Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2005) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem Dünya / Ağustos 2005
“Poor old Europe”
Avro bölgesi, 1990’ların ortasından bu yana diğer gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça zayıf bir büyüme performansı sergiliyor. 1993–2000 döneminde ortalama %2,5 olan yıllık büyüme hızı, 2000–2003 arasında %1,1’e kadar geriledi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), avro bölgesi ekonomisine ilişkin hazırladığı bir raporda, yapısal sorunlara çözüm bulunmaması ve nüfusun bu hızla yaşlanmaya devam etmesi halinde 2020’de büyüme hızının %1 civarında sabitleşeceği belirtiliyor. OECD’ye göre, avro bölgesinin büyüme hızı 2005’te ise, geçen seneye göre biraz daha yavaşlayarak %1,25 olacak. Ancak, iç talebin güçlenmesi ve özel yatırımların canlanmasıyla 2006’da büyümenin %2’ye kadar yükselmesi bekleniyor. Önümüzdeki dönemde ticaret fazlasının büyümeye katkısı sınırlı olurken, işsizlik oranında da sınırlı bir azalma görülecek. Bölgede büyüme sürecini olumsuz etkileyebilecek risklerin başında ise, yüksek petrol fiyatları, mevcut küresel cari dengesizliklerin avronun daha fazla güçlenmesine neden olması ve ABD’de uzun-dönem faiz oranlarının beklenenden daha hızlı bir artış göstermesi geliyor.
 
Yabancı yatırımların gözdesi hizmet sektörü
Türkiye’nin çok küçük bir pay aldığı küresel doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) pastasının büyüklüğü 2004 yılında 612 milyar dolara ulaştı. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Dünya Ekonomisinin Durumu ve Öngörüler raporuna göre küresel DYY, gelişmekte olan ülkelerin cazibesinin artmasıyla 2004’te %6 oranında büyüdü. DYY’lerin yöneldiği ülkeler ve sektörler arasında ciddi bir dengesizlik bulunurken, hizmet sektörünün doğrudan yatırımlardan aldığı payın giderek artması dikkat çekiyor. BM raporuna göre, 2001–2002 yıllarında hizmet sektörüne yönelen yabancı yatırımlar, toplam doğrudan yatırımların üçte ikisini oluşturdu. Hizmet sektörünün doğrudan yabancı yatırımlardan aldığı pay, 1970’lerin başında ancak dörtte bir civarındaydı. 1990’da ise bu oran hâlâ %50’nin altındaydı.
 
Dostlar alışverişte görsün
Dünya ekonomilerinin birçoğunda ekonomik canlılığın yaşandığı 2004’te küresel büyüme, %4’le son on yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Büyümenin geniş bir bölgeye yayılması, dünya ticaretinin hızlanması için elverişli bir zemin oluşturdu. Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre, geçtiğimiz yıl dünya ticareti 2000’den bu yana en iyi performansını sergilerken, küresel emtia ticareti %9 oranında büyüdü. 2004’te toplam emtia ihracatı ise %21’lik artışla 8,88 trilyon dolara yükseldi. Küresel ticaretin hız kazanmasıyla fiyatlar da yükselişe geçti. Geçtiğimiz yıl imalat sanayi ürünlerinin fiyatı ortalama %8,5 oranında artarken, yiyecek fiyatları %14 yükseldi. Temel üretim girdileri arasında petrolün yanı sıra, inşaat sektörü ve yatırım tarafından gelen güçlü bir talep nedeniyle başta demir ve çelik olma üzere metal fiyatlarında hızlı bir artış görüldü. Ancak birçok bölgede büyümenin geçen seneye göre hız kestiği 2005’in ilk yarısında metal fiyatları da rekor seviyelerden geriledi. Londra Metal Borsası’nda Temel Metal Endeksi son dört ayda %6 düşüş kaydetti. Yılın ikinci yarısında ise, küresel talebin tekrar güçlenmesiyle metal fiyatlarının yeniden yükselişe geçmesi bekleniyor.
 
Çin’den yabancı yatırımcılara set
Türkiye’de Erdemir yabancılara satılsın mı satılmasın mı tartışmaları devam ederken, dünyanın en büyük demir-çelik pazarına sahip olan Çin, fazla tartışmaya gerek görmeden yabancı yatırımları sınırlama yoluna gitti. Çin, ekonomideki hızlı büyümeye önemli ölçüde katkı yapan demir-çelik sektöründe, yabancı şirketlerin yerli üreticilerin çoğunluk hisselerini ele geçirmelerini önleyecek ve yabancı yatırımları kısıtlayacak yasal düzenlemeler hazırlıyor. Çin’in bu kararı almasında, Erdemir’e de talip olan ve dünyanın en büyük demir-çelik üreticisi Mittal’in Çin’deki bir demir-çelik fabrikasının %37 hissesini satın almasının etkili olduğu belirtiliyor. Öte yandan, Çin’de büyüme, hükümetin ekonomiyi soğutmak için aldığı önlemlere rağmen hız kesmiyor. Çin ekonomisi yılın ilk çeyreğinde beklentilerin üzerine çıkarak %9,5 gibi yüksek bir oranda büyüdü. Büyümede yatırımların ve ihracatın hızla artmaya devam etmesi önemli rol oynuyor.
 
