Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2009) > Dünya Ekonomi > Küresel sistem sancısı
Dünya Ekonomi
Küresel sistem sancısı
Sadık Ünay
TE­MEL, ar­tık kla­sik­le­şen fık­ra­sın­da yol­da bir muz ka­bu­ğu gö­rüp “Ey­vah, yi­ne dü­şe­ce­ğim!” der. Fık­ra bu ya, ay­nı yol­dan de­fa­lar­ca geç­me­si­ne rağ­men bir tür­lü o muz ka­bu­ğu­nu dev­re dı­şı bı­ra­ka­cak bir çö­zü­mü ak­le­de­mez. Ve so­nuç, her de­fa­sın­da ken­di­si­nin şid­det­le ye­re se­ril­me­si şek­lin­de te­cel­li eder.
Dün­ya­nın en “kud­ret­li” dev­let oto­ri­te­le­ri­nin ve şir­ket yö­ne­tim­le­ri­nin mü­da­hil ol­duk­la­rı kü­re­sel fi­nan­sal sis­tem­de tek­rar­la­nan san­cı­la­rı iz­ler­ken in­san sev­gi­li Te­mel’i yâd et­me­den ge­çe­mi­yor. 1970’ler­den bu ya­na hız­la ge­niş­le­yen bir fi­nan­sal spe­kü­las­yon or­ta­mı, bil­dik ne­oli­be­ral söy­lem­ler­le azal­tı­lan de­ne­tim­ler, sos­yo-eko­no­mik ha­yat­ta is­tik­rar ya da re­fah­tan zi­ya­de sı­nır­lı bir fi­nan­sör­ler gru­bu­nun zen­gin­leş­me­si­ni ön­ce­le­yen me­ka­niz­ma­lar ve ar­dı ar­ka­sı gel­me­yen fi­nan­sal kriz­ler… Se­nar­yo hep ay­nı. Kriz­le­rin gö­rü­nen te­tik­le­yi­ci se­bep­le­ri, coğ­ra­fi çı­kış nok­ta­la­rı ve ya­yı­lım ro­ta­la­rı de­ğiş­se de alt­tan al­ta akıp gi­den sü­rek­li ta­rih­sel ger­çek­lik­ler açı­sın­dan mu­az­zam bir de­vam­lı­lık eği­li­mi söz ko­nu­su. Mek­si­ka, Ar­jan­tin, Bre­zil­ya, Do­ğu As­ya, Rus­ya ve Tür­ki­ye’nin (ikiz) kriz­le­ri na­sıl ay­nı zin­ci­rin hal­ka­la­rı idiy­se­ler, son gün­ler­de ABD kay­nak­lı ola­rak pat­la­yıp tüm kü­re­sel ak­tör­le­ri teh­dit eden sar­sın­tı da ay­nı kay­nak­tan bes­le­ni­yor.
Gö­rü­nen se­bep, geç­ti­ği­miz yı­lın or­ta­la­rın­dan bu ya­na dil­ler­den dü­şü­rül­me­yen “sub-pri­me mort­ga­ge” va­kıa­sı ve bu ve­si­le ile ge­rek Ame­ri­kan ge­rek­se kü­re­sel fi­nans iliş­ki­ler ağ­la­rın­da “to­o litt­le to­o la­te” (çok az ve çok geç) ka­bi­lin­den keş­fe­di­len kı­rıl­gan­lık­lar. Ger­çek se­bep ise 1970’le­rin baş­la­rın­da Ni­xon-Kis­sin­ger ma­ri­fe­tiy­le ha­ya­ta ge­çi­ri­len ve “dal­ga­lı kur-mak­si­mum fi­nan­sal li­be­ra­li­zas­yon” pren­si­bi­ne da­ya­lı Bret­ton Wo­ods II sis­te­mi­nin do­ğal sı­nır­la­rı­na çok­tan ulaş­mış ol­ma­sı. Re­el eko­no­mi ile sa­nal fi­nan­sal dün­ya ara­sın­da­ki ma­ka­sın ne­re­dey­se 1/100 ora­nın­da açıl­ma­sı­na ve dün­ya eko­no­mi­si­nin yak­la­şık %20’si­ne hük­me­den ABD’nin tüm sis­te­mi fi­nan­sal bir ga­zi­no­ya çe­vi­re­rek ken­di açık­la­rı için ser­ma­ye dev­şir­me­si­ne da­ya­nan sağ­lık­sız ya­pı ar­tık iyi­ce ça­tır­dı­yor. Ta­sar­ruf, büt­çe ve ca­ri (üçüz) açık­la­rı ile kit­le­sel tü­ke­tim çıl­gın­lı­ğı­nın be­de­li­ni do­la­rın kü­re­sel ko­nu­mu­nu kul­la­na­rak tüm dün­ya­ya ödet­me­ye alı­şan ABD, ken­di eko­no­mi­si­nin ar­tan enf­las­yon ve iş­siz­lik ne­de­niy­le re­ses­yon kor­ku­su ya­şa­dı­ğı bir dö­nem­de, tar­tı­şıl­maz kü­re­sel li­der­lik ko­nu­mu­nu yi­tir­me ger­çe­ğiy­le de yüz­leş­mek du­ru­mun­da.
