Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2009) > Memleket Hali > Yükselen milliyetçiliğin sahibi kim olacak?
Memleket Hali
Yükselen milliyetçiliğin sahibi kim olacak?
Yücel Bulut
20. YÜZ­YI­LIN so­nun­da, mo­da­sı geç­miş ilan edi­len mil­li­yet­çi­li­ğin Tür­ki­ye’de ‘yük­se­liş’e geç­ti­ğin­den söz edi­li­yor şim­di­ler­de. Tür­ki­ye’de mil­li­yet­çi­lik ko­nu­su et­ra­fın­da ya­pı­lan gün­cel tar­tış­ma­lar­da mil­li­yet­çi­lik ile ulu­sal­cı­lıkara­sın­da ke­sin bir ay­rım ya­pıl­ma ça­ba­sı ise, gün­cel si­ya­set­te önem­li bir­ta­kım de­ği­şim­ler ya­şan­dı­ğı­na işa­ret edi­yor.
Si­ya­sal bir ide­olo­ji ola­rak ta­rih sah­ne­si­ne, di­ğer ide­olo­ji­ler gi­bi, mo­dern dö­nem­de çı­kan ve bü­yük öl­çü­de mo­dern bir in­şa olan mil­li­yet­çi­lik, et­nik ve/ve­ya dil mer­kez­li bir kim­li­ği dok­tri­ni­nin te­me­li­ne yer­leş­ti­rir. Bu ko­nu ele alı­nır­ken, her şey­den ön­ce, tek bir mil­li­yet­çi­lik dok­tri­ni­nin ol­ma­dı­ğı ve mil­li­yet­çi­lik­le­rin mev­cu­di­ye­ti ha­tır­lan­ma­lı­dır. Li­be­ral, sos­ya­list, fa­şist, nas­yo­nal sos­ya­list ve hat­ta anar­şist mil­li­yet­çi­lik­le­rin var­lı­ğın­dan söz edi­le­bi­lir. Mil­li­yet­çi­lik; sos­ya­lizm, li­be­ra­lizm vs. ide­olo­ji­ler­le mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de kar­ma­şık ve bu­la­nık ya­pı­sıy­la dik­kat çe­ker. Bu özel­li­ği, ya­ni “hiç­bir tu­tar­lı, ba­ğım­sız doktri­ni ol­ma­ma­sı”, bel­ki de mil­li­yet­çi­li­ğin ba­şa­rı­sı­nın da kay­na­ğı­dır.
İde­o­lo­ji­le­rin he­men hep­sin­de ol­du­ğu gi­bi, mil­li­yet­çi­lik­te de ba­zı dü­zen­le­yi­ci fi­kir­ler tes­pit edi­le­bi­lir. Fark­lı mil­li­yet­çi­lik ekol­le­ri bu fi­kir­le­ri fark­lı bi­çim­de yo­rum­la­sa­lar da, for­mel ola­rak mil­li­yet­çi­lik, dün­ya­nın her bi­ri ken­di ta­rih­sel sü­rek­li­li­ği, di­li ve ka­de­ri olan fark­lı mil­let­le­re ay­rıl­dı­ğı­nı sa­vu­nur ve mil­le­tin kök­le­ri­nin uzun bir geç­miş­te ol­du­ğu­nu ka­bul eder. Mil­let, za­man za­man şah­si­leş­ti­ril­miş, ta­rih­sel ola­rak şe­kil­len­miş, bi­rey­ler­den ön­ce ge­len ve ken­di eş­siz­li­ği­ne sa­hip ma­ne­vi bir or­ga­niz­ma ola­rak gö­rü­lür. Mil­li­yet­çi dü­şün­ce­nin di­li mer­ke­ze koy­ma tav­rı da, “di­lin do­ğal­lı­ğı­na ve ka­dim­li­ği­ne” da­ya­nır. Mil­let, si­ya­sal ve sos­yal ik­ti­da­rın kay­na­ğı ola­rak de­ğer­len­di­ri­lir; si­ya­sal ve ah­la­ki ola­rak ege­men ve do­la­yı­sıy­la da meş­ru­iye­tin ve sa­da­ka­tin ni­hai te­me­li­dir. Mil­le­te bağ­lı­lık mil­li­yet­çi­li­ğin tü­rü­ne gö­re de­ğiş­se de, di­ğer ai­di­yet­le­ri he­sa­ba kat­ma­ma eği­li­min­de­dir: İn­san­lar an­cak “mil­let­le­ri için­de ve mil­let­le­ri ile” öz­gür ola­bi­lir ve ken­di­le­ri­ni ger­çek­leş­ti­re­bi­lir­ler.