 
FED çeyrek çeyrek...
Kapitalist sistemin kıblesinin Wall Street olduğu dile getirilir sürekli. Ancak Wall Street’in de ram olduğu bir merci var: ABD Merkez Bankası, FED. Wall Street’te ve dünyanın diğer finans merkezlerinde Banka’nın ekonomiyle ilgili metinlerinin satır araları tekrar tekrar okunuyor, 80’ine merdiven dayamış emektar başkanı Alan Greenspan’ın ağzından çıkacak her sözcük nefesler tutularak takip ediliyor. FED, ekonominin toparlanmaya başlamasıyla enflasyonist baskıları önlemek için geçtiğimiz yıl Haziran ayında kısa vadeli faiz oranlarını yükseltmeye başlamıştı. 2001’den beri %1’de tutulan faiz oranlarını çeyrek puanlık artırımlarla %3’kadar yükselten Banka, 30 Temmuz tarihindeki, yine büyük bir merakla beklenen toplantısında, faizleri çeyrek puan daha yükselterek 3,25’e çıkardı. Aslında FED’in bu ilgiyi çekmesi normal karşılanabilir. Bankanın kararları beklentiler doğrultusunda olduğu sürece bir sorun yok. Zira piyasalar, FED’in muhtemel hareketlerini önceden fiyatlandırmakta. Ancak, beklentilerden farklı bir karar, sadece bu borsalardaki yatırımcıları değil, dünyanın bir diğer ucunda kendi halinde yaşayan vatandaşların maddî durumlarını bile temelden sarsacak güce sahip. Piyasalar dünyaya egemen olmaya görsün…
 
Çin nihayet pes etti
Para birimi yuanın değerini düşük tutarak dünya piyasalarında haksız rekabete neden olduğu için eleştirilerin odağında yer alan Çin, yuan’da %2,1’lik bir değerlenmeye izin verdi. Değerleme sonrası dolar/yuan kuru 8,28’den 8,11’e çekildi. Çin Merkez Bankası, yuanın değerinin bir döviz sepetine bağlanacağını ve Çin’in bundan sonra daha esnek bir kur rejimi oluşturmayı hedeflediğini açıkladı.

Tavsiye Et
Ekonomide Gündem Türkiye / Ağustos 2005
Ekonomi büyümeye devam ediyor
Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), 2005 yılının ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını açıkladı. Yılın ilk üç aylık döneminde sabit fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) gelişme hızı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %4,8 olurken, GSMH gelişme hızı ise %5,3 olarak hesaplandı. Böylece ekonomimiz son 13 çeyrektir kesintisiz büyüme göstermiş oldu. İlk çeyreğe ilişkin büyüme rakamları, beklentiler doğrultusunda gelirken, ekonominin soğuma sürecine girdiğini de doğruluyor. Geçtiğimiz yıl büyümenin motoru olan dayanıklı tüketim malı harcamalarının gelişme hızı %48’ten %1,4’e geriledi. Özel sektörün makine ve teçhizat yatırımlarının gelişme hızı da %92,1’den %1,2’ye sert bir düşüş gerçekleştirdi. İlk çeyrekte tarım sektörünün gelişme hızı sıfırda kalırken, son dönemlerde belirgin bir canlılığın yaşandığı inşaat sektörü %16,5 oranında büyüdü.
 
Enflasyonda ilk yarı iyi geçildi
Türkiye’nin son üç senedir kararlılıkla uyguladığı sıkı para ve maliye politikaları enflasyona boyun eğdirdi. Bütçe disiplininin korunduğu 2005’in ilk yarısında enflasyondaki düşüş eğilimi devam etti. Haziran’da tüketici fiyatları binde 1 oranında artış gösterirken, üretici fiyatları binde 48 oranında geriledi. Merkez Bankası’nın Haziran ayı birinci dönem beklenti anketinde tüketici fiyatlarında binde 4 oranında bir artış tahmin ediliyordu. Haziran itibariyle yıllık enflasyon ise, TÜFE’de %8,95, ÜFE’de %4,25 oldu. Yılın ilk altı ayına ait enflasyon rakamları, TÜFE’de %8 olan yılsonu hedefinin tutturulacağına dair beklentileri destekliyor. 2005’in ilk yarısında TÜFE’deki artış %2,25, ÜFE’deki artış ise sadece %1,89 olarak gerçekleşti.
 
