MALİ özerklik, yerel yönetimlerin kendilerine has mal varlığına ve gelir kaynaklarına sahip olabilmelerini, kanunların öngördüğü esaslar çerçevesinde kendi organlarının kararlarına dayanarak harcama yapabilmelerini öngörür.
Mali özerklik, yerel özerkliğin önemli bir koşulunu oluşturmaktadır. Bir yerel yönetim biriminin, üstlendiği hizmetler için yeterli gelir kaynaklarına kavuşturulması, bu yönetim biriminin özerkliğinin bir koşulu olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte, bu gelir kaynaklarının temini ve kullanımı konusunda yerel yönetimlerin ne ölçüde serbestiye sahip olduğu konusu, mali özerklik açısından daha önemli bir husustur. Bir yerel yönetim birimi görevlerini yerine getirebilmek için gerekli olan gelirleri kendi öz kaynaklarından sağlayabildiği, bu gelirleri kendi gereksinimlerine göre ayarlayabildiği ve bu gelirler üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabildiği ölçüde mali özerkliğe sahip olur.
Peki, Türkiye mali özerklik açısından ne durumdadır? Türkiye’de yerel yönetimlerin mali yapısı incelendiğinde, yerel yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynaklarının sağlanmadığı ve yerel yönetimlerin mali açıdan merkezî yönetime önemli ölçüde bağımlı olduğu görülüyor. Ülkemizde yerel yönetimler gelir kaynaklarını öz gelirler, merkezî yönetim yardımları ve borçlanma gelirleri olmak üzere üç ana kaynaktan sağlıyor.
Yerel yönetimlerin tarh, tahakkuk ve tahsilini kendilerinin yaptığı gelir kaynaklarını ifade eden öz gelirler, onların mali özerkliği için önemli bir ölçüttür. Yerel yönetimlerin mali özerkliği, toplam gelirleri içindeki öz gelirlerinin payı ile doğru orantılıdır. Ancak mali özerkliği belirlemek açısından bu kriter tek başına yeterli değildir. Yerel yönetimlerin sahip oldukları öz gelir kaynaklarını özgür bir şekilde oluşturabilmeleri ve bu kaynakların kapsam, matrah ve oranlarını serbestçe belirleyebilmeleri de bu noktada göz önünde bulundurulması gereken hususlardır.
Türkiye’de yerel yönetimler çok önemli öz gelir kaynaklarına sahip değildir. Yerel yönetimlerin öz gelir kaynaklarını sınırlı ve verimsiz kaynaklar oluşturur. Ayrıca yerel yönetimlerin birçok öz gelir kaynağı üzerinde takdir yetkisi de yoktur. Yerel yönetimler vergi gelirlerinin oranlarını kanunların belirlediği sınırlar çerçevesinde dahi belirleyemezken, harç, harcamalara katılma payları gibi diğer öz gelirlerinin miktar ve oranlarını belirleme konusunda da sınırlı ölçüde söz hakkına sahiptir.
Merkezî yönetim tarafından yerel yönetimlere yapılan yardımlar da bu yönetim birimlerinin özerkliğini önemli ölçüde etkiler. Bir yerel yönetim biriminin mali açıdan ne ölçüde özerk olduğunu anlayabilmek için, toplam gelirleri içindeki yardımların payı ve yardımın ne şekilde yapıldığının belirlenmesi önem taşır. Yerel yönetimlerin hizmetlerinin finansmanında, merkezî yönetim yardımları ağırlık kazandığı ölçüde, bu yönetim birimlerinin özerklikleri olumsuz etkilenir. Ayrıca belirli bir hizmete tahsis edilen koşula bağlı yardımlar, kullanım alanı belirtilmeyen koşulsuz yardımlara göre mali özerkliği daha çok sınırlandırır.
Ülkemizdeki duruma bakıldığında yerel yönetimlerin en önemli gelir kaynağını merkezî yönetim yardımlarının oluşturduğunu görüyoruz. Merkezî yönetim yardımları ülkemizde tamamlayıcı bir finansman kaynağı olmayıp, adeta yerel yönetimlerin temel finansman kaynağı gibi görülmektedir. Yerel yönetimler hizmetleri için gerekli olan finansman kaynağının büyük çoğunluğunu, merkezî yönetim tarafından genel bütçe vergi gelirlerinden aktarılan paylardan sağlar. Merkezî yönetim tarafından kullanım alanı belirtilmeden verilen bu paylar, yerel yönetimlerin toplam gelirlerinin yaklaşık yarısını oluşturur. Bunun dışında merkezî yönetim tarafından belirli bir hizmete tahsis edilmek üzere de (koşula bağlı yardım) yerel yönetimlere yardımda bulunulur. Bu yardımların toplam gelirler içindeki payı belediyelerde önemli boyutlarda olmayıp yaklaşık %14’ler düzeyinde iken, il özel idarelerinin gelirlerinin yaklaşık yarısını oluşturur. Dolayısıyla, belediyeler gelirlerinin yaklaşık %55-65’i, il özel idareleri ise %75-85’i oranında merkezî yönetime bağımlıdır.
