MERKEZ Bankası (MB), Aralık ayında önümüzdeki üç yıl için enflasyon hedefini açıkladı. 2008-2010 yılları için enflasyon hedefini %4 olarak belirleyen MB, geçmiş iki sene boyunca hedefleri tutturamamış olmanın baskısını yeni hedeflerine pek yansıtmış görünmüyor. MB, ulusal ve küresel ekonomilerde beklenen senaryoların gerçekleşmesi durumunda Mart ayında %7,1’e gerileyecek olan enflasyonun, Aralık’ta %4 ile hedefi yakalamasını bekliyor. Enerji fiyatları ve döviz kuru gibi para politikasının etkisi dışında kalan göstergelerdeki öngörülemeyen gelişmeler dikkate alınarak, enflasyonun hedef patikadan sapmasına izin verilecek belirsizlik aralığı ise iki puan olarak korundu. Belirsizlik üst sınırına göre Mart’ta %9,1 olan enflasyon Aralık’ta %6’yı ancak yakalayabiliyor. Belirsizlik alt sınırının oluşmasına sebep olacak senaryoda ise Mart’ta %5,1 olarak öngörülen enflasyon, yıl sonunu %2 ile kapatıyor. MB benzer hedeflemeleri son iki senedir yapmaya devam ediyor. Banka’nın enflasyon rakamlarının oldukça uzağına düşen hedefleri daha önceki senelerde de tartışma konusu oldu. Üçüncü sene içerisinde hedef tutturulamadığı gibi, sapma da büyük olursa, MB’nin güvenilirlik sorunları yaşayacağı şimdiden aşikâr. Bütün bunlara MB Başkanı’nın hükümetle aralarında görüş ayrılıkları bulunduğuna işaret eden açıklamaları, Para Politikası Kurulu’nda boş bulunan ve ataması hâlâ yapılmayan koltuklar ve Banka’nın İstanbul’a taşınması konusunda yaşanan tartışmalar da eklenince Banka yönetiminin 2008’i ve takip eden iki yılı ciddi baskı altında geçireceğini söylemek yersiz olmaz.
Peki, acaba MB önümüzdeki üç yıl için enflasyon hedefini hangi kriterlere göre %4 olarak hesapladı? 2009 ve 2010’u şimdilik göz ardı etsek bile, 2008 yılı için, 2007 tecrübesi de dikkate alınarak, daha muhafazakâr bir hedef konulamaz mıydı? Hedefin sayısal değerinin dışında, MB’nin sadece enflasyonu düşürmekle ilgilenen, büyüme konusunda adeta ilgisiz gözüken tavırlarının sebebi, eğer neoliberal ortodoksiye olan bağlılık değilse nedir? Bütün bu suallerin cevaplanması gerekiyor. MB’nin enflasyon hedeflemesine geçişinden bu yana tartışmalar da hız kesmedi. Bu, hem hedeflemenin hâlâ iktisadi literatürde tartışılan bir mesele olmasından, hem de iki yıl boyunca hedeften çok büyük sapmalar gerçekleşmesinden kaynaklanıyor.
İlk olarak 1990’da Yeni Zelanda’da uygulanan enflasyon hedeflemesi, birçok ülke tarafından bir para politikası türü olarak açıkça kullanılmaya başlandı. Enflasyonla mücadele belli bir sayısal hedef konulmadan da yapılan bir mücadeledir. Lakin açıktan sayısal enflasyon hedeflemesini savunan iktisatçılar, sayısal hedefi olmayan enflasyon mücadelesini de içkin ya da dâhili enflasyon hedeflemesi olarak yorumluyor. Bu durumda neredeyse bütün merkez bankaları aleni veya gizli hedefleme içerisindeler. Ancak son 17 senelik dünya genelindeki hedeflemelere bakıldığında, bu ülkelerdeki enflasyonun hedefleme politikası ile belli oranlarda düşmekle birlikte, açıktan enflasyon hedeflemesi yapmayan gelişmiş ülkelerin oranlarının altına inmediğini görüyoruz. Enflasyon hedeflemesine geçebilmek için belli şartların oluşması lazım. Bu politikayı uygulamak isteyen ülkenin, birçok olumlu makro ekonomik göstergeye sahip olmanın yanında küresel finansal sisteme entegrasyonu veya liberalizasyon sürecinin devam ediyor olması gerekiyor.
