Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Dünya Ekonomi > İki soru(n), bir cevap
Dünya Ekonomi
İki soru(n), bir cevap
Ömer Faruk Güler
KÜ­RE­SEL eko­no­mi­nin iki önem­li so­ru­nu bu­lu­nu­yor. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, bir yıl­dır de­vam et­mek­te olan ABD’de­ki ko­nut kre­di­le­ri kri­zi. Özel­lik­le geç­ti­ği­miz ay ko­nut kre­di­si ve­ren şir­ket­le­rin (Fan­ni­e Ma­e ve Fred­di­e Mac) de ker­va­na ka­tıl­ma­sıy­la en­di­şe­ler da­ha da art­tı. Baş­lan­gıç­ta bir li­ki­di­te kri­zi ola­rak al­gı­la­nan sü­reç za­man­la fi­nan­sal bir kri­ze dö­nüş­tü. Bu ha­liy­le ban­ka­cı­lık ke­si­min­de ba­tık­la­rın ar­ta­ca­ğı ve ar­dın­dan da re­el ke­si­min cid­di bir şe­kil­de et­ki­le­ne­ce­ği an­la­şı­lı­yor. Şu ana ka­dar ge­rek ABD Mer­kez Ban­ka­sı ge­rek­se Ame­ri­kan Ha­zi­ne­si fi­nan­sal pi­ya­sa­lar­da­ki stre­si azal­ta­ma­dı.
Kriz­de en kö­tü dö­ne­min at­la­tı­lıp at­la­tıl­ma­dı­ğı da hâ­lâ tar­tış­ma­lı. Ame­ri­kan eko­no­mi­si­ne iliş­kin ya­pı­lan tah­min­ler gi­de­rek kö­tü­le­şi­yor. Kri­zin ne ka­dar sü­re­ce­ği, eko­no­mi­nin ne öl­çü­de ve ne ka­dar za­man­da to­par­la­na­ca­ğı be­lir­siz­li­ği­ni ko­ru­yor. Ge­çen yıl eko­no­mi­nin (V) şek­lin­de ön­ce kü­çü­lüp ar­dın­dan hız­la to­par­la­na­ca­ğı ön­gö­rü­lü­yor­du. Şim­di ise (W) ve (L) mo­del­le­ri tar­tı­şı­lı­yor. Baş­ka bir de­yiş­le, kri­zin iniş­li-çı­kış­lı bir yol iz­le­ye­ce­ği ya da ön­gö­rü­len­den da­ha uzun sü­re­ce­ği tah­min edi­li­yor. Kı­sa­ca­sı re­ses­yon se­nar­yo­la­rı gün­de­min üst sı­ra­la­rın­da yer alı­yor.
En­di­şe­le­rin art­ma­sı­nın di­ğer bir ne­de­ni, ge­liş­miş ül­ke­ler­de eko­no­mi­nin ya­vaş­la­ma sin­ya­li ver­me­si. Özel­lik­le AB ül­ke­le­rin­den bü­yü­me­ye iliş­kin olum­suz ha­ber­ler ge­li­yor. Hü­kü­met­ler hem bü­yü­me hem de enf­las­yon cep­he­le­rin­de sı­kı­şı­yor. Ame­ri­kan eko­no­mi­sin­de­ki ya­vaş­la­ma­nın ti­ca­ret ka­na­lıy­la ge­liş­miş eko­no­mi­le­ri et­ki­le­me po­tan­si­ye­li bi­li­ni­yor­du. Ga­li­ba şim­di­ler­de ger­çek­le­şen bi­raz da bu et­ki. İyi ha­ber ise söz ko­nu­su ül­ke­ler­de­ki dal­ga­lan­ma­la­rın gelişmekte olan ül­ke pi­ya­sa­la­rı üze­rin­de he­nüz çok önem­li bir bas­kı oluş­tur­ma­ma­sı.
Kü­re­sel eko­no­mi­nin ikin­ci bü­yük so­ru­nu, baş­ta pet­rol ol­mak üze­re hız­la ar­tan em­ti­a fi­yat­la­rı. Son bir yıl­da pet­rol fi­yat­la­rı iki­ye kat­lan­dı. Re­el baz­da ba­kıl­dı­ğın­da va­ri­li 150 do­la­ra yak­la­şan pet­ro­lün fi­ya­tı 1979’da­ki zir­ve noktasından %25 da­ha faz­la. Em­ti­a fi­yat­la­rın­da­ki ar­tış­lar, tüm ül­ke­lerde cid­di enf­las­yo­nist kay­gı­la­ra yol açı­yor. Bu kay­gı­lar ge­liş­mek­te olan ül­ke­lerde da­ha faz­la. Gı­da ve ener­ji fi­yat­la­rı­nın yük­sel­me­si en çok bu ülkeleri vu­ru­yor. Ge­li­şmekte olan ül­ke­ler­de fa­iz­le­rin gi­de­rek yük­sel­me­si­nin önem­li ne­de­ni bu.
