Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2008) > Kapak > Yılmaz Ensaroğlu*: “Hak ve özgürlükler teröre kurban edilmemeli”
Kapak
Yılmaz Ensaroğlu*: “Hak ve özgürlükler teröre kurban edilmemeli”
*İnsan Hakları Ortak Platformu Yönetim Kurulu Üyesi
TÜR­Kİ­YE’DE dev­let seç­kin­le­ri, ül­ke­nin te­mel si­ya­si prob­lem­le­ri­ni, bi­rer asa­yiş ve gü­ven­lik so­ru­nu­na in­dir­ge­me yak­la­şı­mı­nı es­ki­den be­ri ıs­rar­la sür­dü­rü­yor­lar. Bu gü­ven­lik­çi ba­kış açı­sı do­la­yı­sıy­la bu so­run­la­rın en ya­kı­cı­sı olan Kürt me­se­le­si­nin öz­gür­ce ko­nu­şu­lup tar­tı­şıl­ma­sı bi­le müm­kün ol­mu­yor. Bil­gi akı­şı­nın da­hi cid­di de­ne­tim al­tın­da tu­tul­du­ğu bu so­ru­na da­ir bil­gi­le­ri­miz hâ­lâ ye­ter­siz ya da her­kes bil­mi­yor­muş gi­bi yap­ma­ya de­vam edi­yor. Böy­le bir or­tam­da me­se­le­yi ne ko­nu­şa­bi­li­yo­ruz, ne de doğ­ru dü­rüst ta­nım­la­yıp ad­lan­dı­ra­bi­li­yo­ruz. Çün­kü bu me­se­le­ye ko­nu­la­bi­le­cek tüm muh­te­mel isim­ler, bir po­li­tik du­ru­şun ifa­de­si mu­ame­le­si gö­rü­yor­lar. Do­la­yı­sıy­la res­mî jar­go­nun dı­şın­da ta­nım­la­ma yap­mak, bu ül­ke­de Baş­ba­kan da ol­sa­nız, tep­ki gör­me­ni­zi en­gel­le­ye­mi­yor. Ya­ni ön­ce­lik­li so­ru­nu­muz, bu me­se­le­yi adam akıl­lı ko­nu­şup tar­tış­ma ve bir­lik­te teş­his koy­ma­ya ça­lış­ma şan­sı­na hâ­lâ sa­hip ola­ma­yı­şı­mız. İkin­ci ola­rak, “Kürt me­se­le­si” de­di­ği­miz şey, as­lın­da çok bo­yut­lu ve son de­re­ce kar­ma­şık hal al­mış bir so­run. Te­rör ya da şid­det ise, so­ru­nun ken­di­si de­ğil; sa­de­ce so­nuç­la­rın­dan bi­ri­si. So­ru­nun ken­di­si­ni gün­de­me al­ma­dık­ça, so­nuç­la­rın­dan ka­lı­cı bir bi­çim­de kur­tul­mak da müm­kün gö­zük­mü­yor.
Bu nok­ta­da Kürt so­ru­nu­nu bir in­san hak­la­rı so­ru­nu ola­rak gör­mek, hem doğ­ru bir yak­la­şım olur, hem de çö­zü­mü da­ha ko­lay­laş­tı­ra­bi­lir. So­ru­nu in­san hak­la­rı ek­se­nin­de ele al­mak, ar­tık tüm top­lu­mu ku­şat­ma­ya, et­ki­si al­tı­na al­ma­ya ça­lı­şan ge­ri­lim yan­lı­sı çev­re­le­rin oyun­la­rı­nı bo­şa çı­kar­ma­yı da ko­lay­laş­tı­ra­cak­tır. Şid­de­tin/te­rö­rün tır­ma­nı­şa geç(iril)me­si­nin ama­cı, bi­raz da in­san hak­la­rı te­me­lin­de çö­zü­mü zor­laş­tır­mak­tır. Çün­kü so­ru­nun çö­zü­mü, elin­de si­lah olan­la­rın be­lir­le­yi­ci ik­ti­da­rı­na son ve­re­cek­tir. Bu yüz­den de hü­kü­me­tin ve Mec­lis’in, bu oyu­nu bo­za­cak se­rin­kan­lı­lı­ğı kay­bet­me­me­si ve her şe­ye rağ­men, hu­ku­ku, ada­le­ti ve in­san hak­la­rı­nı her­kes için te­sis ede­cek po­li­ti­ka­la­rı ge­liş­ti­re­bil­me­si ve ha­ya­ta ge­çi­re­bil­me­si ge­re­ki­r. Di­ğer bir ifa­dey­le si­ya­set ku­ru­mu, te­rö­rün ve şid­de­tin, gü­ven­li­ği­miz de dâ­hil ve baş­ta ol­mak üze­re bi­zim hak ve öz­gür­lük­le­ri­mi­zi tes­lim al­ma­sı­na izin ver­me­mek zo­run­da.