Finansal liberalizasyon ise küresel volatilitelerle beraber ithal enflasyon riskini beraberinde getiriyor: Enerji fiyatlarında yaşanan artışlar, küresel mali krizlerin sonuçlarının eş zamanlı olarak ülkelere yansıması gibi. Ayrıca hedeflemenin süresi, hedeflenen bant ve sapmaya karşı politikalar da enflasyon hedeflemesinde hayati rol oynuyor. Bununla birlikte ülke tecrübeleri, %10’un üzerindeki enflasyondan düşük enflasyon hedeflemesine geçişlerde risklerin ve sapmaların beklenenden daha fazla olduğunu gösteriyor. Türkiye de bu konuda bir istisna olamadı.
Enflasyon hedeflemesinin sadece merkez bankaları tarafından belirlenip belirlenmemesi de ayrı bir tartışma konusu. Hedef koyma bağımsızlığı ile bağımsız para politikası araçlarına sahip olmak iki ayrı olgu. İkisi arasındaki denge kaybolursa sosyo-ekonomik ihtiyaçlar ve büyüme hedefleriyle mezkur ‘bağımsızlıklar’ karşı karşıya gelebilirler. Bütün bunların dışında kur seviyesi de ayrı bir değişken olarak enflasyon ve hedefi üstünde baskı oluşturuyor.
Enflasyon hedeflemesine geçişte ve uygulamada hayati nokta, ideal enflasyon hedeflemesinin birçok merkez bankası için belli maliyetler karşılığında tercih edilen bir para politikası olmasıdır. Fiyat istikrarının ekonomik istikrarın çok önemli bir ayağı olduğu elbette doğrudur. Lakin bütün araçlarla bu istikrarı sağlamaya odaklanmak, başka hedefleri ıskalamayı beraberinde getirebilir. Ayrıca %2 nihai enflasyon hedeflemesini yakalamaya çalışmanın bir süre sonra saplantıya dönüştüğünü de söylemek gerekiyor. Birçok yapısal sorunu bünyesinde barındıran kalkınmakta olan ülke ekonomilerinin, at gözlüğü takarak enflasyon hedeflemesine kilitlenmesinin de çok tatmin edici bir açıklaması bulunmuyor. Özellikle büyüme ve istihdam yaratma odaklı para politikası karşısına oturtulan türden enflasyon hedeflemesi anlayışının sorgulanması gerekiyor. Enflasyon elbette göz ardı edilemeyecek önemli bir sorundur. Ancak bu sorunun genel iktisadi sıhhatin bir parçası olduğu da akıldan çıkarılmamalı. Dolayısıyla enflasyon hedeflemesini genel ekonomik terkibin bir unsuru olarak görmek zorundayız.
Kasım ayı itibariyle enflasyon, 2007 hedefinin 2,5 kat üstünde gerçekleşerek, hedeften büyük bir sapmanın yaşanacağını gösterdi. Öyle ki gelinen noktada 11 aylık enflasyon %8,15 ile, değil hedefi, MB’nin beklentisi olan %7,9’u bile aşmış durumda. Son veriler ışığında daha gerçekçi bir enflasyon hedeflemesi yapmasını beklediğimiz Banka ise %4 hedefini önümüzdeki üç sene için yine değiştirmedi. MB enflasyon hedeflemesine geçtiğinde heyecanlanmış, yıl sonu sapmayı görünce “Tek haneli enflasyon da bir başarıdır; önümüzdeki maçlara bakacağız” demek zorunda kalmıştık. Peki, 2007’de 2006’nın az altında bir enflasyon oranının çıkması durumunda ne yapmalıyız? Önümüzde iki yol bulunuyor; ya geçen senenin altında bir oran çıktığı için sevinmeye devam ederek bir “başarı hikayesi” anlatacağız ya da “Olayın gidişatı zaten tuhaftı, bu hazin son değil” diyerek “enflasyon hedeflemesini” bir söyleme dönüştüren hedeflemeleri yeniden sorgulayacağız.
Paylaş
Tavsiye Et