Dünya borsaları hareketli günler yaşıyor
Küresel likidite bolluğu devam ederken dünya borsaları son 5 yılın en canlı günlerini yansıyor. Şirket birleşme ve satın almalarının artması, petrol ve bankacılık sektörlerine olan yoğun talep nedeniyle dünya borsaları son yılların en yüksek düzeyine ulaştı. Özellikle Mart ayı içerisinde ABD, Avrupa, Asya ve Japonya borsalarında hızlı bir yükseliş kaydedildi. ABD borsalarındaki çıkışta, enflasyon tehdidinin azalmaya başlamasının yanı sıra, Merkez Bankası FED’in faizleri çok fazla yükseltmeyeceğine yönelik beklentiler etkili oluyor. Öte yandan, FED’de politikaların daha fazla sıkılaştırılacağı yönündeki beklentilerin sona ermesiyle dolardaki değer kaybı sürüyor. Avro karşısında yaklaşık 120 sentten işlem gören dolar, Çin para birimi yuan karşısında değer kaybediyor. Dolar, geçtiğimiz yıl %2,1 oranında yeniden değerlendirilen yuan karşısında %1,1 daha değer kaybetti.
Atlantik’in iki yakasında da beklentiler iyimser
Atlantik’in iki yakasındaki ekonomik aktivite 2005’in sonlarına doğru beklenmeyen bir yavaşlama içerisine girmişti. 2006’nın ilk çeyreğinde ise, daha önceki büyüme projeksiyonlarında tahmin edildiği gibi, ABD ve Avrupa’da ekonomik faaliyetin yeniden canlanmaya başladığı görülüyor. Yüksek ve dalgalı enerji fiyatlarına rağmen, uzun dönem faiz oranlarının hâlâ düşük olması nedeniyle büyümenin yeniden hız kazanması bekleniyor. ABD’de 2005’in son çeyreğinde gözlenen yavaşlamanın yaz aylarında yaşanan kasırgaların olumsuz etkilerinden kaynaklandığı, ekonominin temel dinamiklerinde bir değişme olmadığı belirtiliyor. Benzeri bir şokun yaşanmadığı Kanada’da büyümenin gücünü koruması bu tezi destekliyor. Avro bölgesinde de geleceğe yönelik beklentiler giderek güçleniyor. Dış talebin bir hayli güçlü seyrettiği bölgede, bu yılın ilk yarısında iç talebin de artışa geçmesi bekleniyor. Ne var ki, bölgede büyümenin 2006’da da potansiyelin altında kalacağı öngörülüyor.
Çarklar kimin için dönüyor?
ABD’nin ünlü dergilerinden Forbes, 2006’nın dolar milyarderlerini açıkladı. Forbes’in geleneksel “en zenginler” listesinde Microsoft’un kurucusu Bill Gates 50 milyar dolarlık servetiyle üst üste 12. kez ilk sırada yer aldı. ABD’li yatırımcı Warren Buffet de ikinci sıradaki yerini korudu. Bu yıl ilk ona ilk kez bir Fransız, bir Kanadalı ve bir Hong Konglu milyarder girdi. Listede Türkiye’den ise 21 kişi yer aldı. Ömer ve Şevket Sabancı 1,7 milyar dolarlık servetleriyle en zengin Türkler olarak 451. sırayı paylaştılar. Forbes’in dolar milyarderleri listesinde geçtiğimiz yıl 102 kişi yer alırken, bu sene sayının 793’e yükselmesi dikkat çekiyor. Bu kişilerin toplam malvarlığı da bir yıl içerisinde %18 oranında artarak 2,6 trilyon dolara (Türkiye milli gelirinin yaklaşık 7 katı) yükseldi. Bu veriler, küresel ekonomi sisteminin çarklarının kimin için döndüğünün çok açık bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Ucuz para devri kapanıyor
2001 yılında tüm dünyayı etkileyen ekonomik durgunluktan sonra birçok gelişmiş ülke ekonomiye destek vermek için faiz oranlarını aşağıya çekmişti. Dünya ekonomisinde 2004 yılından beri güç kazanarak devam eden büyüme nedeniyle merkez bankaları ekonomiye verdikleri faiz desteklerini geri çekiyorlar. 2001’de kısa vadeli faizleri %1’e kadar indiren ABD, 2004 Haziran’ından bu yana faizleri 15 defa artırarak %4,75’e yükseltti. Avrupa Merkez Bankası ise, son 4 ayda ikinci faiz artırımına giderek, faizleri %2,5’e yükseltti. Geçtiğimiz ay yine, Kanada, İsviçre ve Tayland merkez bankaları da faiz artırımına gittiler. Ayrıca, uzun yıllar deflasyondan (fiyatlar genel seviyesindeki gerileme) muzdarip olan Japonya’nın Merkez Bankası, beş yıldır kararlılıkla uygulanan gevşek para politikasının sona erdirildiğini açıkladı. Banka bu kararla, uzun bir süredir %0’da tutulan faiz oranlarında yükseliş sinyali verdi. Diğer bir değişle, dünyada ucuz paranın son kalesi de yıkılmış oldu.
