Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2008) > Asılıyorum > En gerekli on kişi
Asılıyorum
En gerekli on kişi
Şevket Muamma Toksöz
Mart sa­yı­mız­da, der­gi yö­ne­ti­ci­le­ri­nin kö­şe­min adı­nı “Şev­ket Am­ca” yap­ma tek­li­fi ile gel­dik­le­rin­den siz­le­re bah­set­miş­tim.
Kos­ko­ca Şev­ket Mu­am­ma Tok­söz’e böy­le bir tek­lif yap­ma­ya na­sıl cü­ret et­ti­ler ak­lım al­ma­mış­tı.
Evet, “Mu­al­lala­rın mu­am­ma­sı” ko­nu­lu ya­zım bü­tün ül­ke sat­hın­da yan­kı yap­mış­tı.
Bu­nu ka­bul edi­yo­rum.
Yi­ne de şah­sı­ma re­va gö­rü­len bu “Gö­nül Ab­la” mu­ame­le­sin­den son de­re­ce ca­nım sı­kıl­mış­tı.
Tek­li­fi şid­det­le red­det­miş­tim.
Fa­kat yö­ne­ti­ci ar­ka­daş­lar ken­di­le­ri­ni yan­lış an­la­dı­ğı­mı, ba­na “Gö­nül Ab­la” mu­ame­le­si yap­ma­yı akıl­la­rın­dan bi­le ge­çir­me­dik­le­ri­ni ifa­de et­ti­ler.
Ama Si­vi­lay Ab­la ad­lı bir ya­za­rın mem­le­ke­ti kı­rıp ge­çir­di­ğin­den, gen­ce­cik di­mağ­la­rı de­mok­ra­si fi­lan feş­me­kan di­ye­rek ze­hir­le­di­ğin­den, ken­di­si­nin hak­kın­dan bir tek be­nim ge­le­bi­le­ce­ğim­den bah­set­ti­ler.
Si­vi­lay Ab­la zeh­ri­nin pan­ze­hi­ri ol­mak üze­re “Şev­ket Am­ca” tek­lif­le­ri­ni yi­ne­le­di­ler.
 
MUH­TE­LİF TEŞ­Kİ­LAT­LAR
Kı­zı­lay’ın ya­zın kış­lık ça­dır, bat­ta­ni­ye ve ka­ta­li­tik so­ba; kı­şın sa­de­ce yaz­lık ça­dır da­ğı­tan bir teş­ki­lat ol­du­ğu­nu bi­li­yor­dum.
Ye­şi­lay’ın “iç­ki iç­me­yin, tü­tün kul­lan­ma­yın, uyuş­tu­ru­cu­dan uzak du­run” söy­lem­le­riy­le bu­gün için­de bu­lun­du­ğu­muz ka­ran­lık tab­lo­nun sin­si ha­zır­la­yı­cı­sı bir ör­güt ol­du­ğun­dan genç­li­ğim­den be­ri kuş­ku­la­nı­yor­dum.
Si­vil Sa­vun­ma’nın, cen­net ül­ke­miz­de bü­rok­ra­si­yi si­vil­ler­den ko­ru­mak ola­rak an­la­şı­lıp uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­yan müm­taz bir teş­ki­lat ol­du­ğu­nu umut edi­yor­dum.
Hâ­lâ da edi­yo­rum.
Yok­sa ta­bii afet­ler­de ken­di­le­ri­ni na­sıl kur­ta­ra­cak­la­rı öğ­re­ti­len si­vil­le­rin ta­bii ol­ma­yan afet­ler­le de ba­şa çı­ka­bil­me ye­ti­si ge­liş­ti­re­bi­le­cek­le­ri­ni teş­ki­lat yö­ne­ti­ci­le­ri­nin de kes­ti­re­bi­li­yor ol­ma­sı ge­re­kir.
Bir­lik ve be­ra­ber­li­ğe en çok muh­taç ol­du­ğu­muz şu gün­ler­de mem­le­ke­ti­miz için bun­dan da­ha bü­yük bir teh­li­ke ta­sav­vur ede­mi­yo­rum.
Ni­te­kim için­de bu­lun­du­ğu­muz ta­bii ol­ma­yan afet şart­la­rı, ba­zı si­vil­le­rin bu ye­ti­le­ri­ni kul­la­na­bil­me is­ti­da­dı­nı gös­te­re­bi­le­ce­ği­ne işa­ret edi­yor.
Bu yüz­den ken­di­si de bir si­vil olan Sn. Te­ziç’in uzun­ca bir sü­re­dir “Ohhh” de­yip de ra­hat bir uy­ku çe­ke­me­di­ğin­den adım gi­bi emi­nim.
Çün­kü ben de 27 Ni­san 2007 ge­ce­sin­den son­ra “Ohhh” de­yip de­rin bir uy­ku çek­ti­ği­mi ha­tır­la­mı­yo­rum.
Bü­tün bun­la­rı bi­li­yo­rum.
Er­ge­ne­kon di­ye isim­len­di­ri­len teş­ki­la­tın ise ba­zı çev­re­le­rin uy­dur­duk­la­rı mu­hay­yel bir ya­pı­lan­ma ol­du­ğu­nu id­di­a edi­yo­rum.
Ama iti­raf ede­yim Si­vi­lay Ab­la’dan ha­be­rim yok­tu.
İn mi­dir, cin mi­dir, ne­yin ne­si­dir di­ye bir araş­tır­ma yap­tım.
Top­lum­sal Ona­rım ve Si­ya­sal Re­ha­bi­li­tas­yon Ana Bi­lim Da­lı Baş­ka­nı, Ruh ve Si­nir Has­ta­lık­la­rı Mü­te­has­sı­sı ga­ze­te­ci bir ha­nım­mış.
Ha­ki­ka­ten ipe sa­pa gel­mez, de­li saç­ma­sı ya­zı­lar ya­zıp du­ran, ak­la zi­yan bir ka­lem er­ba­bı.
So­ru-ce­vap sis­te­mi uy­gu­lu­yor.
Kuv­vet­li bir ih­ti­mal ola­rak da ken­di­si­ni di­şi Sok­rat sa­nı­yor.
 