İlk ba­kış­ta bu iki so­ru­nun ay­nı za­man­da ol­ma­sı da çe­liş­ki­li. Ya­vaş­la­ma­ya baş­la­yan bir dün­ya eko­no­mi­sin­de em­ti­a fi­yat­la­rı­nın art­ma­sı an­lam­lı de­ğil. Eko­no­mi­nin ya­vaş­la­ma­sı ta­le­bin de azal­ma­sı­nı, do­la­yı­sıy­la em­ti­a fi­yat­la­rı­nın düş­me­si­ni ge­rek­ti­ri­yor. An­la­şı­lan o ki da­ha fark­lı bir an­la­yı­şa ih­ti­ya­cı­mız var. Bu­nun için gün­lük de­ğer­len­dir­me­le­rin dı­şı­na çı­ka­rak za­man di­li­mi­ni ge­niş­let­mek şart.
Ko­nut kre­di­le­ri kri­zi­nin de ar­tan em­ti­a fi­yat­la­rı­nın da kay­na­ğın­da ko­ca­man bir be­lir­siz­lik ya­tı­yor. Be­lir­siz­li­ğin bir bo­yu­tu ka­pi­ta­liz­min son yıl­lar­da ya­şa­dı­ğı dö­nü­şüm­le, di­ğe­ri ise ulus­la­ra­ra­sı je­opo­li­tik sis­tem­de aza­lan gü­ven ve is­tik­rar­la ala­ka­lı.
Ka­pi­ta­list sis­tem özel­lik­le son el­li yıl­da hız­lı bir dö­nü­şüm ya­şa­dı. Tek­no­lo­jik ge­liş­me­le­rin pa­ra­le­lin­de pi­ya­sa­lar bü­yü­dü ve bir­bi­ri­ne ek­lem­len­di. Dün­ya hız­la kü­re­sel­leş­ti. Ül­ke­ler ara­sın­da­ki ti­ca­ret hac­mi yük­sek bo­yut­la­ra ulaş­tı. Sa­na­yi ürün­le­rin­den yük­sek kâr­lar el­de edil­di. ABD, İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sı el­de et­ti­ği yük­sek re­ka­bet avan­ta­jı­nı iyi kul­lan­dı. Bu dö­nem­de oluş­tu­ru­lan Bret­ton Wo­ods sis­te­mi, bir yan­dan ül­ke­ler ara­sı ti­ca­re­ti teş­vik eder­ken di­ğer yan­dan ül­ke­le­ri ken­di iç (eko­no­mi) po­li­ti­ka­la­rın­da ser­best bı­rak­tı. Bu ya­pı­lan­ma re­ka­be­tin hız­la art­tı­ğı ve kâr marj­la­rı­nın gi­de­rek azal­dı­ğı 1970’le­re ka­dar sür­dü. Bu sü­re içe­ri­sin­de kü­re­sel­leş­me­nin ti­ca­ret bo­yu­tu önem­li idi.
Bu ya­pı­lan­ma 1980 ve özel­lik­le de 1990’lı yıl­lar­da hız­la de­ğiş­ti. Fi­nan­sal li­be­ral­leş­me­nin teş­vik edil­di­ği ve uy­gu­lan­dı­ğı bu dö­nem­de kü­re­sel­leş­me­nin fi­nan­sal bo­yu­tu ön pla­na çık­tı. Fi­nan­sal pi­ya­sa­lar hız­la kü­re­sel­leş­ti. Yük­sek kâr marj­la­rı ar­tık fi­nans sek­tö­rün­de bu­lun­du. Mal ve hiz­met kar­şı­lı­ğı ya­pı­lan re­el ti­ca­ret ile fi­nan­sal pi­ya­sa­lar­da­ki pa­ra ti­ca­re­ti ara­sın­da hem iş­lem hem de kâr­lı­lık ma­ka­sı mu­az­zam bo­yut­la­ra ulaş­tı. Fi­nans ka­pi­tal, akıl al­maz ba­lon­lar ve sa­nal kâr­lar üret­ti. Bu dö­nem ay­nı za­man­da tüm dün­ya­da ban­ka­cı­lık ve dö­viz kriz­le­ri­nin yay­gın­laş­tı­ğı bir dö­nem­di. Hem ge­liş­miş hem de ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de re­sim ay­nı ol­du. Bu ge­liş­me­ler iki önem­li so­nu­ca yol aç­tı. Bir yan­dan bir ülkede mey­da­na ge­len fi­nan­sal olay­lar ve kriz­ler di­ğer ül­ke­le­ri et­ki­ler ha­le gel­di, di­ğer yan­dan da ül­ke­le­rin ba­ğım­sız eko­no­mi po­li­ti­kaları sı­nır­lan­dı ya da et­ki­le­ri hız­la azal­dı. Şim­di­ler­de ise kar­şı­lık­lı ba­ğım­lı­lık acı ver­me­ye baş­la­dı. Ra­hat­sız­lık ve­ren de işin bu yö­nü. İşin doğ­ru­su kim­se­nin der­de de­va bir ce­va­bı yok. Te­mel ek­sik­lik, ka­pi­ta­list sis­te­min bu bo­yu­tuy­la gü­nü­mü­zü ve ge­le­ce­ği­mi­zi ay­dın­la­ta­cak bir yol ha­ri­ta­sı su­na­ma­yı­şı­dır. Sa­na­yi Dev­ri­mi’nin Smith’i, Ri­car­do’su, He­gel’i, Marx’ı ve da­ha ni­ce­le­ri var­dı. Ya­kın dö­ne­min ise Key­nes’i ve Fri­ed­man’ı ol­du. 21. yüz­yı­lın böy­le bir kı­la­vu­zu he­nüz or­ta­da yok. Muh­te­mel­dir ki bu isim Smith’ten çok Key­nes’e ben­ze­ye­cek.