Mil­li­yet­çi ide­olo­ji, mil­let­le­ri doğ­ru­dan dev­let­ler­le öz­deş­leş­tir­me eği­li­min­de­dir. Mil­let ile dev­let ör­tüş­me­si ne­ti­ce­sin­de, dev­le­tin “da­ha iyi yö­ne­te­bi­lir” ola­ca­ğı dü­şü­nü­lür. Her­der’e gö­re; “en do­ğal dev­let, tek mil­li ka­rak­te­re sa­hip tek mil­li­yet­tir.” Bu ay­nı za­man­da, mil­let­le­rin, dev­let­le­rin yal­nız­ca da­ha ko­lay yö­net­mek için ta­sar­la­dı­ğı kur­ma­ca in­şa­lar ol­du­ğu­nu da ima eder.
Mil­li­yet­çi ide­olo­ji, dev­let­le öz­deş­leş­miş bir mil­let te­me­lin­de or­tak bir kim­li­ğe, baş­ka bir de­yiş­le, “yek­pa­re halk ko­lek­ti­vi­te­si”ne yö­ne­lir. Böy­le­si bir yak­la­şım ise, el­bet­te, be­lir­le­yi­ci ola­rak gö­rü­len un­sur­lar ne­de­niy­le bel­li prob­lem­le­ri de be­ra­be­rin­de ge­ti­rir. Top­lu­mun bir kıs­mı­nın or­tak kim­li­ği­nin be­lir­le­yi­ci un­sur­la­rı, top­lu­mun di­ğer kıs­mı ile ay­rış­ma­nın da kay­na­ğı olur. Bu du­rum, ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler bağ­la­mın­da da­ha da ge­liş­ti­ri­le­bi­lir. Top­lum içe­ri­sin­de ya­şa­na­bi­le­cek bu “biz ve öte­ki­ler” ay­rı­mı, kom­şu mil­let­ler/dev­let­ler bağ­la­mın­da da gün­de­me ge­le­bi­lir. Bir yö­nüy­le bir­leş­ti­ri­ci, di­ğer yö­nüy­le de ay­rış­tı­rı­cı ve dış­la­yı­cı bir sü­reç­tir kar­şı­mı­za çı­kan.
Kül­tür, si­ya­set, top­lum­sal iliş­ki­ler, ah­lak vb. ko­nu­lar­da ta­kip edi­len mil­li­yet­çi po­li­ti­ka­la­rın ta­mam­la­yı­cı un­su­ru el­bet­te eko­no­mik an­la­yış­tır. Eko­no­mik otar­şi, güm­rük ta­ri­fe­le­ri ve ko­ru­ma­cı­lık gi­bi po­li­ti­ka­la­rın sa­vu­nul­ma­sı bek­le­ne­bi­lir. An­cak gü­nü­müz iti­ba­riy­le, mil­li­yet­çi­lik dü­şün­ce­si­ne sa­hip olan­la­rın, böy­le­si bir eko­no­mi po­li­ti­ka­sı ta­kip et­me ko­nu­sun­da is­tek­li ve ka­rar­lı olup ol­ma­dık­la­rı tar­tış­ma­lı­dır. Ulus­la­ra­ra­sı ti­ca­re­tin ve ant­laş­ma­la­rın, ulus­la­ra­ra­sı fi­nans ku­rum­la­rı­nın, ulus­la­ra­ra­sı hu­ku­ki, si­ya­sal ve as­ke­rî ör­güt­le­rin, kü­re­sel se­ya­hat ve gö­çün İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sın­da­ki hız­lı ge­li­şi­mi, el­bet­te, al­tın ça­ğı­nı 19. ve 20. yüz­yıl­lar­da ya­şa­dı­ğı var­sa­yı­lan mil­li­yet­çi­li­ğin ve -mil­li­yet­çi dü­şün­cey­le öz­deş­leş­ti­ri­len- ulus-dev­let­le­rin ha­re­ket ala­nı­nı kı­sıt­la­mış ve ba­zı id­di­ala­rın­dan vaz­geç­mek zo­run­da bı­rak­mış­tır.
