Dostlar reformda görsün
İMF ve Dünya Bankası’nın yıllık toplantıları 19-20 Eylül tarihleri arasında Singapur’da gerçekleştirildi. Kısıtlamalar nedeniyle, alıştığımız küreselleşme karşıtı eylemlerden uzak bir havada geçen toplantılarda, uzun süredir beklenen reform hareketinin ilk adımları atıldı. Ülkelerin oy ve kredi haklarının, kurumun finansmanına yaptıkları katkılara göre belirlendiği İMF’de Çin, Güney Kore, Meksika ve Türkiye’yi kapsayan dört gelişmekte olan ülkenin oy hakları göstermelik de olsa yükseltildi. 1945’lere dayanan İMF’nin mevcut yapısında gelişmiş ülkelerin %61, gelişmekte olan ülkelerin ise %29 oranında oy hakkı bulunuyordu. Yapılan değişim, gelişmekte olan ülkelerin oy hakkını etkin biçimde değiştirmiyor; ancak bu ülkelerin dünya ekonomileri içerisinde artan ağırlıklarının kabul edilmesi bakımından anlam taşıyor. Öte yandan, 184 ülkeden 16.000 kadar delegenin katıldığı İMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarının 2009’da İstanbul’da yapılması kararlaştırıldı. Bu organizasyonun Türkiye’yi yabancı yatırımcılara tanıtmak açısından büyük bir fırsat olacağı düşünülüyor.
“Petrole hücum”a ara verilince fiyatlar geriledi
Son yıllarda hızla fırlayan petrol fiyatları, rekor düzeylerden dönerek son 7 ayın en düşük seviyesine geriledi. Temmuz 2006’da 79 dolara kadar çıkan ham petrolün varil fiyatı, 22 Eylül itibariyle 60 doların altına indi. Petrol fiyatlarındaki düşüşte ABD, Almanya ve Japonya gibi en çok petrol tüketen ülkelerde kış stoklarının artmasının yanı sıra dördüncü büyük petrol üreticisi İran ile ABD arasında yaşanan nükleer enerji krizinin diplomatik yollarla çözüleceğine dair inancın güçlenmesi etkili oluyor. Fiyatlardaki gerilemenin özellikle petrole bağımlı ülkelerin ekonomisinde bir rahatlamaya yol açması bekleniyor. Öte yandan, Viyana’da OPEC’in düzenlediği bir konferansta konuşan Suudi Arabistan’ın devlete ait en büyük petrol şirketi Aramco’nun Genel Müdürü Abdullah Cuma, petrol kaynaklarının tükenmekte olduğu şeklindeki haberlerin asılsız olduğunu savundu. Cuma, halen mevcut petrol rezervlerinin %18’inin kullanılmış olduğunu ve mevcut tüketim hızıyla kaynakların 140 yıl daha yeteceğini dile getirdi.
Yeni bir borç krizi mi geliyor?
Yüksek miktarda döviz rezervine sahip olan Çin’in, yoksul Afrika ülkelerine, uygun koşullarla kredi vermeye başlaması “Yeni bir borç krizi kapıda mı?” sorusunu gündeme getirdi. Artan enerji ihtiyacı nedeniyle Afrika ülkeleri üzerindeki etkisini genişletmek isteyen Çin’in, aynı ABD ve Avrupa ülkelerinin daha önce yaptığı gibi, ödenmesi güç borçlar vererek bu ülkeleri kendisine bağımlı kılmaya çalıştığı iddiası Batılı ülkeler tarafından son zamanlarda sıkça dillendiriliyor. Geçtiğimiz yıl İskoçya’da yapılan G-8 zirvesinde en yoksul Afrika ülkelerinin borçlarını silmeyi kararlaştıran gelişmiş ülkeler, bu gidişle birkaç sene içerisinde bu ülkeleri yine yüksek borçlarla karşılarında görebileceklerini dile getiriyorlar. Afrika ülkeleri ise, gelişmiş ülkelerin uygulamaya çalıştığı borç silme ve yardım girişimlerinin kalkınmalarını sağlamaya yetmediğini dile getiriyorlar. Diğer bir deyişle, denize düşen yılana sarılır misali, Çin’den gelen parayla günü kurtarma telaşı içerisindeler.
Bir darbenin ekonomisi
1997 yılında para birimi Tayland bahtının çökmesiyle Asya Krizi’ni tetikleyen Tayland’ın ekonomisi 19 Eylül’de gerçekleştirilen askerî darbeden fazla yara almadan çıktı. Darbeden sonra Tayland bahtı hızla düştü, borsa ve devlet bonoları değer kaybetti; ancak ekonomideki bu gerileme uzun süreli ve fazla şiddetli olmadı. Ayrıca 1997’de olduğu gibi ekonomideki dalgalanma diğer ülkelere sıçramadı. Bu durum, ülke ekonomisinin son yıllarda gösterdiği yüksek performansa bağlanıyor. Uluslararası yatırımcılar ise, darbeden sonra Tayland ekonomisine temkinli yaklaşıyorlar. Bazı ekonomik kuruluşların Tayland’ın büyüme tahminlerini aşağıya çekmesine rağmen, demokrasinin kısa sürede tesis edilmesi halinde ülke ekonomisinin eskisinden daha güçlü olabileceği tahmin ediliyor.
