Kitap
Çanakkale’de Türklerle Beraber
Hans Kannengiesser Türkçesi: Mehmet Serez
İstanbul: Timaş Yayınları, 2009
Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin harplerinden birine sahne olan Gelibolu Yarımadası ve burada Türk askerlerinin gerçekleştirdiği destansı savunma, gerek kültürel üretim gerekse turistik ilgiler anlamında, son yılların en ilgi çekici konularından biri. Çanakkale ve savaşların gerçekleştiği Gelibolu Yarımadası’na her geçen yıl daha fazla ziyaretçi gelmesinin yanı sıra, savaşların tarihsel arka planına ışık tutan çok sayıda çalışmanın birbiri ardına yayınlanmaya başlanması, söz konusu ilginin en açık delillerinden biri.
Bu alanda yayınlanan ve okuyucuyla buluşan en yeni çalışmalardan biri de Çanakkale Savaşı’nda, Osmanlı ordusunda görev almış, tümen komutanlığı ve kolordu komutanlığı gibi görevleri yürütmüş olan Alman asker Hans Kannengiesser’ın hatıraları. Albay Kannengiesser’ın, Almanya’ya döndükten sonra yazdığı ve özellikle yabancı tarihçiler tarafından Çanakkale Savaşları konusunda önde gelen kaynaklar arasında gösterilen Çanakkale’de Türklerle Beraber, Timaş tarafından yayınlandı. / Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Hazırlayan: Yusuf Çağlar, Salih Gülen İstanbul: Yitik Hazine Yayınları, 2009
Surre alayları, tarihimizin tozlu sayfaları arasına karışmış görkemli geleneklerimizden biridir. Sonuncusu doksan yıl evvel yola düşen Surre kervanları, her yıl Ramazan’dan önce Saray-ı Hümayun’dan yola çıkarmış ve Mekke’ye uzanan yolculuklarını Kurban Bayramı’yla tamamlarmış. Padişahın Name-i Hümayunu’nu, Arafat’ta hac vazifesini tamamladıktan sonra, Mina’da bayramlaşmaya duran hacılara ulaştıran ve bayram sevincini tüm dünya Müslümanları ile paylaşan Surre alayına yönelik en kapsamlı çalışma, geçtiğimiz günlerde Yitik Hazine Yayınları’ndan çıktı.
Daha önce yayınlanan prestij çalışmanın fotoğraf, gravür vb. görsel malzemesi olmadan yapılan kitabın bu yeni baskısı, Surre ile alakalı bilgi almak isteyen bütün okuyuculara kaynaklık edecek kapsamlı bir çalışma. / Fatmanur Altun
Tavsiye Et
İbn Haldun Türkçesi: Pirizade Mehmed Sahib, Ahmet Cevdet Paşa
Hazırlayanlar: Yavuz Yıldırım, Sami Erdem, Halit Özkan, M. Cüneyt Kaya
İstanbul: Klasik, 2009
Kimi eserler vardır, saman alevi gibi parlayıp sönerler. Kimi eserler de vardır ki her geçen gün daha fazla konuşulur, tartışılır, anlaşılır. Kıymeti gün be gün artar. Yıllara ve ender durumlarda asırlara yayılan bir ünün sahibi olurlar.
Tunuslu büyük bilgin İbn Haldun’un ünlü eseri Mukaddime, asırlar aşıp bize ulaşan ve geride bıraktığı her devirde kıymeti daha fazla anlaşılan böylesi mümtaz eserlerden biridir. İbn Haldun’un opus magnası sayılan eser, tarih bilimi, dünya coğrafyası, bedevi (şehirli olmayan) ve hadari (şehirli/medeni) toplumlar, devletin oluşumu, geçirdiği aşamalar ve yıkılışı, şehir ve medeniyet, ekonomi, bilgi ve bilimin niteliği, İslam ilimleri, akli ilimler, felsefe, eğitim, dil ve edebiyat gibi birbirinden farklı konuları ele almıştır. Henüz 14. asırda (1377) kaleme alınmış olmakla birlikte, tarih, sosyoloji, iktisat ve siyaset gibi alanların kurucu kaynakları arasında zikredilen eser, esasen, İbn Haldun’un Kitabu’l-İber adlı tarih eserinin birinci bölümüdür. Bu yönüyle Mukaddime, parçası olduğu eseri aşan ünüyle de özgün bir yere sahiptir.
