Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Aleviliğin devletle randevusu
Yasin Aktay
TÜR­Kİ­YE’DE dev­le­tin din po­li­ti­ka­sı Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­lu­şun­dan bu ya­na plan­lan­dı­ğı gi­bi git­miş ol­say­dı bu­gün bun­dan en çok şi­ka­yet eden kim olur­du aca­ba? Ale­vi­ler mi Sün­ni­ler mi? Müs­lü­man­lar mı gay­ri­müs­lim­ler mi? Bu so­ru­ya ve­ri­le­cek ce­vap­tan ön­ce ta­bii ki dev­le­tin ne plan­la­mış ol­du­ğu­nu ha­tır­la­mak ge­rek. La­ik­lik Tür­ki­ye’de, Av­ru­pa’da ol­du­ğu gi­bi ba­zı ça­tış­ma­la­rı bi­tir­mek, din sa­vaş­la­rı­nı ve­ya ih­ti­laf­la­rı­nı bir so­nu­ca bağ­la­mak üze­re bir çö­züm ola­rak gel­me­di. Ak­si­ne hiç­bir de­rin din kav­ga­sı­nın bu­lun­ma­dı­ğı Tür­ki­ye’de la­ik­lik, top­lu­mu Ba­tı­lı bir ha­yat tar­zı­na alış­tır­mak, in­san­la­rın gün­de­lik ve­ya si­ya­si-top­lum­sal ha­yat­la­rın­da di­nin gö­rü­nür­lü­ğü­nü ala­bil­di­ği­ne azalt­mak üze­re bir dö­nüş­tü­rü­cü-eği­ti­ci me­ka­niz­ma ola­rak it­hal edil­di. Bu yö­nüy­le la­ik­lik, ih­ti­laf­la­rı hal­le­den, kav­ga­yı son­lan­dı­ran bir çö­züm ol­mak­tan zi­ya­de ken­di­si ih­ti­laf, so­run ve ge­ri­lim üre­ten bir un­sur ol­du. Ar­ka ar­ka­ya alı­nan ted­bi­rat ve tan­zi­mat ile Müs­lü­man­la­rın gün­lük ha­ya­tı gay­ri­müs­lim bir ha­ya­tın hi­za­sı­na ba­şa­rıy­la çe­kil­di. Bu es­na­da gay­ri­müs­lim ha­yat­lar da, Müs­lü­man­lar­dan çok da­ha az ol­sa da, bir mik­tar tan­zi­ma­ta ma­ruz kal­mış ola­bi­lir.
Cum­hu­ri­yet, la­ik­li­ği ek­se­ne alan po­li­ti­ka­la­rı­na rağ­men Lo­zan’da va­rı­lan mu­ta­ba­kat ne­ti­ce­sin­de, bir ba­kı­ma Ana­do­lu’nun da­ha da Müs­lü­man­laş­tı­rıl­ma­sı­nı sağ­la­yan bir sü­re­cin adı ol­du. Sa­vaş ön­ce­sin­de %30’la­rı bu­lan gay­ri­müs­lim­le­rin ora­nı bu mü­ba­de­le so­nu­cun­da %1’e ka­dar düş­tü. Bu­na rağ­men la­ik­lik il­ke­si­nin bu mü­ba­de­le­nin ta­mam­lan­mış ol­du­ğu bir za­man­dan son­ra be­nim­sen­miş ve Müs­lü­man ha­yat­lar ile gay­ri­müs­lim ha­yat­lar ara­sın­da bir eşit­li­ği, bir tes­vi­ye­yi ön­gör­müş ol­ma­sı­nı an­lam­lan­dı­ra­bil­mek zor­dur. Ön­ce­lik­le Lo­zan’da­ki ta­lep­ler ne­ti­ce­sin­de çer­çe­ve­si şe­kil­le­nen la­ik­lik kuş­ku­suz Tür­ki­ye’de­ki gay­ri­müs­lim azın­lı­ğı ko­ru­ma­yı gö­zet­miş ola­bi­lir. An­cak fii­len la­ik­lik po­li­ti­ka­la­rı­nın asıl bü­yük iş­le­vi­ni, Tür­ki­ye’de­ki Müs­lü­man un­sur­lar ara­sın­da ye­ni bir iliş­ki dü­ze­ni­nin ika­me­si­ni sağ­la­ya­rak de­ruh­te et­miş ol­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün. Ni­te­kim bu­gün dev­le­tin ta­raf­sız­lı­ğı il­ke­si ola­rak la­ik­lik, fark­lı din­le­re men­sup in­san­lar ara­sın­da­ki ih­ti­laf­lar­dan çok, Müs­lü­man­lar ara­sın­da­ki ih­ti­laf­lar­da ha­tır­la­na­bi­len bir şey.
