Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2004) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
Dünya ekonomisi / Eylül 2004
Temmuz ayı ortalarında Orta Doğu’da artan gerginlikle yükselişe geçen petrol fiyatları; Çin ve Hindistan’ın giderek artan talebi, Rusya’nın petrol devi Yukos’un iflasın eşiğine gelmesi, ABD’de bir petrol rafinerisinde çıkan yangın ve sonrasında petrol üretiminin yapıldığı Meksika Körfezi’nde meydana gelen Çarli kasırgası gibi pek çok faktörün etkisiyle ivme kazanarak rekor seviyelere ulaştı. Son olarak Irak’ta direnişçi güçlerin petrol kuyularına yönelik art arda gelen saldırıları, petrol arzının zayıflayacağı yönündeki endişelerle birleşince New York Ticaret Borsası’nda işlem gören hafif ham petrolün varil fiyatı 50 dolara kadar yükseldi. 1970’lerin başındaki petrol kriziyle ağır darbe alan küresel ekonomi, fiyatların nominal olarak 70’lerdeki seviyesini de aşması üzerine alarm durumuna geçti. Artan talebe rağmen petrol üretiminin tam kapasitenin altında olması nedeniyle henüz ciddi bir petrol şoku tehdidi ortaya çıkmış değil. Fakat petrol fiyatlarının anî yükselişi, başta petrole bağımlı olan az gelişmiş ülkeler olmak üzere, birçok ülke ekonomisinde ve dünya borsalarında ciddi sarsıntılara yol açtı. Bu gelişmeler üzerine gözler, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’nün 14 Eylül’de yapacağı toplantıya çevrildi. OPEC’in arzı artırma kararı alması durumunda petrol fiyatlarının tekrar makul seviyelere gerilemesi bekleniyor.
ABD Merkez Bankası FED, Haziran ayındaki çeyrek puanlık faiz artırımının ardından, 10 Ağustos tarihindeki toplantıda faiz oranlarını çeyrek puan daha artırarak %1,5’e yükseltti. Toplantı sonrasında yapılan yazılı açıklamada ABD ekonomisine ilişkin iyimser bir tablo çizilirken, bu durum bankanın 21 Eylül’deki toplantıda yeni bir faiz artırımına gideceği yönündeki beklentileri güçlendirdi. FED’in çizdiği iyimser tabloya rağmen, ABD’de seçimlere üç ay kala, ekonomik görünüm Bush için oldukça endişe verici. Yılın ikinci çeyreğindeki büyüme oranı %3,6 beklentilerine rağmen %3 olarak gerçekleşti. Bu son dört çeyrekteki en düşük büyüme oranı. Ekonomideki yavaşlama, ağırlıklı olarak tüketimdeki artış hızının düşmesinden kaynaklandı. ABD’de ilk çeyrekte %4,1 artan tüketim, ikinci çeyrekte petrol fiyatlarındaki hızlı yükselişin etkisinde sadece %0,9 oranında artış gösterdi. Diğer yandan, Temmuz ayında uzmanların 200 bin kişinin üzerinde yeni istihdam beklentisine rağmen rakamın 32 bin kişide kalması da Bush’a yönelik eleştirilerin artmasına neden oluyor.
2003’ü durgunluklar yılı olarak geride bırakan euro bölgesi, 2004’ün ilk yarısında da büyüme hızının en düşük olduğu bölge unvanını koruyor. Ortak para birimini kullanan 12 ülkenin oluşturduğu bölgede yılın ilk yarısındaki büyüme hızı %0,5 ile tahminlerin altında kaldı. Mayıs ayındaki genişleme ile üye ülke sayısının 25’e ulaştığı Avrupa Birliği’nde ise aynı dönemdeki ortalama büyüme hızı %0,6 ile euro bölgesinin önünde gerçekleşti.

