Panorama
Türkiye, AB’ye tam üyelik müzakerelerine başlamak için gerekli olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın Ek Protokolünü imzaladı. AB’yle üyelik müzakereleri öncesi son teknik engel de, 29 Temmuz günü AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Demiralp’in imzasıyla ortadan kalkmış oldu. Söz konusu protokol, 25 AB ülkesinin Gümrük Birliği üyeliğinin tanınması anlamına geliyor. AB’ye dahil olan Rum Kesimi’nin tanınması konusundaki çekincelerini daha önce de dile getiren Türkiye, Rum tarafının baskılarına rağmen Ek Protokol ile birlikte 6 maddelik bir deklarasyon da yayınlamayı başardı. Hazırlanan bu deklarasyonla, Kıbrıs Rum Kesimi’nin tanınmadığı açıklandı. Buna göre, protokolde yapılan atfın 1960’ta kurulan Ortak Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığı bildirildi; bu nedenle, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Kıbrıs Türk halkını temsil etmediği vurgulandı ve Türkiye’nin bu tutumunu sürdüreceği deklare edildi. Yine bu protokolle Türkiye-KKTC ilişkilerinin devam edeceği teyit edildi. İmza öncesi Başbakan Erdoğan’ın AB Dönem Başkanı Blair ile görüşmesi ve sonrasında Türk diplomasisinin çabaları meyvesini verdi ve AB Dönem Başkanı İngiltere ile AB Komisyonu, Kıbrıs Rum Kesimi’nin tanınmasının 3 Ekim’de müzakerelerin başlaması için bir ön şart olmadığını açıkladı.
Tavsiye Et
İsrail “kendine” çekiliyor!
İsrail, 38 yıldır işgal ettiği bölgedeki Yahudi yerleşim birimlerini geçen ay tahliye etti. İlk defa 2003 yılında Başbakan Ariel Şaron tarafından gündeme getirilen çekilme planı çerçevesinde, Gazze’de 21, Batı Şeria’da da 4 yerleşim birimi boşaltıldı. Böylece Şaron’un planında öngörülen çekilme gerçekleşmiş oldu.
Uluslararası basın kuruluşlarının yoğun ilgisi sebebiyle, gerçekleşen tahliye işlemleri sırasında yaşanan dramatize görüntüler neredeyse tüm dünya ekranlarına yansıdı. Oysa daha önce İsrail’in yakıp yıktığı Filistinlilerin evlerinin görüntüleri basına bu şekilde yansıtılmamıştı.
Çekilme işlemi, Filistin tarafında sevinçle karşılanırken; Yahudiler arasında ciddi görüş ayrılıklarına neden oldu. Tahliye planına karşı çıkan İsrail Maliye Bakanı Netanyahu, görevinden istifa etti. Çekilme ile birlikte tartışmaların alevleneceği ve Şaron’a tepkilerin devam edeceği öngörülüyor.
Öte yandan bu çekilme, Orta Doğu sorununun geleceğini çok fazla etkilemeyecek gibi. Zira İsrail, Gazze’yi kara, hava ve denizden kuşatabileceği gibi, herhangi bir durumda bölgeyi tekrar işgal edebilecek. Tabii ki İsrail’in Gazze’yi terk etmesiyle Filistinlilerin kendi topraklarını yönetecek olması küçümsenmeyecek bir gelişme. Ancak bu şartlar altında, çekilmenin Filistin’e ne kadar yarayacağını önümüzdeki günler gösterecek.
Tavsiye Et
Bulgaristan’a istikrar HÖH’le geldi
Bulgaristan’da ortaya çıkan hükümet krizi, üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin (HÖH) kurduğu koalisyon hükümetiyle sona erdi. 25 Haziran’daki genel seçimlerde Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), %31 oranında oy alarak birinci parti; ikinci parti Simeon Ulusal Hareketi (İSUH) ve üçüncü parti de HÖH olmuştu. Ardından hükümeti kurma görevi BSP’ye verilmiş; ancak ilk üç partiyle kurulan koalisyon hükümeti güvenoyu alamamıştı. Bunun üzerine kabineyi kurma görevi HÖH Başkanı Ahmet Doğan’a verildi. HÖH’ün BSP ve İSUH’la yürüttüğü görüşmeler sonunda üçlü koalisyon, hükümet kurma konusunda anlaşma sağladı ve meclisten güvenoyu aldı.