SO­RU-CE­VAP
İşin va­ha­me­ti­ni an­la­ma­nız için şu sa­tır­la­rı il­gi­ni­ze su­nu­yo­rum:
 
So­ru: Sev­gi­li Si­vi­lay Ab­la, ben çok bü­yük bir ay­rı­lık ya­şı­yo­rum. 10 yıl­lık bir aş­kın bi­ti­şi bu. Kö­şe­le­ri­ni dol­du­ran emek­li ge­ne­ral­le­re, emek­li bü­yü­kel­çi­le­re, ara sı­ra ha­ber­ler ve baş­lık­lar üze­rin­den “dev­let”e atı­lan bu­se­le­re rağ­men sev­miş­tim Ra­di­kal’i. Ama ar­tık faz­la ile­ri git­ti. Mu­rat Bel­ge’yi, Pe­ri­han Mağ­den’i, Gök­han Öz­gün’ü kal­bi­me gö­müp onu terk et­tim. İçi­me su ser­pe­cek birkaç sö­zü­nü­ze ba­kı­yor bu kı­rık kal­bim. (Ce­ren)
Ce­vap: Ce­ren kı­zım, Ra­di­kal’i ben de sev­miş­tim. Am­ca­sı Er­tuğ­rul ta­ra­fın­dan de­fa­lar­ca en­sest ta­ci­ze uğ­ra­dı­ğı için cid­di bir trav­ma ya­şı­yor ve dü­ze­le­bi­le­cek gi­bi gö­zük­mü­yor. Duy­du­ğum ka­da­rıy­la, ai­le mec­li­si top­lan­mış. Do­ğan aşi­re­ti­nin tö­re­si­ne gö­re zor­la ken­di­sin­den yet­miş dört yaş bü­yük Cum­hu­ri­yet ile ev­len­di­ri­le­cek­miş. İki Ra­di­kal ala­na bir Cum­hu­ri­yet ve­re­cek­ler­miş, okur­la­rı­na da Ra­dOk de­ni­le­cek­miş. Mu­rat Bel­ge’yi kün­ye, Pe­ri­han Mağ­den’i de im­sak sa­at­le­ri bö­lüm­le­ri­ne kay­dı­ra­cak­lar­mış. İs­met Ber­kan, haf­ta­da iki gün en son iç­ti­ği şam­pan­ya­dan söz ede­cek­miş. Çok sev­di­ği “ev­rim ev­rim, gü­zel ev­rim” ya­zı­la­rı­na bi­le sı­nır­la­ma ge­ti­ri­le­cek­miş. An­la­ya­ca­ğın kı­zım, bu ga­ze­te­den sa­na ha­yır gel­mez. Baş­ka Ta­raf’la­ra yel­ken aç.
 
