KREDİ kartları gündemimizden düşmüyor. Geçtiğimiz haftalarda yeni bir kanun teklifi Meclis’e geldi. Teklif, kredi kartı faiz oranına yeni bir tavan öneriyor. Buna göre, kredi kartı faizi, bir aylık ağırlıklı ortalama mevduat faiz oranının iki katını geçemeyecek. Bu teklifin ardından, bankacılar sınırlama getirmenin serbest piyasa koşullarına uygun olmadığını, bunun rekabeti bozacağını iddia ettiler. Merkez Bankası’nın tespit ettiği oranın ve kullandığı yöntemin uygun olduğunu savundular. Yine perakendeciler de satışların olumsuz etkileneceğini düşünerek kanun teklifine hiç de olumlu bakmadılar. Ayrıca kamu menfaati açısından kredi kartlarının kayıt dışı ile mücadelede önemli bir unsur olduğu vurgulandı. Gelen yoğun eleştiriler, “Kredi kartları meselesinde kim haklı?” sorusunu akla getiriyor. Bu soruyu cevaplarken bazı noktaları tekrar hatırlamakta fayda var. Öncelikle sektör açısından bakıldığında büyük bir ilerleme kaydedildiği açıkça ortada. Bankalararası Kart Merkezi’ne göre Türkiye’de kredi kartı sayısı 38 milyonu geçiyor. Cüzdanlarımızda ortalama 2,1 kredi kartı bulunuyor. Ülkemizde aylık alışveriş tutarının ortalama %57’sinde kredi kartı, %4’ünde banka kartı kullanılıyor. Yani alışverişlerimizin %61’ini kartla yapıyoruz. Taksit uygulaması yapan sektörlerde bu oran %80’lere kadar çıkıyor. 2007 sonu itibarıyla kredi kartlarıyla yapılan alışveriş işlemleri 128 milyar YTL’lik bir ciroya ulaşmış. İşlem tutarları, kredi kartlarının özellikle alışverişte bir ödeme aracı olarak kullanıldığını gösteriyor.
Kredi kartları aynı zamanda birer kredi aracıdır. Kredi kartıyla hem nakit avans çekmek mümkün hem de alışveriş borcunu taksitlendirmek. İstatistikler, kredi kartından çekilen nakit avans işlemlerinin geçen yıl 13,5 milyar YTL’ye ulaştığını söylüyor. Bir diğer istatistik, kredi kartı kullanıcılarının %20’sinin kredi kartı borçlarının tamamını ödemediğini gösteriyor. Bu kesim borçlarının bir kısmını ödeyerek kalanını kredilendiriyor. Kredi kartlarından kullanılan toplam kredi tutarına bakıldığında rakam oldukça yüksek. Mayıs sonu itibarıyla 29 milyar YTL dolayında. Buna göre kredi kartları kredileri, toplam bireysel kredilerin dörtte birine ulaşıyor. Kredi kartlarını sürekli gündeme taşıyan da bu yönü. Kredi kartında kredilendirilen borca çok yüksek faiz oranları uygulanıyor. Başka bir deyişle tartışılan konu bir ödeme aracı olarak kredi kartı değil, bir kredi aracı olarak kredi kartı ve onun yüksek faizi.
Kredi kartında faiz oranlarının diğer tüketici kredilerine göre yüksek olması anlaşılabilir bir şey. Diğerlerinde olduğu gibi herhangi bir teminatın olmaması, istenildiğinde derhal kullanılabilme avantajı gibi özellikler kredi kartını daha riskli ve dolayısıyla daha pahalı yapıyor. Bu yüzden kredi kartı faizleri dünyanın her ülkesinde yüksektir. Ancak yine birçok ülkede bu yüksekliğe bir sınır getirilmiştir. Kanuna göre ülkemizde bu azami akdi faiz oranını Merkez Bankası belirler. Şimdilerde tüketici kredilerinde faiz oranı %23’ler seviyesindeyken kredi kartlarında akdi faiz oranları yıllık %55’lerde. Burada sorulması gereken, aslında ne kadar yüksek bir faizin aşırı yüksek olduğudur. Bu faiz oranını belirleyecek net bir kriterin olmayışı “Bırakalım piyasaya, en doğrusunu o seçsin”e götürür bizi. Ancak bu da yeterli değildir.
