Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2006) > Dünya Siyaset > 11 Eylül ve Amerikan Yüzyılı’nın korkuları
Dünya Siyaset
11 Eylül ve Amerikan Yüzyılı’nın korkuları
Taha Özhan
ÖN­CE­LİK­Lİ so­ru şu ol­ma­lı: 11 Ey­lül sal­dı­rı­sı ta­bia­tı iti­ba­riy­le ABD’yi “şo­ke eden” bir sal­dı­rı mıy­dı? Çı­kan gü­rül­tü­ye ve aka­bin­de ya­şa­nan kü­re­sel ge­liş­me­le­re ba­kar­sak, ce­va­bı­mız bel­li­dir. La­kin Ame­ri­kan sos­yal mu­hay­yi­le­si ve si­ya­sal ak­lı için 11 Ey­lül’ün şok­tan zi­ya­de, he­lak ol­ma kor­ku­la­rı­nı te­yit eden bir “biz de­miş­tik” ha­li ol­du­ğu­nu söy­le­mek da­ha doğ­ru ola­cak­tır. İs­ter­se­niz fil­mi bi­raz ge­ri sa­ra­lım, Ame­ri­kan öl­çe­ğin­de ol­duk­ça ge­ri­ye, dün­ya öl­çe­ğin­de ise “ha­tı­ra sı­nı­fı­na” gi­re­cek ka­dar: 314 yıl ge­ri­ye, Mas­sac­hu­setts’in Sa­lem şeh­ri­ne, 1692’ye gi­de­lim.
1692’de Ku­zey Ame­ri­ka’da bir ca­dı mah­ke­me­si ku­ru­lur. 140 ki­şi ca­dı ol­mak­la, şey­tan ol­mak­la suç­la­nır. Sa­lem, Av­ru­pa’dan 1600’ler­de ilk göç eden Pü­ri­ten­le­rin kur­du­ğu ve gel­dik­le­ri yıl­lar­da kı­şın so­ğuk­tan bin­ler­ce­si­nin öl­dü­ğü, ilk Kı­zıl­de­ri­li kat­li­am­la­rı­nın ya­pıl­dı­ğı bir şe­hir­dir. Mah­ke­me­de or­man­dan, ka­ran­lık­tan gel­di­ği söy­le­nen ve ca­dı ol­mak­la suç­la­nan­lar ara­sın­da 5 ya­şın­da bir ço­cuk bi­le var­dır. Mah­ke­me, so­nun­da 19 ki­şi­nin asıl­ma­sı­na ka­rar ve­rir. 1692 Sa­lem ca­dı mah­ke­me­sin­den 309 yıl son­ra Sa­lem’den üç sa­at uzak­lıktaki Man­hat­tan’da baş­ka bir ca­dı mah­ke­me­si ku­ru­lur: 19 kök­ten­ci sal­dır­gan Ame­ri­kan kor­ku­la­rı­nı hak­lı çı­kar­mış­tır.
Kor­ku Ame­ri­ka­lı­nın ne­re­dey­se her şe­yi­dir. Eğer 1830’da Fran­sız dev­le­ti için Ame­ri­kan ce­za sis­te­mi­ni in­ce­le­mek üze­re 26 ya­şın­da, kı­rık İn­gi­liz­ce­siy­le do­kuz ay­lık Ame­ri­ka (New York-Bos­ton hat­tı de­mek da­ha doğ­ru olur­du!) ge­zi­si­ne çı­kan ve ar­dın­dan 700 say­fa­yı aş­kın “Ame­ri­ka’da De­mok­ra­si” ki­ta­bı­nı ya­zan Toc­qu­evil­le ka­dar ace­le­ci de­ğil­se­niz, Ame­ri­kan sos­yal ve si­ya­sal mu­hay­yi­le­si­ni an­la­mak için da­ha de­rin bir oku­ma­ya muh­taç ol­du­ğu­mu­zu tes­lim eder­si­niz. Ame­ri­kan sos­yal mu­hay­yi­le­si­nin ve si­ya­sal dü­şün­ce­si­nin ken­di­ne öz­gü bir ta­bia­tı bu­lun­mak­ta­dır. Bu ta­bia­ta da­ir beş ana özel­li­ği şöy­le sı­ra­la­ya­bi­li­riz: Bi­rin­ci­si, coğ­ra­fî, ta­ri­hî ve ik­ti­sa­dî se­bep­le­rin vü­cu­da ge­tir­di­ği müs­tes­na du­ruş ve po­zis­yo­nun in­şa et­ti­ği si­ya­sal inanç düz­le­mi. İkin­ci­si, müs­tes­na­lı­ğa da­ir inan­cın di­nî dü­şün­ce