Bu muhteşem eser dilimize ilk defa 18. yüzyılda Pirizade Mehmed Sahib tarafından çevrilmeye başlanmış ancak yarım kalan bu çeviri 19. yüzyılın büyük Türk tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa tarafından tamamlanarak, Türk irfanına armağan edilmiştir. Yeni Türk alfabesine birkaç kez aktarılan eser, geçtiğimiz günlerde, son derece titiz bir çalışmayla bir kez daha Türkçeye kazandırıldı. Klasik Yayınları’ndan çıkan eser, birbirinden değerli pek çok başka ilim insanının çabalarını da bünyesinde toplanmış.
Yazıldığı günden beri gündemde olan bu değerli eseri, bir kez daha Türk fikir hayatının gündemine sokan Klasik Yayınları, özenli baskısıyla, eseri daha da dikkat çekici kılmayı başarmış. / Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Küreselleşme, Temel Metinler
Editör: Kudret Bülbül Ankara: Orion Kitabevi, 2009
Küreselleşme, son 25-30 yılın gözde akademik tartışmaları sıralamasında, en fazla öne çıkan konulardan biri. Gerek Batı içerisinde gerek Batı-dışı coğrafyada konuya ilişkin oldukça hacimli bir literatürün olduğu görülüyor ve bu literatüre katkı her geçen gün artıyor. Ne var ki, Türk düşünce dünyası söz konusu olduğunda, küreselleşme literatürüne yapılan katkıların son derece sınırlı olduğu ortaya çıkıyor. Özellikle de telif eserler noktasında kendisini ortaya koyan bu sıkıntı, küreselleşme ilgimizin nihai anlamda üretmekten ziyade tüketmeye dayalı bir ilgi haline gelmesine zemin hazırlıyor.
Türk düşüncesinin küreselleşme bağlamında izleyiciliğin ötesine geçememesinin diğer bir sebebi ise, bu literatüre dair temel metinlerin, uzun süredir Türkçeye kazandırılmamış olması. Oysa konuya ilişkin özgün bir üretimin iyi bir izlemeden geçtiği, bunu temin etmenin yolunun ise öncelikle konunun temel metinlerine ulaşılması ile sağlanacağı ortada.
Geçtiğimiz günlerde, Orion Kitabevi tarafından yayınlanan Küreselleşme, Temel Metinler adlı eser, bu noktadan hareketle hazırlanmış. Zira etkin bir şekilde tartışmak yerine, hakkında konuşmakla yetinilen küreselleşmenin pek çok temel metni, bugüne dek dilimize kazandırılmamış. Hal böyle olunca, tartışmaların belli bir derinlikten yoksun olması ve özellikle telif çalışmalarının son derece sınırlı olması anlaşılabilir bir hal alıyor. Editörlüğünü Kudret Bülbül’ün yaptığı çalışma, söz konusu eksikliği gidermeyi amaçlayan bir derleme. Konunun yetkin isimlerinin makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan çalışma, daha önce iki ayrı kitap halinde yayınlanan Küreselleşme Okumaları ve Küreselleşme, Kültür ve Medeniyet isimli derlemelerin birleştirilmiş hali. Küreselleşme ve Ekonomi, Küreselleşme ve Siyaset, Küreselleşme, Kimlik, Kültür ve Medeniyet bölümleriyle konuya belli bir sistematik içerisinde yaklaşan eser, temel metinlere ulaşma sıkıntısı çeken bütün okuyuculara rehber niteliğinde. / Fatmanur Altun
Tavsiye Et
Gölgedeki Kalem Emine Semiye: Bir Osmanlı kadın yazarının düşünce dünyası
Kadriye Kaymaz İstanbul: Küre Yayınları, 2009
Cumhuriyet öncesi edebiyatına dair inceleme, hatırat, mektup, otobiyografi gibi dönemi ve yazarlarını tanımaya, anlamaya yönelik tezler son yıllarda yayıncıların yeni bir kıta keşfi heyecanıyla yaklaştıkları, yolu unutulmaya yüz tutmuş kürkçü dükkânı. Erken dönem Türk edebiyatçı ve entelektüellerinin -önemli birkaç isim dışında- edebiyat kanonlarında kendilerine yer bulamaması mevzusu ise “Osmanlıca okuyamamak” gibi pek de rasyonalitesi olmayan bir mazeretle karşımıza çıkan edebiyat tarihçilerinin zaman zaman hayıflanarak dile getirdikleri bir özeleştiri.