An­cak la­ik­li­ğin ta­raf­sız bir yö­ne­tim tar­zı ola­rak iş­le­vi­ni ye­ri­ne ge­ti­re­bi­le­ce­ği nok­ta­ya ye­ni gel­miş bu­lu­nu­yo­ruz. Ale­vi­lik tar­tış­ma­la­rı bu yüz­den Tür­ki­ye’de dev­le­tin la­ik çer­çe­ve­si­nin top­lu­mun ger­çek di­na­mik­le­riy­le çi­zi­le­bi­le­ce­ği ilk re­fe­rans nok­ta­sı­nı oluş­tu­ru­yor de­ni­le­bi­lir. La­ik­lik, hal­kı eğit­mek, Ba­tı­lı bir kül-
­tür doğ­rul­tu­sun­da dö­nüş­tür­mek gi­bi as­lın­da hiç de üze­ri­ne va­zi­fe ol­ma­yan bir za­it mis­yon­dan, bel­ki ilk de­fa bu sa­ye­de ken­di­ne gö­rev üre­ten bir du­ru­ma denk dü­şe­bi­li­yor. Bu­gün ar­tık ger­çek­ten din­sel an­lam­da ih­ti­laf eden ta­raf­lar var ve bu ta­raf­lar ara­sın­da bir ta­raf­sız­lık ko­nu­mu­nu bu­lup işa­ret et­mek la­ik­lik tar­tış­ma­la­rı için bir iler­le­me sa­yı­lır.
Yi­ne de bu nok­ta­ya gel­mek­te, ya­ni fark­lı din­sel ko­num­la­rın oluş­ma­sın­da mev­cut la­ik­lik po­li­ti­ka­la­rı­nın çok önem­li bir rol oy­na­mış ol­du­ğu­nu da tek­rar ha­tır­la­mak­ta fay­da var. Bu po­li­ti­ka­lar bel­ki bu­gün­kü şek­liy­le Ale­vi­li­ği şe­kil­len­dir­miş olan po­li­ti­ka­lar. Açık­ça­sı, bu­gün asi­mi­las­yo­na kar­şı bü­yük bir du­yar­lı­lık ser­gi­le­yen Ale­vi­le­rin söz ko­nu­su la­ik­lik po­li­ti­ka­la­rı yü­zün­den za­ten bü­yük bir dö­nü­şüm­den geç­miş ol­duk­la­rı­nı ve hiç­bi­ri­nin ör­ne­ğin 19. yüz­yı­lın son­la­rın­da­ki hal­le­ri­ni ko­ru­ya­ma­dı­ğı­nı gör­me­le­ri ge­re­kir. Ger­çek­ten de Cum­hu­ri­yet yö­ne­ti­mi top­lu­mun bü­tün ke­sim­le­ri­ni tes­vi­ye et­me he­de­fi­ni, Sün­ni­ler­le Ale­vi­le­ri top­lum­sal ha­yat­ta ay­nı gö­rü­nüm­de bir­leş­ti­re­rek sağ­la­ma­ya ça­lış­tı. Tek­ke ve za­vi­ye­le­rin ka­pa­tıl­ma­sı sa­de­ce Sün­ni ke­si­mi ör­güt­süz, ku­rum­suz bı­ra­ka­rak gün­de­lik ha­ya­tın­da din­den ta­ma­men arın­mış bir du­rum ya­rat­ma­dı; bu­nun so­nuç­la­rı bel­ki da­ha ağır bir bi­çim­de Ale­vi­li­ği de et­ki­le­di. Fark şuy­du: Sün­ni ke­sim­de ba­şın­dan iti­ba­ren bu uy­gu­la­ma­la­rı içi­ne sin­di­re­me­yip sü­rek­li ken­di var­lı­ğı­nı, ör­güt­lü­lü­ğü­nü ara­yan ke­sim­ler var ol­du­ğu hal­de, Ale­vi ke­sim dev­le­tin bu po­li­ti­ka­la­rı­na cid­di bir iti­raz­da bu­lun­ma­dı; si­ya­si ha­ya­tın la­ik­leş­me­sin­den zi­ya­de top­lum­sal ha­ya­tın la­ik­leş­me­si­ni gö­ze­ten sü­re­ce bü­yük bir des­tek de ver­di. Bu des­tek, Ale­vi ke­si­mi asıl dö­nüş­tü­ren, de­ğiş­ti­ren, kül­tü­rel hav­za­sın­dan ayı­ran bü­yük ko­pu­şun da ze­mi­ni­ni oluş­tur­du.
