Ankara Havası
Bir şapkam bile yok, alıp gideyim!
27 Nisan 2007’de başlayan muhtıra süreci, 22 Temmuz ve 28 Ağustos şoklarıyla inkıtaa uğrasa da, görünen o ki, yeniden ivme kazandı. Muhtemelen Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) dönemine kadar da sürecek. Uzun soluklu bir müdahale girişimi olması nedeniyle, 12 Mart sürecini andıran bir tabloyla karşı karşıyayız. 12 Mart’a benzer bir biçimde Cumhurbaşkanlığı seçimi krizimiz de var; fakat araya giren 22 Temmuz seçimlerinin değiştirdiği siyasal güç dengesi, müdahale sürecinin sarkmasına neden oldu. Yani Nihat Erim, Sadi Irmak gibi güdümlü iktidarlar, teknokrat hükümeti denemeleri yapılamadı. Böyle olunca da 28 Şubatvari, ama daha incelikli yöntemlerin devreye girdiği görülüyor. Batı Çalışma Grubu’nun muadili olarak Cumhuriyet Çalışma Grubu, andıçın daha sofistike hali olarak da Bilgi Destek Planı uygulandı ve ifşa oldu.
Medya, “bir kısmı” ile süreçte üzerine düşeni yapmaya devam ediyor.
Bazı hormonlu STK’lar 27 Nisan’da rehavete kapılıncaya, bazıları da 22 Temmuz’da gardları düşünceye kadar müdahale sürecinin parçası olmayı sürdürdüler.
Demek ki müdahale girişimimiz bu bakımdan da biraz 28 Şubat’ı andırıyor.
Toplumsal ve siyasal ortamda bir işin uzun soluklu olması genelde onun istikrarlı ve sağlam oluşuyla açıklanır. Bir siyasal partinin veya devletin süreklilik arz etmesi, sosyo-kültürel yapıların zamanla gelenekselleşmesi bu cümleden sayılabilir.
Ancak bir askerî müdahalenin uzun soluklu olması, daha doğrusu bu kadar uzun sürmesi sağlıklı bir şey değildir. Askerî müdahalenin bizzat kendisi sağlıksız ve hastalıklı bir durumdur.
Ona karşı duracak iradenin ise en başta yerel dinamiklerden, siyaset ve toplumdan gelmesi gerekiyor. Bu gibi durumlarda en az militarizm kadar tehlikeli olan şey, uluslararası odaklara sırtını yaslıyor görüntüsü vermektir.
Türkiye’de her şeye rağmen toplum direniyor; siyaset adına ise direnen ne yazık ki sadece iktidar partisi.
O da sadece orada duruyor; o kadar. Çünkü ne alıp gideceği ne de içinden tavşan çıkaracağı bir şapkası yok!
Tavsiye Et
Bilgi Destek Planı (BDP) ile Büyük Birlik Partisi (BBP)
Başlığa bakıp “Ne alaka?” demeyin. Ankara’da gündem, Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı Bilgi Destek Planı’na kilitlenmişken, Büyük Birlik Partisi Genel Sekreteri Yalçın Topçu’nun cılız bir açıklaması dikkat çekti.
Aslında pek de çekmedi. Fakat siyaset kurumunun savruluşunu gösterdiği için ilgiyi hak eden bir açıklamaydı.
Topçu kısaca Taraf’ın haberinin “hayal ürünü” olduğunu belirterek, Genelkurmay Başkanlığı’nın haberle ilgili gerekeni yapacağını söyledi. Yanlış okumadınız; Genelkurmay açıklaması değil, bir siyasi parti sözcüsünün ifadeleri bunlar.
Genelkurmay gerekeni yapınca, üstünde siyaset yapmaya çalıştığı zeminin bugün olduğu gibi duracağını mı sanıyor acaba BBP’liler?
Nitekim Genelkurmay’ın bile “hayal ürünü” diyemediği, sadece belgenin “komuta katı tarafından onaylanmamış” olduğunu söyleyebildiği bir ortamda ironi mi yapıyor acaba Topçu?
Öyleyse eğer, hiç sırası değildi.
