Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Memleket Hali > 29 Mart’ın ardından
Memleket Hali
29 Mart’ın ardından
Yücel Bulut
29 MART’TA bir yerel seçimi daha geride bıraktık. %80’in üzerinde bir katılımın gerçekleştiği seçimin “resmî olmayan kesin sonuçlarına göre” AKP, il genel meclisi oylarında açık ara birinci parti olma konumunu sürdürüyor. Kazanılan belediye sayısı itibarıyla da AKP’nin belirgin bir üstünlüğü var. Ancak AKP’nin oy oranlarında, 2004 yerel seçimlerine ve 2007’deki genel seçimlere kıyasla belli bir düşüş de göze çarpıyor. Elinde olan bazı il, ilçe ve belde belediyelerini diğer partilere kaptırdı. Dolayısıyla seçim AKP açısından, hem galip geldiği hem de kaybettiği bir seçim oldu.
AKP’nin aldığı oy oranlarında 22 Temmuz 2007 seçimlerine göre 7,6, 28 Mart 2004 seçimlerine göre ise 2,7 puanlık bir düşüş görülüyor. CHP’nin oylarında ise 2007’ye göre 2,3’lük, 2004’e göre ise 4,95’lik bir artış var. MHP’nin il genel meclisi oylarındaki oranında da 2007’ye göre 1,87’lik, 2004’e göre ise 5,69’luk bir sıçrama göze çarpıyor. SP’nin oylarındaki yükseliş, medyanın abarttığı ölçülerde olmamışsa da, 2007’ye göre %2,83’lük, 2004’e göre ise %1,15’lik bir artış yaşandı. BBP’nin oylarında ise her iki seçime kıyasla 1’er puanlık bir artış göze çarpıyor. Bu durumun Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatıyla alakalı olduğu açık. 29 Mart seçim sonuçlarına göre ülkenin dördüncü partisi olarak gözüken DTP’nin oy oranlarında ise 2007 seçimine bağımsız olarak katılan adaylarına verilen oylar ve SHP çatısı altında girdiği 2004 seçimlerinde aldığı sonuçlarla kıyaslandığında çok da önemli bir değişiklik göze çarpmıyor.
29 Mart seçimlerinde, sandık başına önceki seçimlere kıyasla rekor sayıda (48 milyon civarındaki kayıtlı seçmenin 40 milyon kadarı) seçmen gitti. Katılım yaklaşık %84 civarında gerçekleşti. Kaba bir hesaplamayla, yaklaşık 5,5 milyon civarında yeni seçmen oy kullandı 2007 seçimine kıyasla. Öncelikle bu 5,5 milyonluk yeni ve genç seçmenin hangi partiyi tercih ettiğinin titiz bir analizinin yapılması gerekiyor.
29 Mart seçimleriyle ilgili olarak titiz bir analize tabi tutulması gereken bir diğer husus da, önceki genel ve yerel seçimlere katılmış ve toplamda yabana atılmayacak bir oy oranına ulaşmış kimi siyasi partilerin bu seçimlere ya katılmamış ya da katılmakla birlikte ciddi bir yekûna ulaşmamış olmaları. Her iki halde de, önceki seçimlerde bu partilere verilmiş oyların hangi siyasal partiye, hangi gerekçelerle gitmiş olduğu sorusu önemini koruyor. Örneğin 2007 genel seçimlerinde Genç Parti, Demokrat Parti ve bağımsızlar gibi toplamda oy oranları %14’e varan bir grubun, 29 Mart yerel seçimlerine ya katılmadıkları ya da önceki oy oranlarına ulaşamadıkları görülüyor. Aynı şekilde 28 Mart 2004 yerel seçimlerine giren ve toplamda %15-20’lik bir oy oranına tekabül eden DYP, GP, SHP gibi partilerin bu seçimde olmadığını görüyoruz.