 
Mil­li­yet­çi­lik Ne­den Yük­se­liş­te?
Tür­ki­ye, Hrant Dink’in öl­dü­rül­me­si son­ra­sın­da mil­li­yet­çi­lik me­se­le­si et­ra­fın­da yay­gın fa­kat ace­le ve sığ bir tar­tış­ma or­ta­mı­na gir­di. Ve­ri­len si­ya­si de­meç­ler, ga­ze­te kö­şe­le­ri­ne ta­şı­nan mil­li­yet­çi­li­ğe da­ir tar­tış­ma­lar­la de­vam et­ti. Ne­ga­tif-po­zi­tif, ay­rış­tı­rı­cı-bir­leş­ti­ri­ci mil­li­yet­çi­lik ve mil­li­yet­çi­lik-ulu­sal­cı­lık vb. tür­ler­den ve ay­rım­lar­dan bah­se­dil­me­ye baş­lan­dı.
Tür­ki­ye’de mil­li­yet­çi­li­ğin yay­gın­lı­ğı ve dö­nem dö­nem de be­lir­gin bir bi­çim­de öne çık­ma­sı hiç de şa­şır­tı­cı de­ğil. Her şey­den ön­ce Tür­ki­ye, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun ya­şa­dı­ğı sı­kın­tı­la­rı ve yı­kı­lı­şı­nı hiç­bir za­man unut­ma­dı, unu­ta­ma­dı. O ne­den­le, ye­ni bir cum­hu­ri­yet de ol­sa, dev­le­tin -ve dev­let­le öz­deş­leş­ti­ril­miş olan mil­le­tin ve va­ta­nın- ba­ğım­sız­lı­ğı ve ka­de­ri ko­nu­sun­da her za­man has­sas ol­du. Ya­kın geç­miş­te Tür­ki­ye’de ya­pı­lan tar­tış­ma­lar şöy­le ka­ba­ca bir ha­tır­la­na­cak olur­sa, dev­le­tin ge­le­ce­ği ko­nu­sun­da du­yu­lan en­di­şe­le­ri tah­rik edi­ci pek çok un­su­run bu­lun­du­ğu ko­lay­ca gö­rü­le­cek­tir: Ma­son­la­rın ve Se­ba­ta­yist­le­rin dev­le­ti ele ge­çir­dik­le­ri, İs­ra­il’in/Ya­hu­di­le­rin GAP böl­ge­sin­de ge­niş top­rak par­ça­la­rı sa­tın al­dık­la­rı, ül­ke­nin eko­no­mik kay­nak­la­rı­nın yok pa­ha­sı­na kü­re­sel ser­ma­ye­ye peş­keş çe­kil­di­ği tü­rün­den id­dia­lar ve Ku­zey Irak’ta Türk as­ke­ri­nin ba­şı­na çu­val ge­çi­ril­me­si, uyuş­tu­ru­cu kul­lan­ma ya­şı­nın düş­me­si, eği­tim ku­rum­la­rın­da ya­şa­nan yoz­laş­ma vb. ko­nu­lar­da­ki tar­tış­ma­lar ki­tap­lar, der­gi­ler, ga­ze­te­ler ve te­le­viz­yon ka­nal­la­rı ara­cı­lı­ğıy­la ge­niş kit­le­le­re ulaş­tı­rıl­dı. Kurt­lar Va­di­si gi­bi di­zi­ler de bu ‘ka­şı­ma’ ey­le­min­de ak­tif bir rol oy­na­dı ve tür­lü tür­lü sı­kın­tı­lar­la bo­ğu­şan in­sa­nı­mı­zın gü­ven­lik en­di­şe­le­ri­ni gi­der­mek için mo­del rol­ler ve an­la­yış­lar sun­du.
