2004 Türkiye için çetin geçeceğe benziyor. Ekonomik bakımdan göreli bir düzelme olsa da, dış siyaset henüz mecrasını bulmuş değil. Bu yıl verilecek kararlar ve atılacak adımlar, Türkiye’nin 21’inci yüzyıl vizyonunu belirleyecek. Dolayısıyla sadece hükümet kararı değil, birer toplum ve devlet kararı olacak.
Birinci mesele AB ve Kıbrıs’la ilgilidir. Bugüne kadar bir Türk-Yunan meselesi olagelen Kıbrıs, artık bir Türkiye-AB meselesi olmuştur. Çözümü esnek bir kararlılık gerektiriyor. Adayı ve oradaki Müslüman Türk varlığının geleceğini tehlikeye düşürecek hiçbir planı halka anlatmak kolay olmayacaktır. Toprak tavizi verilebilir, ama güvenlik ve egemenlik tavizi verilemez.
Kıbrıs bizi hemen AB üyeliği meselesine getiriyor ve burada da karşımıza güvenlik ve egemenlik riski çıkıyor. “Ne pahasına olursa olsun AB üyeliği!” hem onur kırıcı, hem pazarlık gücünü düşürücü bir yaklaşımdır. ABD’nin küresel imparatorluk projesi göz önüne alınırsa, AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı, Türkiye’nin AB’ye ihtiyacından daha fazladır. Türkiye’nin olası AB üyeliği iki medeniyetin buluşması olmazsa, birinin diğerine biatı olacaktır. Ekonomik ve stratejik yararları olsa bile, meselenin bu yönü bizi düşündürmelidir.
Türkiye, Irak ve Filistin konularında bu yıl 2003’tekinden de aktif bir dış siyaset izlemek zorundadır. Irak’taki gelişmeler sadece Kuzey Irak’ta olan bitenler hesaba katılarak değil, ABD, AB, Rusya ve başta İran olmak üzere bütün bölge ülkeleriyle uzun vadeli rasyonel ilişkiler kurma gereği hesaba katılarak değerlendirilmeli. Büyük güçlerden birine hesapsız yaslanan bir Türkiye, diğer hepsinin düşmanlığını çekecektir.
Ocak dosyamız küresel terör. Sermayenin ve imparatorluğun küreseli olur da terörün küreseli olmaz mı? Dosyada terörün siyasî, ekonomik ve psikolojik yönleri kadar, fıkhî yönüne de değinen birbirinden değerli yazılar var. Analiz bizden, sentez sizden.
Paylaş
Tavsiye Et