Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2008) > Türkiye Ekonomi > Kalkınmanın anahtarı nitelikli insan gücü
Türkiye Ekonomi
Kalkınmanın anahtarı nitelikli insan gücü
Ömer Bolat
YÜKSEK işsizlik, Türkiye ekonomisinin uzun yıllardır çözüme kavuşturamadığı problemlerin başında geliyor. İşsizlik sadece Türkiye’nin başına bela olan bir sorun değil. Son yıllarda, Avrupa’nın en büyük ekonomileri de yüksek işsizlik probleminden muzdarip. Ancak, Türkiye’deki işsizlik sorunu, bu ülkelere kıyasla çok daha fazla yan problemi de bünyesinde barındırıyor. Toplam işsiz sayısının 2,5 milyona ulaştığı Türkiye’de lise ve üniversite mezunu işsizlerin sayısı giderek artıyor. Buna rağmen, çeşitli sektörlerin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamakta zorlandığı görülüyor. Bu durum, işgücünün ekonominin ihtiyaçlarına cevap verecek donanımlara sahip olmadığına işaret ediyor. Eğer bugünden gerekli önlemler alınmazsa, Türkiye orta ve uzun vadede kalkınmayı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilecek insan kaynaklarına sahip olmadığı için daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacak.
Türkiye’de lise ve üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı %14,1’i buluyor. Bu rakam, %10,3 olan Türkiye’deki genel işsizlik oranını bir hayli aşıyor. Öte yandan, ÖSS sistemi de her yıl işsizler ordusuna yeni askerler kazandırıyor. Örneğin, bu yıl ÖSS’ye girecek 1 milyon 827 bin öğrenciden 4 yıllık ve 2 yıllık bölümlere 424 bin kişi yerleştirilecek. Geriye kalacak 1 milyon 403 bin genç ya bir sonraki imtihanı bekleyecek yada meslekî bir vasfı olmadığı halde iş bulma ümidiyle işsizler kervanına katılacak. Öte yandan, 1998’de getirilen üniversiteye girişteki katsayı eşitsizliği uygulaması imam hatip liseleri yanında, meslek liselerine ve çıraklık okullarına da büyük darbe vurdu. Uygulama sonrasında, işletmelerdeki nitelikli işgücü açığı had safhaya ulaştı. 1998 yılında toplam lise öğrencileri içinde düz liselilerin oranı %56,7, meslek liselilerin oranı %43,3 iken, 2004’te bu oran düz liseler için %68,5, meslek liseleri için %31,5 oldu. Gelişmiş ülkelerde ise düz lise öğrencileri bütün liselilerin sadece %35’ini oluşturuyor. Katsayı eşitsizliği uygulamasıyla birlikte, gelişmiş ülkelerdeki nitelikli işgücü yetiştirmeye odaklı eğitim sisteminden iyice uzaklaşıldı.
Son üç yılda kaydedilen %25’lik birikimli milli gelir artışının sürmesi, işletmelerin vasıflı işgücü bulmalarına bağlıdır. Bu açıdan meslekî eğitimin önünü açmak, Türkiye’nin önünü açmakla eşanlamlıdır. Bir ülkede, eğitim reformunun sağlaması gereken sonuçlardan biri de, iyi bir insan kaynakları ve kariyer planlaması yaparak, ülkenin ve toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli insanı yetiştirmek olmalıdır. Ne var ki Türkiye’de bu, bir türlü gerçekleştirilemedi.
Ülkemizde mevcut YÖK sistemi meslekî eğitimin önündeki engellerin başında geliyor. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında tek bir üniversitemizin dahi yer almaması YÖK sorunun dramatikliğinin önemli bir göstergesi. 24 yılını dolduran ve uygulamalarıyla üniversite eğitiminin kalitesini lise seviyesine düşüren YÖK sisteminde reform yapılması kaçınılmazdır. YÖK sistemindeki reform “hak, özgürlük ve kalite” temelinde gerçekleştirilmelidir. Zira, “özgür düşünce, özgür ticaret ve özgür siyaset” gelişmenin anahtarıdır.
Eğitim sisteminin reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir yapıya kavuşturulması planlı bir çalışma gerektiriyor. Öncelikle, ülkemizin genel ve bölgesel kalkınma planlarına uygun olarak, kısa ve uzun vadede geliştirilmesi hedeflenen sektörler tespit edilmelidir. Sonraki aşamada ise bu sektörlerin ihtiyaç duyacağı değişik seviyelerdeki nitelikli insan kaynakları belirlenmeli ve yetiştirilmelidir. İhtiyaç duyulan eğitim dallarının belirlenmesinde gönüllü teşekküller ve reel sektör temsilcileri ile düzenli bir istişare zemini oluşturulması faydalı olacaktır. İş dünyası, özellikle mesleki eğitimin gelişmesi konusunda elini taşın altına koymalı; okul yapımı, eğitim araç ve gereçlerinin temini gibi konularda destek sağlamalıdır. Ayrıca, meslek liselerinin cazip hale getirilmesi için üniversiteye girişte lise mezunları arasındaki katsayı eşitsizliği kaldırılmalıdır.
Kısa vadede ise, işsiz kitlenin hızla azaltılması için mevcut işsizlerin önce bir listesi yapılmalı ve eğitilmesi mümkün olabilecek kitlelerin seviyeleri belirlenmelidir. Seviyelerine ve yeteneklerine göre gruplara ayrılmış işsizler için çıraklık okullarında, kurslarda ve meslek liselerinde kısa dönemli eğitim programları uygulanarak, bu insanlar reel sektöre kazandırılmalıdır.
Üniversitelerin, meslek yüksek okullarının, meslek liselerinin ve ilköğretim kurumlarının hızla gelişmeleri, içlerinin yeni teknolojik gereçlerle donatılmasını zorunlu kılmaktadır. Bunun gerektirdiği mali kaynağı tedarik için seferberlik ilan edilmeli, gerekirse 2 B orman arazilerinin gelirlerinin eğitime harcanması konusunda milli mutabakat sağlanmalıdır.
Üniversite sanayi işbirliği artık bayatlamış bir söz olmaktan çıkarılarak, sanayinin, üniversite camiasının uygulama laboratuarları ve staj merkezleri haline dönüşmesi gerçekleştirilmelidir. Hem devletin yükünü azaltmak, hem kalite ve kariyer standartlarını yükseltmek, hem de yeni istihdam alanları oluşturabilmek için özel eğitim kurumları teşvik edilmeli ve eğitim sektörü cazip hale getirilmelidir.
Ama her şeyden önce, ilkokuldan başlayarak öğrencilik hayatları boyunca çocuklarımıza çalışmadan, üretmeden kolaycılığa kaçarak para kazanmanın, hayatı devam ettirmenin mümkün olmadığını; aile ve millî değerlerin önemini; her mesleğin namus ile çalışıldığı sürece değerli olduğunu öğretmeyi başarmalıyız.

Paylaş Tavsiye Et