Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2004) > Dosya > Kotalar kalktığında dünyayı neler bekliyor?
Dosya
Kotalar kalktığında dünyayı neler bekliyor?
Barış Şanlı
MART ayının ilk haftasında Türk ve Amerikan tekstil ve hazır giyimcileri bir araya geldiler ve bir bildiri yayımladılar. İstanbul’da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklanan bu ortak deklarasyonda, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) en kısa sürede harekete geçerek kotaların kalkacağı son entegrasyon aşamasının uygulanmasını 31 Aralık 2007’ye ertelemesi talep ediliyordu. Deklarasyonda, kotalar kalktığında Çin’in dünya tekstil ve konfeksiyon ticaretinin %50’sinden fazlasına sahip olacak güçte olduğu ve bunun dünyada 30 milyon tekstil ve konfeksiyon çalışanını işsiz bırakacağı belirtiliyordu.
Bu basın toplantısıyla beraber, Türk iş dünyasının zihnini bir süreden beri meşgul eden bu gelişme, dünya kamuoyunun da gündemine geldi ve birçok devletten iş çevreleri bu ortak girişime katıldı.
Uluslararası alanda bu kadar büyük bir infial uyandıran kotaların kaldırılması ne ifade ediyor? Bunun için öncelikle kotanın uluslararası ticaretteki yerine bakmak lazım.
 
Kotalar, Dünya Ticareti İçerisinde Nasıl Bir Anlam Taşıyor?
Kota sistemi uluslararası ticarette özellikle tekstil sektörünü ilgilendiren bir uygulamadır. Uluslararası tekstil ve konfeksiyon ticareti sistemi içerisinde kotaların varlığı, tekstil ve hazır giyim ihracatı yapan ülkeleri bir şekilde rekabet ortamı içerisine sokmayarak korumuş ve böylelikle onlara pazar payı garantisi vererek bir çeşit denge sağlamıştır. Bu bağlamda da özellikle, birçok küçük ve rekabet gücü düşük ülkeye ticaret imkanı sağlayarak, bu ülkelerin uluslararası ticarette yer edinmelerine imkan tanımıştır. Buradan hareketle, tekstil ve hazır giyim ihracatı yapan ülkeleri, rekabet dengesizliğinden korumak ve adil pazar payı oluşturmak için bazı ülkelere kota uygulandığı söylenebilir. Aksi halde, rekabet gücü düşük; Nepal, Sri Lanka, Honduras, Tunus ve Fas gibi ülkelerin pazar payı çok daha az olacaktı.
 
Tekstil Sektörü Niçin Bu Kadar Önemli?
Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, istihdam yaratmak ve kalkınmak amacıyla hazır giyim ve tekstil sektörüne yatırım yapmaktadır. Diğer taraftan, gelişmiş ülkeler de tekstil sektörünü bırakmamakta ve bu sektöre istihdam oluşturucu bir alan olarak bakmaktadır.
Tekstil ve hazır giyim sektörleri büyük oranda vasıfsız imalat işgücünü bünyesinde barındıran en önemli sektörlerdir. Tekstil ve hazır giyim gibi hafif ve orta imalat sanayileri, gelişmekte olan ülkelerdeki fakirlik çemberinin kırılmasında çok önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, bu sektörler toplumun daha sınırlı seçeneklere sahip kadın, çocuk gibi farklı kesimleri için de fırsatlar yaratmaktadır.
Kotaların kalkmasıyla birlikte dünya tekstil sektörü içinde önemli yapısal değişikliklerin olacağı görülmektedir. Bu sebeple kotaların kalkması meselesini sektörün afeti olarak niteleyenler vardır. Bu durum rekabet gücü düşük ülkelerin yanında gelişmiş ülkeleri de tehdit etmektedir. Örneğin, ABD’li giyim ve tekstil endüstrisi temsilcileri kotaların kaldırılmasının yerel giyim endüstrisinin ölümü anlamına geleceğini açıklamaktadır. Türk ve Amerikan tekstilcilerinin bir araya gelerek sundukları ortak bildiri, bu durumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
 