Bu­gün bir “kül­tü­rel ha­tır­la­ma” ve­ya “ye­ni­den-in­şa”, hat­ta “ye­ni bir kim­lik id­dia­sı” ola­rak gün­de­me ge­len Ale­vi­li­ğin, si­ya­se­tin de il­gi­si­ni celp edi­yor ol­ma­sı ise çok do­ğal. Bu, as­lın­da bir yan­dan Ale­vi ha­re­ke­ti­nin ba­şa­rı­sı ola­rak da de­ğer­len­di­ril­me­li. An­cak bu es­na­da her tür­lü il­gi­yi bir asi­mi­las­yon ni­ye­ti töh­me­ti al­tın­da bı­rak­ma­dan ön­ce, Ale­vi­li­ğin asıl bü­yük asi­mi­las­yo­na biz­zat ken­di el­le­riy­le, “hal­kı eği­ten bir pro­je ola­rak la­ik­li­ğe” ver­di­ği des­tek yo­luy­la ka­tıl­mış ol­du­ğu­nu unut­ma­mak ge­re­kir. Çün­kü sek­sen­li yıl­la­rın baş­la­rı­na ka­dar Ale­vi­ler, din ko­nu­sun­da­ki tu­tu­mu ate­izm­den ile­ri gi­de­me­yen sol ha­re­ke­tin en önem­li be­şe­ri ser­ma­ye­si­ni oluş­tur­du. Bu es­na­da bı­ra­kı­nız din ve­ya Ale­vi­lik adı­na her­han­gi bir şey ta­lep et­me­yi, her tür­lü din­sel gö­rü­nü­mü ört­bas edip bas­tır­mak­tan baş­ka bir din po­li­ti­ka­sı ol­ma­dı sö­zü ge­çen kad­ro­la­rı­nın. Ale­vi­ler bu za­ma­na ka­dar Ale­vi­lik adı­na dev­let­ten he­men hiç­bir şey ta­lep et­me­di­ler. Ken­di tek­ke­le­ri­nin, ocak­la­rı­nın, var­sa ce­mev­le­ri­nin ka­pa­tıl­ma­sı­na hiç­bir cid­di iti­raz­la­rı ol­ma­dı­ğı gi­bi, bun­la­rın el al­tın­dan da ol­sa di­ğer Sün­ni ta­ri­kat­lar­da ol­du­ğu gi­bi fa­ali­yet­le­ri­ni sür­dür­me yol­la­rı­nı da ara­ma­dı­lar. En azın­dan bu ko­nu­da, bel­ki alt­mış­lı yıl­lar­da­ki ba­zı der­nek­leş­me­ler dı­şın­da, kay­da de­ğer bir ça­ba­ya rast­lan­mı­yor.
