Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2010) > Asılıyorum > Buz Devri 4000
Asılıyorum
Buz Devri 4000
Şevket Muamma Toksöz
Derler ki;
Ölümden başka her derdin çaresi bulunur.
Bu deyişteki iddia açıkça şudur:
İnsanoğlu sadece ölüm karşısında çaresizdir.
Bundan maada ne varsa çevresinden dolaşıp geçmenin, üzerinden atlamanın bir yolunu nasılsa bulur ademoğlu.
Yalan.
Haydi eksik diyelim de bari bu özdeyişe inananları çok üzmeyelim.
Şöyle demek daha doğru olur:
Ölümden ve bürokrasiden başka her derdin çaresi bulunur.
Kınanmayı göze alıyorum, daha da ileri gidiyorum.
En doğrusu:
“Bürokrasiden başka her derdin çaresi bulunur” olmalı.
Ölüme bile çalım atmak isteyen bol akçalı kıt kafalı nice gözü açığın kendilerini nitrogliserin tanklarına koydurduklarını biliyoruz.
Ölüme çare bulunduğunda çözdüreceklermiş kendilerini.
Diyelim ki hayalleri gerçekleşti.
Ölüme çare bilmem hangi yüzyılda bulundu.
İddiam odur ki bürokrasiye işte o muhtemel yıllarda bile çare bulunmuş olmayacak.
Nereden biliyorum?
Şuradan biliyorum:
Buzlaşmış, buzlaştığı için de terütâze kalmış bedenlerini çözdürmek için bir kamu sağlığı personeline ihtiyaçları olacak.
 
BÜROKRAT ROBOTLAR
Ha, belki o kamu sağlığı personeli KSP 4000 numaralı tamamen sibernetik bir robot olabilir.
Onu bilemem.
Ama kendi modelinden daha yüksek modelli şef robotuna
“Bzzzt czzzt amirim 1996 ABD Washington dolumlu 3548 no’lu tankın bzzzt czzzt çözdürülme işleminin zamanı gelmiş bulunuyor.
Bzzzt czzzt gerekli işlemin yapılıp yapılamayacağı hususunda emirlerinizi bekliyorum.
Bzzzt czzzt Arzzz ederim.” yollu bir bilgilendirme notunu kaşeli, mühürlü göndereceği kesin.
Bu öngörümde kesin olmayan tek husus, o kadar yüksek modelli robotun bzzzt czzzt diye ses çıkarması ihtimalinin olup olmayacağıdır.
O kadar.
Şef robotsa muhtemelen astına şu vazifeyi yükleyecektir.
“Talebiniz değerlendirmeye alındı.
İlgili 3548 Washington dolumlu tankın;
dondurulmuş olduğu tarihten bu zamana kadarki aylık ve yıllık bakım aidatlarının ödenip ödenmediğine ilişkin evrakla,
dondurulmuş şahsa ait muhtarlık ilmuhaberi,
aynı soyadına sahip aile efradına ait, o tarihten bu tarihe halen faaliyette olan bir işyeri olup olmadığı,
varsa bu işyerine tahakkuk etmiş olan vergi borcu bulunup bulunmadığına ilişkin evrakla,
yoksa ilgili tankta donmuş bulunan şahsın emeklilik işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığına dair ilgili daireden temin edilmiş evrakla,
yine ilgili şahsın ilgili askerlik şubesinden vatani görevini yapıp yapmadığına dair terhis tezkeresi evrakı ile
bu görevi yaptığı esnada almış olduğu maaşın Emekli Sandığı’nca kesilmiş primlerinin tutarını gösterir evrakın
yukarıda belirtilmiş olan diğer evraklarla birlikte tayin, tespit ve tanziminin
şahsın birinci dereceden yakın akrabası tarafından temin ve tarafınıza teslim edilerek ilgili dosyanın tarafıma tevdi edilmesini rica ederim.
İşbu evrak teslim edilip, Dondurulmuş Tankların Çözdürülmesi İdaresi’ne iade edildikten sonra vs. vs. vs…”
Böyle olacağı kesin.
Bu kurgudaki en şen kişinin buz kesmiş vatandaş olduğu da kesin.
Çünkü memur robotlar parmaklarını kıpırdatmasalar bile bir iş yapıyor ve her ne kadar sıfıra yakın olsa da bir enerji sarfiyatına maruz kalıyorlar.
Bu yüzden çok şen şakrak olmayacaklarını varsayabiliriz;
ki memuriyet kapısı zaten şen şakrak olunacak bir kapı değildir.
Bunu Atilla Pamirli’den başka herkes bilir.
Öte yandan en çileli kişinin, iletişim devrinin sonsuz imkanları içinde yaşadığını bile bile o evrakı bir araya getirmeye uğraşan buz kesmiş vatandaşın birinci dereceden yakın akrabası olacağını rahatlıkla ileri sürebiliriz.
O da muhtemelen beş-altı ay kadar uğraştıktan sonra benimle aynı kanaate varacak ve en şen kişinin tankta bütün bu süreçlerden habersiz yatan akrabası olduğuna hükmedecektir.
Bu hüküm verildikten sonraki en makul karar, bu büyük büyük dede veya ninenin tankında o şen haliyle mutlu mesut yatması olacaktır.
Böylelikle;
a) Bürokrat robotlar imzalamaları ve nihayete erdirmeleri gereken bir iş yükünden daha kurtulmuş olacaklardır.
b) Yakınının canlandırılması için koşuşturup duran birinci dereceden akrabanın bozulmaya başlamış akıl ve ruh sağlığı eski dengesine kavuşacaktır.
c) Dondurulmuş şahıs dondurulmuş olduğu halde kalakalacaktır.
 