Son yıllarda bu özeleştirinin de etkisi ve katkısı ile hem akademik çevrelerde hem de yayıncılar nazarında bahis mevzuu dönemin edebiyatına yönelik bir teveccüh oluştu. Bu teveccühten, erken dönem kimi kadın yazar-çizerleri, edebiyatçı ve entelektüelleri de paylarını aldı. Müfide Ferit Tek (Pervaneler ve Aydemir, Kaknüs Yayınları) ve Fatma Aliye (Udi, Muhadarat ve Enin, Timaş Yayınları) gibi önde gelen bu isimlerin arasına geçen yıl yeni bir kalem daha katıldı: Emine Semiye.
Emine Semiye, tarihçi ve devlet adamı Cevdet Paşa’nın “kerimesi”, romancı Fatma Aliye ve felsefeci Ali Sedad Bey’in “hemşîreleri”. Ne var ki yaşadığı yıllarda ne ablası gibi bir edebiyatçı olarak şöhret bulmuş ne de ağabeyi Ali Sedad Bey kadar entelektüel camiada kendine yer açabilmiş. Hikâyecilikten pedagogluğa, köşe yazarlığından sosyal hareket önderliğine, öğretmenlikten hemşireliğe kadar geniş bir yelpazede pek çok faaliyette bulunmuşsa da adı, babası ve kardeşleri kadar gündeme taşınmamış. Hatta babasının ve kardeşlerinin mektuplarında adı geçmese ömrünün neredeyse ilk otuz yılı hakkında malumat bulmamız mümkün olmayacak.
Kadriye Kaymaz’ın Küre Yayınları’ndan çıkan kitabı Gölgedeki Kalem Emine Semiye, yazarın hayatını ve eserlerini gün yüzüne çıkaran bir monografi. Kaymaz’ın Emine Semiye’nin biyografisini ve bibliyografyasını toplama fikri etrafında Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü’nde hazırladığı doktora tezinden hareketle yayına hazırlanan eser, bir kadın yazar olarak Emine Semiye’nin hayatı, edebi-siyasi kişiliği hakkındaki incelemelerden başka, yazarın yedi romanının değerlendirmesini, dönemin gazete ve mecmualarında tefrika ettiği hikâye ve makalelerini de ihtiva ediyor. / Ayşenur Gönen
Tavsiye Et
Hikâyeler, şiirler, atasözleri, türküler, ninniler ve hikmetler Annemarie Schimmel
Türkçesi: Senail Özkan
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2009
Tembellik-çeviklik, nankörlük-dostanelik gibi birbirine zıt hasletler taşıyan kedi, bu tekinsiz yaratılışından dolayı hem sevilen hem de korkulan bir hayvan olagelmiştir. Her kedinin kendine has bir “kişiliği” olduğu ve onları insanoğluna bu derece yakınlaştıran şeyin bu halleri olduğu da düşünülebilir. Sadece gündelik hayatta değil, bilhassa Doğu menşeli pek çok sanatta da kedi insanla yan yanadır. Mesellerde, hikâyelerde, dinî metinlerde, şiirde, mitolojide ve resimde kedi tasvirine sıkça rastlarız. Özellikle de Doğu menşeli olanlarında.