Komp­lo­cu bir yak­la­şım­la, söz ko­nu­su söy­lem, tar­tış­ma ve kur­gu­la­rın, bu­gün ye­ni­den yük­se­li­şe geç­ti­ği -o da an­cak Hrant Dink’in öl­dü­rül­me­si ve­si­le­siy­le- tes­pit edi­len mil­li­yet­çi­li­ğe bir ze­min oluş­tur­ma ça­lış­ma­sı ol­du­ğu dü­şü­nü­le­bi­lir bel­ki. An­cak Tür­ki­ye’nin özel­lik­le 1980’ler­den iti­ba­ren ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı alan­da ya­şa­dı­ğı sos­yal, si­ya­sal ve eko­no­mik sü­reç­ler ha­tır­la­na­cak olur­sa, ya­şa­nan bu uzun sü­re­cin ve dö­nü­şüm­le­rin bir ne­ti­ce­si ola­rak in­sa­nı­mı­zın bir “va­ro­luş/yo­ko­luş” en­di­şe­si duy­ma­sı hiç de şa­şır­tı­cı ol­maz. Böy­le­si bir or­tam ise, en ni­ha­ye­tin­de, bi­ri­ken ener­ji­nin ve has­sa­si­ye­tin kur­gu­sal bir­ta­kım sü­reç­ler­le fark­lı mec­ra­la­ra ka­na­li­ze edi­le­bil­me­si için son de­re­ce uy­gun gö­rü­nü­yor.
Bu an­lam­da, Tür­ki­ye’de yük­se­liş­te ol­du­ğu tes­pit edi­len mil­li­yet­çi­li­ğin ne­den­le­rin­den bir ta­ne­si­ni, ya­şa­nan kü­re­sel sis­te­me adap­tas­yon gay­ret­le­ri­nin ya­rat­tı­ğı prob­lem­ler ola­rak tes­pit ede­bi­li­riz sa­nı­yo­rum.
 
Mil­li­yet­çi Pas­ta­dan Pay Kap­ma Sa­va­şı
Bu­gün iti­ba­riy­le, yal­nız­ca mil­li­yet­çi ide­olo­ji­nin yük­se­li­şin­den bah­set­mek tek ba­şı­na ye­ter­li de­ğil. Bel­ki de, tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­ken bir hu­sus da, yük­se­li­şe geç­ti­ği id­di­a edi­len mil­li­yet­çi söy­le­me han­gi ha­re­ke­tin ve li­de­rin sa­hip çı­ka­ca­ğı­dır. Baş­ka bir de­yiş­le, bu­gün mil­li­yet­çi söy­lem­den ve oy­lar­dan pay kap­ma sa­va­şı da ya­şa­nı­yor. Se­çim­le­re yak­la­şıl­dı­ğın­da bu atış­ma­la­rın da­ha da ar­ta­ca­ğı muh­te­mel. Önü­müz­de­ki dö­ne­me mil­li­yet­çi­lik söy­lem­le­ri­nin ve tar­tış­ma­la­rı­nın dam­ga­sı­nı vu­ra­ca­ğı­nın or­ta­ya çık­ma­sı, AKP’ye al­ter­na­tif ola­rak sos­yal de­mok­rat ve la­ik söy­lem­le­rin su­nul­ma­sı ge­rek­ti­ği şek­lin­de­ki öne­ri­yi de ge­çer­siz kıl­dı. Baş­ka bir de­yiş­le, önü­müz­de­ki dö­nem­de, AKP’nin al­ter­na­ti­fi -mil­li­yet­çi­li­ği, sağ­cı­lı­ğı ve din­ci­li­ği el­bet­te sis­te­me za­rar ver­me­ye­cek şe­kil­de tör­pü­len­miş, do­la­yı­sıy­la da ba­ğım­lı ol­mak ko­şu­luy­la- AKP’den da­ha sağ­cı, da­ha mil­li­yet­çi ve da­ha din­ci bir söy­lem ol­mak du­ru­mun­da. Hrant Dink son­ra­sın­da ya­şa­nan tar­tış­ma­la­rın or­ta­ya koy­du­ğu bir di­ğer ger­çek de bu­dur. Ne­ga­tif-po­zi­tif mil­li­yet­çi­lik, ay­rış­tı­rı­cı-bir­leş­ti­ri­ci ve mil­li­yet­çi-ulu­sal­cı ay­rış­tır­ma­la­rı­nın ar­ka­sın­da da, mil­li­yet­çi oy­la­rın oluş­tur­du­ğu pas­ta üze­rin­de ya­şa­nan bu pay kap­ma kav­ga­sı be­lir­le­yi­ci ol­du. Sa­yın Baş­ba­kan’ın, par­ti yö­ne­tim kad­ro­la­rın­dan yük­se­len mil­li­yet­çi­lik eleş­ti­ri­le­ri­ne sert kar­şı­lık ver­me­si de, onun önü­müz­de­ki dö­ne­me iliş­kin stra­te­ji­si­ni be­lir­le­miş ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Dink ci­na­ye­ti­ni iş­le­yen­le­rin MHP ve BBP gi­bi ‘mil­li­yet­çi’ çev­re­ler­le iliş­ki­li gös­te­ril­me­si ya da emek­li bir su­ba­yın li­der­li­ğin­de si­lah, bay­rak ve Kur’an üze­ri­ne ye­min eden ‘ulu­sal­cı’ il­le­gal ör­güt­len­me­ye iliş­kin gö­rün­tü­le­rin med­ya­ya sız­dı­rıl­ma­sı da bü­tü­nüy­le bu kav­gay­la ala­ka­lı ol­sa ge­rek.