Yerel yönetimler, öz gelir kaynakları ve merkezî idare yardımları yanında, borçlanma yoluyla da gelir sağlayabilirler. Borçlanma gelirleri, geri ödenmesi gereken geçici kaynaklardır ve kamu yükünün zaman içinde geleceğe dönük olarak dağıtılmasına sebep olan, dolayısıyla gelecek kuşakları da yükümlülük altına sokan bir finansman yöntemidir. Merkezî yönetimce borçlanma konusunda getirilen yasal düzenlemelerle de yerel yönetimlerin mali özerkliğinin sınırlandırılması söz konusu olabilir. Bu nedenle, bir yerel yönetim biriminin ne ölçüde mali özerkliğe sahip olduğu incelenirken, borçlanma gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı ve yerel yönetimlerin borçlanma konusunda ne ölçüde serbestiye sahip olduğu dikkate alınması gereken hususlardır.
Ülkemizde yerel yönetimlerin borçlanmaları bazı sınırlamalara tabidir. Ancak, bu konuda belediyelerin il özel idarelerine göre oldukça serbest olduğunu görüyoruz. İl özel idarelerinin sıkı bir şekilde kontrol edilen borçlanmaları konu ve miktar açısından sınırlandırılırken, belediyeler yasal olarak konu ve miktar açılarından serbest bırakılmıştır. Bununla birlikte belediyeler de tahvil çıkarma ve dış borçlanma konusunda merkezî yönetimin vesayetine tâbidir.
Sonuçta Türkiye’de yerel yönetimlerin mali özerklik açısından pek iyi durumda olmadığını görüyoruz. Ülkemizde yerel yönetimlerin merkezî yönetime bağımlılığı önemli boyutlardadır. Bu konuda il özel idarelerinin durumu, belediyelere göre daha da kötüdür. İl özel idareleri günümüzde adeta merkezî yönetimin bir birimi gibi çalışmaktadır.
Ancak ideal anlamıyla mali açıdan tamamen özerk bir yerel yönetim birimine diğer ülkelerde de pek rastlanmamaktadır. Hemen hemen her ülkede yerel yönetimler merkezî yönetime belirli ölçülerde bağımlıdır. Bu bağımlılık her ülkenin kendi koşullarına göre değişmektedir. Ancak, mali özerklik açısından şu ilkeler de kabul edilmelidir: Yerel yönetimler, hizmetlerini temel olarak öz gelir kaynaklarından sağlamalı ve kanunun belirlediği sınırlar çerçevesinde dahi olsa öz kaynakları ile ilgili takdir yetkisine sahip olmalıdır. Merkezî yönetim yardımları ise, temel finansman kaynağı olarak görülmemeli, yerel yönetimlerin gelir yetersizliklerinin ve farklı bölgelerdeki yerel yönetim birimleri arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla tamamlayıcı bir fonksiyon üstlenmelidir. Yine merkezî yönetimin yardım politikası belirlenirken, koşulsuz yardımlara ağırlık verilmeli, koşula bağlı yardımlara ancak sosyal faydası yüksek olan belirli hizmetlerin yeterli düzeyde üretilebilmesi açısından zorunlu olduğu durumlarda başvurulmalıdır. Borçlanma konusunda yapılan düzenlemelerde ise yerel yönetimlerin özerkliklerinin mümkün olduğu ölçüde korunmasına çalışılmalı; yerel özerklikle makroekonomik tercihler arasında uygun bir denge kurulmalıdır.
Dolayısıyla ülkemizde yapılacak yeni bir düzenlemede bu ilkelere uygun bir şekilde merkezî yönetim-yerel yönetim ilişkilerinin düzenlenmesi yerel yönetimleri mali açıdan daha özerk kılacağı gibi, hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilebilmesini de sağlayacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et