Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2008) > Kapak > DTP reşit değil
Kapak
DTP reşit değil
Bekir Berat Özipek
22 TEM­MUZ se­çim­le­riy­le DTP’nin Mec­lis’e gi­re­bil­miş ol­ma­sı, geç­miş­te­ki ha­ta­la­rın te­la­fi­si için ikin­ci bir şans an­la­mı­na ge­li­yor­du. Bu par­ti­den hoş­lan­ma­yan­lar bi­le pe­şi­nen olum­suz bir söz sarf et­me­me­ye özen gös­te­ri­yor­lar­dı. Met­ro­POLL’ün Tür­ki­ye ça­pın­da­ki ka­muo­yu araş­tır­ma­sı­na gö­re DTP’nin Mec­lis’e gir­me­si­nin za­rar­lı ola­ca­ğı­na inan­la­rın ora­nı %50’nin al­tın­day­dı. An­cak bu uzun sür­me­di. Kürt so­ru­nu­na çö­züm is­te­me­yen çev­re­le­rin ta­ham­mül­süz­lü­ğü­ne ve si­ya­se­tin ala­nı­nı da­ralt­mak için fır­sat kol­la­ma­la­rı­na DTP’nin yan­lış­la­rı ek­le­nin­ce, gü­neş­li gün­ler so­na er­di.
DTP’nin söy­le­mi­ne yan­sı­yan yan­lış­la­ra işa­ret et­mek, hiç kuş­ku­suz onun ka­pa­tıl­ma­sı­nı sa­vun­mak an­la­mı­na gel­mi­yor. Ter­si­ne, bu par­ti­nin ka­pa­tıl­ma­ma­sı için ve­ya ta­ri­hin te­ker­rür et­me­me­si için geç ol­ma­dan ko­nuş­ma­mız ge­rek. Kürt so­ru­nu­nu üre­ten ya­pı ve iş­le­yi­şin ha­ta­la­rı ma­lum. Ama ya­pı­cı bir pers­pek­tif­ten DTP’nin ha­ta­la­rı­nı da ko­nuş­mak zo­run­da­yız.
DTP’nin söy­le­min­de be­lir­gin­le­şen ve her ke­sim­den çö­züm is­te­yen­le­ri umut­suz­lu­ğa sevk eden çok sa­yı­da­ki ta­lih­siz çı­kı­şın se­bep­le­ri­ni na­sıl açık­la­ma­lı? Bu sü­re için­de DTP ne­den “Söz ola ke­se sa­va­şı” di­ye­me­di, o hep ar­zu­la­nan “ba­rı­şın di­liy­le” ko­nu­şa­ma­dı?
Bi­rin­ci ih­ti­mal, bu çı­kış­la­rın, ta­ban kay­bı­nı ön­le­me­ye yö­ne­lik so­rum­suz­ca bir stra­te­ji ol­ma­sıy­dı. 22 Tem­muz se­çim so­nuç­la­rı sa­de­ce CHP ve MHP de­ğil, DTP için de ha­yal kı­rık­lı­ğıy­dı. Çün­kü Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu’nun Kürt oy­la­rı AK Par­ti’ye ak­mış­tı. Bu du­rum Tür­ki­ye ge­ne­lin­de çok da­ha be­lir­gin­di. Böy­le­si­ne ya­kı­cı bir so­run­da DTP, ta­ban kay­bı­nı ön­le­me­nin yo­lu­nu “tri­bün­le­re oy­na­mak­ta” gör­müş ola­bi­lir­di. İkin­ci­si, be­lir­li güç­le­rin bu par­ti­yi te­rö­ri­ze edip ha­ta yap­tır­ma­ya ça­lış­ma­sı ve bun­da ba­şa­rı­lı ol­ma­sıy­dı. Bu an­lam­da med­ya eliy­le açık­la­ma­lar çar­pı­tıl­dı ve­ya on­lar­la PKK iliş­ki­si­ni ‘gös­te­ren’ ha­ber­le­re sık­ça yer ve­ril­di, bel­ki de ‘ser­vis’ ya­pıl­dı. Ör­ne­ğin ka­çı­rı­lan as­ker­le­rin kur­ta­rıl­ma­sı ha­be­ri­nin “PKK ile tu­ta­nak im­za­la­ma”nın de­ğil, “ço­cuk­la­rın eve dö­nü­şü­nü sağ­la­ma”nın bü­yü­teç al­tı­na alı­na­rak su­nul­ma­sı pe­kâ­lâ müm­kün­dü.
