Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2009) > Türkiye Ekonomi > Kriz derinleşirken “ağlayan çocuklar”
Türkiye Ekonomi
Kriz derinleşirken “ağlayan çocuklar”
İbrahim Öztürk
EKO­NO­Mİ­DE bü­yü­me­nin dur­ma nok­ta­sı­na gel­di­ği son dö­nem­de, “Ağ­la­ma­yan ço­cu­ğa me­me ve­ril­mez” ata­sö­zü mu­ci­bin­ce, or­ta­lık ağ­la­yan ço­cuk­lar­dan ge­çil­mi­yor. Ne var ki her ağ­la­ma hak­lı ol­ma­dı­ğı gi­bi, her ses­siz­lik de hay­ra ala­met de­ğil. 2008 bu şe­kil­de bit­mek üze­rey­ken, ilk do­kuz ayın bü­yü­me ra­kam­la­rı­nın de­ğer­len­di­ri­lip, bu­ra­dan ha­re­ket­le 2009 yı­lı­na da­ir ki­min han­gi po­zis­yo­nu al­ma­sı ve sa­vun­ma­sı ge­rek­ti­ği üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ki­yor.
Gay­ri Sa­fi Yur­ti­çi Ha­sı­la (GSYH)’-nın 3. çey­rek bü­yü­me­si %0,5, böy­le­ce ilk do­kuz ay­lık bü­yü­me de %3 ol­du. Son çey­rek­te ise GSYH’nin %2-3 ci­va­rın­da kü­çül­me­si bek­len­di­ğin­den, 2008’in ta­ma­mın­da bü­yü­me ora­nı %2,5 ci­va­rın­da çı­ka­bi­lir. Kü­re­sel kri­zin ül­ke­le­ri sa­vur­du­ğu, bü­yü­me­yi di­be çek­ti­ği bir or­tam­da yı­lın ilk do­kuz ayın­da kay­de­di­len %3’lük bü­yü­me per­for­man­sı as­lın­da “kö­tü­nün iyi­si”. Zi­ra ön­ce­ki yıl­lar­da böy­le bir du­rum­da za­ten %7-8 ci­va­rın­da kü­çü­lür­dük. Şim­di dün­ya za­ten çok kö­tü bir dö­nem­den ge­çer­ken, biz el­de­ki bü­yü­me­yi be­ğen­mi­yo­ruz.
An­cak gel­di­ği­miz aşa­ma­da ne hü­kü­me­tin kri­zi kü­çüm­se­me, ne de özel sek­tö­rün so­ru­nu ol­du­ğun­dan bü­yük gös­te­re­rek bin­di­ği­miz da­lı kes­me­ye hak­kı var. Ba­na gö­re ge­rek hü­kü­met ge­rek­se de di­ğer eko­no­mi ida­re­si ku­ru­luş­la­rı üze­ri­ne dü­şe­ni ya­pı­yor; an­cak sü­re­cin ida­re­si ve ya­pı­lan­la­rın tak­dim edil­me­sin­de bir ta­kım ile­ti­şim so­run­la­rı ya­şa­nı­yor. Bu me­yan­da kriz ida­re­si­nin mer­ke­zin­de bir or­kes­tra şe­fi eda­sıy­la hü­kü­met ol­ma­lı; an­cak hü­kü­me­tin her şe­ye muk­te­dir ol­ma­dı­ğı bi­lin­me­li, özel sek­tö­re de bü­yük gö­rev­le­rin düş­tü­ğü bi­lin­ciy­le ha­re­ket edil­me­li. Özel sek­tö­rün, bir has­ta­lı­ğın te­da­vi­si için ön­ce teş­hi­sin, son­ra te­da­vi­nin, son ola­rak da te­da­vi­ye ce­vap ver­me­si için za­ru­ri bir sü­re­cin ge­çe­ce­ği­ni he­sa­ba kat­ma­sı ge­re­ki­yor.
Or­ta­ya çı­kan 0,5 pu­an­lık bü­yü­me­ye en bü­yük kat­kı 0,7 pu­an­la ma­li ku­ru­luş­lar­dan gel­di. GSYH’de­ki %18’lik pa­yı ile ima­lat sa­na­yin­den son­ra en bü­yük ikin­ci sek­tör olan ma­li ara­cı­lık ku­rum­la­rı­nın, eko­no­mi­nin dur­du­ğu yı­lın 3. çey­re­ğin­de­ki bü­yü­me ora­nı %8’den faz­la. Gö­rül­dü­ğü üze­re bü­yü­me­nin sı­fı­rın al­tı­na düş­me­miş ol­ma­sı bü­yük oran­da ba­sit­çe “pa­ra ti­ca­re­ti” ya­pan ban­ka­lar sa­ye­sin­de ol­du. Za­ten ban­ka­la­rın ilk do­kuz ay­lık kâ­rı da 8 mil­yar YTL’yi geç­miş­ti. De­mek ki ban­ka­la­rın “en çok ağ­la­yan ço­cuk­lar”ın ara­sın­da yer al­ma­sı son de­re­ce hak­sız bir du­rum. MÜ­Sİ­AD Baş­ka­nı Ömer Ci­hat Var­dan’ın ifa­de­siy­le “gü­neş­te şem­si­ye da­ğı­tıp, yağ­mur­da top­la­yan” ban­ka­la­rın, bu hal­le­riy­le Ga­la­ta ban­ker­le­rin­den be­ri sü­re­ge­len yağ­ma­cı man­tı­ğı aşıp, sır­tın­dan pa­ra ka­zan­dı­ğı top­lu­ma olan bor­cu­nu öde­me­yi öğ­re­ne­me­dik­le­ri an­la­şı­lı­yor.