Bu po­li­ti­ka­lar hiç kuş­ku­suz Ale­vi­li­ği dö­nüş­tü­rüp asi­mi­le ede­ce­ği ka­dar et­ti. O ka­dar ki bu­gün or­ta­ya çı­kan Ale­vi kim­li­ği­nin her şey­den ön­ce bir otan­tik­lik so­ru­nu ola­cak­tır ve bu so­ru­nun ol­du­ğu bir yer­de il­gi­li il­gi­siz her­ke­sin tar­tış­ma­ya ka­tıl­ma­sı ka­dar do­ğal bir şey yok­tur. Otan­tik bir Ale­vi­li­ğin din­sel ge­rek­le­ri­nin ne ol­du­ğu ko­nu­sun­da bu şart­lar­da bir mu­ta­ba­ka­tın oluş­ma­sı ta­bii ki ko­lay de­ğil.
Cum­hu­ri­yet’in ilk yıl­la­rın­dan iti­ba­ren Ale­vi­le­rin be­nim­se­di­ği ve des­tek­le­di­ği dev­let po­li­ti­ka­la­rı, baş­ta tam da Sün­ni-ör­güt­lü di­nin, dev­le­tin kon­tro­lü al­tı­na alın­ma­sı, bas­tı­rıl­ma­sı gi­bi bir ama­cı gö­zet­ti­ği hal­de, za­man­la Sün­ni ke­sim le­hi­ne ba­zı avan­taj­lar oluş­tur­du. Bu po­li­ti­ka­la­rın bir par­ça­sı Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı’nın açık tu­tul­ma­sı ve bir ki­ta­bi te­me­le da­yan­ma­sıy­dı. Ale­vi­li­ğin da­ha zi­ya­de şi­fa­hi bir kül­tü­re da­ya­nı­yor ol­ma­sı, bu ye­ni dö­nem­de ken­di özel­lik­le­ri­ni ko­ru­ya­rak var ka­la­bil­me­si­ni en­gel­le­di; ya­nı sı­ra, Di­ya­net’in ki­ta­bi kül­tü­rü­ne de ya­ban­cı kal­ma­sı­na, böy­le­ce da­ha ön­ce hiç ol­ma­dı­ğı ka­dar Sün­ni ke­sim­le uzak­laş­ma­sı­na yol aç­tı. Çün­kü ne­re­sin­den ba­kar­sa­nız ba­kın, Os­man­lı’nın son za­man­la­rı­na ka­dar, ya­şa­nan bü­tün so­run­la­ra rağ­men, Ale­vi­lik­le Sün­ni­lik ara­sın­da­ki kül­tü­rel, top­lum­sal ve hat­ta si­ya­si ge­çiş­li­lik ve di­ya­log Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de­kin­den da­ha faz­lay­dı. Bu­na ta­bii ki kent­leş­me ve mo­dern­leş­me­nin fark­lı kül­tür­ler üze­rin­de­ki et­ki­si­nin pay­la­rı­nı da kat­mak ge­re­kir.
Bu­gün Ale­vi­ler adı­na ko­nu­şan­lar ge­nel­lik­le dev­le­tin Di­ya­net üze­rin­den uy­gu­la­dı­ğı din po­li­ti­ka­sı­nı, Ale­vi­le­ri gör­mez­den ge­len, on­la­rı Sün­ni­leş­tir­me­ye ça­lı­şan, Sün­ni­le­ri ka­yı­ran yan­la­rın­dan do­la­yı hak­lı ola­rak eleş­ti­ri­yor. Bu eleş­ti­ri­le­rin bir kıs­mı Ale­vi­li­ğin Di­ya­net’te tem­sil edil­me­si­ni ve­ya dev­le­tin ken­di fark­lı­lık­la­rı­nı ta­nı­ma­sı­nı ve bu fark­la ken­di­le­ri­ne adil bir bi­çim­de des­tek ol­ma­sı­nı ta­lep edi­yor. Ba­zı­la­rı da tu­haf bir bi­çim­de kim­lik­le il­gi­li id­di­ala­rı­nı, dev­let­ten Ale­vi­lik­le il­gi­li her­han­gi bir din­sel ta­lep­te bu­lun­mak ye­ri­ne ‘Sün­ni’ ad­det­tik­le­ri İs­la­mi ha­yat tar­zı­na kök­ten bir mu­ha­le­fet şek­lin­de ifa­de edi­yor. Ken­di kim­li­ği­nin ta­nın­ma­sı­nı, ce­mev­le­ri­nin iba­det ye­ri ola­rak ka­bul edil­me­si­ni, dev­le­tin ver­gi­le­rin­den adil bir pay al­ma­yı, Ale­vi­le­re zo­run­lu din eği­ti­mi­nin ve­ril­me­me­si­ni ta­lep eder­ken, ay­nı an­da ba­şör­tü­sü­ne ya­sa­ğın de­va­mı­nı, din eği­ti­mi­nin kı­sıt­lan­ma­sı­nı da is­te­ye­bi­li­yor­lar. Hak­la­rı bir tür sı­fır-top­lam­lı oyun gi­bi al­gı­la­yan bu yak­la­şım­la­rı baz ala­rak bir va­tan­daş­lık hu­ku­ku tar­tış­ma­sı­nı sür­dür­me­nin ta­bii ki bir yo­lu yok. Zi­ra bir ke­si­me bir hak­kın ve­ril­me­si için bu­nun baş­ka­sın­dan alın­ma­sı ge­rek­mi­yor.
