İran petrol kartını oynuyor
Uranyum zenginleştirme çalışmaları nedeniyle Batılı ülkelerle son dönemde sorun yaşayan İran, belki de nükleer silahtan daha fazla caydırıcı güce sahip olan petrol silahını çekti. Ülkenin dinî lideri Ayetullah Ali Hamaney yaptığı açıklamada, ABD’nin kendilerine karşı hatalı bir çıkış yapması durumunda, İran’ın Körfez’den petrol sevkıyatını durdurabileceğini ve ABD’nin ise bölgeden geçen tankerlerin güvenliğini sağlama imkânının bulunmadığını açıkladı. İran’dan gelen bu tehdidin piyasalarda yol açtığı tedirginlik sonrasında petrol fiyatları 74 dolara kadar yükseldi. Olası bir İran savaşında petrol fiyatlarının astronomik rakamlara çıkabileceği dile getiriliyor.
Öte yandan, dünyanın dördüncü büyük petrol üreticisi olmasına rağmen, yeterli rafineriye sahip olmadığı için kendi günlük petrol tüketiminin sadece %57’sini karşılayabilen İran’da, hükümet benzin tüketimini kontrol etme kararı aldı. Tahran’ın bu sayede her yıl petrol ithalatına harcanan milyarlarca dolardan tasarruf etmeyi düşündüğü belirtiliyor.
Finans piyasalarında sular durulmuyor
Küresel finans piyasalarında Mayıs ayında başlayan hareketlilik bir türlü dinmek bilmiyor. 2 ay öncesine kadar tarihî zirvelerde dolaşan ulusal borsalarda, Haziran ayında da sert düşüşler yaşandı. Türkiye, Güney Afrika, Macaristan ve Brezilya gibi bazı ülkelerin para birimleri dolar karşısında değer kaybetmeye devam etti. Nisan sonunda 170 puana kadar gerileyen gelişmekte olan ülke tahvilleri ile risksiz kabul edilen ABD tahvilleri arasındaki fark, yabancıların yoğun satışları nedeniyle hızla yükselişe geçti. Yaşanan hareketlilikte enflasyonist baskılar nedeniyle gelişmiş ülkelerdeki para politikalarının daha da sıkılaşacağı yönündeki beklentilerin kuvvetlenmesi önemli rol oynuyor. Ancak, parasal sıkılaşmaya rağmen küresel büyümenin biraz yavaşlamakla birlikte 2006 yılında da gücünü koruyacağı tahmin ediliyor.
Asya’nın NATO’su toplandı
Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın oluşturduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 6. yıllık toplantısı için üye ülkelerin liderleri, Çin’in doğusunda bulanan Şanghay’da bir araya geldi. 15 Haziran’da başlayan ve 3 gün süren zirveye gözlemci statüsüyle İran, Pakistan ve Moğolistan’ın devlet başkanları ile Hindistan’ın petrol ve doğal gaz bakanı da katıldı. Örgütün kuruluşunun 5. yılı olması hasebiyle yayımlanan ortak bildiride üye ülkeler arasında ekonomik ve siyasî işbirliğinin artırılacağı; terörizm, aşırı hareketler ve uyuşturucu ticareti konularında ortak mücadele verileceği açıklandı. Ayrıca Çinli ve Rus yetkililer, örgüte gözlemci statüsüyle katılmayı düşünen Türkiye’ye de yeşil ışık yaktı. Öte yandan, ABD önderliğindeki NATO’ya alternatif bir güç olarak yükselen örgütün toplantılarına İran Cumhurbaşkanı Ahmedînejad’ın katılması ABD tarafında tedirginlik ve tepkiye yol açtı.
Slovenya: Eski komünist, yeni ‘avro’cu
2002 yılında Avrupa Birliği’ne üye 12 ülkede tedavüle giren avroyu resmî para birimi olarak kullanacak 13. ülke, Birliğe 2004’ün Mayıs ayında katılan Slovenya oldu. Avrupa Komisyonu (AK) ve Avrupa Merkez Bankası (AMB) Brüksel’de yapılan zirvede Slovenya’nın avro bölgesine katılımını onayladı. Avrupa Parlamentosu ve Birliğin maliye bakanlarının da kararı onaylamasıyla Slovenya, 2007 yılının Ocak ayından itibaren resmî para birimi olarak avroyu kullanacak. Slovenya’nın şu anki para birimi olan tolar ise avro ile birlikte 6 ay tedavülde kalacak. Avro birliğine katılabilmek için ülkelerin dış borç, bütçe açığı ve enflasyon ile ilgili bir takım kısıtlamalar içeren Maastricht kriterlerini sağlamaları gerekiyor. Nitekim birliğe Slovenya ile eşzamanlı olarak katılan Litvanya’nın avroyu kullanma talebi, ülkedeki enflasyon oranlarının yüksek olması nedeniyle AK ve AMB tarafından reddedildi.
