ABD’NİN Ortadoğu’ya yönelik politikası, Savunma Bakanlığı ile askerî kurumlar tarafından rayından çıkarılmıştır. Geleneksel olarak ABD ile diğer ülkeler arasındaki ilişkileri yürüten merkez olan Dışişleri Bakanlığı, Bush yönetiminin, Afganistan ve Irak’taki (ve potansiyel olarak da İran’daki) durumun askerî müdahaleyi gerektirdiği şeklindeki kararıyla etkisizleştirilmiş ve hatta iğdiş edilmiştir.
Ortadoğu’ya yönelik bu askerîleştirilmiş bakış açısı, Irak için zaten yıkıcı sonuçlara yol açmıştı; ancak durum çok daha kötüleşebilir. Ortadoğu ve Orta Asya’da, petrole ulaşımını koruma altına almak üzere tasarlanmış olan büyük üsler kurmanın önemi üzerinde durmak suretiyle ABD, bu ülkelerdeki halkların isteklerini çoğu zaman yok sayan sağcı diktatörler ve askerî figürlerle gönüllü olarak işbirliğine girmektedir. Bu ülkeler serbest seçimlere gitmeleri halinde, Amerika’nın demokrasiye verdiği açık desteğe rağmen, kendilerini, üslerin varlığını koru ma ve iç işlerine yönelik olası gizli müdahaleler hususunda ABD’nin ısrarlarıyla felce uğratılmış halde bulabilirler.
ABD’nin askerî çözümler üzerinde odaklanması, Filistinliler ile Siyonistler arasında bir geçici anlaşma sağlanması noktasında da büyük zarara yol açmıştır. ABD şu an itibariyle dürüst bir arabulucu olarak bütün güvenilirliğini kaybetmiştir. Buradaki en iyi çözüm, sorunu Washington’un elinden alıp müzakereleri başlatması için Birleşmiş Milletler’e vermek olacaktır.
Yakın bir gelecek için taşıdığım yegane umut, yeni askerî maceralara atılmak isteyen ABD’nin askerlerini ve müttefiklerini kaybedecek olmasıdır. Bu noktada belki de geleneksel diplomasi ve daha az işgüzar bir duruş, yeniden öne çıkabilir.
Paylaş
Tavsiye Et