Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2005) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
Dünya ekonomisi / Mart 2005
Gelişmekte olan ülkeler, 2004 yılı büyüme performanslarıyla göz dolduruyor. Uyanan dev Çin’in ekonomisi 2004 yılında, hükümetin soğutma önlemlerine rağmen %9,5 oranında büyüdü. Toplam GSMH’nin 1,6 trilyon dolara ulaştığı Çin’de bu rakam son 8 yılın en yüksek büyüme oranına işaret ediyor. Latin Amerika ülkeleri de hızla büyüyen ekonomilerin başında yer alıyor. Venezüella iki yıllık küçülmenin ardından %17,3’lük bir büyüme oranına ulaşırken, Arjantin ekonomisi %8,8, Meksika ise %4,4 büyüdü. 2004 yılındaki yüksek büyüme oranları, bölge ekonomisinin güçlü bir iyileşme süreci yaşadığını gösteriyor. Türkiye de 2004 yılında %9 civarında gerçekleşmesi beklenen büyüme oranıyla gelişmekte olan ülkeler arasında dikkat çekiyor.
Gelişmiş ülke ekonomilerinde ise büyüme oranları daha düşük seviyelerde seyrediyor. Bu ülkeler arasında en iyi büyüme performansını ABD sergiliyor. 2004’te ABD ekonomisindeki büyüme oranı son beş yılın en yüksek düzeyi olan %4,4’e ulaştı. ABD’den sonra dünyanın en büyük ekonomisine sahip olan Japonya, 2004’ün son çeyreğinde binde 1 oranında daralırken, yıl genelinde %2,6 büyüme gösterdi. Yaklaşık ABD ekonomisi kadar GSMH üreten euro bölgesi ise 2004 yılında %2 oranında büyürken, 25 üyeli Avrupa Birliği’nde bu oran %2,3 olarak gerçekleşti.
Avrupa Merkez Bankası, ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını 20 aydır %2 seviyesinde tutuyor. Banka, bölgede toparlanmanın güç kazandığından emin olmadan faiz oranlarında bir artırıma gitmeyi düşünmüyor. İngiltere Merkez Bankası da %4,75’te tuttuğu faiz oranlarında son 6 aydır bir değişikliğe gitmiş değil. Ekonominin yoluna girdiğini düşünen ABD Merkez Bankası (FED) ise Şubat ayı içerisinde faiz oranlarını çeyrek puan daha artırarak %2,5’e yükseltti. Geçtiğimiz Haziran ayından bu yana altı kez faiz artırımına giden FED’in kademeli olarak faiz artırımlarına devam etmesi bekleniyor.
ABD’nin dış ticaret açığı 2004 yılında %24 artarak 617,7 milyar dolarlık rekor seviyeye yükseldi. ABD’nin ticaretinde dış açık verdiği ülkelerin başında yüksek miktarda dolar rezervi bulunduran Çin, Japonya gibi ülkeler geliyor. ABD, dış ticaret açığını azaltmak için doların düşüşüne izin vermek durumunda. Diğer yandan sürekli değer kaybeden dolar, ABD’nin ticaret ortakları için rezerv para olarak cazibesini yitiriyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde küresel ekonominin önündeki en büyük açmazlardan birisi olarak nitelendiriliyor.
Zengin doğal hammadde ve enerji kaynaklarının eşliğinde hızla büyüyen Rusya, İMF’ye olan borcunun son taksitini vadesinden önce ödedi. Maliye Bakanı Aleksey Kudrin yaptığı açıklamada, 1990’larda başlayan liberalleşme sürecinde yoğun bir kaynak arayışına giren ve yüksek faiz oranlarıyla borçlanmak zorunda kalan Rusya’nın, artık bu döneme nokta koyduğunu söyledi. 1992-99 yılları arasında İMF’den 15,3 milyar dolarlık kredi kullanan Rusya’nın toplam devlet borcu ise 133 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.