Çin Faktörü Niçin Bu Kadar Önemli?
Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasına zemin hazırlayan Uruguay Round Ticaret görüşmeleri esnasında imzalanan ve 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması (ATC) hükümleri çerçevesinde, dünya üzerindeki kota sisteminin 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren uygulamadan kaldırılması kararlaştırılmıştı. Bu çerçevede, 10 yıllık bir geçiş süreci içerisinde kademeli olarak kotalar kaldırılacaktı. 
Çin, 11 Aralık 2001 tarihinde DTÖ’ye üye oldu. Böylelikle üye ülkelerin, bir taraf ülke olan Çin’e karşı sınırlayıcı ve yasaklayıcı nitelikli ayrı uygulamalarda bulunamayacakları gibi ortak hükümler geçerli hale geldi.
Çin’in elde ettiği bu haklar ışığında baktığımızda, ATC Anlaşması çerçevesinde kotaların kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, tekstil ithalatçısı ülkeler konumundaki ABD ve AB üyesi ülkelerin, özellikle son yıllarda hızlanarak artan Çin üretimi karşısında neredeyse kapılarını ardına kadar açar duruma gelecekleri görülmektedir. Kota engeline rağmen ilgili ülkelerin Çin’den yaptıkları ithalattaki artış bunun açık bir göstergesidir.
Çin, Dünya Bankası verilerine göre, kota ve engellemelere rağmen, dünya tekstil ve hazır giyim ihracatının %47’sini elinde bulundurmaktadır. Dünyanın en büyük hazır giyim ithalatçısı olan ABD tekstil pazarının %15’inde Çin’in damgası görülmektedir. Avrupa Birliği’nin de Çin karşısında kayıtsız kalması beklenemez; çünkü AB üyesi ülkelere Çin’den yapılan tekstil ithalatı her geçen gün artmaktadır.
 
Türkiye İçin Neden Önemli?
Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık %35’ini gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim sektörünü de 2005 sonrası için ciddi yapısal değişiklikler beklemektedir. Buna ilişkin işaretler son yıllardaki veriler incelendiğinde açık biçimde ortaya çıkıyor. ABD piyasasında en önemli Türk ihraç ürünlerinden biri olan havluda Türk ürünlerinin piyasa payı azalırken Çin menşeli ürünlerin payı artmaktadır. Daha da önemlisi, Avrupa Birliği ile yaptığımız Gümrük Birliği Anlaşması’na rağmen, Çin’in Avrupa pazarında payını sürekli artırması Türkiye için oldukça düşündürücüdür.
Muhtemel yapısal değişikliklerin ardından 2005 sonrasında ticari anlamda bir dünya tekstil savaşları yaşanacaktır. Tabii olarak Türkiye de bu ortamdan etkilenecektir. Tekstil sektörünün ekonominin lokomotifi olduğu ve sektördeki yatırımcıların küçük ve orta boy işletmelerden oluştuğu dikkate alınırsa, böyle bir gelişmenin ülke ekonomisini de yakından etkileyeceği söylenebilir. Dolayısıyla bu konu üzerine dikkatle eğilmek gerekmektedir.
 
Neler Yapılabilir?
Çin ile oluşacak rekabet ortamında sadece maliyet üstünlüğüne dayalı bir rekabeti yürütmek bugün için mümkün görünmemektedir. Rasyonel bir politika etrafında yeni bir ticaret stratejisi geliştirilerek aktif ve yerinde pazarlamanın bir yöntem olarak benimsenmesi gerekmektedir. Bu strateji, bir marka bilinci ve moda olgusuyla da desteklenmelidir. Çin, sahip olduğu fiyat avantajına rağmen son zamanlarda yerinde pazarlama ve markalaşma çalışmalarına hız vermektedir. Bu çalışmalar, ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerdeki rekabet ortamının gelecekte ne düzleme taşınacağını da gösteriyor.

Paylaş Tavsiye Et