Ta­rih bo­yun­ca mal ve ti­ca­re­tin yay­gın­laş­ma­sı ve coğ­ra­fi böl­ge­le­rin bir­bi­ri­ne ek­lem­len­me­si be­lir­li dö­nem­ler­de ger­çek­leş­ti; özellikle de je­opo­li­tik sis­tem­de ba­rı­şın sağ­landığı dönemlerde. Ame­ri­kan gü­cü­nün do­ru­ğa çık­tı­ğı So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de du­rum buy­du. Ti­ca­re­tin ve kü­re­sel­leş­me­nin yay­gın­laş­ma­sı gü­ven ve ba­rış or­ta­mın­da müm­kün. Kuş­ku­suz bundan en çok, en güç­lü olan ka­zanç­lı çı­kar. An­cak bu ka­zanç uzun sür­mez. Ye­ni ra­kip­ler, ye­ni den­ge­ler or­ta­ya çı­kar za­man­la. Tıp­kı 1980’ler, özel­lik­le de 1990’lar­dan son­ra ol­du­ğu gi­bi. Gü­nü­müz­de Çin’in ba­şı­nı çek­ti­ği As­ya Blo­ğu’nun or­ta­ya çık­ma­sı ye­ni bir den­ge ara­yı­şı­nı gün­de­me ta­şı­yor. Bu sü­reç hem si­ya­si hem de eko­no­mik açı­dan be­lir­siz­li­ği­ni ko­ru­yor. Si­ya­si bo­yu­tu­na ba­kıl­dı­ğın­da dün­ya­nın es­ki­si ka­dar gü­ven­li ve is­tik­rar­lı ol­ma­dı­ğı aşi­kâr. “Or­ta”sın­da sa­vaş olan bir dün­ya­da gü­ven ve is­tik­rar da ol­mu­yor. Or­ta­do­ğu’da ba­rı­şın te­sis edi­le­me­miş ol­ma­sı sis­te­min yu­mu­şak kar­nı.
Eko­no­mik açı­dan ise ge­çi­ci bir den­ge­den bah­set­mek müm­kün. Bu­na gö­re denk­le­min bir ta­ra­fın­da bü­yü­me­yi ve kül­tü­rü­nü tü­ke­ti­me bağ­la­mış sü­per bir güç var; di­ğer ta­ra­fın­da onun tü­ke­tim ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­yan ve hat­ta ge­rek­li fi­nans­ma­nı da sağ­la­yan, an­cak hız­la bü­yü­yen bir As­ya var. Bret­ton Wo­ods II de de­ni­len bu ye­ni den­ge­nin bir sı­nı­rı ol­du­ğu mu­hak­kak. An­cak bu sı­nı­rı be­lir­le­ye­cek olan hem iç hem de dış si­ya­set­tir. İçe­ri­de, mağ­dur olan Ame­ri­kan va­tan­daş­la­rı­nın da­ha ko­ru­ma­cı ta­lep­le­ri; dı­şa­rı­da ise, ABD ile di­ğer ül­ke­le­rin hem ken­di ara­la­rın­da hem de ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­de­ki ye­ni den­ge ara­yış­la­rı be­lir­le­yi­ci ola­cak­tır.
To­par­la­ya­cak olur­sak, ge­rek ABD kay­nak­lı kri­zin ge­rek­se yük­se­len em­ti­a fi­yat­la­rı­nın kay­na­ğın­da hem ka­pi­ta­list sis­te­min hem de ulus­la­ra­ra­sı sis­tem­de­ki ye­ni den­ge ara­yış­la­rı­nın be­lir­siz­lik­le­ri bu­lu­nu­yor. Ne ya­zık ki Çin­li­le­rin ahı tu­tu­yor gi­bi. Hem içe­ri­de hem de dı­şa­rı­da il­ginç za­man­lar­da ya­şı­yo­ruz.

Paylaş Tavsiye Et