İroni değilse, BBP’nin durumu gerçekten vahim demektir. Zira toplumsal tabanına bakılırsa, BBP’nin, siyasi yelpazede CHP ile paylaşabileceği pek fazla bir alan yok.
Yoksa Topçu, BDP’yi BBP ile mi karıştırdı, diye düşünmeden edemiyor insan.
Tavsiye Et
Petrol 138 dolar, erken gel ey Erke!
2006 yılından beri beklenen Erke Dönergeci, herhangi bir kuvvete ihtiyaç duymaksızın bizatihi kendisi kuvvet üreten makine, Van Gölü canavarı efsanesine dönüşmek üzereyken nihayet ortaya çıktı. Ya da başını sudan şöyle bir çıkarır gibi yaparak tekrar sırra kadem bastı. Ne mi oldu? Dönergecimizin patent başvurusu Türk Patent Enstitüsü’nün Resmî Patent Bülteni’nde yayımlandı.
Acaba ilginç adının olur olmaz yerlerde kullanılmasını engellemek için Türk Dil Kurumu’na filan mı başvurmuşlar diye baktım. Öyle değil.
Ancak gazeteci milletinin ve bizim gibi meraklı bir milletin kafasındaki soru işaretlerini bertaraf edecek vuzuhat, tıpkı Erke’nin kendisi gibi, yok ortada.
Mesela Erke Mühendislik Firması’nın internet sitesinde, bu tür siteler için çok önemli bir kriter olan sıkça sorulan sorular bölümü yer alıyor. Orada “Erke Dönergeci nasıl çalışır?” sorusuna verilen cevabı okuyun, sonra buyurun buradan yakın:
“Erke Dönergeci’nde maddenin atalet özelliğinden faydalanılmaktadır. Ulusal ve uluslararası patent mevzuat ve uygulamasının bir gereği olan gizlilik ve aynı zamanda buluşun teknik detaylarının ticari bir sır olması nedeniyle şu aşamada Erke Dönergeci’nin nasıl çalıştığına ilişkin daha detaylı bir açıklama yapılamamaktadır.”
Yani Erke Dönergeci hâlâ gizleniyor.
Milli Takım Eski Teknik Direktörü Mustafa Denizli, hazırlık maçlarında as futbolcuları oynatmamakla eleştirilince “Onları asıl maça saklıyorum” demişti. Milli Takım, as futbolcuların oynadığı asıl maçta fark yiyince de “Denizli takımı öyle bir sakladı ki, kendisi bile bulamadı” alaylarına muhatap olmuştu.
Hâşâ, kuvveti kendinden menkul Erke Dönergeci’ne böyle bir yakıştırma yapmak mümkün değil.
Ama geleceksen gel artık; bak petrolün varili 138 dolara fırladı.
Gün bu gündür.
Tavsiye Et
Gökçek’e su tabancasıyla saldırmak
Ankara’ya gelen Kızılırmak suyunun ağır metaller içerdiği ve sağlığa zararlı olduğunu tespit etme konusunda çok başarılı hizmetler sergileyen bazı meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları aynı başarıyı susuzluğa çözüm üretme konusunda sergileyemediler. Ve sonuç: Gökçek yine kazandı; aday olursa seçimde de kazanacak. Aslında hiç kimse söz konusu kuruluşlardan çözüm üretmelerini de beklemiyor. Fakat en ufak bir yapıcı tavır göstermemek, sudan bahanelerle bile Melih Gökçek’e su tabancasıyla saldırmak, beraberinde bir itibar kaybını getiriyor.
Bu kanaatimi pekiştiren son örneğe, Gökçek’in tek konuk olarak çıktığı TV8 Ankara Temsilcisi Sedat Yazıcıoğlu’nun programında rastladım. Açılış sunuşunda Yazıcıoğlu, bütün bir ekibin yaklaşık bir hafta boyunca üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve medyadan kişilere ulaşıp onları Gökçek ile programa çıkmaya davet ettiğini, ancak hiçbirinden olumlu cevap gelmediğini söyledi.
Yazıcıoğlu, Gökçek’i Gökçeksiz ortamlarda kıyasıya eleştiren bu isimlerin bir kısmını sayarken, Gökçek de haklı bir keyifle gülümsüyordu.
Tavsiye Et