Bir yıldır Türkiye siyasetinin eskimeyen ana gündem maddesinin son raundu Nisan ayı içerisinde yaşandı. Ay içerisinde “Çankaya’ya kim çıkacak” tartışmaları doruk noktasına ulaşırken; Başbakan Tayyip Erdoğan ismi etrafında kopan fırtına Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayını açıklamasıyla sona erdi. AKP, cumhurbaşkanlığına aday gösterme süresinin bitimine 24 saat kala Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü aday olarak açıkladı. Ancak bu noktaya pek de kolay gelinmedi.
Başbakan’ın adaylığını hedef alan ilk miting 8 Nisan’da DSP tarafından düzenlendi. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın 12 Nisan’da yaptığı “uzun süredir beklenen” açıklamasında öne çıkan laikliğe “sözde değil özde bağlılık” kavramı ise siyaset literatürüne geçti. Kamuoyu bu açıklamanın yorumunda ikiye bölündü. Bir taraf bu mesajın doğrudan Başbakan’ı hedef aldığını vurgularken; diğer taraf konuşmanın geneline yansıyan hukuka saygı tonunu ön plana çıkararak, TSK’nın taraf olmadığını iddia etti. 13 Nisan’da Cumhurbaşkanı Sezer’in Harp Akademileri’nde yaptığı veda konuşmasındaki rejimin tehdit altında olduğu vurgusu ise Büyükanıt’ın açıklamasından “memnun olmayanları” tatmin edecek nitelikteydi. 14 Nisan’da ADD’nin Tandoğan’da yaptığı geniş katılımlı miting ise özellikle katılımcı sayısı açısından tartışma konusu oldu.
Süreç boyunca gizemli tavrını sürdüren Başbakan Erdoğan, partisinin milletvekilleriyle gruplar halinde istişare toplantıları yaptı. 17 Nisan’da ise CHP hariç Meclis’te grubu bulunan partilerle görüşmeye başladı. 18 Nisan’daki MKYK toplantısından ise Başbakan’a tam destek çıktı. Başbakan, adayın 24 Nisan’daki grup toplantısında açıklanacağını bildirdi. 23 Nisan’da Başbakan’ın aday olmayacağı bilgisinin kulislere sızmasıyla birlikte Vecdi Gönül, Beşir Atalay ve Nimet Çubukçu isimleri ortalıkta dolanmaya başladı. Fakat grup toplantısında Abdullah Gül’ün adaylığı ilan edildi. Adaylık açıklamasının ardından Gül, CHP de dâhil tüm siyasi partilere ve hatta bağımsız milletvekillerine seçilmesine yönelik destek turuna çıktı. TBMM’de yapılan ilk tur oylamada Gül’e 357 oy çıktı ve CHP, daha önce Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun ortaya attığı üzere, oturum sırasında Genel Kurul’da 367 milletvekilinin bulunmadığı gerekçesiyle, seçimi Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Fakat bütün bu süreç, Genelkurmay’ın oylama gecesi internetten yaptığı, hükümeti hedef alan açıklamayla bambaşka bir boyut kazandı. Şimdi süreç yeniden başlıyor ve saflar daha da keskinleşiyor. Açıklamanın Anayasa Mahkemesi’nin kararı arifesinde gelmesi önümüzdeki günlerde çok tartışılacak gibi görünüyor.
Tavsiye Et
19. Arap Birliği Zirvesi, 28-29 Mart tarihlerinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapıldı. Zirveye BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana ve Başbakan Tayyip Erdoğan da katıldı. Ana gündem maddesini Filistin sorununun oluşturduğu zirvede, Suudi Arabistan’ın 2002’de hazırladığı Arap Barış Planı yeniden gündeme getirildi. İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi, bağımsız Filistin devletinin kurulması ve mültecilerin topraklarına dönmesi karşılığında İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesini öngören plan zirvede onaylandı. Böylece Birliğe üye ülkeler ilk kez blok halinde İsrail’le müzakereden yana tavır koydu. Bu çağrıya olumlu yanıt veren İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Arap liderleri ile görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.