Rusya-Çin işbirliği AB’yi korkuttu
Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin, Çin’e düzenlediği iki günlük ziyaret sırasında bu ülkeyle enerji alanındaki işbirliğinin güçlendirilmesi konusunda önemli anlaşmalara imza attı. Putin’e büyük enerji şirketlerinin yöneticilerinin de eşlik ettiği ziyaret sırasında, Çin’in Rusya’dan iki ayrı boru hattı üzerinden yılda 60-80 milyar metreküp doğalgaz alması kararlaştırıldı. Hızla büyüyen ve enerji talebi her geçen gün artan Çin, enerji zengini Rusya’nın kaynaklarından daha fazla yararlanmak istiyor. Ancak, Rusya’nın Çin’le imzaladığı doğalgaz anlaşması Avrupa Birliği’nde (AB) endişe yarattı. Doğalgaz’da büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı olan AB, bu ülkeden aldığı gaz miktarında bir düşüş olmasından çekiniyor.
Ekonomik liberalizm başladığı yerde bitti
ABD, Dubai Ports World (DPW) isimli Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait şirketin, ABD limanlarını işletme hakkına karşı ulusal olarak birleşti. ABD’nin en büyük altı limanının işletme hakkını İngiliz denizcilik şirketi P&O’dan satın alan DPW, gerek Demokrat gerekse Cumhuriyetçi grubun “ulusal güvenlik” kaygılarını ileri sürerek devir anlaşmasını geri çevirmesi sonucu pes etmek zorunda kaldı. ABD’deki limanları devralmayı geciktireceğini açıklayan şirketin, bu haklarını ABD’li bir firmaya satması bekleniyor. Serbest ticaretin, ekonomik liberalizmin öncülüğünü ve sözcülüğünü üstlenen Batı, bu davranışıyla savunduğu değerlere ne kadar bağlı olduğunu tüm dünyaya bir kere daha gösterdi.
Tavsiye Et
KDV indirimi tekstilcileri memnun etmedi
Hükümet, büyük sıkıntılar yaşayan tekstil ve hazır giyim sektöründen gelen talepler üzerine, sektördeki KDV oranlarını %18’den %8’e indirdi. KDV indirimi sektörün iç pazardaki satışlarını canlandırmak ve kayıt dışılığı önlemek amacıyla gerçekleştirildi. Bazı sanayiciler, KDV indirimin tüketici fiyatlarını %8 civarında aşağı çekeceği görüşünde. Ancak, genel olarak tekstil üreticileri KDV indiriminin sektörün sorunlarına çare olmadığını ve Türkiye’nin tekstilde dış rekabet gücünü her geçen gün kaybetmekte olduğunu dile getiriyorlar. Sanayicilerin şikayetlerinin başında düşük kur, yüksek enerji maliyetleri ve istihdam üzerindeki ağır vergi yükü geliyor. KDV indirimi sonrası şikayetlerin devam etmesiyle konu hükümet ve sanayiciler arasındaki şimdilik bir polemiğe dönüşmüş durumda.
Türkiye teknolojik ürünler için hamallık yapıyor
Yüksek teknolojili ürünler üretemeyen Türkiye, bu ürünlere sahip olabilmek için inanılmaz maliyetlere katlanıyor. Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanan bir rapor, bu konuda dikkat çekici karşılaştırmalara yer veriyor. Örneğin Türkiye’nin, 1 adet MR cihazı (1,2 milyon dolar) alabilmek için 6 bin adet 51 ekran televizyon, 1 adet Leopard-2 tank (7 milyon dolar) için 3 bin 500 ton zeytinyağı, 1 adet Toshiba marka DVD (700 dolar) için 100 kilogram tekstil ürünü satması gerekiyor. Raporu değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, gelişmiş ülkelerde büyümeye en ciddi katkının teknoloji ve yeniliklerden geldiğini belirtti. OECD ülkelerinde kişi başına düşen ortalama AR&GE harcamasının 567 dolar, Türkiye’de ise 43 dolar olduğunu hatırlatan Aygün, “Türkiye yükte ağır pahada hafif ürünler satarak dünyanın hamallığını yapıyor” dedi.