ve si­ya­set­le olan kar­ma­şık sos­yal iliş­ki­si­nin kur­gu­la­ndı­ğı Ame­ri­kan po­li­tik te­olo­ji­si. Üçün­cü­sü, Ame­ri­kan si­ya­sal ve sos­yal mu­hay­yi­le­si­nin bir so­nu­cu ola­rak or­ta­ya çı­kan, Av­ru­pa’da­ki ma­ce­ra­sın­dan fark­lı, si­ya­sî bir da­mar olan At­lan­tik cum­hu­ri­yet­çi­li­ği. Dör­dün­cü­sü, Av­ru­pa’nın tec­rü­be et­ti­ği şek­liy­le fe­oda­liz­mi ya­şa­ma­mış olan Ame­ri­ka’nın, si­ya­sal are­na­da mu­ha­le­fet boş­lu­ğu­nu dol­dur­mak üze­re, cum­hu­ri­yet­çi dü­şün­ce­den or­ta­ya çı­kar­dı­ğı de­mok­rat ka­nat ya da li­be­ra­lizm. Son ola­rak, Av­ru­pa’nın aris­tok­rat fel­se­fî dü­şü­nü­şün­den ba­ğım­sız ola­rak bir halk fel­se­fe­si kur­gu­la­ma­nın so­nu­cu or­ta­ya çı­kan Ame­ri­kan prag­ma­tiz­mi. Ame­ri­kan si­ya­sal dü­şün­ce­si­ni vü­cu­da ge­ti­ren un­sur­lar, II. Dün­ya Sa­va­şı son­ra­sın­dan baş­la­yıp 1970’le­rin baş­la­rı­na ka­dar zir­ve­si­ne tır­man­dı­ğı he­ge­mo­nik gü­cü­nün her saf­ha­sın­da cid­di rol oy­na­mış­tır. Yi­ne ay­nı şe­kil­de bu un­sur­la­rın var­lı­ğı göz önü­ne alın­ma­dan bu­gün­kü Ame­ri­kan si­ya­sal sis­te­mi­ni, 11 Ey­lül’ün Ame­ri­ka ve bel­ki de dün­ya için an­la­mı­nı doğ­ru oku­ma­mız müm­kün ol­ma­ya­cak­tır.
ABD, ya­kın ta­ri­hin­de Baş­kan John Ken­nedy’nin öl­dü­rül­me­sin­den bu ya­na his­set­me­di­ği bir kor­ku­yu 11 Ey­lül ile bir­lik­te ye­ni­den ya­şa­dı. Bu kor­ku­dan kas­tı­mız; Ame­ri­ka­lı­nın bir an­lı­ğı­na, bir sü­re­li­ği­ne ön­ceiçe­ri­si­ne düş­tü­ğü, ar­dın­dan da ade­ta içi­ne gö­mül­dü­ğü ‘kor­ku’nun biz­zat ken­di­si­dir. Ame­ri­ka­lı zi­hin, teh­dit­ler üze­rin­den in­şa edil­miş bir zi­hin ol­du­ğun­dan, kor­ku­la­rın bu top­lum­sal te­fek­kür içe­ri­sin­de­ki ye­ri zan­ne­di­le­nin çok öte­sin­de­dir. Top­lam nü­fu­sun %1’inin ha­pis­ha­ne­ler­de ya­şa­dı­ğı bir ül­ke­de ‘kor­ku’la­rın si­ya­sal ya da kül­tü­rel dü­zey­de oku­ma­sı­nı yap­maz­dan ev­vel “top­lum­sal pa­nik”le­rin ta­bi­atı­na göz at­mak, asıl res­mi çiz­mek üze­re ve­rim­li bir yak­la­şım ola­bi­lir. Ro­ose­velt, 1933’te Ame­ri­ka­lı­la­ra “kork­ma­mız ge­re­ken tek şey kor­ku­nun ken­di­si­dir” şek­lin­de ses­le­nir­ken zih­nin­de can­la­nan kor­ku­lar ile 11 Ey­lül son­ra­sı Bush’un icat et­ti­ği ve ‘şey­tan’ düz­le­mi­ne çek­ti­ği kor­ku­lar bir­bi­rin­den ba­ğım­sız de­ğil­ler­dir. Ak­si­ne Ro­ose­velt’in top­lum­sal zih­ni to­par­la­mak na­mı­na atıf yap­tı­ğı ‘kor­ku­lar’, 2001 se­ne­sin­de Bush’un top­lum­sal zih­ni ye­ni­den can­lan­dır­mak için atıf yap­tı­ğı ya da is­tis­mar et­me­ye ça­lış­tı­ğı ‘kor­ku­’lar ile özün­de ay­nı­dır.
