Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2009) > Dosya > Türkiye’nin yeni dış politika doktrini: Medeniyetler İttifakı
Dosya
Türkiye’nin yeni dış politika doktrini: Medeniyetler İttifakı
Hasan Kösebalaban
BAŞ­BA­KAN Tay­yip Er­do­ğan, dört yıl ka­dar ön­ce İs­pan­ya Baş­ba­ka­nı Jo­se Lu­is Rod­ri­gu­ez Za­pa­te­ro ile bir­lik­te BM Ge­nel Ku­ru­lu nez­din­de Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı gi­ri­şi­mi­ni baş­lat­tı. İki dev­let ada­mı ulus­la­ra­ra­sı, kül­tür­ler ara­sı ve din­ler ara­sı di­ya­log ve iş­bir­li­ği yo­luy­la aşı­rı­lı­ğa kar­şı ha­re­ke­te geç­me­yi amaç­lı­yor. Gi­ri­şim her ne ka­dar bü­tün me­de­ni­yet­ler ara­sın­da di­ya­lo­ğa atıf­ta bu­lu­nu­yor­sa da Ba­tı ve İs­lam dün­ya­sı ara­sın­da­ki iliş­ki­le­re özel bir vur­gu ya­pı­yor. Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı gi­ri­şi­mi çer­çe­ve­sin­de 2008’in Ocak ayın­da İs­pan­ya’da dü­zen­le­nen fo­ru­mun ikin­ci­si Ni­san ayın­da İs­tan­bul’da ya­pıl­dı. Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı ar­tık bir Türk-İs­pan­yol ini­si­ya­ti­fi ol­mak­tan çı­kıp bir BM pro­je­si­ne dö­nüş­müş du­rum­da. An­cak bu pro­je, Tür­ki­ye için ye­ni dış po­li­ti­ka dok­tri­ni ola­rak hiz­met gö­rü­yor. Bu söy­lem sa­ye­sin­de Tür­ki­ye, Ba­tı ile iliş­ki­le­ri­ni ye­ni­den ta­nım­lı­yor ve ken­di­si­ne ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­de mer­ke­zî bir mis­yon ka­zan­dı­rı­yor.
 
Ye­ni Dok­trin­de Av­ru­pa Me­de­ni­ye­tin Mer­ke­zi De­ğil
Ka­sım 2002’de AK Par­ti ik­ti­da­ra gel­di­ğin­de ge­rek yur­ti­çin­de ge­rek­se yurt­dı­şın­da bir­çok göz­lem­ci Türk dış po­li­ti­ka­sın­da ge­le­nek­sel Ba­tı yan­lı­sı yö­ne­lim­den uzak­la­şı­la­ca­ğı yo­lun­da bir gö­rüş ile­ri sü­rü­yor­du. Se­çim­ler­den ön­ce par­ti yet­ki­li­le­ri­nin AB üye­li­ği yö­nün­de­ki açık­la­ma­la­rı, hat­ta he­nüz ik­ti­dar­da ol­ma­ma­la­rı­na rağ­men Av­ru­pa mah­fil­le­rin­de aday­lık sta­tü­sü için yap­tık­la­rı gi­ri­şim­ler, bu çev­re­ler ta­ra­fın­dan bir ta­ki­ye ola­rak gö­rü­lü­yor­du. An­cak ar­tık AK Par­ti hü­kü­me­ti­nin, son yıl­lar­da ya­şa­nan so­ğu­ma­ya rağ­men, şim­di­ye ka­dar AB üye­li­ği yö­nün­de­ki en ak­tif dip­lo­ma­si­yi yü­rü­ten hü­kü­met ol­du­ğu ka­bul edi­li­yor. AB üye­li­ği ko­nu­sun­da cid­di re­form­lar, ek­sik­lik­le­re rağ­men, bu hü­kü­met dö­ne­min­de ger­çek­leş­ti. ABD ile iliş­ki­ler­de ise ön­ce­ki dö­nem­de ya­şa­nan ger­gin­li­ğe rağ­men, ha­li­ha­zır­da Ah­met Da­vu­toğ­lu’nun de­yi­miy­le “al­tın dö­nem”e ya da ABD Baş­ka­nı Ba­rack Oba­ma’nın ifa­de­siy­le “mo­del or­tak­lık” dö­ne­mi­ne gi­ril­miş bu­lu­nu­yor.
