bireysel kullanıcının 4,6 milyonunun aktif olduğu, 1,3 milyon kayıtlı kurumsal kullanıcının ise 555 bininin internet bankacılığını aktif olarak kullandığı gözlemleniyor. Aralık 2007 verileri ile kıyaslandığında internet bankacılığı kayıtlı müşteri sayısının %20, aktif müşteri sayısının ise %17 oranında artış gösterdiği görülüyor. Toplam finansal işlem hacmi 200 milyar TL olarak gerçekleşirken, bunun %54’ünü EFT, havale ve döviz transferi işlemleri oluşturuyor.

 


Tavsiye Et