Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2008) > Türkiye Siyaset > Siyaset bitkisel hayatta mı?
Türkiye Siyaset
Siyaset bitkisel hayatta mı?
Fatmanur Altun
TÜR­Kİ­YE’NİN rey­ting kay­gı­sıy­la mo­ti­ve olan ha­re­ket­li gün­de­mi, et­ra­fı­mız­da akıp gi­den olay­la­ra de­rin­le­me­si­ne ba­ka­bil­me­mi­zi ve ana­liz ede­bil­me­mi­zi en­gel­le­yen bir fil­tre va­zi­fe­si gö­rü­yor. Ne za­man dik­ka­ti­mi­zi dâ­hi­li ya­hut ha­ri­ci iş­le­yiş­te­ki ya­pı­sal so­run­la­ra çe­vir­sek ya­hut or­ta ve uzun va­de­de ba­şı­mı­zı ağ­rı­ta­cak prob­lem­ler üze­ri­ne eğil­mek is­te­sek, bir yer­ler­de bi­ri­le­ri düğ­me­ye ba­sı­yor. Bir­den­bi­re “ak­tü­el” de­nen ca­na­va­rın uzun kol­la­rı­nı bo­ğa­zı­mız­da his­se­di­yo­ruz.
Ak­tü­el ca­na­va­rı­nın kol­la­rı ara­sın­da can hav­liy­le ora­dan ora­ya sav­ru­lur­ken eli­miz­de ne or­ta ve uzun va­de­li atı­lım­lar yap­mak için ener­ji ve iş­tah ne de ge­le­cek pro­jek­si­yo­nu ka­lı­yor. Bu nok­ta­dan son­ra maf­ya­ya olan bor­cu­nu öde­mek için, te­fe­ci­den borç alan adam mi­sa­li gü­nü kur­tar­ma ref­leks­le­ri dü­me­ni dev­ra­lı­yor. Ar­tan pet­rol fi­yat­la­rı, alt üst olan den­ge­ler, gı­da fi­yat­la­rın­da­ki kor­ku­tu­cu yük­se­liş ve yak­la­şan kü­re­sel kriz ke­ha­net­le­ri ara­sın­da bu ka­dar saf­de­run bir eda ile otu­ru­şu­muz bu yüz­den. Bir ge­le­ce­ği­mi­zin ola­ca­ğın­dan da­hi kuş­ku du­yar ha­le gel­di­ği­miz için zo­ra­ki saf­de­run­luk ve içe ka­pa­nı­şı ter­cih et­mek zo­run­da ka­lı­yo­ruz.
 
So­run­lar Hi­ye­rar­şi­si
Kar­şı kar­şı­ya ka­lı­nan prob­lem­le­ri hi­ye­rar­şik bir dü­zen­le­me­ye ta­bi tut­ma zo­run­lu­lu­ğu, bi­zim gi­bi ül­ke­le­rin en cid­di sı­kın­tı­la­rın­dan bi­ri. Kay­nak­lar ve ener­ji sı­nır­lı, yol­da kar­şı­la­şı­la­cak ka­za ris­ki yük­sek ol­du­ğu için, bu bel­ki de bir zo­run­lu­luk. Fa­kat şu­ra­sı bir ger­çek ki, bu ka­da­rı ke­li­me­nin tam an­la­mıy­la bir ül­ke ol­mak için ye­ter­li de­ğil. Zi­ra hal­kı, ku­rum­la­rı ve top­ra­ğı ile ül­ke­yi bir or­ga­niz­ma ola­rak dü­şün­dü­ğü­müz­de, bu or­ga­niz­ma­nın ha­ya­ti­ye­ti­ni uzun yıl­lar de­vam et­ti­re­bil­me­si için bü­tün or­gan­la­rın, eş­za­man­lı ola­rak ken­di­le­ri­ne dü­şen va­zi­fe­yi ye­ri­ne ge­tir­me­si ge­re­ki­yor. Bün­ye­nin sağ­lık­lı bir bi­çim­de var­lı­ğı­nı de­vam et­ti­re­bil­me­si için bu bir zo­run­lu­luk. Ha­ya­ti­ye­ti ko­ru­mak, var­lı­ğı mu­ha­fa­za et­me­nin ga­ran­ti­si ol­say­dı, ka­nın vü­cut­ta de­ve­ran et­me­siy­le ger­çek­le­şen ve “bit­ki­sel” ola­rak ta­bir edi­len ya­şam­sal dü­zey, can­lı­lar için ye­ter­li olur­du.