Özetle, kredi kartlarında faiz oranına sınırlama getirmek doğrudur. Hiçbir devlet bir anlamda aşırı (tefeci) faize izin veremez. Bu sadece bize has bir durum da değildir. Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülke, özellikle 1980’lerde kredi kartı faizlerine sınırlama getirmiştir. Bu anlamda işleri piyasaya bırakmak çözüm olmamıştır. Bu sınırlamalarda söz konusu faizin, tüketici kredilerinin ya da mevduat faizinin kaç katı olması gerektiği sorusunun net bir cevabı yoktur. Ülkeden ülkeye değişir. Burada bir keyfilik olacağı kısmen doğrudur. Takdir Meclis’indir.
Faizlere sınırlama getirmenin en önemli nedeni sektörde serbest rekabetin yeterince işlememesidir. Kredi kartlarında aslında ciddi bir rekabet vardır. Ancak bu, faiz üzerinden değil; taksit, puan ve karta has diğer özellikler üzerinden yürüyor. Faizlerde sınırlamaya gidilerek rekabetin artacağını düşünmek de doğru değil. Ülkemizde son birkaç yıllık uygulamalar buna örnek gösterilebilir. Merkez Bankası sürekli aylık kredi kartı faiz oranlarının üst limitini düşürdü. Ancak pazar payları yüksek çoğu banka, belirlenen azami oranın altına inmedi bile.
Bu konuda çuvaldızı kendine batırması gerekenler tabii ki bankalardır. Bankaların kredi kartı dağıtımında çok da hassas olmadıkları bilinen bir gerçek. Diğer tüketici kredilerinde olduğu gibi yeterince ince eleyip sık dokumadılar. Her ne kadar kredi kartı limiti ile kişinin geliri arasında bir ilişki şimdilerde var ise de, geçmiş dönemlerde uygulanan pazarlama stratejileri herkesin malumu. Bunca gürültüde en çok sesin bankalardan gelmesi de anlaşılabilir. Gelirleri azalacak olan, en başta onlar.
Kredi kartı kullanıcıları da kabahatli. Birincisi homo economicus olamadıkları için. Yani yeterince rasyonel davranamadıkları için. Daha düşük faizli kredi kartları ya da tüketici kredileri varken yüksek faizli krediler kullanmak pek akıllıca olmasa gerek. Aslında bu kesim çok da fazla değil; kullanıcıların sadece %20’si, ancak yükleri çok fazla. Ama farkında olmadan ödedikleri yüklü faizlerle %80’lik kesime büyük avantaj sağlıyorlar. Kredi kartıyla gelen avantajların çoğu, kart borçlarının tamamını ödemeyenlerin tamamını ödeyenlere yaptıkları bir “iyilik.” Dolayısıyla faizlerin düşmesi bu açıdan birçok kullanıcının puanlarını düşürecek. Düşük puan, düşük getiri demektir. Uzun vadeli çözümün bir parçası, yapılan “iyiliğin” ortadan kaldırılmasına bağlıdır.
Bir başka çuvaldızı kamu otoritesi hak ediyor. Kamu otoriteleri hem kullanıcıları daha çok bilinçlendirmeli hem de bankaları daha temkinli çalışmaya yöneltmelidir. Aldatmayı ve aldatılmayı asgari seviyeye düşürecek düzenleme ve teşviklerin yapılması oldukça önemli. ABD’deki konut krizinin ardından hanehalkının finansal bilgisini artırıcı programların yaygınlaştırılması bu açıdan kayda değer. Gerçekten de batık kredilerin ardında çoğunlukla krediyi yanlış kişiye, yanlış zamanda, yanlış koşullarda vermek yatıyor.
İdeal olan kredi kartlarında ödeme ve kredi fonksiyonlarının ayrıştırılmasıdır. Bir ödeme aracı olarak banka kartlarının yaygınlaştırılması ve bunun teşviki çözümün önemli bir parçası. Diğer bir parçası da kredi kartlarında taksitlendirme ve puan toplama gibi avantajların zamanla azalmasından geçiyor. Öte yandan krediye erişim imkanının sınırlı olduğu bizim gibi ülkelerde kredi kartının kredi cazibesinden vazgeçmek çok kolay olmayacak.
Sonuç olarak denebilir ki, kredi kartı faizlerinin aşırı yüksek olması engellenmelidir. Ancak doğru çözüm kredi kartları piyasasını daha rekabetçi, bankaları daha tedbirli, kullanıcıları daha bilinçli, düzenleyici otoriteleri daha aktif yapmaktan geçiyor.
Paylaş
Tavsiye Et