İkin­ci ve üçün­cü en bü­yük kat­kı ise 0,3 pu­an­la ta­rım­dan, 0,2 pu­an­la da ulaş­tır­ma-ha­ber­leş­me ve de­po­cu­luk­tan gel­di. Ulaş­tır­ma­nın eko­no­mi­de­ki pa­yı %15; ta­rı­mın ise ilk do­kuz ay­da %8, 3. çey­rek­te %14. Ya­ni ta­rım nor­mal­de ya­pı­sal ola­rak bü­yük bir ge­ri çe­kil­me sü­re­cin­de ol­mak­la be­ra­ber, son çey­rek­te mev­sim­lik ha­re­ket­le­rin kat­kı­sı ne­de­niy­le gö­re­ce­li pa­yı ge­çi­ci ola­rak pat­la­mış. Ge­ri ka­lan ti­ca­ret, sa­na­yi ve in­şa­at sek­tör­le­ri ise za­ten bü­yü­me­yi aşa­ğı çe­ken sek­tör­ler. Bun­lar­dan sa­na­yi­nin olum­suz kat­kı­sı esa­sen son çey­rek­te or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Zi­ra GSYH’nin %24’le­re va­ran kıs­mı­nı teş­kil eden ima­lat sa­na­yi üre­ti­min­de­ki da­ral­ma, 3. çey­rek­te sa­de­ce %1,1 dü­ze­yin­de kal­dı. Oy­sa Ey­lül ayın­da sa­na­yi­de kü­çül­me %8’i, ima­lat sa­na­yin­de ise %10’u aş­tı. Ka­pa­si­te kul­la­nım oran­la­rın­da­ki dü­şüş de hız­lan­dı.
İma­lat sa­na­yi alt ka­lem­le­ri­ne ba­kıl­dı­ğın­da en bü­yük eroz­yo­nun teks­til ve ha­zır gi­yim­de ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. An­cak en çok ağ­la­yan­lar oto­mo­tiv­ci­ler. İlk on ay­da bu sek­tör %16 ci­va­rın­da bü­yür­ken, sa­tış­lar­da da bü­yük bir dü­şüş kay­de­dil­miş de­ğil. Yi­ne bu­ra­da en çok ağ­la­yan de­ğil de, bir ke­nar­da ses­siz­ce bek­le­yen ço­cu­ğa dik­kat et­me­miz ge­rek­ti­ği an­la­şı­lı­yor. Zi­ra en çok kü­çü­len sek­tör­ler, Tür­ki­ye’ye ha­len en çok dö­viz ka­zan­dı­ran ve en yo­ğun bir şe­kil­de is­tih­da­mı omuz­la­yan sek­tör­ler.
Ta­lep ya da har­ca­ma­lar açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da da bü­yü­me­ye en bü­yük kat­kı sı­ra­sıy­la ka­mu ya­tı­rım­la­rı (0,8), ka­mu tü­ke­ti­mi (0,7), ih­ra­cat (0,4) ve özel tü­ke­tim­den (0,2) gel­di. Har­ca­ma­lar­dan bü­yü­me­yi aşa­ğı çe­ken ka­lem­ler ise özel ya­tı­rım­lar (-2,1) ve it­ha­lat (-1,2) ol­du.
Açık­ça­sı gi­di­şat, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin bir dur­gun­lu­ğun eşi­ği­ne gel­di­ği­ni gös­te­ri­yor. Ba­tı­lı otur­muş sa­na­yi ül­ke­le­rin­den fark­lı ola­rak, Tür­ki­ye gi­bi nü­fus ar­tış hı­zı yük­sek ve kal­kın­ma ih­ti­ya­cı had saf­ha­da olan ül­ke­ler için esa­sen %2’lik bü­yü­me de “re­ses­yon” ola­rak gö­rül­me­li. O hal­de Tür­ki­ye 2009’da ar­tık geç bi­le kal­dı­ğı is­tik­rar prog­ra­mın­dan çı­ka­rak, bü­yü­me-is­tih­dam-re­el sek­tör-KO­Bİ odak­lı bir yak­la­şı­mı be­nim­se­me­li. An­cak bu ko­nu­da bü­yük ak­tör­ler ile hü­kü­me­tin bir mu­ta­ba­ka­ta va­ra­ma­dı­ğı an­la­şı­lı­yor.
