İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi
Nisan-Mayıs-Haziran 2008, Sayı: 4
Söz konusu bir metropol, hele de İstanbul ise, bilinen şeylerin bilinen yavanlıkta söylendiği bir kent dergiciliği anlayışıyla mesafe kat etmek zor. İşi, eski İstanbul nostaljisi ve hamasi duygularla kotarmaya çalışmak hem beyhude bir uğraş hem de bir yönüyle “ikiyüzlü” bir çaba… Bir yanda eski komşuluklardan, mahallelerden dem vururken diğer yanda bin bir derde şifa bilgisayarın çeperine kilitleniyor, yüksek duvarlı sitelerin emniyetli kollarına sığınıyoruz. Birkaç dakika öncesinde (Uğur Tanyeli’ye göre “kaybetmişlik duygusu”yla) iç geçirdiğimiz “eski ve güzel” günlerin buğusunu, dışarının baş döndürücü temposunda silkeleyip atıyoruz. Eskiyi özlemle yâd ederken, büyük şehrin yaşantı kalıplarına dört elle sarılıyoruz.
İstanbul, özellikle sosyolojik boyutuyla ele alındığında sayısız konu başlığına sahip bir merkez. İstanbul ile İstanbulluluk arasındaki bağ, başlı başına bir düğüm. “Ne içindeyim şehrin ne de dışında” halet-i ruhiyesi ile mesken tutulan, yan yana ama “birbirlerine bulaşmadan” yaşanan, bir taraftan da değişime, dönüşüme, devinime açık, taşların yerinden oynadığı, çok katmanlı, çelişkili bir yapı. Son zamanlarda uygulamaya konan kentsel dönüşüm projeleriyle bu minvalde pek çok tartışma gündeme geldi ve gelmeye devam ediyor.
Böylesi bir şehri (2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinin ardından ayyuka çıkan onca yayın arasında) başlı başına dergi malzemesi kılmak çile çekmeyi de çileden çıkmayı da göze almak demek.
İBB Kültür A.Ş.’nin çıkardığı 1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi, Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan’ın tanımlamasıyla popüler kültürün değil İstanbul kültürünün bir yansıması olacak. Üç ayda bir çıkan dergi, aynı sayıda Türkçe ve İngilizce yayımlanıyor. Danışma kurulunda Halil İnalcık, Semavi Eyice, İlber Ortaylı, İskender Pala, Ahmet F. Yanardağ ve Süleyman F. Göncüoğlu’nun dikkat çektiği derginin ana çerçevesi, birlikte yaşama tecrübesi ve dünya kenti temaları üzerine bina edilmiş.
Derginin 4. sayısında, Halil İnalcık fetihten sonra halkın sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı kurumları ele alıyor. Önder Küçükerman, Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na sanayi devriminin yolculuğunu anlatıyor. Ahmet İnan vakıf aşevlerini inceliyor. Nobuo Misawa, Japon kaynaklardan Ertuğrul Faciası’na ait hakikatlerin izini sürüyor. Diğer konular ve söyleşilerin ardından, İstanbul’a dair kitap, sergi, müzik ve sinema haberleriyle dergi son buluyor. / Nermin Tenekeci
Paylaş
Tavsiye Et