Çin, Hin­dis­tan, Rus­ya, Bre­zil­ya ve da­ha bir di­zi ül­ke bir ta­raf­tan re­el eko­no­mi te­me­lin­de cid­di çe­kim mer­kez­le­ri ha­li­ne ge­lip önü­müz­de­ki dö­nem­de dün­ya eko­no­mi­si­nin bü­yü­me mo­tor­la­rı ol­ma­ya ha­zır­la­nır­ken, di­ğer ta­raf­tan ABD’nin ge­rek ken­di için­de­ki ge­rek­se sis­te­me en­jek­te et­ti­ği dış ra­hat­sız­lık­la­rı­nı göz­ler önü­ne se­rip sis­te­mik bir de­ği­şi­mi zor­lu­yor­lar. Bu nok­ta­da özel­lik­le 1980’le­rin baş­la­rın­dan iti­ba­ren ide­olo­jik bir ton­da dün­ya­ya em­po­ze edi­len “Was­hing­ton uz­la­şı­sı”nın Tür­ki­ye gi­bi ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­re “ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si” adı al­tın­da Ang­lo-Sak­son fi­nan­sal spe­kü­las­yon kül­tü­rü­nü aşı­la­dı­ğı­nı ve bu mo­de­lin ana­va­ta­nın­da da­hi te­da­vül­den kalk­tı­ğı­nı akıl­da tut­mak­ta fay­da var. Sos­yo-eko­no­mik amaç­lı her tür­lü dev­let de­ne­ti­mi ve kon­trol me­ka­niz­ma­la­rı­nı kö­tü­le­yen bu uz­la­şı 1990’lar­da Do­ğu As­ya’da­ki ba­şa­rı­lı kal­kın­ma de­ne­yim­le­ri­nin et­ki­siy­le kıs­men re­vi­ze edi­lip “Post-Was­hing­ton uz­la­şı­sı” de­ni­len ikin­ci ne­sil bir mu­ka­ve­le­ye dö­nüş­tü­rül­düy­se de ar­tık pan­su­man de­ği­şik­lik­le­rin pa­ra­dig­ma­tik bir çö­kü­şü giz­le­ye­me­di­ği or­ta­da.
IMF, Dün­ya Ban­ka­sı ve DTÖ gi­bi ulus­la­ra­ra­sı plat­form­la­rı kul­la­na­rak dün­ya­ya “güç­lü dev­let, iyi yö­ne­ti­şim, şef­faf­lık” gi­bi ko­nu­lar­da ders ve­ren kü­re­sel he­ge­mo­nik güç­ler ken­di ev­le­rin­de po­li­ti­ka be­lir­le­me ve uy­gu­la­ma nok­ta­sın­da mu­az­zam bir ac­zi­ye­te sü­rük­len­di­ler. Ge­rek Ame­ri­kan ge­rek­se İn­gi­liz mer­kez ban­ka­la­rı geç­ti­ği­miz ay­lar­dan iti­ba­ren tüm ser­best pi­ya­sa­cı jar­gon­la­rı­na rağ­men zor­da ka­lan fi­nan­sal ak­tör­le­ri kur­tar­mak için pi­ya­sa­ya bol­ca ucuz kre­di bo­ca et­mek­te­ler. Gö­rün­tü, asit­met­rik bil­gi kir­li­li­ği ve pa­nik ha­va­sı ile iyi­ce den­ge­si bo­zu­lan fi­nan­sal pi­ya­sa­la­rın kon­tro­lü ele ge­çi­rip, Amerikan Merkez Bankası FED dâ­hil tüm ku­rum­sal me­ka­niz­ma­la­rı pe­şin­den fe­la­ke­te sü­rük­le­di­ği yö­nün­de. Ak­si hal­de ABD’de iç si­ya­set­te de önem­li bir fak­tör ha­li­ne ge­len dur­gun­luk kor­ku­su ile (enf­las­yo­nist et­ki­le­ri ve za­man alı­cı ni­te­li­ği­ni bi­le bi­le) hız­la ge­niş­le­yi­ci pa­ra po­li­ti­ka­sı­na sa­rıl­ma ve bu­nu aci­len dev­re­ye so­ku­lan ge­niş­le­yi­ci ma­li­ye po­li­ti­ka­sı ile des­tek­le­me ter­cih­le­ri­ni an­la­mak ko­lay de­ğil.