Alman İslam ve Tasavvuf Araştırmacısı Annemarie Schimmel’in Şark Kedisi adıyla dilimize kazandırılan eseri, Doğu edebiyatında, sanatında ve mistisizminde kedinin temsil bulduğu yazılı ve görsel örneklerden çeşitlemeler sunuyor. Senail Özkan’ın çevirisi ile Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan kitap, şık tasarımıyla dostlarınıza armağan etmek isteyeceğiniz hoş bir görünüme sahip. / Ayşenur Gönen
Tavsiye Et
Dîvân: Disiplenlerarası Çalışmalar Dergisi
Cilt: 13, Sayı: 24 2008/1 Yılda iki defa yayınlanan ve farklı alanlarda disiplinlerarası karakteri ağır basan literatür incelemelerine, değerlendirmelere ve tanıtımlara yer veren Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi’nin 22. ve 23. sayısında Medeniyet ve Düzen kavramları ele alınmıştı.
2008’in Meşrutiyet’in ikinci defa ilan edilişinin 100. yıldönümü olması nedeniyle, bu yıla ait iki sayısı ise, Osmanlı’da ve komşularında meşrutiyet tecrübesinin işlendiği yazılara ayrıldı.
Meşrutiyet sayılarının ilki, Hüseyin Yılmaz’ın, Osmanlı tarihinde Sultan-Halife’nin yetkilerini sınırlandırma girişimlerini incelediği “Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma Öncesi Meşrutiyetçi Gelişmeler” adlı makalesi ile başlıyor.
Hasan Kayalı, “Arapların 1908 Meşrutiyet Tecrübesi” adlı makalesi ile farklı algılanma süreçlerine maruz kalan konu hakkında oluşan literatürün muhasebesini yapıyor ve “Arap kimdir?” sorusundan “Hangi Arap?” sorusuna geçilmesi gerektiğini vurguluyor.
Fariba Zarinebaf, “Alternatif Moderniteler: Osmanlı İmparatorluğu ve İran’da Meşrutiyetçilik” adlı makalesi ile temel İslami referanslara yaklaşımında önemli farklılıklara sahip iki lider Müslüman ülkedeki meşrutiyet tecrübesini mukayeseli bir bakış açısıyla ele alıyor.
Kezban Acar, “1905 Rus Devrimi’nin Genel Bir Değerlendirmesi”ni yaparak İran ve Osmanlı meşrutiyet tecrübeleri ile mukayese ediyor.
Mehmet Hacısalihoğlu, “Jön Türklerin Balkan Politikası (1908-1913)” adlı çalışması ile İttihatçıların Balkanları Osmanlı yönetiminde tutabilmek için geliştirdikleri kademeli siyasi çözüm çabalarına açıklık getiriyor.
Ayhan Ceylan “Osmanlı Coğrafyasında İktidarın Sınırlandırılması (Anayasacılık): Tunus Tecrübesi” adlı makalesinde, Tunus’ta anayasacılığı hazırlayan sebepler, anayasa düşüncesinin gelişim seyri, hazırlanan anayasanın tahlili ve uygulanma biçimi, bu tecrübenin sonraki döneme etkileri hususunda önemli tespitlerde bulunuyor.
Hilal Görgün, “Mısır Vilayetinde Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi” adlı makalesi ile 1882 işgali öncesi Mısır’daki meşruti tecrübeye açıklık getiriyor ve Tanzimat’ın Mısır üzerindeki etkileri, 1866’da tesis edilen Meclis-i Şurâi’n-Nüvvâb ve 1870’lerdeki meşrutiyet tartışmaları üzerinde yoğunlaşıyor.
Dergi, İhsan Demirbaş’ın “Rusya Türklerinin II. Meşrutiyet’e Bakışları Hakkında Notlar”ı ile sona eriyor. www.divandergisi.com adresinden daha ayrıntılı bilgiye ulaşılabilr. / Nermin Tenekeci
Tavsiye Et