Tavsiye Et
Türkiye ekonomisi / Eylül 2004
Türkiye gibi kırılgan ekonomiye sahip ülkelerde krizin öncü göstergelerinden biri olan cari açık, ekonomi gündemine damgasını vurdu. Merkez Bankası’nın açıkladığı Ocak-Haziran dönemine ait ödemeler dengesi verilerine göre cari açık 9,9 milyar dolarlık seviyesiyle rekor kırdı. Yılın ilk 5 aylık döneminde kaydedilen 8,8 milyar dolarlık cari açığın hükümetin 7,6 milyar dolarlık yıl sonu hedefini çoktan geride bırakması tedirginlik yaratıyor. Cari açığın, bu seviyeye çıkmasında en büyük etkiye sahip olan dış ticaret açığının ilk 6 ayda 12,2 milyar dolara ulaştığı görüldü. Buna karşılık önemli bir finansman kalemi olan net turizm gelirlerinin aynı dönemde 3,8 milyar dolar olduğu göze çarpmakta. Ticaret dengesindeki makasın açılmasına karşılık başta turizm olmak üzere diğer gelir kalemlerinde yeterli miktarda artış olmaması, hedeflenenden fazla bir açığın ortaya çıkmasına neden oldu.
Cari açık İMF’nin de üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olması sebebiyle, bu konudaki olumsuz giden seyire İMF heyeti de dikkat çekti. 4. madde çerçevesinde hazırlanan değerlendirme raporunda, uygulanan maliye politikaları sayesinde faiz dışı fazlası hedefinin aşılmasından övgüyle bahsedilirken, cari açık ve kamu borç stokunun ülke için büyük bir risk unsuru olduğu belirtildi. Ayrıca, hükümetin hedeflere yönelik yapısal reformları kararlılıkla uygulaması gerektiğinin altı çizildi. Hükümet kanadından ise açığın finansmanı konusunda sorun yaşanmayacağı ve gerekli tedbirlerin alınacağı yönünde bir açıklama geldi. Tüketici kredileri ve kredi kartı kullanımının 30 Temmuz itibariyle geçen yıl sonuna göre %46,5 artışla 22 katrilyon liraya ulaşması, hükümetin bankacılık kesimini ağır şekilde eleştirmesine sebep oldu. Buna bağlı olarak, hükümet ilk tedbir uygulaması olarak KKDF kesintisini %15’e çıkardı.
Ödemeler dengesindeki bu olumsuz tablonun aksine, enflasyon verileri yıl sonu enflasyon hedefinin tutturulabileceği sinyalini verdi. DİE’nin açıklamış olduğu rakamlara göre Temmuz ayı içinde TEFE %1,52 gerilerken, TÜFE %0,22 oranında arttı. İmalat sanayi fiyat endeksinde %0,3’lük bir artış gerçekleşti. 12 aylık ortalamalara göre TEFE’de %12,5, TÜFE’de ise %15,1 olarak hesaplanan yıllık enflasyon rakamları ise 2003 yılı Temmuz ayının TEFE’de %33,7, TÜFE’de %30,7 olan değerleriyle kıyaslandığında enflasyonla mücadele konusunda kat edilen mesafeyi gözler önüne sermekte. Ağustos ayı içinde petrol fiyatlarındaki artışların yanı sıra hükümetin ÖTV hedefini tutturmak için yapmış olduğu vergi artışları, akaryakıt ve sigara fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. Petrol fiyatlarının dalgalı ve yükselen bir seyir izlemesi ise, Ağustos ayında TEFE’nin artacağı beklentisini oluşturmuş durumda.
Bankacılık kesimi de hareketli bir dönemden geçiyor. Yapılan sendikasyonlarda Akbank 500, Koçbank 325, İş Bankası 400, Dışbank 400 milyon dolar kredi aldı.Sağlanan kredi miktarındaki artışın yanı sıra maliyetlerin de geçen yıla göre azalmış olmasının önemli bir sebebi ekonomiye olan güvenin artması olarak görülebilir. Ancak unutulmaması gerekir ki, bu olumlu seyrin devamı büyük ölçüde bu kredilerin nasıl kullanıldığına bağlıdır. Reel sektör yatırımlarına ve ihracata yönlendirilmesi durumunda büyümeye kalıcı katkılarda bulunacak olan bu kredilerin tüketici kredilerine dönüşmesi, kısa süreli büyümenin yanında yüksek enflasyon ve cari açıkla beraber yeni bir krize yol açabilir.

Tavsiye Et