Öte yandan ABD yanlısı olarak bilinen Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin zirvede yaptığı konuşmada ABD’nin ülkesine müdahalesinin “bir işgal”e dönüştüğünü söylemesi şaşkınlıkla karşılandı. Başbakan Erdoğan’la da görüşen Talabani, Türkiye’nin Kerkük’e bir inceleme heyeti gönderilebileceğini belirtti.
Tavsiye Et
Art arda yayımladığı “andıç” ve “darbe günlüğü” haberleriyle ülke gündemini sarsan Nokta dergisi, yayın hayatına son noktayı koydu. Dergi, Mart 2007’nin ilk sayısında, ilk defa 28 Şubat süreciyle gündeme gelen ‘andıç’ uygulamasının devam ettiğini ileri sürerek, Genelkurmay’ın basın-yayın organları ve gazetecileri “TSK yanlısı” ve “TSK karşıtı” olmak üzere ikiye ayırdığı Kasım 2006’da hazırlanmış yeni bir andıç listesini yayımladı. 30 Mart’ta ‘liste’nin TSK’ya ait olduğu Genelkurmay Askerî Savcısı’nca doğrulandı ve Ekim 2006’da karargahtaki bilgisayardan çalındığı belirtildi.
Bu tartışmalar devam ederken dergi 29 Mart tarihli sayısında, AKP’ye karşı darbe iddialarının yer aldığı “darbe günlüğü” haberini yayımladı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlüklerde, 2004’te AKP’ye karşı iki ayrı darbe planlandığı, ancak eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün bu girişimlere karşı çıktığı iddia ediliyor. Günlüklerin kendisine ait olmadığını açıklayan Özden’in çelişkili beyanları ise kafalarda soru işaretleri bıraktı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ise, 12 Nisan’da yaptığı açıklamada söz konusu yayınları TSK’yı yıpratma çabaları olarak değerlendirdi.
Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın isteği üzerine Nokta, 13 Nisan’da İstanbul polisi tarafından basıldı. Dergi sahibinin kapatma kararı üzerine Nokta, 21 Nisan’da yayın hayatına son verdi. Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş hakkında ise Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nca hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ‘andıç’ ve ‘darbe’ tartışmaları şimdilik durulmuş gibi görünüyor. Bu tartışmaların kamuoyuna bir daha ne zaman yansıyacağını ise önümüzdeki günler gösterecek.
Tavsiye Et
IKDP lideri Mesut Barzani’nin Türkiye’ye yönelik tehditkar açıklamaları, Irak-Türkiye ilişkilerini iyice gerdi. 26 Şubat’ta el-Arabia televizyonuna konuşan Barzani, Türkiye’nin Kerkük meselesine karışmasına izin vermeyeceklerini, Türk ordusunun bölgeye müdahalesi durumunda ise, kendilerinin de Diyarbakır ve Türkiye’nin diğer şehirlerine müdahale edeceklerini söyledi. Kerkük’ün Kürt kimliğine sahip bir Irak kenti olduğunu savunan Barzani, Türkiye’nin Kerkük’e müdahale etmeye hakkının olmadığını vurguladı. Söz konusu haberin 7 Nisan’da basında genişçe yer alması üzerine Türkiye, Irak’a, terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki her türlü faaliyetine son verilmesini ve terörle mücadele konusunda acil ve kararlı tedbirler alınmasını talep eden bir nota verdi. Bu gelişmenin ardından Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Başbakan Erdoğan’ı arayarak, Barzani’nin açıklamalarından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Ancak Barzani’nin aynı açıklamaları farklı platformlarda yinelemesi Türk tarafında sert tepkiyle karşılandı; Başbakan Erdoğan bunları “haddi aşan” sözler olarak değerlendirdi.
Barzani’nin açıklamaları TSK’da da yankı buldu. 12 Nisan’da Genelkurmay Karargahı’nda konuyla ilgili açıklamada bulunan Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, PKK’ya karşı Kuzey Irak’a askerî bir operasyon yapılması ve bunun için de siyasi bir kararın çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.
Barzani’nin 26 Şubat’taki açıklamalarının 7 Nisan’da basına yansıması şaşırtıcı bulunurken; söz konusu gelişmeler sonrası Türkiye’nin Irak politikasının hangi yöne evrileceği ise merak konusu.
Tavsiye Et