Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2005) > Müzik
Müzik
İlâhiyât-ı Ken’an
Hazırlayanlar: Yusuf Ömürlü, Dinçer Dalkılıç
İstanbul: 1988
1867 yılında Hatice Cenan Hanım’ın ve Abdülhalim Bey’in oğlu olarak Selânik’te dünyaya gelen Ken’an Rifaî Hazretleri (ö. 1950), tahsilinin ilk bölümünü Galatasaray Sultanîsi’nde tamamladıktan sonra üniversitede hukuk okudu ve akabinde de Bâbıâlî’deki Hariciye Nezareti’nde göreve başladı. Hazrete ilk terbiyesini veren muhterem validesi Hatice Cenan Hanım, Ken’an Rifaî’ye manevî hayatın kapılarını açan ilk kişiydi. Bu kutlu kadın, daha sonraki terbiyesini vermek üzere oğlunu, manevî rehberi Şeyh Edhem Efendi’ye emanet etti. Bu iki büyük insanın, Ken’an Rifaî’nin ahlâkî ve ruhanî manada kemal kesbetmesinde büyük emeği geçti.
Maddî ve manevî hayatın iç içe olduğuna inanan Ken’an Rifaî, talim terbiye müessesesinin çatısı altında çalışmaya başladı ve ilk olarak Balıkesir, Adana, Manastır, Üsküp, Trabzon’da, daha sonraları ise Nümune-i Terakki ve Medine-i Münevvere İdadi-i Hamidî’sinde çeşitli görevler aldı. İstanbul’a geri döndüğünde ise, Erkek Muallim Mektebi’nde Fransızca hocalığı, Darüşşafaka Lisesi’nde okul müdürlüğü yaptı; Meclis-i Maarif’te ve Tedkik-i İlmiye’de meclis üyeliklerinde bulundu. Emekli olduktan sonra on üç yıl kadar Fener Rum Lisesi’nde talebelere Türkçe öğretti ki, buradaki görevi onun dinlerin hepsini bir bütün olarak telâkki ettiğinin güçlü bir delilidir.
Balıkesir’deki on bir aylık hizmet süresi, onun manevî terbiyesiyle ilgili mesuliyetin annesinin himayesinden mürşidi Edhem Efendi’ye intikalinin vuku bulduğu bir devre idi. Üstadı, hayatın safî zevkini tadabilmesi için onu maddî ihtiyaçlarını azaltmaya, yani riyazete, teşvik etti. Bu riyazet devresinde, bütün insanların acılarını ve ıstıraplarını paylaşabilecek, başkalarının derdiyle dertlenebilecek bir mertebeye erişti. Balıkesir, aynı zamanda hazretin musiki tahsiline de başladığı yerdi; nazariyatın yanı sıra mürşidinin tavsiyesi üzerine ney üflemeye de başladı. Daha sonraları, keman ve piyano çalmayı öğrendi. Yazdığı ve bestelediği ilâhîler, manevî ışığını talebelerinin üzerinde aksettirmesi için büyük birer vesile olmuştur.
Arapça, Farsça, Yunanca, Fransızca, Almanca, İngilizce ve Çerkezce’yi iyi derecede bilen Ken’an Rifaî, yazdığı ve çeşitli makamlarda bestelediği ilâhîlerinden oluşan İlâhiyât-ı Ken’an dışında, Muktezâ-yı Hayât, Rehber-i Sâlikîn, Tuhfe-i Ken’an, Ahmed er-Rifaî ve Mesnevî-i Şerif Şerhi gibi çok değerli eserler verdi. Fakat hiç kuşkusuz ki, asıl şaheserleri, kâmil birer insan olarak yetiştirdiği ve cemiyetine hediye ettiği Server Hilmi, Hattat Aziz Efendi, Nazlı Sultan, Semiha Cemal, Samiha Ayverdi, Sofi Huri, Safiye Erol, Meşkûre Sargut, Zehra Sultan ve Nezihe Araz gibi seçkin talebeleriydi.