So­ru: Si­ze ina­na­mı­yo­rum. Mo­dern, çağ­daş bir Cum­hu­ri­yet ka­dı­nı­sı­nız. Eğer bu­gün adı­nız Eli­sa­beth de­ğil de Si­vi­lay ise bu­nu Cum­hu­ri­yet’i ku­ran­la­ra borç­lu­su­nuz. Ağ­zı­nız­da sa­kız gi­bi de­mok­ra­si de­yip du­ru­yor­su­nuz. Hit­ler de yüz­de 47 ile gel­miş­ti. Bu gi­diş gi­diş de­ğil. Son­ra ağ­la­mak yok. (Gül­ben Ye­tiş­kin)
Ce­vap: Sev­gi­li Gül­ben, ön­ce bir yan­lı­şı­nı­zı dü­zel­te­yim. Adı­mın Eli­sa­beth de­ğil de Si­vi­lay ol­ma­sı­nı, Si­vil Sa­vun­ma Uz­ma­nı ba­bam ile Kı­zı­lay Kan Mer­ke­zi’nde la­bo­rant olan an­ne­me borç­lu­yum.
Hit­ler’le il­gi­li bil­gi­le­ri­ni al­dı­ğı oy ora­nın­dan bi­raz da­ha ile­ri­ye gö­tü­re­lim mi, ne der­sin? Ör­ne­ğin Hit­ler’e gö­re Al­man­ya’nın et­ra­fı düş­man­lar­la çev­ri­liy­di. Bu sa­na ta­nı­dık gel­di mi? De­vam ede­lim. “Al­man’ın Al­man’dan baş­ka dos­tu yok­tur” yi­ne Adolf’un ha­mam­da söy­le­di­ği bir te­ker­le­mey­di…
“Bir dö­nem Ca­ğa­loğ­lu’nda Yu­nus Na­zi, Na­dir Na­zi ola­rak da çağ­rı­lan Cum­hu­ri­yet ga­ze­te­si­nin sa­hip­le­ri ba­ba-oğul Na­di’le­rin ga­ze­te­le­ri­ne at­tık­la­rı bir man­şet­le söz­le­ri­me son ve­ri­yo­rum: Ata­türk’ü en iyi an­la­yan li­der: Hit­ler. Şim­di se­nin düş­tü­ğün bu du­ru­ma “se­lam ve­rip, borç­lu çık­mak” di­yo­ruz.
 
So­ru: Sa­ba­hın kö­rün­de gö­zal­tı­na alı­nan sev­gi­li İl­han Sel­çuk Ağa­be­yi­miz, gö­tü­rül­dü­ğü em­ni­yet mü­dür­lü­ğün­de po­lis­le­rin bil­gi­sa­yar kul­lan­dı­ğı­nı gö­rüp hay­ret­ler için­de kal­mış. Siz ga­ze­te­ci­si­niz, bi­lir­si­niz. Po­lis teş­ki­la­tı­mız­da baş­ka ne gi­bi ge­liş­me­ler ya­şa­nı­yor? (Ton­guç)
Ce­vap: Duy­du­ğum ka­da­rıy­la tunç­tan ke­si­ci alet­ler yap­ma­ya da baş­la­mış­lar. İl­han Ağa­be­yi­ni­zi de ma­ğa­ra­la­rı­nın du­var­la­rı­na hi­ye­rog­lif­le­ri­ni çiz­sin di­ye ça­ğır­mış­lar za­ten. Fe­sup­ha­nal­lah...
 
So­ru: CHP Ge­nel Baş­ka­nı Sa­yın De­niz Bay­kal, “Tür­ban bi­zim ge­le­nek­sel kı­ya­fe­ti­miz de­ğil. Bir Arap üni­for­ma­sı­dır “ di­yor. Türk kız­la­rı ne­den ge­le­nek­sel Ana­do­lu giy­si­le­ri­ni ter­cih et­mi­yor da bu Arap üni­for­ma­sı­nı giy­mek­te ıs­rar edi­yor? (An­ka­ra Ol­gun­laş­ma Ens­ti­tü­sü son sı­nıf öğ­ren­ci­si)
Ce­vap: Bay­kal yi­ne çok hak­lı. Hal­bu­ki biz sa­de­ce ge­le­nek­sel kı­ya­fet­le­ri­mi­zi gi­ye­riz. Ör­ne­ğin; blu­e je­an Sel­çuk­lu dö­ne­min­den kal­ma bir ma­hal­li kı­ya­fe­ti­miz­dir. Gö­bek pi­er­cin­gi çok ka­dim bir şa­man ri­tü­eli­dir. Bil­di­ği­miz tüm ge­le­nek­sel Ana­do­lu kı­ya­fet­le­rin­de sırt de­kol­te­si stan­dart­tır. Ay­rı­ca bu Arap kı­ya­fet­le­ri Suu­di Ara­bis­tan’ın Bur­sa eya­le­tin­de ve Mı­sır’ın De­niz­li ken­tin­de do­ku­nu­yor. Ben de an­la­mı­yo­rum ni­ye bu ıs­rar?
Bu ve ben­ze­ri bir sü­rü ıvır zı­vır.
 