AKP’nin Ale­vi­lik­le il­gi­li açı­lı­mı, bel­ki bir neb­ze bu par­ti­nin dev­le­tin din po­li­ti­ka­sı ko­nu­sun­da­ki yak­la­şım far­kı­na bağ­la­na­bi­lir; an­cak önem­li bir ya­nı da ar­tık kü­re­sel bir ni­te­lik arz eden va­tan­daş­lık kav­ra­mı­nın yi­ne stan­dart­la­şan bir içe­ri­ğe ka­vuş­ma­sıy­la il­gi­li. Tür­ki­ye din-dev­let iliş­ki­le­ri, va­tan­daş­lık ta­nı­mı ve uy­gu­la­ma­la­rı ko­nu­sun­da dün­ya­nın da­ha faz­la ge­ri­sin­de ka­la­maz. Bu stan­dart­la­rı ya­ka­la­ma ça­ba­la­rı bu­gün Ale­vi­ler­le ve­ya di­ğer bü­tün di­nî ve­ya kül­tü­rel grup­lar­la di­ya­lo­ğu ge­rek­ti­ri­yor. Ale­vi­ler­le il­gi­li ya­pı­la­cak açı­lı­mın on­la­rı asi­mi­le et­me mak­sat­lı ol­ma­sı, doğ­ru­su çok ucuz ve hiç­bir fay­da­sı ol­ma­yan bir gi­ri­şim olur. Zi­ra ilk ola­rak, Ale­vi­le­rin ve as­lın­da Sün­ni­le­rin de ya­şa­mış ol­du­ğu de­ği­şi­min asi­mi­las­yon kay­gı­sı­nı an­lam­sız­laş­tır­dı­ğı ger­çe­ği or­ta yer­de du­ru­yor. İkin­ci­si de Ale­vi­lik­le il­gi­li kim­lik id­di­ala­rı­nın kar­şı­lan­ma bi­çi­mi ar­tık otan­tik bir Ale­vi­li­ğin ta­nın­ma­sı ola­rak de­ğil, top­lu­mun ye­ni bir di­na­mi­ği­nin an­la­şı­lıp ta­nın­ma­sıy­la il­gi­li bir so­run çöz­me, si­ya­set üret­me mo­de­li ola­rak ge­li­şe­cek­tir. Bir ba­kı­ma Ale­vi­li­ğe yö­ne­lik po­li­ti­ka dün­ya­da ge­li­şen ye­ni top­lum­sal di­na­mik­le­rin si­ya­sal kar­şı­lı­ğı­nı bul­ma noktasında Tür­ki­ye’nin önem­li sı­nav ko­nu­la­rın­dan bi­ri­si ha­li­ne ge­le­cek­tir. Ale­vi­le­rin dev­let­le bu ye­ni ran­de­vu­su bu yüz­den Ale­vi­ler­le sı­nır­lı kal­ma­ya­cak; bü­tün ül­ke­nin va­tan­daş­lık çı­ta­sı­nı yük­sel­te­cek bir ka­tı­lı­ma da açık ola­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et