Üçün­cü ih­ti­mal, par­ti­de­ki ba­zı isim­le­rin bu çı­kış­la­rı par­ti amaç­la­rı­na da ay­kı­rı bi­çim­de bi­le­rek ve is­te­ye­rek yap­ma­la­rı, açık­ça­sı par­ti­yi ka­pat­tır­mak is­te­me­le­riy­di. Da­ha se­çim­le­rin ilk gün­le­rin­de, he­nüz umut­lar ta­zey­ken bi­le DTP’ye ya­kın çev­re­ler­de ba­zı isim­le­rin kuş­kuy­la kar­şı­lan­dı­ğı ve bu­nun uğur­suz bir tez­ga­hın par­ça­sı ola­bi­le­ce­ği ko­nu­şu­lu­yor­du. Bu ‘komp­lo’ açık­la­ma­sı­na gö­re, ta­ba­nın ta­nı­ma­dı­ğı ba­zı isim­ler, “de­rin bir tez­gah”ın po­tan­si­yel ak­tör­le­ri ola­rak se­çil­miş­ler­di. Dör­dün­cü ih­ti­mal, ha­ta­la­rı da­ha iyi ni­yet­li bir oku­may­la izah edi­yor­du. Bu­na gö­re DTP he­nüz ken­di­si­ne bir yol çi­ze­bi­le­cek ol­gun­luk­ta de­ğil­di ve bu sü­reç­te er­gen­lik dö­ne­mi­nin çe­liş­ki­le­ri­ni ya­şı­yor­du. Çö­zü­me zer­re­ce kat­kı­sı ol­ma­ya­ca­ğı açık olan, üs­te­lik mil­li­yet­çi­li­ği ka­şı­mak­tan baş­ka bir iş­le­vi ol­ma­yan ‘şe­hit­le­ri­miz’ ede­bi­ya­tı­nın açık­la­ma­sı buy­du. Bu­na bağ­lı di­ğer bir ih­ti­mal, ken­di­le­rin­den ma­kul dav­ran­ma­la­rı bek­le­nen DTP’li­le­rin ken­di­le­ri­nin de için­de yoğ­rul­duk­la­rı or­ta­mın üret­ti­ği “ya­ra­lı bi­linç” so­ru­nuy­la ma­lul du­rum­da ol­ma­la­rıy­dı ve ma­kul ola­nı bul­mak için za­ma­na ve des­te­ğe ih­ti­yaç­la­rı var­dı.
Bu­gün DTP’nin so­ru­nu­nu an­la­ma­ya ça­lı­şır­ken bü­tün bu ih­ti­mal­le­ri göz önü­ne al­mak zo­run­da­yız. Ay­rı­ca bu ih­ti­mal­le­rin hep­si ay­nı an­da ge­çer­li de ola­bi­lir. So­nuç ola­rak dış­tan ba­kıl­dı­ğın­da ho­mo­jen ve “yi­ğit­li­ğe le­ke sür­me­yen” bü­tün­le­şik bir DTP söz ko­nu­su ol­sa da, o ta­be­la­nın ar­dın­da bir­bi­rin­den fark­lı amaç­lar, has­sa­si­yet­ler ve as­lın­da ken­di­le­ri­nin de he­nüz ce­va­bı­nı ver­me­di­ği çok te­mel so­ru­lar mev­cut. Bu an­lam­da DTP ta­mam­lan­mış bir en­ti­te­yi de­ğil, bir olu­şu­mu, bir sü­re­ci ifa­de edi­yor. DTP’de PKK ko­nu­sun­da ka­fa­sı ka­rı­şık olan­lar da var, mev­cut par­ti çiz­gi­sin­den duy­du­ğu ra­hat­sız­lı­ğı “kol kı­rı­lır, yen için­de ka­lır” di­ye söy­le­ye­me­yen de. El­bet­te İm­ra­lı’nın par­ti üs­tün­de göl­ge­si var ve bu du­rum par­ti­nin ken­di yo­lu­nu çiz­me­si­ni, öz­gür bir tar­tış­ma ze­mi­ni için­de bir si­ya­sa oluş­tur­ma­sı­nı, kı­sa­ca re­şit ol­ma­sı­nı bu­gün için cid­di bir bi­çim­de güç­leş­ti­ri­yor.