Filistin ekonomisi yerle bir
İsrail işgali altındaki Filistin, Hamas Hükümeti’nin iş başına geldiği Mart ayından bu yana ekonomik bakımından çok zor günler geçiriyor. Seçimle işbaşına gelen Hamas Hükümeti’ni tanımayan Batılı ülkelerin Filistin’e uyguladıkları ambargo ekonomiyi felç etti. Hamas Hükümeti, Filistinli çalışanların önemli bir kısmını oluşturan 165.000 memura Mart ayından bu yana maaşlarını ödeyemiyor. BM ve uluslararası yardım kuruluşları Gazze’deki durumun insani kriz noktasına ulaştığını açıkladılar. Gazze’de işsizlik oranları %35 civarında bulunuyor ve bu rakamın yılsonunda %50’ye ulaşması bekleniyor. Öte yandan İsrail de, Batı’nın ambargosuyla çöken Filistin ekonomisine darbe indirmeye devam ediyor. Batı Şeria’da Filistinlilerin döviz bürolarını basan İsrail askerleri, direnişe destek için kullanılacağı gerekçesiyle 2,3 milyon dolara el koydu.
ABD’den rekor dış açık
ABD’nin cari açığı, ikinci çeyrekte beklentilerin üzerine çıkarak 218,4 milyar dolar seviyesine yükseldi. Böylece yılın ilk yarısındaki cari işlemler açığı geçen yıla oranla %12,1 oranında artarak 431,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu açık, milli gelirin %6,6’sına tekabül ediyor. Temmuz ayındaki dış ticaret açığı da rekor kırarak 68 milyar dolara yükseldi. Tüm dünya tarafından çok uygun şartlarda finanse ediliyor olmanın rahatlığıyla şu an için cari açığını hızla büyüten, ABD’nin diğer ülkelere olan borcu da hızla artıyor. ABD’nin toplam dış borcu 5 trilyon doları aşmış durumda; 2006 sonunda bu rakamın 6 trilyon doları da aşması bekleniyor. Başka bir hesapla, ABD’de kişi başına düşen borç miktarı yılsonunda 20.000 dolar seviyesine yükselecek.
Tavsiye Et
Ekonomi dalgalanmaya rağmen hızlı büyüdü
Mayıs ve Haziran aylarında piyasaları sarsan dalgalanmaya rağmen, Türkiye ekonomisi 2006’nın ikinci çeyreğinde %7,5 oranında büyüdü. Böylece Türkiye ilk defa 18 çeyrek boyunca üst üste büyüyerek bu alanda kendi rekorunu da kırmış oldu. Yılın ilk yarısındaki Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) gelişme hızı ise %7 olarak hesaplandı. Ocak-Haziran döneminde en hızlı büyüyen sektör %19,3 büyüme oranıyla inşaat olurken, onu %7,7 ile sanayi ve %7,2 ile ticaret sektörleri izledi. İlk yarıda büyümenin beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi, %5 olan yıl sonu büyüme hedefinin aşılacağı tahminlerine neden oluyor. İMF’nin Eylül ayı içerisinde yayımlanan Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda ise, Türkiye ekonomisi için %5 olan 2006 büyüme beklentisi değiştirilmedi. Raporda, Mayıs-Haziran aylarında yaşanan dalgalanma sırasında faizlerin 4,25 puan artırıldığı hatırlatılarak, yılın geri kalan kısmında büyümenin yavaşlayacağı tahminine yer verildi.
Türkiye en çok konut ve kiraya harcıyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Hanehalkı Tüketim Harcaması Anketi’nin 2005 yılı sonuçları açıklandı. Buna göre, geçtiğimiz yıl Türkiye’de hane başına aylık ortalama tüketim harcaması 1.091 YTL olarak belirlendi. Türkiye genelinde hanehalklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içerisinde en yüksek payı %25,9 ile kira ve konut harcamaları alıyor. Hanehalklarının tüketim bütçesinde gıda ve alkolsüz içecekler %24,9 ile ikinci sırada bulurken; eğitim harcamalarının payı ise Türkiye genelinde %1,9 oranında kalıyor. Anket farklı gelir gruplarının harcama eğilimlerini karşılaştırma imkanı da sunuyor. Örneğin en fakir %20’lik kesimin gıda harcamalarına ayırdığı pay %37,8 iken, en zengin %20’de bu oran %18,2. Eğitim harcamalarının payı ise bu iki grup için sırasıyla %0,7 ve % 2,9. Anket zengin-fakir uçurumunda ufak bir daralma olduğunu da gösteriyor. Zira en fakir %20’lik grubun toplam tüketim harcamalarının içerisindeki payı, 2004’teki %9,1 seviyesinden 2005’te %9,2’ye yükseldi. En zengin %20’lik grubun payı ise aynı dönemde %38’den %37,5’e geriledi.