Bulgaristan’da yapılan son seçimlerdeki performansıyla HÖH, ön plana çıktı. Özellikle ülkedeki Türklere karşı olan bazı partilerin saldırgan politikalarına rağmen HÖH, son seçimlerle parlamentodaki sandalye sayısını 12’den 34’e çıkarmayı başardı.
Tavsiye Et
Akaryakıt zammının iç yüzü
Ecevit döneminde her gün duymaya alıştığımız akaryakıt zammı, bugünlerde yeniden gündemimizde. TÜPRAŞ’ın %10’luk zammının ardından, akaryakıt ürünlerine %2 oranında yapılan zamla Türkiye, dünyanın en pahalı akaryakıt kullanan ülkesi konumuna yükseldi. Buna göre, ülkemizde litre başına pompa fiyatı 8 ayda yaklaşık %35 zamlanırken, AB ülkelerinde bu artış %15 civarında kaldı.
AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana, fiyatlar üç yılda yaklaşık bir milyon arttı. Bu artışların en önemli sebebi, Türkiye’de akaryakıt rafineri çıkış fiyatı ile pompa fiyatı arasında ciddi oranda fark bulunması. Bu iki fiyat arasında ÖTV ve KDV vergileri bulunuyor ve bu vergilerin oranı sürekli artıyor. Şöyle ki, süper benzin için TÜPRAŞ’ın rafineri satış fiyatı 644 bin lira iken, petrol istasyonunda bu fiyat 2 milyon 650 bin liraya çıkıyor. Son artışlarla birlikte akaryakıt fiyatlarının yaklaşık %60’ı sadece ÖTV ve KDV’den ibaret. Bu durumda devlet kolay yoldan gelir elde ederken, halk, litre başına 2 milyon liralık farkla benzin satın alıyor. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, akaryakıt pompa fiyatlarının serbestisi kapsamında dağıtım şirketleri tarafından belirleniyor olması da fiyat artışını körüklüyor.
Tavsiye Et
ABD’ye karşı Rus-Çin ortaklığı
Temmuz ayında Kazakistan’da yapılan Şanghay toplantısında ABD’ye meydan okuyan Çin ve Rusya, bu ülkenin Özbekistan’daki üssünü boşaltması yönünde bir karara imza atmıştı. Ardından bir araya gelen iki ülke, askerî işbirliği yönünde de bir karar alarak ortak tatbikat düzenledi. 18 Ağustos günü başlayan ve Rusya’nın doğu ucundan başlayıp Çin’in Şandong yarımadasında son bulan tatbikata, her iki ordudan kara, hava, deniz kuvvetlerinin yanı sıra lojistik birimlerinin de bulunduğu yaklaşık 10 bin asker katıldı. Asya’nın iki dev gücü Çin ve Rusya’nın ilk kez bir araya geldiği ve tarihte ilk defa bu büyüklükte bir askerî tatbikatın yapıldığı belirtiliyor. ABD’nin küresel ve bölgesel politikalarından memnun olmadığı bilinen Rus ve Çinli liderler, bu ortak tatbikatın kimseyi hedef almadığını ve terörle mücadelede işbirliğinin geliştirilmesi amacını taşıdığını duyurdu. Ancak uzmanlar, “Barış Misyonu 2005” adlı tatbikatın, ABD’de kaygı uyandırdığı ve Amerika’nın politikalarına karşı mesaj niteliği taşıdığı yorumlarını yapıyor.