Bu­nun­la bir­lik­te Türk dış po­li­ti­ka­sın­da AK Par­ti dö­ne­min­de ya­şa­nan asıl de­ği­şik­li­ğin me­de­ni­yet söy­le­mi çer­çe­ve­sin­de ol­du­ğu­nu be­lirt­mek ge­re­kir. Ba­tı ile iliş­ki­ler­de her­han­gi bir so­run ya­şan­ma­ma­sı­na rağ­men Tür­ki­ye’de­ki Ba­tı­cı züm­re­yi ve dış po­li­ti­ka er­ka­nı­nı ra­hat­sız eden de iş­te bu me­de­ni­yet söy­le­min­de­ki dö­nü­şüm. AK Par­ti Ba­tı’yla iliş­ki­le­rin de­rin­leş­me­si ko­nu­sun­da adım­lar atar­ken, bu­nu Türk dış po­li­ti­ka söy­le­min­de Ba­tı’nın an­la­mı­nı dö­nüş­tü­re­rek ger­çek­leş­tir­di. AK Par­ti dö­ne­min­de Ba­tı ol­du­ğu yer­de ka­lır­ken, Tür­ki­ye’nin Ba­tı’ya kar­şı ken­di­ni ko­num­lan­dı­rı­şı, da­ha doğ­ru­su psi­ko­lo­ji­si de­ğiş­ti. Tür­ki­ye ar­tık Ba­tı’yı ula­şıl­ma­sı ge­re­ken bir me­de­ni­yet he­de­fi de­ğil, me­de­ni­yet­ler di­ya­lo­ğun­da bir mu­ha­tap ola­rak gö­rü­yor. Bu, Türk dış po­li­ti­ka­sın­da son bir bu­çuk asır­da ger­çek­le­şen en önem­li psi­ko­lo­jik dö­nü­şüm.
Türk­le­rin ta­ri­hin­de Or­ta As­ya’dan bu ya­na iz­le­nen stra­te­jik ham­le­ler in­ce­len­di­ğin­de za­ten bir Ba­tı’ya yö­ne­lim ol­du­ğu­nu gö­re­bi­li­riz. Türk­le­rin grand stra­te­ji­si bu­dur. Yö­ne­lim Ba­tı’ya doğ­ru­dur. An­cak bu yö­ne­lim 18. yüz­yı­la ka­dar Ba­tı’ya kar­şı bir ai­di­yet his­siy­le de­ğil bir üs­tün­lük ha­va­sıy­la ger­çek­leş­ti. Türk­ler, Ba­tı’ya fet­het­me zih­ni­ye­tiy­le yak­laş­tı. 18. yüz­yıl­dan son­ra ise ön­ce as­ke­rî üs­tün­lük, ar­dın­dan psi­ko­lo­jik üs­tün­lük kay­be­dil­di. Son bir bu­çuk asır­dır Türk­ler Av­ru­pa’yı ye­ga­ne ol­du­ğu farz edi­len Me­de­ni­yet’in mer­ke­zi ola­rak gör­dü­ler ve ona ulaş­ma­ya ça­lış­tı­lar.