Yakın dönem tasavvuf müziği repertuarımızda önemli bir yeri olan bu hazineyi (hazretin bestelediği bütün ilâhîlerin yer aldığı güfte ve nota arşivini), Ramazan münasebetiyle sizlerle paylaşıyorum. / Cihat Arınç

Tavsiye Et
İlâhiyât-ı Ken’an / Dost
Ahmet Özhan
Yapım: Cenan Vakfı, 2000
Ken’an Ri­fa­î, ta­sav­vu­fu Ga­za­lî’nin yap­tı­ğı gi­bi sa­de­ce ah­lâ­kî bir me­se­le ola­rak gör­mez. Yi­ne o, ta­sav­vu­fu Muh­yid­din Ara­bî’nin al­gı­la­dı­ğı şek­liy­le salt Vah­det-i Vü­cud’a da­ya­nan bir öğ­re­ti ola­rak da de­ğer­len­dir­mez; Mev­lâ­na’nın tem­sil et­ti­ği gi­bi, sa­li­kin sa­de­ce Al­lah’a olan aş­kıy­la bu dün­ya­dan da, ahi­ret­ten de geç­ti­ği bir mev­zu ola­rak da te­lâk­ki et­mez. Ve fa­kat o, bu üçü­nü bir­leş­ti­re­rek yep­ye­ni bir ya­şa­ma tar­zı ika­me eder. Ken’an Ri­fa­î’ye gö­re, ta­sav­vuf in­san ru­hu­nu de­rin­leş­ti­ren bir yol­dur ki, ay­nı za­man­da kâi­nat­ta­ki ye­ri­mi­zi tes­pit­te ve ken­di­miz­le ve di­ğer eş­ya ile olan mü­na­se­be­ti­mi­zi şe­kil­len­dir­me­de bi­ze yar­dım­cı olur. Hep­sin­den de öte, ta­sav­vuf bi­ze Ha­ki­kat’la ku­ra­ca­ğı­mız ger­çek bir bağ te­min eder ve mu­ta­sav­vıf da o kim­se­ye de­nir ki, ha­ya­tı­nı bu ahenk ve den­gey­le ya­şa­ma il­ke­le­ri­ne gö­re sü­rer.
Bu ka­na­at­le­ri seyr-ü sü­lû­kü­nün ni­ha­ye­tin­de en kâ­mil nok­ta­sı­na ta­şı­yan Ken’an Ri­fa­î, Ma­nas­tır’da okul mü­dür­lü­ğü ya­par­ken, mür­şi­di Şeyh Ed­hem Efen­di, ha­li­fe­si­nin Ken’an Ri­faî ol­du­ğu­nu işa­ret ede­rek âlem-i ce­ma­le yü­rü­dü. Me­di­ne-i Mü­nev­ve­re’de­ki İda­di-i Ha­mi­dî’de va­zi­fe­li ol­du­ğu sı­ra­da Şey­hü’l-me­şa­yıh Ham­za Ri­faî Haz­ret­le­ri­nin hiz­me­ti­ni gör­dü ve dört yıl­dan son­ra ir­şad va­zi­fe­li­si ola­rak ta­yin edil­di. Bir mür­şid-i kâ­mil ola­rak ma­ka­mı­nın yü­ce­li­ği­ni ifa­de et­mek için, bir se­fe­rin­de Ham­za Ba­ba ona şöy­le de­miş­tir: “Kim ki­min mür­şi­di bil­mi­yo­rum; sen mi be­nim, ben mi se­nin?” Mür­şid-i kâ­mil pa­ye­si­ni al­dık­tan son­ra İs­tan­bul’a dö­ne­rek, an­ne­si Ha­ti­ce Ce­nan ta­ra­fın­dan ku­ru­lan Al­tay Tek­ke­si’nde der­vi­şa­nı­na İs­lâm ta­sav­vu­fu­nu yu­ka­rı­da ifa­de­len­dir­di­ği­miz bu tarz, ta­vır ve meş­rep üze­re ta­lim et­ti.
Haz­re­tin, yan ta­raf­ta ta­nıt­tı­ğım ki­ta­bın­dan seçilen ilâ­hî­le­rin ic­ra­sın­dan olu­şan bu al­büm­de­ki eser­ler, Kül­tür ve Tu­rizm Ba­kan­lı­ğı İs­tan­bul Ta­ri­hî Türk Mü­zi­ği Top­lu­lu­ğu ta­ra­fın­dan ic­ra edi­li­yor ve top­lu­lu­ğun Ge­nel Sa­nat Yö­net­me­ni Ah­met Öz­han ta­ra­fın­dan so­lo ola­rak ses­len­di­ri­li­yor. Ken’an Ri­faî ta­ra­fın­dan ya­zıl­mış Haz­re­ti Pey­gam­ber’i öven çe­şit­li tev­şih­le­rin ve na­at­la­rın ya­nı sı­ra, bel­ki de Haz­re­ti Pey­gam­ber için irad olu­nan en es­ki ka­si­de di­ye ni­te­len­di­re­bi­le­ce­ği­miz Ka­si­de-i