Tavsiye Et
İhraç ürünleri yeterince denetlenmiyor
Son dönemde Türkiye ile Rusya arasında siyasî alanda yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, ekonomik ilişkiler sekteye uğramış durumda. Geçtiğimiz aylarda Rusya, Akdeniz sineğine rastlandığı gerekçesiyle Türkiye’den yaş sebze-meyve ve kesme çiçek ithalatını durdurmuştu. İhracatçıları milyonlarca dolar zarara uğratan bu yasak, liderlerin devreye girmesiyle çözülmüş; imzalanan anlaşmayla ihraç ürünlerine denetim şartı getirilmişti. Son olarak Rusya, Ağustos başında ihraç edilen meyvelerde “trips zararlısı” bulunduğu gerekçesiyle bu ürünlerin ithalatını durdurdu. Hatta Rusya’nın ürün iade belgesini dışişleri bakanlığına gönderdiği bildirildi. Rusya, daha önce uyarıda bulunduğunu ancak bir cevap alamadığını ileri sürerken; Tarım Bakanlığı, kendilerine bilginin geç ulaştırıldığını savunuyor. Binlerce üretici ve ihracatçıyı tedirgin eden bu meselede, Türk bürokrasisi yavaş davrandı. Oysa dış ticaret açığının tedirgin edici boyutlara tırmandığı Türkiye’de, ihracat ürünlerinde denetimlerin arttırılması ve bürokrasinin daha hızlı davranması hayatî önem taşıyor.
Tavsiye Et
İran yeniden dünya gündeminde
Nükleer faaliyetlerine yeniden başlayan İran, dünya gündeminden düşmüyor. İran, yaklaşık 9 ay askıya aldığı nükleer faaliyetlerine, 1 Ağustos günü tekrar başlayacağını BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) resmen iletti. Bunun üzerine UAEA, AB üyesi İngiltere, Almanya ve Fransa’nın isteğiyle, Viyana’da 11 Ağustos günü olağanüstü toplandı. Toplantı sonrasında sorunun çözümü için Tahran’a yeni bir paket sunuldu. Pakette, nükleer silah geliştirmeyeceği konusunda garanti vermesi karşılığında, İran’a ekonomik alanda bazı teşvikler ve savunma alanında güvenceler verileceği belirtildi. Fakat yeni Cumhurbaşkanı Ahmedînejad, yemin töreni sırasında bu teklifi reddettiğini açıkladı ve ülkesinin ancak bazı şartların yerine getirilmesi durumunda yeniden masaya oturacağını belirtti. Nihayetinde İsfahan’daki uranyum zenginleştirme faaliyetleri UAEA’nın gözetiminde yeniden başladı. Bu durumdan en çok rahatsızlık duyan ABD ise, İran’ın kararında ısrar etmesi halinde meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne götürmeyi düşünüyor.
Tavsiye Et
Irak’ta uzlaşma arayışları
ABD işgaliyle yaşanan savaş ortamından bir türlü çıkamayan Irak’ta, şimdi de nihaî anayasa krizi yaşanıyor. 30 Ocak’ta yapılan seçimler sonrası meclis açılmış; uzun pazarlıklar sonrası hükümet belirlenmişti. Fakat anayasanın hazırlanması çetin tartışmaları da beraberinde getirdi. Nihaî anayasa çalışmalarını kilitleyen meseleler, federalizm, devletin dini, petrol gelirlerinin paylaşımı ve Kerkük olarak öne çıktı. Özellikle federalizm ve İslam’ın devlet yönetimindeki yeri konusundaki uzlaşmazlık sebebiyle anayasanın hazırlanması sürekli ertelendi. Kerkük meselesi, Saddam döneminde bölgeden uzaklaştırılan Iraklı Kürtlerin evlerine dönmesi ve mülkiyet hakları konularında yeni düzenlemeler yapıldı. Son olarak 22 Ağustos gününe yetiştirilmeye çalışılan taslak bir kez daha ertelendi. Kürt ve Şii liderler federasyon taleplerini sürdürürken, Sünniler buna direniyor. Yine Şiiler, Kerkük’ün Kürtlere bırakılmaması konusunda bastırıyor. Irak’ta görüşülmeye devam eden nihaî anayasa konusunda anlaşmazlık olması durumunda ise, etnik bir çatışmanın patlak vermesinden korkuluyor.