Eko­no­mi iyi gi­der­ken “eko­no­mik den­ge­ler ge­rek­tir­me­dik­çe fa­iz in­di­ri­mi yap­ma­yız” di­yen ve aka­de­mik geç­mi­şin­den be­ri ak ve ka­ra ko­yun­la­rın pi­ya­sa ko­şul­la­rın­da be­lir­len­di­ği ras­yo­nel bir eko­no­mi­yi sa­vu­nan FED Baş­ka­nı Ben Ber­nan­ke kriz ko­ku­su­nu alan fi­nan­sör­le­rin bas­kı­sı ile re­kor hız­da bir fa­iz in­di­ri­mi­ni onay­la­dı. Hem de bu in­di­ri­mi 1984’ten bu ya­na bir de­fa­da ya­pı­lan en bü­yük oran­da ya­ni 0,75 baz pu­an ora­nın­da ya­pıp te­ma­yül­le­rin ak­si­ne FED’in plan­la­nan top­lan­tı­sın­dan bir haf­ta ön­ce açık­la­dı. Du­man­lı ha­va­yı se­ven pi­ya­sa kurt­la­rı­nın bu­ra­dan çı­kar­dı­ğı so­nuç: “Ku­rum­sal ve de­rin pa­nik.” Dün­ya eko­no­mi­si­nin de fac­to yö­ne­tim mer­ke­zi FED’in böy­le ola­ğa­nüs­tü ted­bir­ler al­ma­sın­dan son­ra yay­gın al­gı­la­ma, ola­ğa­nüs­tü şart­la­rın ve bel­ki de çok bü­yük bir kri­zin ka­pı­da ol­du­ğu şek­lin­de yer­le­şin­ce tüm he­sap­lar en kö­tü se­nar­yo­lar üze­rin­den ya­pı­lır oldu.
Ama baş­ta da söy­le­di­ği­miz gi­bi bu du­rum as­la sür­priz de­ğil. Ya­şa­nan­lar da öy­le kon­jonk­tü­rel bir dur­gun­lu­ğun et­ki­le­ri ya da kriz or­ta­mı ile sı­nır­lı kal­ma­ya­cak muh­te­me­len. Tam an­la­mıy­la “sis­te­mik san­cı­lar” ve sar­sın­tı­lar ola­rak bak­mak la­zım dün­ya eko­no­mi­sin­de ya­şa­nan­la­ra. Ar­tık her se­fe­rin­de muz ka­bu­ğu­na ba­san “Te­mel psi­ko­zu” ya da kü­re­sel fi­nan­sal sis­tem­de to­le­re edi­len de­ne­tim ve şef­faf­lık ek­sik­li­ği yü­zün­den tek­rar tek­rar ya­şa­nan kriz se­nar­yo­la­rı, Çin ve Hin­dis­tan baş­ta ol­mak üze­re dün­ya­nın ye­ni üre­tim mer­kez­le­rin­de ka­bak ta­dı ver­me­ye baş­la­dı. Kim­se ABD eko­no­mi­sin­de­ki yer­le­şik den­ge­siz­lik­le­ri ya da dün­ya­yı bir ga­zi­no­ya çe­vi­ren çıl­gın spe­kü­la­tör­le­ri ile­le­bet süb­van­se et­mek is­te­mi­yor. İş­te bun­dan do­la­yı­dır ki, li­te­ra­tü­re dün­ya eko­no­mi­si­nin ted­ri­cen ABD eko­no­mi­si­ne bi­re­bir bağ­lı­lık­tan kur­tul­ma­ya yö­nel­di­ği­ni vur­gu­la­yan “de­co­up­ling” gi­bi te­rim­ler gir­mek­te. Bu­nun ya­nın­da son dö­nem­de or­ta­ya çı­kan bil­gi­ler, fi­nan­sal ya­tı­rım­cı­lar nez­din­de ge­rek pi­ya­sa şef­faf­lı­ğı ge­rek­se de­ne­tim me­ka­niz­ma­la­rı­nın yet­kin­li­ği se­be­biy­le gü­ve­ni­lir li­man ola­rak bi­li­nen ABD pi­ya­sa­sı­nın kre­di­bi­li­te­si­ni de gö­re­ce azalt­mış bu­lu­nu­yor.
Kü­re­sel eko­no­mi po­li­tik­te sis­tem ça­pın­da de­ği­şim­le­rin cid­di ta­rih­sel kı­rıl­ma ya da ça­tış­ma­lar ge­rek­tir­di­ği ve ay­rı­ca dün­ya­da­ki ba­şat ak­tör­ler ara­sın­da de­rin kar­şı­lık­lı ba­ğım­lı­lık iliş­ki­le­ri bu­lun­du­ğu dü­şü­nül­dü­ğün­de ha­li­ha­zır­da­ki sis­te­min kı­sa va­de­de ra­di­kal dö­nü­şüm­ler ge­çir­me­ye­ce­ği ön­gö­rü­le­bi­lir. An­cak “Was­hin­ton ve Post-Was­hing­ton uz­la­şı­la­rı” ile fi­nan­sal li­be­ral­lik ek­se­nin­de te­mel­len­di­ril­miş olan “za­ma­nın ru­hu” de­rin­den de­ri­ne bir de­ği­şim sü­re­ci­ne çok­tan gir­miş bu­lu­nu­yor. Za­man, ze­min ve kü­re­sel güç den­ge­le­ri mü­sa­it ol­du­ğun­da bu­nun ku­rum­sal yan­sı­ma­la­rı­nın da or­ta­ya çık­ma­sı mu­kad­der­dir.

Paylaş Tavsiye Et