Bü­ri­de’nin de yi­ne Ken’an Ri­faî ta­ra­fın­dan Rast ma­ka­mın­da bes­te­le­nen bir ilâ­hî for­mun­da al­büm­de yer al­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Çe­şit­li ma­kam­lar­da­ki eser­le­re ve tak­sim­le­re ilâ­ve­ten, haz­re­te ait nutk-ı şe­rif­ler­den bi­ri­si (Hak sû­re­ti­dir âlem-i im­kân ile Âdem) de, top­lu­luk Mü­dü­rü Ömer Tuğ­rul İnan­çer ta­ra­fın­dan okun­muş. İz­zed­din Hü­ma­yî Bey’in ha­ri­ku­lâ­de bes­te­le­ri­nin de yer al­dı­ğı al­büm, eh­li­nin zevk ede­ce­ği bir şa­he­ser…/ Cihat Arınç

Tavsiye Et
Sureler / İsrâ Suresi
Kâni Karaca
Yapım: Universal-S Müzik, 1999
Üç ay­la­rın so­nun­cu­su olan Ra­ma­zan’a “mer­ha­ba” de­dik. Kur’an ayı olan Ra­ma­zan’da, üç ay­lar içe­ri­sin­de vu­ku bu­lan Mi­rac’ı an­la­tan İs­râ Su­re­si’nin öne­mi bü­yük­tür: “Ken­di­si­ne ayet­le­ri­miz­den bir kıs­mı­nı gös­te­re­lim di­ye ku­lu­nu (Mu­ham­med’i) bir ge­ce Mes­cid-i Ha­ram’dan çev­re­si­ni be­re­ket­len­dir­di­ği­miz Mes­cid-i Ak­sa’ya gö­tü­ren Al­lah’ın şa­nı yü­ce­dir. Hiç şüp­he­siz ki O, hak­kıy­la işi­ten­dir, hak­kıy­la gö­ren­dir.”
Kur’an-ı Ke­rim ti­lâ­ve­ti, ka­dim ge­le­ne­ği­miz içe­ri­sin­de, üze­rin­de ti­tiz­lik­le du­ru­lan bir hu­sus­tur. Bü­yük mu­si­ki­şi­nas­la­rın, bes­te­kâr­la­rın ve ha­nen­de­le­rin ço­ğun­luk­la ha­fız­lar ara­sın­dan ye­tiş­miş ol­ma­sı, ke­sin­lik­le bir te­sa­düf de­ğil­dir.
Kur’an-ı Ke­rim, harf­le­rin çı­kış (mah­reç) yer­le­ri ve oku­ma ku­ral­la­rı (tec­vid) ve usu­lü (kı­ra­at) ile ken­di iç mü­zi­ka­li­te­si­ni ta­şı­yan ori­ji­nal bir me­tin­dir ve kla­sik mu­si­ki­mi­zin es­te­tik ya­pı­sı­nın ku­rul­ma­sın­da et­ki­si bü­yük­tür. Türk mü­zi­ğin­de­ki eser­le­rin ic­ra­sın­da da­mak ve gırt­lak ya­pı­sı ile ses­len­dir­me tav­rı­nın oluş­ma­sın­da, Kur’an ti­lâ­ve­ti­nin çok önemli bir yeri işgal eder. Bü­yük ha­nen­de­ler, sa­hip ol­duk­la­rı otu­rak­lı mu­si­ki tav­rı­nı ha­fız­lık­la­rı sa­ye­sin­de el­de et­miş­ler­dir.
Bu, sa­de­ce Türk mü­zi­ğin­de de­ğil, İs­lâm me­de­ni­ye­ti­nin di­ğer mü­zik ge­le­nek­le­rin­de de göz­lem­le­ne­bi­le­cek bir du­rum­dur. Söz­ge­li­mi, ge­çen ay bir ki­tap ve al­büm ve­si­le­siy­le siz­le­re ta­nıt­tı­ğım Arap mü­zi­ği­nin bü­yük se­si Üm­mü Gül­süm de, ef­sa­ne­vî söy­le­yiş tar­zı­nı, ha­fız­lık­tan, ya­ni Kur’an’dan al­mış­tır.
O se­bep­le siz­le­re bu ay, ih­ti­şam­lı mü­zi­ği­mi­zin men­baı­nı, onu lâ­yı­kıy­la oku­yan bir ha­fı­zın se­sin­den sun­mak is­te­dim. Üs­kü­dar tav­rı de­ni­len Kur’an oku­ma tar­zı­nın son tem­sil­ci­si Ye­ral­tı Ca­mii İma­mı Ha­fız Ali Efen­di’den ders al­mış olan mer­hum Ha­fız Kâ­ni Ka­ra­ca, bu al­büm­de Mi­rac’ı an­la­tan İs­râ Su­re­si’ni oku­yor. Hak ke­lâ­mı­nı, Da­vu­dî bir ses­ten din­le­mek ve gön­le nak­şet­mek için gü­zel bir ve­si­le… / Cihat Arınç

Tavsiye Et