Do­la­yı­sıy­la bu­gün DTP ma­kul ola­nı gö­re­bi­le­cek du­rum­da de­ğil. Üs­te­lik ken­di­si­ne yö­ne­lik stra­te­ji ve üs­lup eleş­ti­ri­le­ri­ni de “Biz­den sus­ma­mı­zı is­ti­yor­lar” şek­lin­de an­la­ya­bi­li­yor. El­bet­te DTP’nin sus­ma­ma­sı, Kürt so­ru­nuy­la il­gi­li söy­len­me­yen­le­ri söy­le­me­si ge­rek. Ama ne söy­le­me­si ge­rek­ti­ği­ni doğ­ru sap­ta­ma­sı da­ha önem­li. “PKK’lı kar­deş­le­ri­miz” de­mek mi çö­zü­me kat­kı sağ­lar, yok­sa ye­ni Ana­ya­sa’da­ki va­tan­daş ta­nı­mı­nı tar­tış­mak mı? Öca­lan’ın “halk ön­de­ri” ol­du­ğu­nu söy­le­mek mi der­de de­va­dır, yok­sa Şem­din­li ve Bey­tüş­şe­bap’tan söz et­mek mi? Ma­kul olan el­bet­te DTP’nin sta­tü­koy­la bü­tün­leş­me­si de­ğil. Ama bu­nun kar­şı­tı da Onun­cu Yıl Mar­şı’nınKürt­çe­si­ni an­dı­ran söy­lem­ler­le et­nik du­yar­lı­lık­la­ra ses­len­mek ol­ma­ma­lı.
Bu sü­reç­te ya­pıl­ma­sı ge­re­ken en son şey ise DTP’yi dış­la­mak ve­ya si­ya­se­tin dı­şı­na at­mak. DTP’nin ger­çek­ten ba­rı­şın di­liy­le ko­nuş­ma­yı öğ­ren­me­si ko­nu­sun­da her­ke­se, özel­lik­le si­ya­set ala­nı­nın di­ğer ak­tör­le­ri­ne cid­di bir so­rum­lu­luk dü­şü­yor; ama bu ko­nu­da CHP ve MHP’nin DTP’ye öğ­re­te­bi­le­cek­le­ri bir şey ol­ma­yıp, ken­di­le­ri him­me­te muh­taç gö­rü­nü­yor­lar. Ge­ri­ye bu­nu ya­pa­bi­le­cek po­tan­si­yel ve ni­ye­te sa­hip gö­rü­nen tek si­ya­si par­ti ola­rak yi­ne AK Par­ti ka­lı­yor. Asıl so­rum­lu­luk, İt­ti­hat­çı ya­pı ve iş­le­yi­şe kar­şı mu­ha­le­fe­tin ta­rih­sel ve sı­nıf­sal an­lam­da ana ta­şı­yı­cı kit­le­si­ni oluş­tu­ran, söz ko­nu­su ya­pı ve iş­le­yi­şin mağ­dur­la­rı­na da­ya­nan bu par­ti­ye ve onun hü­kü­me­ti­ne dü­şü­yor.