Tavsiye Et
“Kürt sorunu”na çözüm arayışları
Geçtiğimiz ay iç siyasette ülke gündeminin birinci sırasına, Başbakan’ın da tanımlamasıyla “Kürt sorunu” oturdu. Başbakan Erdoğan, yıllardır ülke gündemini meşgul eden bu mesele konusunda demokratik çözüm yanlısı tavırla, bugüne kadar hiçbir iktidar partisinin yapmadığı adımı attı. Yasadışı PKK’yı şiddete son vermeye, “koşulsuz ve tek taraflı silahı bırak”maya çağıran 150 kişilik grubun temsilcileri ile Başbakan arasında 10 Ağustos günü bir görüşme gerçekleştirildi. Burada Türkiye’nin tüm sorunları için beyaz sayfa açtıklarını belirten Başbakan Erdoğan, bu konunun da demokratikleşme sorunu olduğunu belirtti. Temsilcilerin memnun ayrıldığı görüşmeyi olumlu bulanların yanında, sert tepki gösterenler de oldu. Ardından Başbakan Erdoğan, 12 Ağustos’ta Diyarbakır’a gitti ve “Kürt sorununun bu milletin bir parçasının değil, herkesin özellikle kendisinin sorunu” olduğunu, bunu da “Anayasal düzen içinde daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla” çözeceklerini vurguladı. Başbakan’ın bu çıkışına, başta muhalefet partileri tepki gösterirken; Erdoğan’ın açıklamalarını tarihî adım olarak nitelendirenler de oldu.
Bugünlerde söz konusu soruna çözüm arayışı içinde olan hükümet, terörle mücadele konusunda yasa tasarısı hazırlığında. Yeni yasama yılının açılışıyla Meclis’e sunulacak olan bu tasarıyla, Türkiye’yi tartışmalı gündemler bekliyor.
Tavsiye Et
İngiltere’de yaşamak gittikçe zorlaşıyor
Londra’da meydana gelen saldırılar sonrası, İngiltere’deki Müslümanlar zor günler yaşıyor. Saldırıların Pakistan asıllı kişilerce gerçekleştirildiğinin açıklanması, ülkedeki Müslümanları zan altında bıraktı. Müslümanları daha da huzursuz eden konu ise, İngiltere hükümetinin 7 Temmuz’daki terör saldırıları ve bombalama girişimleri sonrası terörle mücadele kapsamında aldığı önlemler; Blair hükümeti, teröre göz yumma ve terörü destekleme gibi eylemler için vatana ihanet yasası çıkarmayı planlıyor. Yine bu çerçevede polis, tutuklama müzakeresi olmaksızın şüpheli kişilerin tutuklanmasına olanak sağlıyor. İnsan haklarını göz ardı eden bu yasalara, başta Müslümanlar olmak üzere, insan hakları örgütleri karşı çıkıyor. Zira bu yasaların, suiistimallere kapı açmasından endişe ediliyor. Söz konusu yasalar içerisinde belki de en ağır olanı ise, terör zanlıları için kurulması planlanan gizli mahkemeler. Zanlıların, haklarında dava açılmadan ne kadar gözaltında tutulacağına karar verecek olan bu mahkemelere, gizli servis elemanlarının topladığı istihbarat bilgileri delil olarak sunulacak. İngiltere’nin terörle mücadele önlemleri arasında, terör tehdidi oluşturan yabancı uyruklu Müslümanları sınır dışı etme politikası da olduğu biliniyor. Bu çerçevede, ülkede yaşayan birçok imam sınır dışı edildi; içlerinde Türklerin de olduğu kişiler gözaltına alındı. Daha da kötü olan ise, İngiltere’nin tavrının diğer Avrupa ülkelerinde de yaygınlık kazanıyor olması. Örneğin son olarak, Fransa ve İtalya da radikal cemaat liderlerini sınır dışı etmeye hazırlanıyor.
Tavsiye Et