Ulus­la­ra­ra­sı are­na­yı bir mak­ro top­lum ve bu mak­ro top­lu­mun bi­rey­le­ri­ni de ül­ke­ler ola­rak dü­şün­dü­ğü­müz­de, ya­şam­sal gös­ter­ge­ler­de bit­ki­sel ha­yat­ta ola­rak gö­rü­nen ül­ke­le­rin, sa­pa­sağ­lam ayak­ta olan ül­ke­ler­le ay­nı lig­de oy­na­ya­ma­ya­ca­ğı­nı tes­lim et­mek zo­run­da­yız. Ay­rı­ca yi­ne bu teş­bih­ten ha­re­ket et­ti­ği­miz­de, tıp­kı top­lu­mu oluş­tu­ran bi­rey­le­rin tek dert­le­ri­nin can­lı­lık­la­rı­nı mu­ha­fa­za et­mek ol­ma­dı­ğı, bir­bir­le­ri ile iliş­ki ve iş­bir­li­ği içe­ri­si­ne gir­dik­le­ri, bir­bir­le­ri­ni de­ğiş­ti­rip dö­nüş­tür­dük­le­ri dü­şü­nül­dü­ğün­de, ül­ke­le­rin de tek dert­le­ri­nin can­lı­lık­la­rı­nı mu­ha­fa­za et­mek ola­ma­ya­ca­ğı or­ta­ya çı­kar. Bi­zim gi­bi sık sık bit­ki­sel ha­ya­ta gi­ren ül­ke­ler için, yu­ka­rı­da sö­zü edi­len kar­şı­lık­lı iliş­ki, iş­bir­li­ği ve dö­nü­şüm ka­pa­si­te­si­ne işa­ret eden sos­yal dü­zey bir tür kı­zıl el­ma gi­bi ol­sa da, du­rum böy­le.
Bir an için şu sı­ra­lar­da ül­ke­nin kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı bit­ki­sel ha­ya­ta gir­me ris­ki­nin or­ta­dan kalk­tı­ğı­nı dü­şü­ne­lim. Şu hal­de Tür­ki­ye’nin ger­çek gün­de­mi ne ol­ma­lı­dır? Bu so­ru­ya ve­ri­le­bi­le­cek on­lar­ca ya­nıt­tan tem­sil gü­cü yük­sek bir kü­me oluş­tu­ra­lım. İlk an­da zik­re­di­le­cek­ler her­hal­de esa­sen bir sos­yal so­run olan Kürt so­ru­nu­nun yi­ne ay­nı düz­lem­de çö­zül­me­si, hak­lar ve öz­gür­lük­ler ko­nu­su­nun cid­di cid­di ma­sa­ya ya­tı­rıl­ma­sı, ül­ke­de­ki iş­siz­lik, eği­tim ve sağ­lık so­run­la­rı­na çö­züm bu­lun­ma­sı, dev­le­tin iyi­ce eri­yen “sos­yal” sı­fa­tı­nın ta­dil ve tah­kim edil­me­si ola­bi­lir.
Bir de, ki­mi ken­di ül­ke­miz­de, ki­mi baş­ka ül­ke­ler­de doğ­muş olup, ta­şı­dık­la­rı ma­hi­yet iti­ba­riy­le ulus­la­ra­ra­sı plat­form­da sü­rek­li ola­rak ma­sa­mı­za ge­len so­run­lar var. Ya­kın dö­ne­me ka­dar çok iyi yö­ne­ti­le­me­dik­le­ri için kar­to­pu mi­sa­li bü­yü­ye bü­yü­ye kar­şı­mı­za çı­kan so­run­lar bun­lar. Er­me­ni so­ru­nu, Kıb­rıs so­ru­nu gi­bi me­se­le­ler bu tür so­run­lar ara­sın­da ilk ak­la ge­len­ler. Bu so­run­la­rın ya­nın­da özel­lik­le de Tür­ki­ye gi­bi Ba­tı’da ya­şa­yan bü­yük bir nü­fu­sa sa­hip ül­ke­ler için kay­gı ve­ri­ci bir ge­liş­me olan ya­ban­cı düş­man­lı­ğı ve 11 Ey­lül’den son­ra yük­se­li­şe ge­çen İs­la­mo­fo­bi en az di­ğer­le­ri ka­dar önem­li so­run­lar ola­rak gö­rü­nü­yor.
 
Tür­ki­ye Ney­le Meş­gul?