Son al­tı yıl­dır Tür­ki­ye yi­ne Ba­tı’ya ulaş­ma­ya ça­lı­şı­yor; fa­kat bu­nu ye­ni bir psi­ko­lo­ji ile ya­pı­yor. Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı pro­je­siy­le Tür­ki­ye, Av­ru­pa’ya “Se­ni ken­di­me bir di­ya­log mu­ha­ta­bı ola­rak ka­bul edi­yo­rum; ça­tış­ma­ya­lım, ko­nu­şa­lım; asi­mi­le de­ğil, en­teg­re ola­lım” me­sa­jı ve­ri­yor. Kı­sa­ca­sı Tür­ki­ye tam üye­lik­le bir­lik­te AB’den ken­di ba­ğım­sız ve otan­tik me­de­ni­yet kim­li­ği­nin ta­nın­ma­sı­nı da ta­lep edi­yor. An­cak Tür­ki­ye’nin bu ha­va­sı ken­di­le­ri­ni hâ­lâ me­de­ni­ye­tin mer­ke­zi zan­ne­den Av­ru­pa’yı fe­na hal­de ra­hat­sız edi­yor. Çin ve Hin­dis­tan gi­bi ka­dim me­de­ni­yet­le­rin di­ri­li­şi kar­şı­sın­da ge­ri­le­me dö­ne­mi­ne gi­ren Av­ru­pa, yıl­lar­dır ders ve­re­ce­ği bir öğ­ren­ci ola­rak gör­me­ye alış­tı­ğı Tür­ki­ye’nin bu ye­ni ha­va­sın­dan hoş­nut de­ğil. Av­ru­pa, kar­şı­sın­da­ki bu ye­ni ne­sil Türk­le­ri, Vi­ya­na ka­pı­la­rı­na da­yan­mış Os­man­lı­la­ra ben­ze­ti­yor ve Av­ru­pa med­ya­sı sık sık Tür­ki­ye’nin tam üye­li­ği­ne kar­şı di­re­ni­şi, Vi­ya­na’nın di­re­ni­şi­ne atıf­la sa­vu­nu­yor.
 
Ye­ni Kim­li­ğe İti­raz­lar
Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı pro­je­si­ne Tür­ki­ye içe­ri­sin­de fark­lı çev­re­ler­den ge­len iti­raz­lar ise bir bu­çuk asır­dır sü­re­ge­len kül­tür ve me­de­ni­yet tar­tış­ma­la­rı­nın bir uzan­tı­sı. Zi­ra Tür­ki­ye’nin ye­ni me­de­ni­yet söy­le­mi, sa­de­ce Av­ru­pa’yı ra­hat­sız et­mek­le kal­mı­yor, içe­ri­de Ba­tı’yı me­de­ni­yet ta­hay­yül­le­rin­de mer­ke­ze otur­tan bir züm­re­yi de te­dir­gin edi­yor. Bu züm­re­ye, hem Ba­tı’yı te­red­düt­süz mer­ke­ze otur­tan li­be­ral­ler hem de onu kim­lik­le­rin­de ne­re­ye ko­ya­ca­ğı­nı kes­ti­re­me­yen Ke­ma­list­ler da­hil. Ba­tı­cı li­be­ral­le­re gö­re Tür­ki­ye’nin Av­ru­pa ma­ce­ra­sı bir me­de­ni­leş­me sü­re­ci ola­rak al­gı­lan­ma­lı. Bu söy­le­me gö­re, Tür­ki­ye ken­di­si­ni Ba­tı­lı bir ül­ke ola­rak gör­me­li, İs­lam dün­ya­sı­nın avu­ka­tı gi­bi dav­ran­ma­ma­lı.
Ba­tı-mer­kez­ci li­be­ral­ler fark­lı me­de­ni­yet­le­rin var­lı­ğı­nı ka­bul et­me­dik­le­ri için Tür­ki­ye’nin ba­ğım­sız bir me­de­ni­yet id­dia­sı ola­ma­ya­ca­ğı ge­rek­çe­siy­le BM gi­ri­şi­mi­ne kar­şı çı­kı­yor­lar. Zi­ya Gö­kalp’le öz­deş­le­şen hars-me­de­ni­yet ay­rı­mı­na uy­gun ola­rak, Ba­tı­cı li­be­ral an­la­yı­şa gö­re, yer­yü­zün­de fark­lı kül­tür­ler ol­sa da bir tek me­de­ni­yet bu­lu­nu­yor ve onu da bi­li­mi, tek­no­lo­ji­si ve şim­di de de­mok­ra­si­siy­le Av­ru­pa tem­sil edi­yor.
