Size bir soru:
En birinci con kimdir?
Bakanlığa gelmesi vesilesi ile yazdığım yazıya bakılabilir.
Condeleezza Rice’dır.
İsmi bir defa con diye başlıyor.
Leezza diye devam ediyor.
İflah olmaz hayalperestliğim ve cehaletimden kaynaklanan cesaretimle şöyle diyebilir miyim?
Muhafazakâr lezzet.
Neden olmasın?
Çevirinin bir kadına benzediği latifesini dikkate alabilirsiniz.
Hani güzel sadık olmaz, sadığı güzel olmazmış.
“Yarısı İngilizce, yarısı Türkçe çevirir mi olur?” diyebilirsiniz.
“İsimdir çevrilemez” diyebilirsiniz.
Şu sıcak yaz günlerinde “gazetecidir, ne yazsa yeridir” müsamahasını göstermenizi talep ediyorum sizlerden.
Baksanıza meslektaşım Sn. Cengiz göz açıp kapayana kadar bir sürede neler yazmış?
Hiç gıkınız çıkmamış.
Hükümetin dış politikasını mı eleştiriyor, kendi kendisin ile dalga mı geçiyor sormamışsınız.
Ferçi son iki yazımdan sonra “yuh yani!” maillerinden başımı kaldıramıyorum.
Ama bu tepkileri ben kaleme almadan önce göstermeliydiniz.
Tekrar ediyorum;
Meslektaşıma gösterdiğiniz “gazetecidir, ne yazsa yeridir” müsamahanızdan ben de hak talep ediyorum.
İSTİKRAR PAHASINA DEMOKRASİ
Söz tercümeden açılmışken Sn. Rice’ın itirafını hatırlatmak istiyorum.
“Altmış yıl boyunca ABD demokrasi pahasına istikrarı aradı.
Ancak her ikisini de bulamadı” itirafını.
İtiraftan benim çıkardığım anlam şu:
Birisini zaten aramamışlar ki bulsunlar.
Diğerini aramışlar ama ona rağmen bulamamışlar.
Bir altmış sene de “istikrar pahasına demokrasiyi” arayacaklar.
Bulurlar mı, bulamazlar mı o ayrı bahis.
İşte bizim dışişleri yetkililerinin anlayamadıkları kritik husus bu.
İstikrar ararken demokrasi umurlarında bile değildi.
Şimdi de demokrasi ararken istikrar umurlarında olmayacak.
Irak’ta kan gövdeyi götürüyormuş!
Sivil kayıplar on binleri bulmuş!
İstikrar bir türlü sağlanamıyormuş!
İncir çekirdeğini doldurmayacak bir sürü ıvır zıvar şikayet.
Kadın açık açık söylüyor.
“İstikrar pahasına” diyor.
Daha ne desin.
Anlamayanlar için biraz daha açıklayayım;
“Canın pahasına da olsa yurdumu savunurum” diyorlar ya bazıları.
Umurlarında olmayan nedir?
Canlarıdır.
İstikrar umurlarında olmayanlar, bir arayış içinde.
Canları umurunda olmayanlar, başka bir arayış içinde.
“Aramakla bulunmaz ama bulanlar hep arayanlardır” demiş eskiler.
Bu sözün demokrasi için söylenmediğini tabii ki biliyorum.
Aman bakalım Bayan Rice biliyor mu?
Bir de “arayan bulur” demiş eski zevat.
Umarım Bayan Rice neyi diye sormaz.
Neticede ne aradıklarını bildiklerini söylüyorlar.
Bakalım ne bulacaklar?
Nasıl bulacaklar?
DEDİM DEDİ
Bir seferinde yazımda değil de uçakta uçuyorum.
Başbakana dedim ki:
“Sn. Başbakan” dedim;
“Amerika’daki resmî olmayan toplantıda blue jean giyilecekti, size söylenmedi mi?” dedim.
“Söylenmedi” dedi.