Yu­ka­rı­da say­dı­ğı­mız so­run­lar Tür­ki­ye’nin içe­ri­de ve dı­şa­rı­da kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğı de­va­sa me­se­le­ler­den ya­pıl­mış bir seç­ki. Ya­ni or­ta­da bir­kaç sa­tır­la an­la­tı­la­bi­le­cek olan­dan da­ha faz­la so­run ol­du­ğu gi­bi, ya­pı­la­cak çok faz­la da iş var. Pe­ki, Tür­ki­ye şu an­da ney­le meş­gul? Ce­vap bel­li, ka­pat­ma da­va­sıy­la. Hü­kü­met ka­pa­tıl­ma kor­ku­suy­la felç hal­de. Mu­ha­le­fet du­rum­dan va­zi­fe çı­kar­ma ve or­tam­dan ala­bil­di­ğin­ce ne­ma­lan­ma sev­da­sın­da. AKP’nin ka­pa­tıl­ma­sın­dan ya­na olan­lar “Biz is­te­mez­sek bu ül­ke­de hiç­bir şey ya­pı­la­maz, gü­nü­nü­zü gö­re­cek­si­niz” efe­len­me­sin­de. Ki­mi­le­ri de dar­be sev­da­sıy­la ya­nıp tu­tuş­mak­ta. San­ki mem­le­ke­tin üze­ri­ne ka­ra bir bu­lut gi­bi çö­ken ka­pat­ma da­va­sı­nın sis­li at­mos­fe­rin­de, işi gü­cü bı­ra­kıp, so­run­lar­dan uzak­laş­ma lük­sü­müz var­mış gi­bi. Biz on­la­rı bı­rak­tı­ğı­mız­da so­run­lar bü­yü­me­ye­cek, fır­sat­lar kaç­ma­ya­cak, tüm dün­ya­nın ka­pı­sı­na da­ya­nan kri­zin ah­ta­pot kol­la­rı bi­zi sık­ma­ya­cak­mış gi­bi bir ha­va hâ­kim.
AKP ilk de­fa ik­ti­da­ra gel­di­ğin­de Tay­yip Er­do­ğan’ın sık­lık­la vur­gu­la­dı­ğı bir söy­lem var­dı. “Biz bu yo­la mem­le­ket sev­da­sıy­la çık­tık, bu yol­dan dö­nüş yok” mea­lin­de di­na­mik, ener­jik bir söy­lem­di bu. Oy­sa şu an­da, Tür­ki­ye’de hem hü­kü­met hem de top­lum ha­li­ha­zır­da­ki du­rum­da ölü­mü gö­rüp sıt­ma­ya ra­zı ol­ma ref­lek­siy­le ha­re­ket edi­yor. Top­lum ken­di­si­ni bu­na bir yer­de mec­bur his­se­di­yor. Çün­kü elin­de faz­la bir se­çe­nek yok. Di­ğer yan­dan so­run­la­rı tas­nif et­mek ve sis­te­min if­la­sı­nı ön­le­ye­cek an­lık çö­züm­ler üret­mek yö­ne­ti­ci ak­lın ne­re­dey­se bü­tün ener­ji­si­ni emen bir sün­ger gi­bi. Bu­nun ne­de­ni, bü­yük ümit­ler­le ül­ke­nin yö­ne­ti­mi­ne ge­len bir ya­pı­lan­ma­nın sis­tem­le çok faz­la iç içe geç­me­si ola­bi­lir. Zi­ra yo­lun ba­şın­da kay­be­de­cek bir şey yok­ken atı­lan na­ra­la­rın, ar­tık kay­be­de­cek çok faz­la şey ol­du­ğu dü­şü­nül­dü­ğün­de ses­siz­li­ğe ve elin­de­ki­le­ri mu­ha­fa­za et­me ref­lek­si­ne dö­nüş­müş ol­ma­sı muh­te­mel.
Oy­sa ca­ri si­ya­si tab­lo­nun ne içe­ri­de ne dı­şa­rı­da bu ruh du­ru­mu­na ta­ham­mül et­me­si bek­le­ne­mez. Or­ta­da çok iyi yö­ne­til­me­si ge­re­ken bir kriz ol­du­ğu mu­hak­kak. Fa­kat bun­dan da­ha ke­sin olan bir ger­çek var­sa o da ge­rek içe­ri­de ge­rek­se dı­şa­rı­da bü­tün so­run­la­rın ay­nı an­da üze­ri­ne gi­de­bi­le­cek bir si­ya­si ol­gun­lu­ğun, fe­ra­se­tin ve di­na­miz­min gös­te­ril­me­si zo­run­lu­lu­ğu­dur. Bi­rey­le­rin dik­kat­le­ri­nin kar­şı­laş­tık­la­rı can sı­kı­cı bir du­rum kar­şı­sın­da da­ğıl­ma­sı ka­bul edi­le­bi­lir. Fa­kat bü­yük bir ge­mi­ye ben­ze­yen ül­ke­le­rin dü­men­le­rin­de du­ran­la­rın böy­le bir lüks­le­ri ola­maz.

Paylaş Tavsiye Et