Bu an­lam­da ya­pı­lan re­form­la­rın öz­gür­lük alan­la­rı­mı­zı ne ölçüde ge­niş­let­ti­ği el­bet­te tar­tı­şıl­ma­lı. An­cak yıl­lar­ca öz­gür­lük­le­ri­mi­zin dev­le­tin gü­ven­li­ği ve te­rör­le mü­ca­de­le adı­na kı­sıt­lan­ma­sı­nın bi­zi han­gi so­nu­ca ulaş­tır­dı­ğı da or­ta­da… Ya­ni re­form­lar ya­pıl­ma­dan ön­ce, sı­kı­yö­ne­tim ve ola­ğa­nüs­tü hal yö­ne­tim­le­ri al­tın­da ‘te­rör’ or­ta­dan kal­dı­rıl­mış mıy­dı? Ak­si­ne on bin­ler­ce in­sa­nı tam da o dö­nem­ler­de kay­bet­tik. Ama ter­si ör­nek­le­ri bi­li­yo­ruz. Ya­ni öz­gür­lük­le­rin ger­çek­ten ge­niş­le­til­me­si ve gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı ile ben­zer so­run­la­rı­nı çöz­müş pek çok ül­ke gös­ter­mek müm­kün.
DTP’nin ka­pa­tıl­ma­sı ile il­gi­li da­va açıl­ma­sı, ya­şa­dık­la­rı­mız­dan ders çı­kar­ma­dı­ğı­mı­zı bir kez da­ha gös­te­ri­yor. Par­ti ka­pat­ma­nın çö­züm ol­ma­dı­ğı­nı ar­tık gör­me­miz ge­rek. Ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, hâ­lâ hak ve öz­gür­lük­le­ri çiğ­ne­mek­te ıs­rar de­ğil; tam ter­si­ne, DTP de dâ­hil, Kürt po­li­tik ha­ya­tı­nın ço­ğul­cu­laş­ma­sı­na ve ken­di do­ğal sey­ri için­de nor­mal­leş­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­mak­tır. Unut­ma­ya­lım ki bir par­ti­nin ka­pa­tıl­ma­sı, sa­de­ce o par­ti yö­ne­ti­ci­le­ri­nin de­ğil; o par­ti­ye ya da o par­ti­de yer alan mil­let­ve­kil­le­ri­ne oy ve­ren mil­yon­lar­ca in­sa­nın da ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı­dır, on­la­rın da hak­la­rı­nın ih­lal edil­me­si­dir. Hal­bu­ki “suç­la­rın ve ce­za­la­rın şah­si­li­ği”, hu­ku­kun te­mel il­ke­le­rin­den­dir ve kim­se­nin bu­nu ken­di key­fi­ne gö­re çiğ­ne­me­ye hak­kı yok­tur. Hu­ku­ka ay­kı­rı dav­ra­nan­lar var­sa, on­la­rı hu­kuk çer­çe­ve­sin­de adil bir bi­çim­de yar­gı­lar ve ge­re­ki­yor­sa on­la­ra yi­ne hu­kuk dâ­hi­lin­de yap­tı­rım­lar uy­gu­lar­sı­nız. Ama şu an­da, hu­ku­kun bir kez da­ha si­ya­se­te kur­ban edil­me­si teh­li­ke­siy­le kar­şı kar­şı­ya­yız.

Paylaş Tavsiye Et