Bu­na mu­ka­bil Ke­ma­list­ler, Tür­ki­ye’nin me­de­ni­yet kim­li­ği hak­kın­da tu­tar­sız bir dav­ra­nış için­de­ler. Ke­ma­lizm Ba­tı ile dış po­li­ti­ka ala­nın­da kar­şı kar­şı­ya gel­di­ğin­de, bir­den­bi­re fark­lı bir kül­tü­re ait ol­duk­la­rı­nı ha­tır­lı­yor­lar. Bu pa­to­lo­jik du­ru­ma ör­nek ola­rak, Tur­han Sel­çuk’un çiz­di­ği meş­hur bir ka­ri­ka­tür ak­la ge­li­yor. Sel­çuk ka­ri­ka­tü­rün­de AB’yi yav­ru­la­rı­nı em­zir­mek­te olan bir do­muz ana ola­rak tas­vir et­miş­ti. Ke­nar­da ka­lan ve üze­rin­de T.C. ya­zan bir ku­zu ise kar­nı aç bir va­zi­yet­te ke­nar­da bek­li­yor­du; çün­kü ara­la­rın­da do­ku uyuş­maz­lı­ğı var­dı. Sel­çuk AB’yi sa­vu­nan Müs­lü­man­la­rı ise bir son­ra­ki ka­ri­ka­tü­rün­de ba­şı­na eşarp ge­çir­miş ve yü­zü­nü Av­ru­pa’ya yö­nelt­miş bir tür­ban­lı do­muz ola­rak tas­vir eder­ken, Tür­ki­ye’nin sa­de­ce kül­tü­rel ya­ban­cı­laş­ma yo­luy­la Av­ru­pa­lı ola­bi­le­ce­ği­ni ima edi­yor­du. Ona gö­re baş­la­rın­da ör­tü bi­le ol­sa Av­ru­pa­cı din­dar kit­le­ler kül­tü­rel de­for­mas­yon için­dey­di­ler. CHP li­de­ri De­niz Bay­kal’ın Da­ni­mar­ka Ka­ri­ka­tür Kri­zi’ni bir Haç­lı Se­fe­ri’ne ben­zet­me­si de Ke­ma­lizm’in için­de­ki kül­tü­rel mil­li­yet­çi da­ma­rı yan­sı­tan bir di­ğer ör­nek­ti.
An­cak Ke­ma­list­ler yüz­le­ri­ni iç po­li­ti­ka­ya dön­dük­le­rin­de Tür­ki­ye’nin çağ­daş Ba­tı me­de­ni­ye­ti çiz­gi­si­ni dik­te edi­yor­lar. Ör­ne­ğin Onur Öy­men’in Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı pro­je­si­ne ge­tir­di­ği iti­raz dik­kat çe­ki­ci: “Biz Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­lu­şun­dan be­ri, Ata­türk’ün ta­bi­riy­le ne di­yo­ruz? ‘Kül­tür­ler fark­lı­dır ama me­de­ni­yet tek­tir.’ Ve biz ken­di­mi­zi bu çağ­daş me­de­ni­ye­tin bir par­ça­sı sa­yı­yo­ruz. Şim­di siz Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı de­di­ği­niz za­man, Tür­ki­ye ile İs­pan­ya baş­ba­kan­la­rı ma­sa­ya otur­du­ğun­da, İs­pan­ya Baş­ba­ka­nı Ba­tı me­de­ni­ye­ti­ni tem­sil edi­yor. Siz han­gi me­de­ni­ye­ti tem­sil edi­yor­su­nuz? Ken­di ken­di­ni­zi Ba­tı me­de­ni­ye­ti­nin dı­şı­na çı­kar­mış olu­yor­su­nuz.” Oy­sa Ga­la­ta­sa­ray 2000 yı­lın­da İs­pan­yol ta­kı­mı Re­al Mad­rid’i mağ­lup et­ti­ğin­de, Ke­ma­list bir ga­ze­te bu­nu “Av­ru­pa diz çök­tü” man­şe­tiy­le ver­miş­ti. Ke­ma­list­ler bir ta­raf­ta Ba­tı­cı­lı­ğı sa­vu­nur­ken, di­ğer ta­raf­ta Ba­tı’yı “öte­ki” ola­rak al­gı­la­ma­ya de­vam edi­yor­lar.