Tür­ki­ye’nin 2009 yı­lı­na yö­ne­lik en bü­yük stra­te­ji­si ve he­de­fi, %3’le­rin al­tı­na düş­me­ye­cek bir bü­yü­me he­de­fi­ne odak­lan­mak ol­ma­lı. Bu­ra­da bü­yü­me­nin ak­tör­le­ri­nin kim ve fak­tör­le­ri­nin ne­ler ola­ca­ğı­nın da or­ta­ya ko­nul­ma­sı ge­re­ki­yor. Son yıl­lar­da Tür­ki­ye’de bü­yü­me­nin ak­tö­rü açık ara özel sek­tör olup, ka­mu­nun ik­ti­sa­di fa­ali­yet­te­ki pa­yı bir hay­li ge­ri­le­di. An­cak şu sı­ra­da ya­şan­mak­ta olan be­lir­siz­lik, gü­ven­siz­lik, ta­lep ye­ter­siz­li­ği, kre­di ka­nal­la­rı­nın da­ral­ma­sıy­la de­rin­le­şen fi­nans­man sı­kın­tı­sı gi­bi ne­den­ler­le özel sek­tö­rün bü­yük oran­da dev­re dı­şı kal­dı­ğı gö­rü­lü­yor. Bu kı­sır dön­gü­den çık­mak üze­re ön­ce­lik­li ola­rak bu­na ne­den olan be­lir­siz­lik ve gü­ven eroz­yo­nu­nun ta­mi­ri ge­re­ki­yor. Bu­nun için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­rin ba­şın­da ise iç pi­ya­sa­ya alım gü­cü­nü ha­re­ke­te ge­çi­re­cek bir iv­me­nin ve­ril­me­si ge­li­yor. Bu bağ­lam­da ge­lir ka­yıp­la­rı­nı en­gel­le­mek üze­re is­tih­da­mın ko­run­ma­sı ilk şart. İs­tih­da­mın ad­re­si ise bü­yük şir­ket­ler­den zi­ya­de, is­tih­da­mın yak­la­şık %80’ini sağ­la­yan, iş­let­me­le­rin de %99’unu oluş­tu­ran kü­çük şir­ket­ler, ya­ni KO­Bİ’ler.
Bu du­rum­da bek­len­ti­le­ri dü­zel­tip, eko­no­mi­nin bü­yük çark­la­rı­nı çe­vi­rip di­ğer ak­tör­le­ri de dev­re­ye sok­mak ve gü­nün so­nun­da top­lam ta­le­bi ha­re­ke­te ge­çir­mek üze­re, bü­tün dün­ya­da ol­du­ğu gi­bi Tür­ki­ye’de de Key­nes­yen po­li­ti­ka­lar ara­cı­lı­ğı ile ka­mu sek­tö­rü­nün et­kin ola­rak dev­re­ye gir­me­si aci­li­yet arz edi­yor. Böy­le­ce ka­mu­nun oluş­tu­ra­ca­ğı po­zi­tif dış­sal­lık­la­rın ya­tı­rım­lar için hız­lan­dı­rı­cı et­ki­si dev­re­ye gi­re­cek, eko­no­mi­nin bü­tü­nü için çar­pan et­ki­si hız­la­na­cak­tır. Ka­mu­nun ma­li den­ge­le­ri de böy­le bir açı­lı­mı müm­kün kıl­mak­ta. Tek şar­tı­mız ise IMF’nin “ölüm­cül re­çe­te­si­nin” bu se­fer­lik ke­na­ra atıl­ma­sı.
Bu me­yan­da 2009 yı­lı prog­ra­mın­da zik­re­di­len ka­mu ya­tı­rım he­def­le­ri ve bu­nun için tah­sis edil­mesi ge­re­ken kay­nak­lar­dan as­la fe­da­kâr­lık ya­pıl­ma­ma­lı. Esa­sen 2009 yı­lı hü­kü­met prog­ra­mı­na ba­kıl­dı­ğın­da bu tes­pit­le­ri­miz­de hü­kü­met­le ay­nı nok­ta­da bu­luş­sak da, hü­kü­me­tin “yo­ğurt ye­me” tar­zın­dan bir­çok ke­sim ra­hat­sız olu­yor. Bir­çok­la­rı ge­rek­li ka­mu har­ca­ma­la­rı­nın bu­ra­da bah­se­di­len tür­den eko­no­mi­nin dö­nü­şü­mü ve ka­li­te­li bir sos­yal dev­le­tin bir ge­re­ği ola­rak de­ğil de ye­rel se­çim­ler­de si­ya­si kay­gı­lar­la ya­pı­la­ca­ğın­dan en­di­şe edi­yor. Hü­kü­me­tin gün kur­tar­ma an­la­mı­na ge­le­cek bu yak­la­şım­lar­dan el­den gel­di­ğin­ce ka­çın­ma­sı ge­re­ki­yor.

Paylaş Tavsiye Et