GEÇTİĞİMİZ ay Irak’taki bazı gelişmeler bu ülke ve bölge için devrim niteliğindeki olaylardı. İlk defa Arap olmayan bir kişi, Arap çoğunluğun yaşadığı bir ülkede devlet başkanlığı koltuğuna oturdu. Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani, bu yılın sonuna kadar görev yapacak ve geçici yönetimin en temel iki görevi Irak’ın kalıcı anayasını hazırlamak ve Aralık ayında yeni genel seçimleri gerçekleştirmek olacak.
Birkaç sene önce Talabani’nin Irak devlet başkanı olacağı söylense, buna ne kendisi ne de başka herhangi bir kişi inanırdı. Özellikle Talabani’nin devlet başkanı seçilmesini televizyondan izleyen Saddam Hüseyin’in neler düşündüğü merak konusu. Saddam yönetiminin ABD önderliğindeki işgal ile düşürülmesi sonrasında, Irak siyasetinde pek çok yenilik görmek mümkün. Talabani bu pozisyonu elde etmesini sadece ABD’ye işgal sırasında Kürtlerin verdiği desteğe değil, aynı zamanda seçime katılmayarak Kürtlerin mecliste ülke içindeki oranlarından daha fazla temsil imkanı bulmasını sağlayan Sünni gruplara borçlu. Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Şii Arapların da seçimlerde çeşitli bölünmeler yaşaması, Kürtleri parlamento içerisinde kilit konuma getirdi. Kürtlerin hükümet ve yasalar konusunda yaşanan pazarlıklarda bu kadar ısrarcı olabilmelerinin sebebi, onlarsız bir hükümetin kurulamıyor oluşundan kaynaklanıyor. Yıllar yılı Irak içerisinde baskı ile karşı karşıya kalan ve 1930’lardan beri merkezî hükümete karşı çeşitli ayaklanmalar gerçekleştiren Kürt gruplar, bu mücadelelerinde elde ettikleri tecrübeyi yeni dönemde iyi kullanıyor gözüküyorlar. Körfez Savaşı sonrasında kuzeyde ABD korumasında oluşturdukları bölgesel yönetimin temellerini sağlamlaştıran Kürt gruplar, Irak’ın işgali öncesinde kendi aralarındaki sorunları erteleyerek Irak içerinde ortak bir siyaset izlemeye başladılar. Bu da onlara ülke siyasetinde hiç olmadıkları kadar güçlü olma imkanını verdi. Bu politika ilk meyvelerini geçici idarî yasada verdi. Yasada Kürtlerin kuzeydeki üç vilayetten oluşan bölgelerinin varlığı tanınırken, Kerkük’ün statüsü de seçimler sonrasına bırakıldı. Kerkük konusunda Kürtlerin beklentisi, bu şehrin statüsünün belirlenmesini mümkün olduğu ölçüde geciktirmek, bu dönemde pek çok Kürdü bölgeye transfer ederek nihaî statü görüşmeleri öncesi nüfus yapısını değiştirmek. Bunu gerçekleştirecek imkanları da, Saddam yönetiminin düşüşü sırasında şehrin kontrolünü ele geçirerek elde ettiler. Kürtler bu kilit konumları nedeniyle sıkı pazarlık yaparken, Şiiler bundan çok memnun olmasalar da, ülkede işlerin bir an önce normalleşmesi için Kürtlerle birlikte çalışıyorlar. Irak’ta Kürtlerin elinin şu anda güçlü olmasında Şiiler üzerindeki muhtemel İran etkisinden çekinen Batılı ülkelerin Kürtlere olan desteğinin de etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir.