Asıl so­ru, gü­nü­müz Tür­ki­ye’sin­de ya­şa­nan­lar öze­lin­de, hal­kı­mı­zın mil­li­yet­çi has­sa­si­yet­le­ri­ne hi­tap eden, bel­ki de tah­rik eden bu söy­lem­ler­le ne el­de edil­mek is­ten­di­ği­dir. Mil­li­yet­çi söy­lem et­ra­fın­da bir­leş­ti­ri­len yı­ğın­lar ne tür bir iş­lev/gö­rev gö­re­cek­ler­dir? Tür­ki­ye’de mil­li­yet­çi bir söy­le­min hâ­kim kı­lın­ma­sı ne tür so­nuç­lar do­ğu­ra­bi­lir ve eğer bu sü­reç bi­linç­li bir mü­da­ha­le­nin so­nu­cu oluş­tu­ru­lu­yor­sa, ne amaç­lan­mak­ta­dır?
Bu so­ru­la­ra, el­de­ki mev­cut bil­gi­ler­le ce­vap ver­mek el­bet­te zor. Ya­ra­tı­la­cak bu ener­jiy­le yok edi­le­cek düş­man­lar ül­ke içe­ri­sin­de mi ara­na­cak, ül­ke dı­şın­da mı? Dink’in öl­dü­rül­me­si son­ra­sın­da ge­rek Baş­ba­kan’ın ge­rek­se ka­mu­oyu­nun tav­rı­na ba­kı­la­cak olur­sa, içe­ri­de böy­le­si­ne bir “yo­la ge­tir­me” ey­le­mi­ne pek sı­cak ba­kıl­ma­dı­ğı an­la­şı­lı­yor. Ya­zı­lı ve gör­sel med­ya­ya yan­sı­yan bil­gi­ler ta­kip edil­di­ğin­de, bu ener­ji­nin ül­ke dı­şı ope­ras­yon­la­r için çok da­ha iş­lev­sel gö­rün­dü­ğü söy­le­ne­bi­lir.
Do­la­yı­sıy­la önü­müz­de­ki dö­nem, hem se­çim öze­lin­de ve hem de Tür­ki­ye’nin iç ve dış po­li­ti­ka­la­rı an­la­mın­da muh­te­mel ye­ni ve sı­cak ge­liş­me­le­re açık bir dö­nem ola­rak gö­rü­lü­yor. An­cak he­men be­lir­til­me­si ge­re­ken bir teh­li­ke, mil­li­yet­çi­lik üze­ri­ne araş­tır­ma ya­pan­la­rın ve dü­şü­nen­le­rin ra­hat­lık­la bi­le­cek­le­ri üze­re, “ta­raf­tar­la­rı­nın en çok hoş­la­na­cak­la­rı şe­yi yan­sı­tan” bir ide­olo­ji ola­rak mil­li­yet­çi­li­ğin ne­re­de du­ra­ca­ğı/dur­du­ru­la­bi­le­ce­ği­nin bi­li­ne­me­me­si­dir!

Paylaş Tavsiye Et