Ame­ri­kan sos­yal mu­hay­yi­le­sin­de­ki ca­ri kor­ku­lar içe­ri­sin­de en tah­rik edi­ci olan ise, şüp­he­siz, bir exo­dus (çı­kış) ile var olan Ame­ri­ka­lı­nın he­lâk ol­ma mi­ti­dir. Baş­ka bir de­yiş­le; Ge­or­ge Bush’un 11 Ey­lül son­ra­sı tüm Ame­ri­kan sos­yal mu­hay­yi­le­si­ni hem is­tis­mar edip ha­re­ke­te ge­çi­re­bi­le­cek, hem de ca­ri kor­ku mit­le­ri­ni mez­ce­dip bün­ye­sin­de eri­tebilecek ba­şa­rı­lı bir si­ya­sal di­le ih­ti­ya­cı var­dı. İlk adım ola­rak, Ame­ri­ka­lı­la­rın top­lum­sal ir­ras­yo­na­li­te­si­ne hi­tap eden, Ba­ud­ril­lard’ın “ya­şa­yan tek il­kel top­lum...‘âh­la­kî, sos­yal ve eko­lo­jik ras­yo­na­li­te­si­ni yır­tıp atan’ bir sü­re­cin ütop­ya­sı” şek­lin­de ta­rif et­ti­ği ma­ya­yı iş­le­ye­cek bir dil­di bu. İş­te 11 Ey­lül bu di­li kul­lan­ma­nın bü­tün im­kân­la­rı­nı ABD’ye lüt­fet­ti. Kı­zıl­de­ri­li­le­rin bir sa­bah uyan­dık­la­rın­da kı­ta­da keş­fet­tik­le­ri Ame­ri­ka­lı­lar, ol­duk­ça sığ bir tel­mih ile 11 Ey­lül’ü id­rak et­ti­ler. Shklar’ın ana­li­zi­ne gö­re New Eng­land’a ayak ba­san Pü­ri­ten­ler bu ye­ni top­rak­lar­da es­ki bir so­ru­yu tek­rar eder­ler: “Biz ki­miz?”. Pü­ri­ten­le­rin bu so­ru­ya ver­dik­le­ri ce­vap çok net­tir: “İs­ra­il’in hal­kı­yız” (Shklar N. Ju­dith, Re­dee­ming Ame­ri­can Po­li­ti­cal Tho­ught, Chi­ca­go: 1998). Bu mu­hay­yi­le­ye gö­re Ame­ri­ka’ya va­ran­lar, Mı­sır’dan Exo­dus’u ger­çek­leş­ti­ren­ler gi­bi Av­ru­pa’dan ka­çan, Ba­bil’de mah­kûm olur gi­bi At­las ok­ya­nu­su­na bir dö­nem esir dü­şen, son­ra­la­rı Nuh’un ge­mi­si gi­bi fe­la­ha ka­vu­şan­lar­dır. Bu­gün­ler­de Ame­ri­kan yö­ne­ti­mi­ni an­la­mak na­mı­na ma­sal-ef­sa­ne ka­rı­şı­mı bir dil­le ses­len­di­ri­len ve oku­nan Me­sih­sel ka­rak­te­rin ta­rih­sel ve zi­hin­sel kök­le­ri iş­te bu kur­tul­muş­luk il­lüz­yo­nun­dan gel­mek­te­dir. Bu ki­lit kav­ra­mın Ame­ri­kan tek­vi­nin­de iş­gal et­ti­ği ye­ri id­rak et­me­den 11 Ey­lül’ü ve son­ra­sı­nı tam ola­rak an­la­mak im­kân­sız­dır.
11 Ey­lül’ün Ame­ri­ka­lı zi­hin­de oluş­tur­du­ğu en hız­lı ‘id­rak’ ilk kez 1941’de Ti­me der­gi­sin­de, Henry Lu­ce ta­ra­fın­dan kul­la­nı­lan Ame­ri­kan Yüz­yı­lı teş­bi­hi ol­du. Bu yüz­yıl on­la­rın­dı, hat­ta bir son­ra­ki de. Ne de ol­sa Sov­yet­ler or­ta­lık­ta gö­zük­mü­yor­du. O hal­de 2006’dan 9 yıl ge­ri­ye gi­dip Ye­ni Ame­ri­kan Yüz­yı­lı Pro­je­si’nin plan­la­rı­na ka­ba­ca ye­ni­den ba­ka­lım. Al­tın­da El­li­ott Ab­rams, Wil­li­am J. Ben­nett, Jeb Bush, Dick Che­ney, Eli­ot A. Co­hen, Fran­cis Fu­ku­ya­ma, Do­nald Ka­gan, Zal­may Kha­lil­zad, Do­nald Rums­feld, Pa­ul Wol­fo­witz gi­bi isim­le­rin de im­za­sı­nın ol­du­ğu 3 Ha­zi­ran 1997 ta­rih­li açık mek­tup­taözet­le şun­lar ifa­de edi­li­yor­du:
Kü­re­sel so­rum­lu­luk­la­rı­mı­zı ye­ri­ne ge­tir­mek için as­ke­rî har­ca­ma­la­rı­mı­zı cid­di oran­da ar­tır­ma­mız ve or­du­mu­zu ge­le­cek için mo­der­ni­ze et­me­miz ge­rek­mek­te­dir.