“Türkiye’de ihtiyaçtan fazla cami yok mu? dedim.
“Yok” dedi.
“İşler iyi giderken izinsiz kuran kursu gibi gerilim yaratan konularda adım atmak doğru mu?” dedim.
“Yanlış soru” dedi.
“Siz ve çevreniz hep türbanlı evlilikler yapıyorsunuz. Ailenizde türbansız bir kadını kabul eder misiniz?” dedim.
“Ya siz tersini” dedi.
“Türbana izin verilirse örtünenler örtünmeyenler için sosyal baskı oluşturmaz mı?” dedim.
“Oluşturmaz” dedi.
“Annem de başına başörtü takıyordu; ama türban takmıyordu” dedim.
“Biz de” dedi.
“Kabul ediyorum semboller bir toplumun birleştirci unsurlarıdır ama sembol fetişizmine tutulmak doğru mudur?” dedim.
Cevap vermedi.
UÇUŞ BU UÇUŞ
Hazır uçuş bu uçuş bir de:
“Cumhurbaşkanlığı seçimi halk için bir son dakika sürprizi olmamalı” dedim.
“Merak etmeyin tavsiye dinleriz” dedi.
Gülümsedi.
“Oraya herkesin tanıdığı bir isim yollarız” dedi.
Yine gülümsedi.
Aramızda geçen bu samimi diyaloğa niyetini aşan anlamlar yüklemeyi istemiyorum.
İlk olarak yüklemeyi istediğim niyetini aşmayan anlam şu:
Başbakan cumhurbaşkanlığına aday olmayacak.
Yukarıdaki diyalogdan açıkça anlaşıldığı üzere beni tavsiyelerime kulak verecek.
Oraya herkesin tanıdığı kaleminden bal damlayan meşhur bir köşe yazarını gönderecek.
YASAĞI BEN DE DELDİM
Çok keyiflendim.
Hostes hanıma yüksek sesle “bana bir içki!” dedim.
Başbakanın uçağında içtim.
Herkes bilir ki, istesem şişenin dibini bulurum.
Ama zevkleri çok incelmiş birisiyim.
Öyle eline her tutuşturulan şeyden içmem.
Davetli olduğum toplantılara kendi şişemi götürdüğümü kaç defa yazdım.
Kaliteli şarabı seçememe görgüsüzlüğü yanında bu görgüzlük az bile.
Neyse;
Servis edilen kadehten bir yudum aldım.
Tadını beğenmedim.
Bıraktım.
Koskoca THY’nin içki seçimindeki tercihi bu mu?
Bu kafayla mı müşteri memnuniyetini yakalayacağız?
Bu kafayla mı AB’yi zorlayacağız?
Bu kafayla mı büyük havayolları ile rekabet edeceğiz?
Hadi Başbakan içki içmiyor o yüzden anlamıyor diyelim.
Onca danışman içinde bu işlerden anlayan bir tane bile mi yok?
BLUESÜN ÖNCÜSÜ
Yok dedim de aklıma nereden geldiyse Nesimi geldi.
Ben Nesimi’yi bluesün öncüsü olarak görürüm.
Nazım’da Yunus’u herkesin anladığından farklı anladığını söyler.
Öte dünyaya değil de bu dünyaya ait konuştuğunu iddia eder.
Ben de iddia ediyorum ki bluesün öncüsü Nesimi’dir.
Ne diyor Nesimi:
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Cumhurbaşkanlığı dedi arzumdur
Dedim aday mısın söyledi yok yok
Görüyorsunuz;
Koskoca halk ozanı konuştuğu kimseyle hiçbir konuda anlaşamıyor.
Koskoca köşe yazarı mı Başbakanla her konuda anlaşacak.
Ali Cengiz Tuğrul’un tavsiyelerini dinlesin yeter.
SON SÖZ
Erken tavsiye tavsar.
Paylaş
Tavsiye Et