2050’de kişi başına gelir 42 bin dolar olacak
2005 yılında milli gelir büyüklüğünde dünyada 20. sırada bulunan Türkiye, danışmanlık şirketlerinden PwC’nin yaptığı bir araştırmaya göre 2006’da Belçika, İsviçre ve İsveç’i gereçerek 17.’liğe, 2050’de ise Hollanda, Avustralya, Kanada, Güney Kore, İspanya ve İtalya’yı geride bırakarak 12.’liğe yükselecek. Araştırmaya göre, 2050 yılına kadar Türkiye’de kişi başına milli gelir, 2005 rakamlarıyla, 8,5 kat artıp 41.930 dolara yükselecek. Aynı dönemde, nüfus artış hızlarının düşük olması nedeniyle, gelişmiş ülkelerin kişi başı milli gelirlerinin de hızla yükselmesi bekleniyor. İMF ve Dünya Bankası verilerinden hareketle hazırlanan bu araştırmaya göre, 2050’de kişi başına milli gelir ABD’de 88.580, İngiltere’de 77.140, Fransa’da ise 76.790 dolara çıkacak.
Merkez’de atama bilmecesi
13 Mart’ta görev süresi dolan Merkez Bankası (MB) Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin yerine kimin atanacağı konusu tam bir bilmeceye dönüştü. 15 Mart’ta, MB Banka Meclisi tarafından Serdengeçti’den boşalan koltuğa vekaleten MB Başkan Yardımcısı Erdem Başçı getirilirken, Devlet Bakanı Ali Babacan da aynı gün yeni başkan adayının isminin yer aldığı kararnameyi Cumhurbaşkanlığı’na sundu. Kararnamede, emeklilikler nedeniyle boşalan iki başkan yardımcılığı koltuğu için önerilen isimler de yer alıyordu. Kamuoyunda medyanın yönlendirmesiyle, uzun bir süre, kararnamede ismi olmadığı sonradan anlaşılan Başçı üzerinde spekülasyonlar yapıldı. Ancak, Köşk’ten gelen veto kararıyla Başkanlık için önerilen ismin Albaraka Türk Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz olduğu öğrenildi. Atama bilmecesi yabancı basın tarafından da dikkatle izlenirken, Babacan sık sık yeni başkan kim olursa olsun Merkez Bankası politikalarında bir değişiklik olmayacağı vurgusuyla olası tedirginlikleri önlemeye çalıştı.
2005’te işsizlik oranı değişmedi
4 yıldır kesintisiz büyüyen Türkiye’de, işsizlik oranı yerinde saymaya devam ediyor. 2005’te işsizlik oranı, bir önceki yıla göre değişmeyerek %10,3’te kaldı. Geçtiğimiz yıl işsiz sayısı 2 milyon 520 bine yükselirken, istihdam edilenlerin sayısı ise, 2004’teki 21 milyon 791 bin seviyesinden 22 milyon 46 bine çıktı. Aynı dönemde, tarım dışı istihdam oranı %14,7’den %13,6’ya, genç nüfusta işsizlik oranı %19,7’den %19,3’e, eksik istihdam oranı ise %4,1’den %3,4’e geriledi. Öte yandan, 2005’te 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusta işgücüne dâhil olmayan 26 milyon 261 bin kişi bulunduğu belirlendi. Bunlar arasında en büyük kesimi yaklaşık 13 milyonla ev hanımları oluşturuyor. İkinci sırada ise 3,4 milyonla öğrenciler geliyor.
Küresel faiz artırımları İMKB’yi sarstı
Sıcak para girişlerinin kesintisiz devam etmesiyle tarihinin en canlı günlerini yaşayan İMKB, Mart ayı başında dış gelişmeler ve bazı yabancı yatırımcıların kâr realizasyonu nedeniyle küçük bir şok geçirdi. 7 Mart tarihinde, güne 45.835 seviyesinden başlayan endeks gelen satışlar üzerine bir gün içerisinde 2.107 puan geriledi. Borsadaki hisse senetleri ise ortalama %4,58 oranında değer kaybetti. Öte yandan dolar, yurt dışına çıkan yatırımcıların yoğun talebi nedeniyle 1,35 seviyesine kadar yükseldi. Şubat ayında MB’nin 5 milyar dolarlık müdahalesi bile doları bu seviyeye çekmek için yeterli olmamıştı. Finans piyasalarında yaşanan bu şokun arkasında, gelişmiş ülkelerden gelen faiz artırımı kararlarının etkili olduğu düşünülüyor. 2 Mart tarihinde Avrupa Merkez Bankası faiz oranlarını çeyrek puanla yükseltirken, Avrupa’yı Kanada, İsveç ve Tayland ve ABD’deki faiz artırımları izledi.
Tavsiye Et