An­cak Öy­men’in unut­tu­ğu ger­çek şu ki AK Par­ti hü­kü­me­ti­nin iş ba­şı yap­ma­sın­dan do­kuz ay ön­ce, sos­yal de­mok­rat Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı İs­ma­il Cem’in ini­si­ya­ti­fiy­le Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı pro­je­si­ne ben­zer AB-İKÖ Or­tak Fo­ru­mu çer­çe­ve­sin­de 12-13 Şu­bat 2002’de dı­şiş­le­ri ba­kan­la­rı İs­tan­bul’da top­lan­mış­tı. Bu ini­si­ya­tif sı­ra­sın­da Tür­ki­ye her ne ka­dar “köp­rü ül­ke” kim­li­ği­ni vur­gu­la­mış­sa da, bu top­lan­tı­da bir AB üye­si ül­ke sı­fa­tıy­la de­ğil, İKÖ üye­si Müs­lü­man bir ül­ke sı­fa­tıy­la yer al­mış­tı.
Ye­ni gi­ri­şi­min far­kı, “köp­rü ül­ke” kim­li­ği­ni bir ke­na­ra bı­rak­ma­sı ve “mer­kez ül­ke” vur­gu­su­nu ön pla­na çı­kar­ma­sı­dır. Tür­ki­ye, Av­ru­pa ya da Or­ta­do­ğu’nun ke­na­rın­da ka­lan ve bu böl­ge­ler­de her­han­gi bir ro­le sa­hip ola­ma­yan bir ül­ke de­ğil, et­ra­fın­da­ki çok ge­niş bir böl­ge­nin en mer­ke­zin­de bu­lu­nan ül­ke­dir. Ah­met Da­vu­toğ­lu’nun teo­rik kat­kı­la­rıy­la li­te­ra­tü­re yer­le­şen “mer­kez ül­ke” kim­li­ği, bu an­lam­da “köp­rü ül­ke” kim­li­ğin­den çok da­ha ak­tif bir dış po­li­ti­ka­ya işa­ret et­mek­te­dir. Yi­ne bu ak­ti­vizm çer­çe­ve­sin­de Da­vu­toğ­lu’nun “kom­şu­lar­la sı­fır prob­lem” an­la­yı­şı ile Tür­ki­ye’nin mer­ke­zî ko­nu­mu pe­kiş­ti­ril­di. Tür­ki­ye bun­dan da bir adım öne geç­ti ve sa­de­ce ken­di­si­nin kom­şu­la­rıy­la de­ğil, ay­nı za­man­da kom­şu­la­rı­nın üçün­cü ül­ke­ler­le so­run­la­rı­nın çö­zü­mü ko­nu­sun­da ini­si­ya­tif alır ha­le gel­di. Ke­za Oba­ma da TBMM’de­ki ko­nuş­ma­sın­da Tür­ki­ye’yi, çok kri­tik bir böl­ge­de, et­ra­fın­da­ki kom­şu­la­rıy­la iyi ge­çin­me­yi ba­şa­ran tek ül­ke ola­rak tas­vir et­ti.