Peki, 29 Mart seçimlerinin sonuçlarını 22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarıyla mukayese etmek ne ölçüde anlamlı olur? Zira iki seçim hem nitelik hem de atmosferleri itibarıyla ciddi farklar taşıyor. 22 Temmuz seçimleri, hatırlanacağı üzere, 27 Nisan muhtırası, 367 krizi ve cumhurbaşkanlığı seçimleri etrafındaki tartışmalar eşliğinde yapılmıştı. Böyle bir ortamda AKP’nin aldığı oy oranı, istisnai bir nitelik taşıyordu. Normalde diğer sağ partilere gidecek seçmen, muhtemelen, bu ortam nedeniyle tepki olarak AKP’ye yönelmişti. Bu oyların kesin oransal değeri ne kadardır bilinmez; ama AKP’nin oylarında 5-10 puan arasında bir oynama yaptığı da tahmin edilebilir. Dolayısıyla 29 Mart seçiminin sonuçlarına yönelik sağlıklı analizler yapabilmek açısından 22 Temmuz sonuçlarını bir ölçüt olarak kabul etmemek daha doğru olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında AKP’nin 2004 yerel seçimlerine göre oylarında 2,74 puanlık bir azalma göze çarpıyor. Uzmanların “iktidar yıpranması” dedikleri husus ve küresel ekonomik krizin etkilerinin bu azalmada önemli birer faktör olduğu düşünülebilir. Aslında daha önceki seçimlere göre oylarını birer puan artıran SP veya BBP’nin AKP’ye tepki duyanların oylarını çekme ihtimali de düşünüldüğünde, AKP’nin her şeye rağmen başarılı bir seçim süreci geçirdiği söylenebilir.
29 Mart yerel seçimlerinin en şaşırtıcı sonucu, şüphesiz, CHP’nin elde ettiği başarı. Özellikle büyükşehirlerde yapmış olduğu sıçrama gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir husus. Bu başarının, ilerleyen dönemde, CHP içerisinde ciddi bir hesaplaşmayı ve tartışmayı da beraberinde getireceği açık. CHP’nin başarısının, her şeyden önce, sol oyların bir şekilde bu partide toplanmış olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor. Gerek “diğer” kategorisi içerisinde değerlendirilen sol partilerin, DSP’nin ve bağımsızların gerekse de bir önceki seçimde SHP’ye verilen oyların CHP’de buluştuğu anlaşılıyor. Bu oy artışındaki ikinci bir neden ise merkez sağ olarak değerlendirilen kimi partilerin oylarının da CHP’ye yönelmesi. Türk siyasetinde sağcı seçmenin sol partilere oy vermeyeceğine ilişkin genel bir yargı bulunuyor. Ancak bu seçim, bu ön-yargının da ciddi ölçüde aşındığını gösteriyor. İki önceki seçimde seçim barajını zorlayacak oranda oy alan DYP’nin oyları nereye gitti? Dahası bazı illerde MHP’nin AKP’ye gidecek oyları çekmek için yoğun bir gayret gösterdiği (Ankara örneğinde olduğu gibi) ve bunun da toplamda CHP’nin lehine olacak şekilde ya AKP oylarının ve oy oranlarının düşüşüne ya da -örneğin Aydın vd. bazı illerde olduğu gibi- aradan CHP’nin çıkmasına sebebiyet verdiği de açık. Bu konuda kesin bir şey söylemek için, il il, ilçe ilçe partilerin ulaştıkları oy sayılarının ve oranlarının önceki seçimlerle mukayesesinin ve analizinin yapılması zorunlu görünüyor. Meseleye bu açıdan bakıldığında, aslında, gerek sol partilerin gerekse de diğer sağ partilerin AKP’yi durdurma ve frenleme gibi ortak bir çaba içerisine girdikleri anlaşılıyor.
Bu süreç istikrarlı bir şekilde devam edecek olursa, önümüzdeki dönemde Türk siyasetinin geçmişten farklı bir doğrultuda yeniden şekilleneceğini söylemek mümkün. Gelecekteki seçimlerin sonuçları, 29 Mart seçimlerindeki tablonun kalıcı olup olmadığını test etme imkanı sunacak.
İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP İstanbul İl Teşkilatı’nın çalışmalarının önemli bir başarısı göze çarpıyor. Ancak burada, CHP’nin diğer sol partilerle girdiği ittifak arayışının başarıyla sonuçlandığı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekiyor. CHP’nin varoşlardan oy aldığı şeklindeki iddianın gerçek nedeni, buralarda etkin olan diğer sol partilerin seçmenlerini yönlendirmesi olduğu pekâlâ düşünülebilir. İstanbul ve Ankara’da, MHP’nin nasıl bir strateji izlediği ise bu iki şehirdeki seçim sonuçlarını anlamak açısından kilit önemde. Daha önce de vurgulandığı üzere, DYP, SHP ve GP’nin bu seçimlere girmemeleriyle MHP’nin oy oranındaki artışın analizini yapmak elzem. Örneğin İstanbul’da MHP, 2007 seçimlerine göre yaklaşık 3 puanlık bir kayıp yaşamış. Bu 3 puanlık oy, AKP önceki her iki seçime kıyasla oy kaybettiğine göre, hangi partiye gitti? Bu oyların CHP’ye gitme ihtimali çok yüksek.
29 Mart seçimlerinin önemli bir diğer sonucu, Kürt seçmenin yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu’daki tablo. AKP, burada DTP karşısında ciddi bir yenilgiye uğramış görünüyor. Bunda elbette aday seçimlerinin önemli bir rol oynadığını söylemek mümkün. Ancak onun kadar etkili olan bir diğer husus da seçmenin ideolojik tercihleri. Bu noktada her ne kadar hükümetin TRT Şeş gibi uygulamaları olmuşsa da, Kürt kimliğinin tanınmasına ya da Kürtçenin kullanımına yönelik açılımların AKP lehinde bir sonuç doğurmadığı ve hatta tam tersine bütün bu uygulamaların DTP’nin kazanç hanesine yazıldığı anlaşılıyor. Bu sonuçların çıkmasında, Başbakan Erdoğan’ın bir taraftan yukarıdakine benzer açılımlar sergilerken, söylemlerinde kimi zaman karşılaştığımız dışlayıcı üslubun da etkisinin bulunduğu düşünülebilir. Kürt meselesinin hayli karmaşık yapısı nedeniyle, DTP’nin bölgedeki seçim başarısının, ilerleyen zamanda hangi noktalara evrileceği ya da bu başarının üzerine ne tür siyasetlerin inşa edileceğini şimdiden kestirebilmek zor gözüküyor.
Seçim sonuçları televizyon kanallarında çeşitli uzmanlar, gazeteciler, akademisyenler vs. eşliğinde verildi. Aynı isimlere farklı birçok televizyon kanalında rastlamak da mümkün oldu. Seçim sonuçlarını yorumlayan bu insanların, yorumlarında çok da objektif davranmadıklarını ve gerek seçim sonuçlarını verirken gerekse de yorumlarken taraf tuttuklarını anlamak için dahi olmaya gerek yok. Çoğu belli bir siyaset adına seçim sonuçlarını manipüle etmeye yönelik olarak seçim sonrasına ilişkin tahliller yaptılar, tavsiyelerde bulundular.
Seçim sonrasındaki mevcut tablonun, gerek iktidara gerekse de muhalefete yönelik pek çok şeyi söyleme imkanı verdiği açık. Bu veya şu sebeple, az veya çok oylarındaki düşüş AKP’nin yıpratılması için, hatta seçim sonuçlarıyla hiç de alakası olmayan farklı alanlarda manipüle edilmesi için kullanılacaktır. Muhalefet, nihai noktada seçimi kaybetmesine karşın, bu yenilgiden bir zafer çıkarmanın peşinde olacaktır. Hükümetin bundan sonraki dönemde gerek ekonomik gerekse de özgürlükler gibi konularda atacağı adımlara yönelik tavsiyeler de peş peşe gelecektir.
Medya entelektüellerinin yaptığı tüm genellemelere karşın, bu seçim hiçbir genellemeye izin vermeyecek özellikler barındırıyor. Bu özellikler, Türkiye’de siyasal hayatın gelecekte alacağı şekli de belirleyecek nitelikleri haiz. O nedenle, gerek hükümetin gerekse diğerlerinin, ortaya çıkan tabloyu gerekirse il il, ilçe ilçe soğukkanlı bir analize tabi tutması elzem.

Paylaş Tavsiye Et