İşçi kesimi 2001 krizinin yaralarını hâlâ saramadı
Türkiye’de ekonomik büyüme son 4,5 yıldır kesintisiz devam ediyor; ancak işçilerin durumunda belirgin bir iyileşme yaşanmadı. Özellikle imalat sanayinde reel ücretler, hem kamu, hem de özel sektörde 2000 yılına göre oldukça düşük seviyelerde bulunuyor. Birleşik Metal-İş Sendikası tarafından yapılan bir araştırma ise, AB ve OECD ülkeleri arasında 2000 yılından bu yana birim iş gücü maliyetlerinin %12,6 ile en çok Türkiye’de düştüğünü gösteriyor. Türkiye’yi ücretlerin %10 oranında eridiği Romanya takip ediyor. Araştırmaya göre, AB’de ise aynı dönem boyunca işçi kesimin reel gelirlerinde %1,5’lik bir azalma ortaya çıktı. Araştırmada, özellikle 1994 ve 2001 krizlerinde çalışan kesimin ağır yara aldığı ve hâlâ toparlanamadıkları belirtiliyor. TÜİK verileri de 2006 itibariyle imalat sanayinde reel ücretlerin 1994’ün başına göre %35, 2001 yılının başına göre de %15 geride olduğunu gösteriyor.
Türkiye ticarette AB’nin 7. büyük ortağı
Gümrük Birliği’yle birlikte Avrupa Birliği’ne yapılan ihracatta diğer ülkelere kıyasla avantaj elde eden Türkiye’nin AB pazarındaki payı son yıllarda hızla büyüdü. İmalat sanayi ürünlerinde Türkiye’nin AB pazarındaki payı, 1996’da %6,69 iken bu rakam 2004 itibariyle %9,88’e yükseldi. Son veriler, Türkiye’nin ticarette AB’nin yedinci büyük ortağı konumuna geldiğini gösteriyor. 2006’nın ilk altı ayında Türkiye’nin AB’ye ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre %17 artışla 19 milyar avroya çıktı. AB’den ithalatı ise aynı dönemde %20 artışla 23,1 milyar avro oldu. Ocak-Haziran döneminde AB’yle ticaret hacminin 42,1 milyar dolara yükselmesiyle Türkiye, AB ile ticarette Hindistan, Güney Kore ve Kanada gibi ülkelerin önünde yer aldı.
Bankacılık sektörü kabuk değiştiriyor
2000 ve 2001 yıllarında yaşanan krizlerde en ağır zararı gören sektörlerin başında gelen bankacılık; yapılan reformlar ve ekonomik istikrar sayesinde son yıllarda ciddi bir değişimden geçiyor. 1999’da 84 olan sektördeki banka sayısı 2006’da 47’ye düştü. Türkiye Bankalar Birliği (TBB)’nin verilerine göre, bu dönemler arasında sektörün büyüklüğü 135,5 milyar dolardan 290 milyar dolara yükseldi. Bu, %117’lik bir artışa tekabül ediyor. Bu tarihler arasında yabancı bankaların toplam aktifleri ise %150’lik bir artış ile 17,5 milyar dolara yükseldi. Öte yandan, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun yayınladığı bir rapor da, Mayıs ve Haziran aylarında finans piyasalarında yaşanan dalgalanmaya rağmen, bu yılın ikinci çeyreğinde bankacılık sektörünün 5 milyar YTL kâr elde ettiğini ortaya koydu.
Enflasyonda beklentiler geriliyor
Piyasalardaki dalgalanmanın etkisiyle yükselişe geçen ve %5 olan yıl sonu hedefinden sapacağı kesinleşen enflasyon, Ağustos ayında sürpriz yaparak inişe geçti. Ağustos’ta tüketici fiyatları %0,44, üretici fiyatları ise %0,75 oranında azaldı. 2005’in Temmuz ayından sonra ilk defa eksi çıkan tüketici fiyatlarında yıllık enflasyon da %10,26’ya geriledi. Enflasyon rakamlarındaki düşüş, enflasyon beklentilerindeki gerilemeyi de destekliyor. Merkez Bankası’nın Beklenti Anketi’nde yıl sonu TÜFE beklentisi %9,77’den %9,63’e indi. Yabancıların da enflasyondaki düşüşün devam edeceğine dair inançları artıyor. Ağustos ayı enflasyon rakamlarından sonra ünlü yatırım bankalarından Merrill Lynch yıl sonu TÜFE tahminini %9,7’ye, Morgan Stanley ise % 9,2’ye çekti.
Tavsiye Et