Cari açık tam gaz
Büyüme hızının geçen seneye oranla yavaşladığı 2005’te cari açık hızla büyümeye devam ediyor. Yılın ilk 5 ayında cari işlemler açığı 11,1 milyar dolara ulaştı. Hükümet 2005 yılının tamamı için 10,6 milyar dolarlık cari işlemler açığı öngörmüş, ancak stand-by anlaşmasıyla bu rakam 15,4 milyar dolara çıkarılmıştı. Gelişmeler, cari açığın yeni tahmini de aşarak yılsonunda 21 milyar dolar seviyelerine çıkacağını gösteriyor. Geçtiğimiz yıl, tehlikeli kabul edilen %5 sınırını aşan cari açığın millî gelire oranı, son bir yıllık veriler dikkate alındığında hâlâ bu sınırın üzerinde bulunuyor. Öte yandan, Mayıs itibariyle son bir yıllık cari açık rakamı ise 18,2 milyar dolar oldu. Aynı dönemde, cari açığın en önemli finansman kalemi olan sıcak para girişi ise 19,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.
 
Merkez Bankası bu defa faizleri indirmedi
2005 yılında 6 kez faiz indirimi kararı alan Merkez Bankası, 8 Temmuz tarihindeki Para Politikası Kurulu toplantısında faizleri değiştirmeme kararı alarak piyasaları şaşırttı. Merkez Bankası yılın ilk altı ayındaki faiz indirimi kararlarıyla, yılbaşında %18 olan gecelik borçlanma faizini %14,25’e kadar düşürmüştü. MB Başkanı Süreyya Serdengeçti, karar sonrası yaptığı açıklamada, faiz indirimine gidilmemesinin başlıca sebebinin TÜFE’nin bazı alt kalemlerinde görülen yukarı yönlü kıpırdanma olduğunu söyledi. Serdengeçti, büyümenin devam ettiğini ve herhangi bir durgunluğun söz konusu olmadığını vurgulayarak, iç taleple ilgili endişelerin artması durumunda, enflasyonu kontrol altında tutmak için faiz artırımlarının dahi gündeme gelebileceğini bildirdi.
 
Bütçe performansı göz dolduruyor
2005 yılının tamamı için 29 milyar yeni liralık bütçe açığı tahmin edilmesine rağmen, yılın ilk altı aylık dönemindeki bütçe açığı sadece 3,9 milyar yeni lira oldu. Bütçe açığı, 2003 yılının ilk 6 aylık döneminde bu yıla göre 6,4 kat, 2004 yılında ise 3,8 kat daha fazlaydı. Haziran ayındaki bütçe açığı da geçtiğimiz yıllara kıyasla ciddi bir gerilemeyle 77 milyon yeni lira oldu. İMF ile uygulanan programın temel göstergelerinden olan faiz dışı fazla (FDF) ise yılın ilk yarısında 19,5 milyar yeni liraya ulaştı. Bu rakam yılsonu FDF hedefinin %71’ine tekabül ediyor. Bütçedeki diğer bir olumlu gelişme ise faiz harcamalarında azalma eğiliminin devam etmesi. 2005 yılı için 56,4 milyar yeni liralık faiz harcaması tahmin ediliyordu. Ancak ilk altı ayda 2005 hedefinin %41’i kadar faiz harcaması gerçekleştirildi.
 
Bir özelleştirme hikâyesi...
İş başına geldiği günden bu yana özelleştirmelere büyük önem veren, ancak bugüne kadar bu alanda ciddi bir varlık gösteremeyen Hükümet, Türk Telekom ile nihayet başarılı bir özelleştirme projesine imza attı. Türk Telekom’un %55’inin blok satışını öngören ihaleye Etisalat, Oger, Koç ve Turktell konsorsiyumları teklif vermişti. Bunlar arasında en yüksek teklifi veren Oger ve Etisalat gruplarıyla yapılan pazarlıklar sonucu, ihaleyi kazanan taraf 6,55 milyar dolarla Oger Telecoms oldu. İhalede ulaşılan fiyatın hem Hükümet’in, hem de piyasaların beklentisinin üzerine çıkmasıyla Türk Telekom’un tümünün piyasa değeri 11,9 milyar doları aştı. Türk Telekom’un özelleştirilmesinde nihaî imzaların atılması için 5 aylık bir prosedür süresi var. Eğer bu süreç başarıyla yönetilirse, Oger grubunun ödeyeceği 1,4 milyar dolarlık ilk taksit yıl sonunda devletin kasasına girecek.

Tavsiye Et