Rusya borç kapatıyor
Rusya, Paris Kulübü’ne Sovyet döneminden kalan 22,3 milyar dolarlık borcunu vadesinden önce ödeyeceğini açıkladı. Son yıllarda enerji fiyatlarında meydana gelen artış nedeniyle bütçe gelirleri hızla yükselen petrol ve doğal gaz zengini Rusya, böylece 2015 yılına kadar ödemek zorunda olduğu 7,7 milyar dolarlık faizden tasarruf edecek. Rusya Maliye Bakanı, ödemenin Ağustos ayında tamamlanacağını açıkladı. Ödeme sonrasında Rusya’nın dış borçları yaklaşık 55 milyar dolara düşecek. Bu sayede Rusya’nın kredi derecesinin yükseleceği ve ülkeye daha fazla yabancı yatırım geleceği tahmin ediliyor. Paris Kulübü, dünya üzerindeki diğer ülkelerden önemli miktarda alacağı olan 19 gelişmiş ülkeden oluşuyor.
Çelik sektöründe yeni bir dev doğdu
Dünyanın en büyük çelik üreticisi Mittal, en büyük rakibi Arcelor’u satın alma mücadelesinde başarıya ulaştı. Yapılan anlaşmayla Arcelor’un %49,5’i 27 milyar avroya Mittal’in oldu. Yeni kurulan şirket Arcelor-Mittal adını alacak ve merkezi Lüksemburg’da bulunacak. Mittal’in sahibi Hint asıllı İngiliz vatandaşı Lakshimi Mittal ve ailesinin yeni kurulan şirketteki payı ise %43 olarak belirlendi. Değeri 40 milyar doları aşması beklenen yeni şirketin dünya çelik piyasasındaki payının %10’u bulması bekleniyor. En yakın rakibinin üç katı büyüklüğüne ulaşacak olan Arcelor-Mittal’in özellikle otomobil firmalarıyla pazarlık konusunda elinin çok güçleneceği dile getiriliyor.
Tavsiye Et
Türkiye ekonomisi bıçak sırtında
10 Mayıs’ta ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarını %5’e yükseltmesinin ardından küresel finans piyasalarında başlayan spekülatif dalgalanma Türkiye’yi kötü vurdu. Yabancı sermayenin Türkiye’yi gözden çıkarması sonrasında, son bir buçuk ayda borsa ve YTL yaklaşık üçte bir oranında değer kaybetti, Mayıs başında %14’ün altına kadar düşen faiz oranları hızla yükselerek %23’e ulaştı. Bu gelişmeler karşısında harekete geçen hükümet ve Merkez Bankası piyasaların ateşini düşürmek için bir önlem paketi açıkladı. Bu çerçevede yabancı sermaye kazançlarına uygulanan stopaj oranı sıfıra indirilirken, Merkez Bankası piyasalarda yaşanan hareketliliğin enflasyon görünümünü bozması üzerine 7 ve 25 Haziran tarihlerinde yaptığı olağanüstü iki toplantı ile faiz oranlarını toplam 4 puan yükseltti. Bu tedbirlere rağmen, küresel finans piyasalarında sular yatışıncaya kadar Türkiye ekonomisinin bıçak sırtında yol alması kaçınılmaz görünüyor.
Finansal istikrar mercek altında
Merkez Bankası, ilkini geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yayımladığı Finansal İstikrar Raporlarının ikincisini 13 Haziran’da yapılan bir basın toplantısı ile kamuoyuna tanıttı. Raporda 2005 yılı; sıkı para ve maliye politikaları ile desteklenen ekonomik programın kararlılıkla uygulanması sonucu makro dengelerde önemli iyileşmelerin olduğu, yüksek bir büyüme hızının yakalandığı, enflasyon oranının önemli ölçüde düştüğü, para ve sermaye piyasalarında istikrarın sağlandığı bir yıl olarak tanımlandı. Geçtiğimiz yıl kamu maliyesinde de net dış borç stokunun azalması, borçlanma faizlerinin düşmesi ve borçların ortalama vadesinin uzaması gibi kayda değer gelişmelerin yaşandığının altı çizildi. Raporda, finansal istikrarın güçlenmesi sayesinde uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkilerinin en aza indirildiği kaydedilirken, hanehalkının borçluluğunun artması, reel sektörde faaliyet gösteren firmaların döviz yükümlülüklerinin yüksekliği nedeniyle karşılaşabilecekleri kur riski ile cari işlemler açığının dikkatle izlenmesi gereken unsurlar olduğuna dikkat çekiliyor.