Hü­kü­met, son sü­reç­te ba­şa­rı­lı bir sı­nav ver­di. Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın par­ti ka­pat­ma­ya kar­şı ol­du­ğu­nu ifa­de et­me­si, si­ya­si lin­çi ifa­de eden gi­ri­şim­le­re prim ver­me­me­si ger­çek­ten tak­di­re şa­yan. Ama açık­ça­sı bu tu­tu­mun sür­dü­rü­le­bi­lir ol­ma­ya­ca­ğı­nı dü­şün­mek için de se­bep­ler var. AK Par­ti her an, için­de­ki bü­rok­rat zih­ni­yet­li isim­le­rin se­si­ne ku­lak ve­rip oto­ri­ter­yen bir çiz­gi­ye sav­rul­ma ris­ki­ni ta­şı­mak­ta. Oy­sa bu sü­reç­te DTP’yle sağ­lık­lı bir di­ya­lo­ğun te­sis edil­me­si önem­li. Hü­kü­me­tin, DTP’nin sı­kış­mış­lı­ğı­nı gö­re­rek, on­dan PKK’yı kı­na­ma­sı­nı is­te­mek­ten vaz­geç­me­si bu yön­de önem­li bir adım ola­bi­lir. Zi­ra bu par­ti­nin ta­ki­ye­ye zor­lan­ma­sı bir an­lam ifa­de et­me­ye­cek­tir.
Bu­gün­kü çiz­gi­si DTP’yi ya­lı­tı­cı ve yal­nız­laş­tı­rı­cı bir et­ki ya­pı­yor, Kürt so­ru­nu­nun çö­zü­mü ko­nu­sun­da is­tek­li olan bi­rey ve si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin onun­la iş­bir­li­ği yap­ma ira­de­si­ni za­yıf­la­tı­yor. An­cak bu du­rum, her şe­ye rağ­men, baş­ta AK Par­ti hü­kü­me­ti ol­mak üze­re, çö­züm için so­rum­lu­luk his­se­den­le­rin omuz­la­rın­da­ki yü­kü or­ta­dan kal­dır­mı­yor. Bel­ki de “ço­cu­ğun an­ne­si ol­mak”, ya­ni asıl so­rum­lu tu­tum da bu nok­ta­da be­lir­gin­le­şi­yor. Ül­ke­de kan akar­ken onu kı­na­ya­ma­yan­lar­la bir ara­ya gel­me­mek ko­lay; zor olan, tam da yi­tip gi­den her ha­ya­tın, ateş dü­şen her oca­ğın acı­sı­nı his­se­de­rek, ay­nı acı­la­rı Türk’üy­le ve Kürt’üy­le bu ül­ke­nin baş­ka ço­cuk­la­rı­na ya­şat­ma­mak için sa­bır­la ve inat­la ip­le­ri ko­par­ma­ma­yı ba­şar­mak.
Türk­le­rin ve Kürt­le­rin ço­ğun­lu­ğu­nun des­te­ği­ni ar­ka­sı­na al­mış en bü­yük si­ya­si güç ola­rak bu ko­nu­da asıl so­rum­lu­luk hü­kü­met­te. DTP de ger­çek­ten ba­rı­şın di­liy­le ko­nuş­ma­ya baş­la­dı­ğın­da, çö­züm adı­na son de­re­ce önem­li bir kat­kı ya­pa­bi­le­cek. Ama bu müm­kün ol­maz­sa, hü­kü­met Kürt so­ru­nu­nu ona rağ­men çöz­me ira­de­si­ni gös­ter­me­li. Kap­sam­lı bir plan da­hi­lin­de, se­bat­la, er­te­le­me­den, baş­ka­sı­nın gün­de­mi­ne tes­lim ol­ma­dan, bu kez kor­kup ge­ri adım at­ma­dan ve ha­ya­li bir ge­le­ce­ğe er­te­le­me­den bu ka­bu­su bi­tir­me­li.

Paylaş Tavsiye Et