Siyasetin ve ekonominin nabzı Davos’ta attı
Dünya siyasetine ve ekonomisine yön veren isimler, Dünya Ekonomik Formu için 25-29 Ocak tarihleri arasında İsviçre’nin dağ kasabası Davos’ta bir araya geldi. Açılışını Almanya Başbakanı Angela Merkel’in gerçekleştirdiği Davos Zirvesi, 89 ülkeden 2 bin 240 katılımcıyı buluşturdu. Toplantılara katılanlar arasında 15 devlet ve hükümet başkanı, 60 bakan, 24 ruhanî lider, 13 uluslararası sivil toplum kuruluşu yöneticisi ve dünyanın en önemli şirketlerinden bin tanesinin temsilcileri de yer aldı. Zirvede bu yıl ekonomik dengesizlikler, kalkınma, yükselen Çin ve Hindistan’ın küresel ekonomiye etkileri, enerji sorunu, teknolojik değişim, Orta Doğu, krizler, bölgesel çatışmalar ve ayrımcılık gibi dünya gündemini meşgul eden ekonomik ve siyasî meseleler masaya yatırıldı. Zirveye Türkiye’den ise, Başbakan Erdoğan ve Devlet Bakanı Ali Babacan’ın yanı sıra bazı bürokratlar ve işadamları katıldı. Erdoğan ve Babacan zirve sırasında çeşitli siyasî temaslarda bulunurken; katıldıkları oturumlarda yabancı işadamlarına Türkiye’deki yatırım fırsatlarını anlattılar.
Cari denge savaşları
Önümüzdeki yıllarda dünya ekonomisinin gidişatını belirleyen en önemli faktörlerden birisi kuşkusuz ABD’nin cari işlemler açığı olacak. 2005 yılında 759 milyar dolara ulaşması beklenen ABD’nin cari açığı, aralarında ABD’nin gelecekteki rakibi olarak görülen Çin’in de bulunduğu birçok ülke tarafından finanse ediliyor. Diğer bir deyişle, küresel ekonominin merkezinde yer alan ABD, dünyanın geri kalan biçimine ciddi biçimde borçlu durumda. Dolayısıyla, cari işlemler fazlası veren ve bu yüzden yüksek miktarda döviz rezervi biriktiren ülkelerin kararları, başta ABD olmak üzere tüm dünya ekonomisini etkileyecek. Bu ülkelerden Çin, 2005’te 800 milyar dolara ulaşan ve 2006 sonunda 1 trilyon dolara kadar çıkması beklenen döviz rezervleri içerisinde doların payını düşüreceğine dair sinyaller vermeye başladı. Uzmanlara göre, bu noktadan sonra sorulması gereken, “doların değer kaybedip kaybetmeyeceği” değil, “ne zaman ve ne kadar değer kaybedeceği”.
Latin Amerika’da sol ekonomiler yükselişte
Francis Fukuyama’nın kapitalizmin nihaî zaferini ilan etmesi üzerinden geçen 16 yıla rağmen, farklı ekonomik model arayışları son bulmuyor. Alternatif modellerin en hızlı yükselişte olduğu yer ise ABD’nin bugüne kadar arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika. Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Venezüella’da sol partilerin iktidara gelmesiyle dikkatleri üzerine çeken Latin Amerika’da son olarak Şili’de yapılan seçimlerde de sol koalisyon adayı Michel Bachelet kazandı. Sol yükselmeye devam ederken, Latin Amerika ekonomilerinde belli bir güçlenme de göze çarpıyor. Bu hükümetlerin ortak yanı, ekonomik programlarında kamu yatırımlarına ve sosyal harcamalara ağırlık vermeleri. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ülkesinin petrol gelirlerinden sağlık ve eğitim harcamalarına ciddi bir pay ayırarak alt sınıfların refah seviyesini artırmaya çalışıyor. Bolivya’da başkanlık seçimini kazanan sosyalist lider Evo Morales de ekonomik modeli değiştirmeye hazırlanıyor. Morales’in danışmanları Bolivya’yı serbest piyasa ekonomisi yapısına kavuşturan 1985 tarihli bir kararnameyi gözden geçirerek işe başladılar. Ancak, bu ülkelerin bütün ekonomileri sarıp sarmalayan küresel finans çemberini kırıp, tamamen farklı bir modele yönelmesi henüz mümkün görünmüyor.