Tavsiye Et
Türkiye ekonomisi / Mart 2005
2005, Türkiye ekonomisi için yenilikler yılı oldu. Sıfırlardan arındırılmış para birimi YTL’nin yanı sıra diğer bir önemli yenilik de fiyat endekslerinin değişmesiydi. Yeni endekse göre hesaplanan Ocak ayı enflasyon rakamları ekonominin içinde bulunduğu dezenflasyonist süreci bozmadı. TÜFE’de %0,55 artış gözlenirken, ÜFE %0,41 azaldı. Ocak ayı itibarıyla yıllık enflasyon TÜFE’de %9,23, ÜFE’de ise %10,70 oldu. 1994 bazlı eski endekslere göre Ocak ayı TÜFE artışı %0,87 olurken, TEFE %0,90 oranında geriledi. Yıllık enflasyon ise TEFE’de % 9,92, TÜFE’de % 9,47 oldu. Yeni seride TÜFE artışı hem aylık, hem de yıllık bazda eskisine göre daha düşük gerçekleşirken, Ocak ayı itibariyle yıllık ÜFE artışı, TEFE artışından daha fazla oldu. DİE’nin yeni endeksle beraber eski endekse göre hesaplanmış enflasyon rakamlarını da açıklaması, ekonomik aktörlere karşılaştırma imkanı sunuyor. Fiyatlar düzeyindeki değişimi daha doğru ölçmesi beklenen yeni endeks, kısa sürede iktisadî birimlerin aldıkları kararlarda yol gösterici nitelik kazanacaktır.
Şubat ayı içerisinde İMF ile ilişkiler açısından kritik bir süreç yaşandı. Hükümetin teşvikle ilgili yasa tasarısının kapsadığı illerin sayısını artıracağını ilan etmesi üzerine İMF’den bu uygulamanın malî disipline aykırı olduğu ve İMF ile ilişkileri tehlikeye sokacağı yönünde açıklamalar geldi. Yaşanan gerginlik, Türkiye’ye 10 milyar dolarlık kaynak girişi ve kredi geri ödemesinde erteleme sağlayacak stand-by düzenlemesini geciktiriyor. Hükümet, tasarının kapsadığı il sayısını azaltmamak konusunda kararlı tutumunu sürdürürken, teşvikin bütçe üzerindeki yükünün hafifletilmesi amacıyla yatırımcılara daha fazla istihdam yaratma koşulunu getirme yolunda çalışmalar başladı. Yeni stand-by anlaşmasının imzalanması, şimdilik diğer önkoşulların sağlanmasından çok teşvik konusunda tarafların birbirini ikna etmesine bağlı görünüyor. Ocak ayı bütçe gerçekleşmelerinin beklenenin çok üzerinde bir performans sergilemesi de hükümetin teşvikler konusunda İMF karşısında elini güçlendirdi. Ocak’ta bütçe açığı geçen yılın aynı ayına göre %81 oranında azalırken, İMF tanımlı faiz dışı fazla %291 artış gösterdi. Bu sonuçlar, 2004’te faiz giderlerindeki azalmadan dolayı bütçe dengesinde yaşanan iyileşmenin bu yıl içerisinde de sürdürüleceğine dair beklentileri destekliyor.
Merkez Bankası’nın geçtiğimiz ay içinde kısa vadeli faiz oranlarında yaptığı 0,5 puanlık indirim, dezenflasyonist sürecin devamlılığına dair inancını ortaya koydu. Faiz indirimiyle beraber gecelik ve bir haftalık borçlanma faiz oranı %16,50’ye; borç verme faiz oranı %20,50’ye düştü. Merkez Bankası’nın bu uygulamasının yatırımcılar tarafından da olumlu bir sinyal olarak algılanması sebebiyle Hazine’nin 12 yıl vadeli 1 milyar euroluk tahvil ihracı için açtığı ihaleye 5,5 milyar euroluk talep geldi. Bu ihalede borçlanma faizi %5,69 olarak gerçekleşti. Hazine geçtiğimiz ay içinde ayrıca 5 yıl vadeli YTL tahvil ihalesi gerçekleştirdi. Ortalama faizin %15,15 olduğu ihalenin en önemli özelliği şimdiye kadar gerçekleştirilen borçlanmalara göre en uzun vadeli tahvil ihracı olmasıydı. Bu borçlanmalarda elde edilen başarı, borç dinamiğinin sürdürülmesinin önündeki en büyük engel olan borçların kısa vadeli yapısının düzeleceği ve daha uzun vadeye yayılması yoluyla borç baskısının hafifleyeceği yönünde ümit verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Tavsiye Et