Müt­te­fik­le­ri­miz­le olan bağ­la­rı­mı­zı güç­len­dir­me­li, çı­kar­la­rı­mı­za ve de­ğer­le­ri­mi­ze düş­man re­jim­le­re mey­dan oku­ma­lı­yız.
Dün­yada si­ya­sal ve ik­ti­sa­dî li­be­ra­liz­mi des­tek­le­me­li­yiz
Ken­di gü­ven­li­ği­miz, zen­gin­li­ği­miz ve il­ke­le­ri­mi­zin çı­ka­rı­na olan ulus­la­ra­ra­sı dü­ze­nin yay­gın­laş­ma­sı ve ko­run­ma­sın­da ABD’nin eş­siz ko­nu­mu için me­su­li­yet al­ma­lı­yız.
9 yıl ön­ce bu ilk pla­nı ya­zan, ar­dın­dan bu pla­nın de­tay­la­rı­nı çok açık bir şe­kil­de or­ta­ya ko­yan (me­se­la Irak’ın iş­gal edil­me­si­ni 26 Ocak 1998’de Clin­ton’dan ta­lep eden) ekip, bu­gü­ne ka­dar bel­ki ken­di bek­len­ti­le­ri­nin de öte­sin­de bir hız­la pro­je­yi yü­rür­lü­ğe sok­tu.
11 Ey­lül, Ame­ri­kan sos­yal ve si­ya­sal dün­ya­sı­nın ge­ne­si­si (ya­ra­tı­lı­şı) için­de bu­lu­nan ye­gâ­ne kim­li­ğin bir kez da­ha tak­dir edil­me­siy­le so­nuç­lan­mış­tır. Tak­dir edi­len, ay­nı za­man­da, Ame­ri­ka’nın an­cak ‘kor­ku­la­rı’nın si­ya­sal ha­ya­tın ha­re­ket et­ti­ri­ci gü­cü ola­rak kal­ma­ya de­vam et­ti­ği sü­re­ce var ola­bi­le­ce­ği­dir. Bu kor­ku­la­rı So­ğuk Sa­vaş son­ra­sı si­ya­sal bir di­le ter­cü­me et­me plan­la­rı­nı çok ka­rar­lı bir şe­kil­de yap­mış olan Ame­ri­kan neo­con­la­rı, Ye­ni Ame­ri­kan Yüz­yı­lı Pro­je­si’ni bir dö­nem­lik ik­ti­dar ile ra­yı­na so­ka­ma­ya­cak­la­rı­nı bil­dik­le­rin­den se­çi­mi kay­bet­me gi­bi bir ris­ki saf dı­şı et­mek için el­le­rin­den ge­le­ni yap­tı­lar ve 11 Ey­lül’ün ön­le­rin­de aç­tı­ğı im­kân­la­rı çok ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de kul­lan­dı­lar.
İkin­ci dö­nem­de ye­ni bir as­ke­rî ma­ce­ra ilk an­da uzak bir ih­ti­mal ola­rak gö­rül­se de, tıp­kı Af­ga­nis­tan ve Irak iş­gal­le­rin­de ol­du­ğu gi­bi sü­reç çok hız­lı bir şe­kil­de ma­kas de­ğiş­tir­me nok­ta­sı­na ta­şı­na­bi­lir. Ül­ke içe­ri­sin­de bu­nu en­gel­le­ye­bi­le­cek hiç­bir güç yok­ken, dün­ya ge­ne­lin­de ise ka­pi­ta­lin ha­ri­ta­sı bo­yun­ca na­sip­le­ri­ne dü­şe­ni ye­te­rin­ce al­dı­ğı­nı dü­şü­nen pa­zar­lık müp­te­lâ­la­rı bu sü­reç­ten pek bir ra­hat­sız­lık duy­ma­ya­cak­lar­dır. Bu tab­lo­dan ge­ri­ye ka­lan tek pü­rüz, Ye­ni Ame­ri­kan Yüz­yı­lı ile pa­zar­lık et­me­yi red­de­den­ler­dir. İş­te on­lar, far­kın­da ol­mak­sı­zın, son bir kaç se­ne­dir çok­tan Ame­ri­kan ‘kor­ku­la­rın­dan’ bi­ri­si ol­muş­lar­dır bi­le. Bu aşa­ma­dan son­ra Ame­ri­kan Yüz­yı­lı’na ye­nil­me­le­ri ka­bul edi­le­mez.

Paylaş Tavsiye Et