AB Bütçesi’nde bir pürüz daha
2007-2013 bütçesi Avrupa Birliği’ne sorun oldu. Aralık’ta yapılan zirvede AB liderlerinin üzerinde güçlükle anlaştığı bütçe, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylamada 56’ya karşı 541 ‘hayır’ oyuyla reddedildi. AP, 862 milyar avroluk bütçenin güvenlik, yatırım, yeni iş alanları oluşturma ve terörizmle mücadele gibi konulara yeteri kadar kaynak aktarmadığı görüşüne vardı. Siyasî gözlemciler, bu ret kararının AB Konseyi ve Parlamentosu arasındaki güç mücadelesinden kaynaklandığını ifade ediyorlar. Bütçe için AP’nin mutlak onayının gerekiyor olması nedeniyle, önümüzdeki dönemde Birliğin icra-karar organı konsey ile danışma organı parlamento arasında yoğun tartışmaların geçmesi bekleniyor.
İMF 19 yoksul ülkenin borcunu sildi
İMF, geçtiğimiz Temmuz ayında İngiltere’de gerçekleştirilen G-8 zirvesinde alınan karar doğrultusunda, dünyanın en yoksul ülkelerinden 19’unun borcunu tamamen sildi. İMF’nin sildiği borç tutarı 3,3 milyar dolar olarak açıklandı. İMF’den yapılan açıklamada, borç silme sonrasında bu ülkelerin yoksulluğu düşürmek, büyümeyi teşvik etmek ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak için öncelikli alanlara daha fazla harcama yapma imkanına kavuşacağı ifade edildi. İMF’nin borcunu sildiği ülkeler şöyle: Benin, Bolivya, Burkina Faso, Etiyopya, Gana, Guyana, Honduras, Madagaskar, Mali, Mozambik, Nikaragua, Nijer, Ruanda, Senegal, Tanzanya, Uganda, Zambiya, Kamboçya ve Tacikistan.
Dünya kuş gribine karşı teyakkuzda
Asya’da başlayan daha sonra Türkiye ve Romanya’yı etkileyen kuş gribi vakasıyla bütün ülkeler teyakkuz haline geçmiş durumda. Dünya genelinde 80 can alan kuş gribinin küresel ekonomiye büyük bir darbe indirmesinden de endişe ediliyor. Kuş gribinin özellikle bazı bölgelerde büyümeye karşı ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünen Dünya Bankası, hastalıkla mücadelede etmek 1,2 milyar dolarlık yardım fonu oluşturma kararı aldı. Banka, bu amaca ulaşmak için 500 milyon dolarlık krediyi de onayladı. Risk altında bulunan ülkelerin, kuş gribinin hayvanlar arasında yayılmasını önlemek için veterinerlik ve sağlık hizmetlerini güçlendirmeleri, insanlara yönelik tehditleri minimum seviyeye indirmeleri ve olası bir salgına anında tepki verebilmeleri amacıyla destek programından yararlanması sağlanacak. Banka’nın bu kararı, kuş gribiyle mücadele eden ülkelere yardım etmek amacıyla Çin hükümeti, Avrupa Komisyonu ve Dünya Bankası tarafından Pekin’de düzenlenen konferansın hemen öncesinde geldi.
Tavsiye Et
İş dünyasının 2006 beklentileri
Enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde yıl sonu enflasyon hedefi %5 olarak belirlenirken, Merkez Bankası tarafından yapılan yeni yılın ilk beklenti anketinden hedefi destekler nitelikte sonuçlar çıktı. Ankette yıl sonu TÜFE beklentisi %5,68 olurken, faiz beklentilerinde de enflasyonda olduğu gibi düşüşler görüldü. Üç aylık bileşik faiz oranlarında ay sonu tahminleri %14,03 olurken, yıl sonu tahminleri %12,24’e kadar geriledi. 2006 yılı büyüme beklentisi resmî tahminlerle paralel bir şekilde %5 olarak gerçekleşirken; yıl sonu dolar kuru beklentisi 1,41’e çıkarak ciddi bir artış gösterdi. 2006 yılı sonuna ilişkin cari açık beklentisindeki yükseliş de devam ediyor. 2005 sonu için 22,5 milyar dolar olarak tahmin edilen cari açık, 2006 yılı sonu için 24,2 milyar dolar oldu.
Enflasyon son 37 yılın en düşük seviyesinde
Türkiye, enflasyonla mücadelede 4. yılda da mutlu sona ulaştı. 2005 yılında tüketici fiyatlarındaki yıllık enflasyon %7,72’yle, %8 olan yıl sonu hedefinin altına inerken; üretici fiyatları enflasyonu ise %2,66 ile ABD ve Avrupa’daki yıllık enflasyon oranlarıyla paralel bir konuma geldi. Tüketici fiyatlarındaki %7,72’lik artış, son 37 yıldır görülen en düşük enflasyon oldu. Bundan önceki en düşük enflasyon %0,53 ile 1968 yılında kaydedilmişti. Bu yıllar arasında TÜFE’de en yüksek düzey ise, yaşanan ekonomik krizin ardından %125,5’le 1994 yılında görülmüştü. 2005 Aralık ayında ise tüketici fiyatları %0,42 oranında artarken, üretici fiyatları %0,04 oranında geriledi. Tüketici fiyatlarının bazı alt kalemlerindeki yıllık fiyat değişimleri ise şöyle gerçekleşti: Gıdada %4,92, giyim ve ayakkabıda %-0,13, konutta %9,87, ulaştırmada %11,01, eğitimde %7,22, sağlıkta %-0,40.