 
Me­de­ni­yet Vur­gu­su Ana­do­lu’ya Öz­gü­ven Ge­ti­ri­yor
AK Par­ti ik­ti­da­rı­nın AB üye­li­ği pers­pek­ti­fi­ne ver­di­ği ağır­lık ve pa­ra­le­lin­de Ke­ma­list çiz­gi­nin gi­de­rek Av­ru­pa en­teg­ras­yo­nun­dan uzak­laş­ma­sıy­la, mo­dern­leş­me pa­ra­dig­ma­sı­nın çiz­di­ği ge­le­nek­sel por­tre ter­si­ne dön­müş du­rum­da. Ba­tı’yla ku­rum­sal en­teg­ras­yo­na kar­şı çı­kan ve içi­ne ka­pa­nan­lar, ge­le­nek­sel din­dar kit­le­ler de­ğil, Ke­ma­list­ler. Ana­do­lu hal­kı kü­re­sel­leş­me sü­re­cin­den aza­mi fay­da ara­yı­şı içe­ri­sin­de, dün­ya­nın her ta­ra­fın­da ge­rek ti­ca­ret ge­rek­se eği­tim ala­nın­da fa­al du­rum­da. Di­nî de­ğer­ler an­la­mın­da mu­ha­fa­za­kar, kü­re­sel­leş­me­ye açık­lık an­la­mın­da glo­ba­list ve halk ira­de­si­ne ve­ri­len önem an­la­mın­da de­mok­rat olan Ana­do­lu hal­kı, AB üye­li­ği­ne kar­şı ye­ni bir öz­gü­ven ge­liş­tir­di ve üye­lik pers­pek­ti­fi­ne sa­hip çı­ka­rak Av­ru­pa’yı pra­tik ti­ca­ri bir zih­ni­yet­le bir fır­sat coğ­raf­ya­sı ola­rak gör­me­ye baş­la­dı. An­cak bu­nu Ba­tı­cı li­be­ral­le­rin ak­si­ne Av­ru­pa kar­şı­sın­da ezik­lik de­ğil, ken­di me­de­ni­yet kim­li­ği­ne inan­cın sağ­la­dı­ğı öz­gü­ven için­de ger­çek­leş­tir­di.
Ge­rek İs­la­mi ge­rek­se mil­li­yet­çi ton­la­rıy­la içe ka­pa­nık, izo­las­yo­nist ide­olo­ji­ler ve bun­la­rı tem­sil eden par­ti­ler, Ana­do­lu hal­kı­nın bu ye­ni kim­li­ği­ne ve di­na­miz­mi­ne uyum­suz ha­le gel­di­ler. Bu ide­olo­ji ve par­ti­le­rin So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de en güç­lü ol­duk­la­rı vi­la­yet­ler­de bu­gün et­ki­siz kal­ma­la­rı­nın al­tın­da sos­yo-eko­no­mik di­na­mik­ler ya­tı­yor. AK Par­ti, So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­mi­nin ve kü­re­sel­leş­me­nin or­ta­ya çı­kar­dı­ğı bu top­lum­sal ta­lep­le­re uyum sağ­la­dı­ğı için yük­sel­di ve ayak­ta ka­la­bil­di. Bu an­lam­da me­de­ni­yet­ler kim­li­ği pers­pek­ti­fi, li­be­ral iti­raz­la­rın ak­si­ne bir içe ka­pan­ma­cı­lık de­ğil, Ana­do­lu hal­kı­nın kü­re­sel­leş­me sü­re­ci­ne mil­li gu­rur ve öz­gü­ve­ni­ne uyum­lu ola­rak ver­di­ği bir kar­şı­lık­tır. İs­la­mi has­sa­si­yet­ler­le kü­re­sel­leş­me ve AB üye­li­ği ta­raf­tar­lı­ğı mez­ce­dil­miş, bir­bi­riy­le te­na­kuz ha­lin­de olan yö­ne­lim­ler ol­mak­tan çı­ka­rıl­mış­tır. Böy­le­ce üye­li­ğin ger­çek­leş­me­me­si du­ru­mun­da or­ta­ya çı­ka­cak mil­li mo­ral bo­zuk­lu­ğu ve or­yan­tas­yon­suz­lu­ğun et­ki­le­ri de gi­de­ril­miş ola­cak­tır. Açık­ça­sı Tür­ki­ye’nin Me­de­ni­yet­ler İt­ti­fa­kı çer­çe­ve­sin­de­ki AB üye­li­ği ta­le­bi red­de­di­le­cek olur­sa, bun­dan en faz­la iti­bar kay­be­de­cek olan ön­ce Ba­tı, son­ra ül­ke için­de Ba­tı’yı ye­ga­ne me­de­ni­yet kay­na­ğı ola­rak su­nan zih­ni­yet ola­cak­tır.

Paylaş Tavsiye Et