Bütçede sevindirici gelişme
Ekonominin buram buram terlediği sıcak yaz günlerinde belki de tek rahatlatıcı haber Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dan geldi. Unakıtan, Merkezi Yönetim Bütçesi’nin Mayıs ayında 4,3 milyar YTL, Ocak-Mayıs döneminde ise 304 milyon YTL fazla verdiğini açıkladı. Unakıtan 1984 yılından bu yana ilk defa Ocak-Mayıs döneminde bütçenin kümülatif olarak fazla verdiğini de kaydetti. Bu olumlu haber piyasalardaki kötü gidişi tersine çevirmeye yetmedi kuşkusuz ama Türkiye’nin bütçe yapısının güçlü olması, yaşanan dalgalanmanın bir krize dönüşmesinin önündeki en önemli engellerden birisidir diyebiliriz. Geçtiğimiz yıl Konsolide Bütçe açığının milli gelire oranının Maastricht kriteri olan %3’ün altına inmesi, Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en ciddi başarıları arasında yer alıyor.
Şu çılgın Soros Türkiye’deydi
İtalyan düşünür Giovanni Papini’nin gizemli, zengin ve çılgın kahramanı Gog’un vücut bulmuş hali, ünlü spekülatör, demokrasi savaşçısı (!) George Soros finans piyasalarının şok üstüne şok yediği şu hareketli günlerde Türkiye’deydi. Kurduğu Açık Toplum Enstitüsü sayesinde son yıllarda birçok ülkede yapılan devrimlerde önemli rol oynayan ve bunu gizlemeye hiç de lüzum görmeyen Soros, bu tür faaliyetler için 400 milyon dolar harcadığını, Türkiye’ye ise son 5 yılda 8 milyon dolar ayırdığını açıkladı. Piyasalarda yaşanan dalgalanmayı da değerlendiren Soros, değeri düşünce Yeni Türk Lirası’nın daha rekabetçi olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin seçim sürecine girdiğini belirten Soros, “Piyasalar belirsizliği sevmez; ancak piyasalar belirsizliği sevmez diye de seçimlerden vazgeçilemez” diye konuştu.
Kişi başı milli gelirde AB’de sondan ikinciyiz
Geçtiğimiz yıl kişi başına milli gelirin ilk defa 5 bin doların üzerine çıkması yurtta coşkuyla (!) karşılanmıştı. Ama insan komşuda ne var öğrenmeden rahat edemiyor. Türkiye İstatistik Kurumu, tam da bu işe yarayan ani satın alma gücüne göre kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla miktarlarının ülkeler arasında karşılaştırılmasına yönelik bir çalışma yapıyor. 25 Avrupa Birliği ülkesi, 2 katılımcı ülke (Bulgaristan ve Romanya), 3 aday ülke (Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya) ile İsviçre, İzlanda ve Norveç’i kapsayan değerlendirmede 25 AB ülkesinin ortalaması 100 kabul ediliyor. Bu endekse göre Avrupa’nın en zengini 248 puan ile Lüksemburg. Türkiye ise endekste 31 puan ile Makedonya’nın önünde, sondan ikinci sırada yer alıyor. Yani henüz ortalama bir Avrupalı bireyin üçte biri kadar kazanıyoruz.
Turizm sektörü 2006’ya kötü başladı
Turizm sektörü 2006’ya kötü başladı. İlk beş ayda Türkiye’ye gelen turist sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %10,5 oranında azalarak 5,5 milyona geriledi. Turizm sektörü açısından gösterge kabul edilen Mayıs ayında ise gelen yabancı ziyaretçi sayısı geçen yıla göre %16,7 düşerek 1 milyon 918 bin oldu. Turist sayısındaki düşüş, özellikle Avrupa ülkelerinden gelen ziyaretçilerin azalmasından kaynaklandı. Veriler hem kuş gribinin, hem de dünya kupasının turizm sektöründeki olumsuz etkilerini yansıtıyor. Deyim yerindeyse, Türkiye dünya kupasına katılamadığı gibi, bir de dünya kupasına katılan turistlerinden oldu.
Tavsiye Et