İhracat yıldızı parlıyor...
2005 yılında değerli YTL, yüksek enerji fiyatları gibi olumsuz koşullara rağmen %14,7’lik artışla 73,4 milyar dolara ulaşan ihracat, cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Böylece, son üç yılda gerçekleştirilen ihracat %100’ün üzerinde bir artış gösterirken, Türkiye dünyanın en büyük 22. ihracatçısı konumuna yükseldi. 2005 yılında en fazla ihracat yapan sektör %18,7’lik pay ile hazır giyim ve konfeksiyon olurken; hemen peşinden %17,8’lik payla taşıt araçları ve yan sanayi geldi. Bu sektörleri %12,9’luk payla demir ve demir dışı metaller sektörü takip etti. Makine ve aksamları ihracatı ise 2005 yılında %25 gibi yüksek bir artışla 5,1 milyar dolara ulaştı. Sektörün ihracattan aldığı pay da %7’ye yükseldi. İhracattaki bu başarıya rağmen, ithalat da 2005 yılında hızla artmaya devam etti. 115,7 milyar dolar olarak gerçekleşen 2005 yılı ithalat rakamıyla, dış açık 43,6 milyar dolara ulaştı. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise geçen seneki %64,7 seviyesinden %62,3’e kadar geriledi.
Bakkallar tarih oluyor
Avrupa Birliği ile gelişen ilişkiler paralelinde hız kazanan ekonomideki yapısal dönüşüm sürecinin en büyük tezahürlerinden birisi de perakendecilik sektöründe görülüyor. Türkiye Ekonomik Politikalar Araştırma Vakfı tarafından yapılan bir çalışma, bu dönüşümün çarpıcı boyutlarını ortaya koyuyor. Çalışmaya göre, Türkiye’de zincir mağazalar pazarı ele geçirirken, geleneksel perakendeciler ya da yaygın ismiyle bakkallar giderek tarihe karışıyor. Gıda, temizlik ve kişisel bakım ürünlerin kapsayan hızlı tüketim malları perakendeciliği sektöründe faaliyet gösteren firmaların %20’si son 5 yıl içerisinde piyasa dışına itildi. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 185 bin geleneksel perakendecinin daha kapanacağı tahmin ediliyor. Sektördeki dönüşüm, perakendeciliğin ekonominin kalanıyla olan bağlantıları sonucu Türkiye’deki üretimin %20’sini, istihdamın ise %39’unu etkiliyor.
Kuş gribi tavukçuları da vurdu
Türkiye’nin üzerine bir kabus gibi çöken kuş gribi vakasının en büyük mağdurlarından birisi de tavuk ve yumurta sektörü oldu. Kuş gribi vakalarının ardından tüketimin bıçak gibi kesilmesiyle sektör zor günler yaşamaya başladı. İzmir Ticaret Borsası’nda bir araya gelen sektör temsilcileri devletten acil yardım çağrısında bulundular. Özellikle İzmir, Manisa ve Bandırma bölgesinde ekonomiye ve istihdama ciddi bir katkı sağlayan sektörde birçok firma kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Firmaların %35’inin yem almadığını açıklayan sektör temsilcilerinin, acil yardım çağrısına hükümetin cevabı gecikmedi. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından açıklanan destek paketine göre, tavukçulara 6 aylık SSK primi ve vergi borcu ertelemesi yapılacak. Kredi borçları ve elektrik faturalarına da erteleme getirilecek. Ayrıca, ekonomik ömrü dolan 14 milyon tavuk itlaf edilecek.
Döviz bolluğu yaşıyoruz
25 sene öncesinin “70 cent’e muhtaç” Türkiye’si bugün sıcak para girişlerinin kesintisiz devam etmesiyle adeta bir döviz bolluğu yaşıyor. Türkiye’nin uluslararası rezervleri rekor bir seviyeye yükselerek 73 milyar doları aşarken, Merkez Bankası’nın (MB) döviz rezervleri de 48,5 milyar dolar seviyesine çıktı. MB döviz rezervleri 30 Aralık 2005’te tarihinin en yüksek seviyesi olan 50 milyar 518 milyon dolara kadar ulaşmıştı. 2005 yılı boyunca MB’nin döviz alımları yoğun bir şekilde devam ederken, MB rezervlerindeki yıllık artış oranı %40’ı aştı. Toplam uluslararası rezervlerdeki artış ise %25’i buldu.
Tavsiye Et