Anayasa’nın Yazımı ve Seçimler
Irak’ta yapılan seçim sonrasında devlet başkanının seçilmesi ve hükümetin oluşturulması gibi konular belirlenen takvimin gerisinde seyrediyor. Taraflar arasındaki sıkı pazarlıklar ve ülkede bir türlü sağlanamayan istikrar bu gecikmenin en önemli sebebi. Kürtler ile Şiilerin ülkenin tarihinde ilk defa bu kadar söz sahibi oldukları göz önüne alınırsa, pek çok konuda eninde sonunda bir uzlaşı olacağı düşünülebilir. Kürtlerin bir daha elde edemeyecekleri imkanlara sahip olmaları, bunları Irak’ın geleceğini belirleyecek bu dönemde azami şekilde kullanmak istemeleri, Şiilerin bir an önce çoğunluğun ülkede yönetimi kontrol edeceği bir yapıya kavuşma beklentileri ile çelişirken, ayrıcalıkla konumlarını kaybeden Sünniler de sürecin gecikmesini sağlayacak çaba içerisindeler. Tüm bu farklı beklentiler ülkede devam eden şiddet olayları ile birleşince seçimler sonrasında umut edildiği kadar hızlı bir iyileşme gerçekleşmiyor. Özellikle son dönemde gelen Sünni gruplar ile bazı Şiiler arasındaki silahlı çatışma haberleri, kalıcı istikrar bakımından kaygı verici. Bunlarla ilintili olarak ülkenin temel sorunu asayişin temin edilememiş olması. Oluşturulmaya çalışılan Irak ordu ve polis teşkilatına karşı saldırılar durmak bilmiyor. Ayrıca ABD öncülüğündeki koalisyona asker veren Polonya, Ukrayna gibi bazı ülkeler de bu yıl sonunda veya 2006 başında askerlerini çekecekler. Bu nedenle yeni Irak yönetiminin en temel problemlerinden biri de güvenlik güçlerinin teşkili olacak. Bu konu ise yine sıcak tartışmalara neden olacak. Çünkü Peşmergelerin ve Bedir Tugayları’nın konumu güvenlik güçleri ile ilgili tartışmaları kilitleyecek gibi gözüküyor. Geçtiğimiz ay içerisinde ülkede meydana gelen saldırıları önleme konusunda ordu ve polisin acziyeti sonrasında Talabani, Peşmergeler ve Bedir Tugayları’nın kullanılması halinde ülke içindeki direnişin kolayca sona ereceğini iddia etti. Talabani’nin bu güçlerin kullanılması teklifi hükümet üyelerince reddedildi. Talabani’nin bu teklifinin ardında Peşmergelerin meşruiyetini sağlama ve kurulacak ordu içerisindeki etkinliklerini artırma çabası olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK varlığına karşı operasyon yapılması talepleri ile ilgili olarak Talabani, bunun ancak Irak ordusu oluşturulduktan sonra ve en erken bir yıl sonra gerçekleşebileceğini söylüyor.
Talabani devlet başkanı olduktan sonra yaptığı açıklamalarla kendisinden beklenen kıvraklığı yine gösterdi. Kürtlerin bağımsız bir devlet kuramayacağını, bunun yaşama şansının olmadığını, yargılanan Saddam Hüseyin’in idam cezasına çarptırılması durumunda idam kararını imzalamayacağını söyledi. Bu ifadeler hem Irak’ın içine, hem de dış dünyaya yönelik rahatlatıcı mesajlar. Ama Talabani’nin aynı söylemi ne kadar sürdüreceği belli değil. Çünkü kendisi şartlar değiştiğinde, yeni şartlara adapte olabilme konusunda oldukça mahir. Ama Türkiye ile ilişkilere önem veren Talabani’nin yeni görevi ile ilgili olarak Türkiye’den gelen ilk tepkiler olumluydu. En azından Talabani gibi Türkiye tarafından bilinen bir ismin bu göreve gelmesi, daha sonra kurulacak temaslarda bir kolaylık sağlayacaktır. Zaten Talabani’nin ismi bu konum için gündeme gelmiş ama seçim henüz gerçekleşmemiş iken Türk diplomatlar vasıtasıyla çeşitli temaslar gerçekleştirildi. Bu gelişmeler de Türkiye’nin Irak’ın bugünkü gerçekliklerini göz önüne alarak politikasını şekillendirdiğinin işaretlerini veriyor. Irak’a komşu ülkeler toplantısının devam etmesi ve bu seferki toplantının İstanbul’da yapılması, Türkiye’nin olayları yakından takip etmesi ve Irak’la ilgili gelişmelere yönelik fikirlerini dile getirmesi bakımından önemli. Konu ile ilgili tarafların yüzyüze görüşerek muhatapları ile doğrudan temas kurmaları, yanlış anlamaları önleyeceği ve Irak’ın istikrarına yönelik beklentilere hizmet etmesi açısından yararlı olacaktır. Irak tarihindeki bu yeni sayfa, bundan sonraki dönemi belirleyecek önemli kararların alındığı bir zaman dilimi olacak.
Paylaş
Tavsiye Et