DOSYA KONUSU
O devirde yani belki KSP 4000’lerin tedavülde olduğu 4000’li yıllarda bir yayın organının kendisine dosya konusu olarak bürokrasiyi seçtiğini ve yazarlarının da yukarıda kurguladığımız olayın şahitleri olduklarını varsayalım.
Yine iddia edebilirim ki dergide yer alacak yazıların neredeyse tamamı tankta yatan dondurulmuş adam ve onun birinci dereceden akrabasının hak ve hukuku tarafında olacaktır.
Kimi bürokrat robotların her türlü donanıma sahip olmalarına rağmen niçin işi ağırdan aldıklarını anlamayan yazılar kaleme alacak, bu devirde bu hantallık nasıl mümkün olabilir tarzında isyankar tonu ağır basan kelamlar edeceklerdir.
Kimi dondurulmuş adamın uzak görüşlülüğünden dem vuracak; yaşama döndürülme hakkının kısıtlanamayacağı hususunda ahkam kesecektir.
Kimi de en kıymetli varlığın zaman olduğu ukalalıklarının kanatları altında, evrakları tamamlama peşinde koşuşturup duran birinci derecedeki akrabaya çektirilen eziyeti diline dolayarak aslında sistemin künhüne vâkıf olmadığını açık edecek, fakat asla bunun farkında olmayacaktır.
Bütün bu yazıların ortak noktası;
a) sistemin içinde nefes alıp vermelerine rağmen, sistemin aslında dışına taştıkları iddiası ile birlikte,
b) sistemden daha sistemli, daha kuşatıcı ve daha âkil oldukları iddiasını ileri sürmeleri,
c) böyle bir yapının mümkün olabileceğini dile getirmeleridir.
Kurulu, kapalı ve kapanlı bir sistem için en büyük tehlike, iddiadır.
İddialı bir birey, iddialı bir robottan daha tehlikelidir.
Robotun fişini çekersin işi biter.
İnsanın fişini çekmek ise daha müşkül olduğundan onu öldürmekten beter etmek, süründürmek gerekir.
İşte yeryüzündeki istisnasız bütün sistemlerin ve bu sistemlerin eli ayağı olan bürokrasinin künhü budur.
Âkil, azimli ve kararlı, şişkin egolu ademoğluna acziyetini burnunu sürte sürte hatırlatmak.
Burnu tekrar tekrar sürtülen insanın önce burnu dümdüz olur.
Burnundan sonra alnı, sonra çenesi, sonra gözleri derken iş kulaklarına kadar varır.
Duymaz, görmez, işitmez dolayısı ile bilmez bir şahsiyete dönüşünceye kadar ameliye devam eder.
Ta ki incecik bir enseye kadar.
Kala kala elimizde kişiliğinden arındırılmış, kaşe vursan mükemmel çıkacak dümdüz bir plaka ve şaplak atılsa kırılacak bir ense kalmıştır.
Böyle bir adamdan devlete millete bir hayır gelmez, evet.
Gelmez ama bir zarar da gelmez.
Önemli olan bireylerden millete bir yarar gelmesi değil, zarar gelmemesidir.
Herkesin “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” sayıldığı bir memleket en ideal memlekettir.
İşte bürokrasi bunu sağlar.
İşleri ağır çekime alır.
Bir nevi dondurur.
Hangi taleplerin haklı, hangi taleplerin haksız olduğunu değerlendirmek için zaman kazanır.
Altından kalkabileceklerini ağır ağır yapar.
Kalkamayacaklarını derin dondurucuya kaldırır.
Nitrogliserin tankına sokulmuş bir devlet, en ideal devlettir.
Çünkü donmuş bir halde ilelebet yaşar.
İşte işin püf noktası:
Kendini dondurmuş adamın hakları hakkında onca kalem oynatan, tuş takırdatan okumuş yazmışların aklına, kendini dondurmuş sistemin neden dondurduğu gelmez.
Genç, yaşlı, erkek, dişi herkes evindeki buzdolabı yeterince soğutmuyor, dondurmuyor diye kızar.
İş devlete gelince donduruyor diye kızar.
Sonra da bunlar kendilerine entelektüel filan derler.
Sizin her tarafınız entelektüel olsa ne olur, olmasa ne olur!
O yüzden daha bu yüzyıldan devlet dairelerinin girişine şöyle yazılsa çok şık olur:
“Ömür biter bürokrasi bitmez.”
Altına “kapatma solu haram ederim yolu” yazıp plaka da koyalım mı abi diye dalga geçmeye niyetlenenler olabilir.
Ben o dalga geçenleri herhangi bir devlet dairesinden evrak temin etmeye çalışırken de görmek isterim.
Demem o ki;
Klavyenin başına oturup bürokrasi hakkında tıkır tıkır tuş oynatmak, devletin bu en asli yapısını eleştirir gibi görünüp dalga geçmek, bir süre sizi oyalayabilir.
Evet, buna gücünüz yeter.
Ama devlet sizi ömür boyu oyalar.
Onun da gücü buna yeter.
N’aber!

Paylaş Tavsiye Et