TARİH boyunca Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürkler (551-745), Orhun Uygur Devleti (744-850), Kansu Uygur Devleti (850-1209) ile Karahanlı Devleti (840-1212), Karahitaylılar (1124-1211) ve Saidiye Hanlığı (1504-1678) gibi çeşitli Türk yönetimlerinin egemen olduğu bugünkü Doğu Türkistan toprakları, 1760’ta Çin-Mançu istilasına maruz kalır. O dönemden bugüne bölge halkı, gerek Çin işgaline ve zulmüne karşı gerekse bağımsızlık talebiyle sık sık ayaklanır; ancak bunların tamamı şiddetle bastırılır. Milyonlarca insanın ölümüne yol açan ayaklanmaların tarihine göz atmak, Doğu Türkistan meselesini anlamak için elzemdir:
Çin 1911’de cumhuriyet rejimine geçer. Merkezin zayıflığı sebebiyle mahalli idarecilerin tamamen bağımsız hareket ettiği bu dönemde Doğu Türkistan’da ayaklanmalar hiç kesilmez. Yerli idarecilerin halk üzerindeki baskılarının artması üzerine 1930-33 döneminde Kumul’da önce Tömür Halife ve sonra Hoca Niyaz Hacı, Turfan’da Mahmut Muhiti ve Hoten’de Mehmet Emin Buğra liderliğinde ayaklanmalar baş gösterir. Sonuçta Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyet kurulur (1934-36).
1949’da komünist Çin kuvvetlerinin istilasına uğrayan Doğu Türkistan’da, 1953’te Çinlilerin gayri insani uygulamalarına karşı genel bir silahlı ayaklanma baş gösterir. “Doğu Türkistan celladı” olarak bilinen Ordu Komutanı Vang Cin, “devrim aleyhtarı unsurları yok etme” sloganıyla 250 binden fazla din adamı ile aydını tutuklayarak işkencelerle öldürür.
1955’te Hoten, Atçu ve Aksu’da büyük çaplı ayaklanmalar meydana gelir. Çin işgal ordusu silahsız halk üzerine ağır silahlarla ateş açarak yüzlerce Uygur’u öldürür. 1962’de İli ve Çöçek’teki gösterileri Çin askerleri kanlı bir şekilde bastırır ve 1 milyondan fazla Uygur, Kazakistan’a ilticaya mecbur bırakılır.
1969’a gelindiğinde, Çin milli ordusunda önemli görevlerde bulanan Ahunoğlu (Ahunov) Mecit, beraber çalıştığı arkadaşları ile birlikte ayaklanma hazırlığındayken, yönetim tarafından haber alınınca, teşkilat üyeleri acımasızca öldürülür. 1970’te Eyalet Hükümet Başkan Yardımcısı Eminoğlu (Eminov)’nun organize ettiği Doğu Türkistan Halk Partisi, ülke çapında geniş kapsamlı bir ayaklanma planı yapar. Ancak 32 bini aşkın üyesi bulunan örgüt ayaklanma arifesinde bastırılır. Lider kadro idam edilirken, binlerce Uygur genç Çin güçleri tarafından öldürülür, bir kısmı da çalışma kamplarına sürülür.
Aralık 1985’te 10 bine yakın Müslüman Türk öğrenci, Urumçi Üniversitesi’nde dersleri bir hafta süre ile boykot ederek sokaklarda gösteri yapar. Pekin, Nancing ve Şanghay gibi büyük şehirlerdeki Türk öğrenciler de destek verir. Talepleri Doğu Türkistan’daki nükleer denemelerin durdurulması, Çinli göçmen akınına son verilmesi, seçme ve seçilme hakkının tanınması, insani ve milli hak ve hukuklarının iadesi gibi son derece meşru taleplerdir. Yine 1989’da Urumçi’de Müslümanlar, İslamiyet’e yapılan hakaret ve saldırıların durdurulması ve demokratik hakların verilmesini talep ederek gösteriler yapar.
1990’da Kaşgar’ın Baren kasabasında patlak veren silahlı ayaklanma kısa zamanda büyür. Kasaba havadan ve karadan ordu tarafından birkaç gün ateş altında tutulurken, genel bir “temizlik operasyonu” çerçevesinde Doğu Türkistan’ın her yerinde binlerce insan tutuklanır.
1997’de Gulca’da Kadir gecesi Kur’an okumak üzere bir evde toplanan Doğu Türkistanlı kadınların Çinli polislerin baskınıyla evden dışarı çıkarılması ve direnenlere ateş açılması ile başlayan olaylarda 300 civarında direnişçi hayatını kaybeder; 3.000’den fazlası hapse atılır ve 1.600’ünden bir daha haber alınamaz.
Mart 2008’de Hoten’de çoğunluğu kadın 1.000 civarında gösterici işkence karşıtı sloganlarla hükümet binasına doğru yürür. Güvenlik güçlerinin verdiği sert karşılığa dayanamayan halk, destek için sokağa dökülür. Hoten ve Karakaş’ta iki gün süren gösterilerde çoğu kadın yaklaşık 600 kişi tutuklanır.
Urumçi Olaylarını Etnik Ayrımcılık Körükledi
5 Temmuz’da Doğu Türkistan’ın merkezi Urumçi’de yaşanan halk ayaklanması ise yıllardır yürütülen vahşetin dayanılmaz boyutlara ulaşmasının bir sonucuydu. Kürtaj, dinî hayata yönelik baskı, iş hayatındaki ayrımcılık, ırz ve namusa yönelik saldırılar, geçmişi belgeleyen kaynak ve tarihî eserlerin imhası, aşırı Çinli göçü ve yerli halkın değişik bölgelere göçe zorlanması, Çinlilerin sözlü ve fiilî hakaretleri vs. bardağı taşıran damlalar oldu. Yakın zamanda yaşanan etnik ayrımcılık uygulamaları da bu olayları körükledi. Geçtiğimiz sene Kaşgar’da bir Uygur kız öğrenci ile Çin’in iç kısmında Çinli bir kız öğrenciye tecavüz eden iki Çinli öğretmene farklı hapis cezaları verilmesi, birkaç ay önce Kaşgar’daki tarihî mekanların yıkılması, Gulca’da bir köy halkının göçe zorlanması ve 26 Haziran’da bir oyuncak fabrikasında çalışan Uygur kızların yatakhanesine Çinlilerin baskını sonucu çok sayıda kızın öldürülmesi gibi olaylar, 5 Temmuz olayını hazırlayan en etkili sebeplerdi.
Devlet ölü sayısını 196 olarak açıklasa da bu rakamın binleri aştığı tahmin ediliyor. Yaralı ve tutuklu sayısı ise oldukça yüksek. Burada asıl korkulan, tarihteki birçok örneğe uygun olarak, yaralıların ölüme terk edilmesi ve tutukluların büyük çoğunluğunun idam edilecek olması. “Devleti parçalamaya çalışan suçluları cezalandırma yasası” çıkaracağını ve olaylara iştirak edenleri bu yasa ile cezalandıracağını duyuran Çin, anlaşılan o ki önce kılıfı uydurup sonra minareyi çalacak.
Paylaş
Tavsiye Et