TAH­MİN US­TA­SI
Ku­su­ra bak­ma­yın ama ben böy­le ge­rek­siz in­san­la­ra ce­vap ye­tiş­ti­re­cek bir adam de­ği­lim.
Ben mem­le­ke­tin en mü­him mev­zu­la­rı ile uğ­ra­şıp isa­bet­li tah­min­ler yap­ma­sı ile ma­ruf bi­ri­yim.
Mi­zah­la, su­lu­luk­la as­la işim ol­maz.
Her­ke­si ak­lı ba­şın­da ol­ma­ya da­vet ede­rim.
Cid­di­yim, uz­laş­ma­cı­yım, has­sas den­ge­le­ri elim­den gel­di­ğin­ce gö­ze­ti­rim.
Ba­kın ben üç sa­yı­dır si­zin­le be­ra­be­rim.
Ocak sa­yı­mız­da, “Ocak’tan son­ra Şu­bat ge­le­cek” di­ye tah­min et­tim; tut­tu.
“Şu­bat’ta ya­rı­yıl ta­ti­li ola­cak” de­dim; ol­du.
“Üni­ver­si­te­ye tür­ban­lı­lar bu yıl­ da alın­ma­ya­cak” de­dim; dört yüz on bir mil­let­ve­ki­li­ne rağ­men tut­tur­dum.
Şu­bat sa­yı­mız­da ya­zı­mın baş­lı­ğı “Tür­ban tür­bü­lans ya­pa­cak” idi.
Or­ta­lık aya­ğa kalk­tı.
“Sis­te­me sür­tün­me ek­le­ne­cek” de­dim; sür­tün­me­den kı­vıl­cım­lar çak­tı.
“He­le­zon çi­zi­le­rek mer­ke­ze ge­li­ne­cek” de­dim. Mem­le­ket anın­da bir gir­da­bın içi­ne gir­di.
Şim­di her­kes uz­la­şa­rak mer­ke­ze gel­me tem­rin­le­ri ya­pı­yor.
Mart sa­yı­sın­da “Rek­tör­ler de tür­bü­lans ya­pa­cak­lar” de­dim Üniversitelerarası Kurul, sağ ol­sun be­ni kır­ma­dı, ayak­lan­dı.
Sn. Te­ziç’i o yüz­den siz­le­re ha­tır­lat­tım.
Ya­ni kar­şı­nız­da bu ayar­da bir üs­tad ol­du­ğu­nu unut­ma­yın.
Bü­tün bu bi­ri­kim­le­ri­me da­ya­na­rak bu sa­yı­da da siz­le­re bir ka­mu hiz­me­ti sun­mak is­ti­yo­rum.
Bu dağ­da­ğa­lı gün­ler­de mem­le­ke­ti bu ba­di­re­den çe­kip kur­ta­ra­cak en ge­rek­li va­tan ev­lat­la­rı ile is­ter­ler­se amu­da kalk­sın­lar mem­le­ke­ti ba­tı­ra­cak eş­ha­sı sı­ra­la­mak is­ti­yo­rum:
 
EN GE­REK­Lİ ON
1. Er­tuğ­rul Öz­kök
2. Ok­tay Ek­şi
3. İl­han Sel­çuk
4. Sa­bih Ka­na­doğ­lu
5 Do­ğu Pe­rin­çek
6. Er­do­ğan Te­ziç
7. Ve­li Kü­çük
8. Ogün Sa­mast
9. Şev­ket Mu­am­ma
10. Nu­ray
 
EN GE­REK­SİZ ON
1. Ab­dul­lah Gül
2. Hay­rün­ni­sa Gül
3. Tay­yip Er­do­ğan
4. Emi­ne Er­do­ğan
5. Feh­mi Ko­ru
6. Si­vi­lay Ab­la
7. Sır­rı Sü­rey­ya Ön­der
8. Va­tan­daş Hüs­nü
9. Mu­am­ma Tok­söz
10. Mert
Sı­ra­la­mam bu­dur.
Sı­ra­la­ma­nın ba­zı açık­la­ma­lar ge­rek­tir­di­ği hu­su­su­nu in­kar et­mi­yo­rum.
Ar­tık onu da ilgililerin fe­ra­se­ti­ne bı­ra­kı­yo­rum.
 
SON TAH­MİN
Yanlış tarafı seçen bertaraf olacak.
Ortaya konuşan ortada kalacak.

Paylaş Tavsiye Et