Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2009) > Memleket Hali > “Türkiye halkı” tedirgin
Memleket Hali
“Türkiye halkı” tedirgin
Yücel Bulut
“Bir Ya­şam Şek­li Ola­rak As­ker­lik”
Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı İl­ker Baş­buğ’un 14 Ni­san’da Harp Aka­de­mi­le­ri’nin Yıl­lık De­ğer­len­dir­me Top­lan­tı­sı’nda yap­tı­ğı ko­nuş­ma­nın hem içe­ri­ği, hem de üs­lu­bu ka­mu­oyu­nun yo­ğun il­gi­si­ni çek­ti ve med­ya ta­ra­fın­dan, el­bet­te bel­li kı­sım­lar öne çı­kar­tıl­mak su­re­tiy­le, olum­lu de­ğer­len­dir­me­ler al­dı. Baş­buğ’un ko­nuş­ma­sın­da üç ko­nu öne çık­tı: “De­mok­ra­tik­lik kis­ve­si al­tın­da TSK’nın yıp­ra­tıl­dı­ğı” tes­pi­ti, “Tür­ki­ye hal­kı” ta­nı­mı ve “Ce­ma­at” de­ğer­len­dir­me­si.
Baş­buğ’a gö­re as­ker­lik bir mes­lek de­ğil, da­ha zi­ya­de bir ya­şam şek­liy­miş. Baş­buğ’un bu vur­gu­su, bir mes­lek gru­bu­nun yap­mış ol­du­ğu işin ni­te­li­ği­ni, muh­te­va­sı­nı, kap­sa­mı­nı ve sı­nır­la­rı­nı bü­yük öl­çü­de ken­di­si­nin be­lir­le­me­si ge­re­ği­ne işa­ret edi­yor. Bu, ki­me ve­ya ne­ye kar­şı, han­gi ko­şul­lar­da ve han­gi öl­çü­ler­de so­rum­lu ol­du­ğu­nun be­lir­len­me­sin­de mü­da­ha­le­ye de pek izin ver­me­ye­cek bir yak­la­şım tar­zı. Bu yak­la­şı­mın, or­tak bir bü­tü­nün, bel­li bir iş­bö­lü­mü so­nu­cun­da ve bel­li iş­le­ri yap­mak üze­re gö­rev­len­dir­di­ği bir par­ça ol­ma iş­le­vi­ni de pek be­nim­se­me­ye­ce­ği aşi­kar. Zi­ra o or­tak bü­tü­nün ken­di ya­şam şek­li­ni teh­dit eden, sı­nır­la­yan, is­te­me­di­ği ki­mi mü­da­ha­le­ler­de bu­lun­du­ğu­nu var­sa­yı­yor. Ni­te­kim Baş­buğ’un ko­nuş­ma­sın­da öne çı­kan hu­sus­lar­dan bi­rin­ci­si, TSK’nın “de­mok­ra­tik eleş­ti­ri” kis­ve­si al­tın­da yıp­ra­tıl­dı­ğı id­dia­sı. Bu­na bağ­lı ola­rak da, TSK’nın id­di­ala­rın ak­si­ne ye­te­rin­ce oto­nom ol­ma­dı­ğı­nı di­le ge­ti­ri­yor ve ken­di or­ga­ni­zas­yo­nu­nu sağ­la­ma ko­nu­sun­da TSK’ya oto­no­mi ve­ril­me­si­ni ta­lep edi­yor.
Yi­ne bu ko­nuy­la bağ­lan­tı­lı ola­rak Baş­buğ, “TSK’da etik ve ah­la­ki de­ğer­le­rin öne­mi­ni, as­ke­rin üni­for­ma­sı, onu­ru ve şe­re­fi­nin her şe­yin üze­rin­de ol­du­ğu­nu” vur­gu­lu­yor. Top­lu­mun as­ke­ri­ne gü­ven ve iti­ma­tı­nın tam ol­ma­sı ge­re­ği­nin al­tı­nı önem­le çi­zen Baş­buğ’un, TSK’ya yö­nel­ti­len eleş­ti­ri­le­rin bu iti­ma­tı sar­sı­cı et­ki yap­tı­ğı­na iliş­kin bir yar­gı­ya sa­hip ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor. An­cak her­han­gi bir ku­ru­ma ya da ki­şi­ye bir eleş­ti­ri yö­nel­til­di­ğin­de, o ku­ru­mun ya da ki­şi­nin “şe­ref ve hay­si­yet”ten, “ye­ri­ne ge­tir­di­ği gö­re­vin teh­li­ke­le­rin­den” ya da “mem­le­ke­te yap­mış ol­du­ğu hiz­met­ler­den” söz et­me­nin me­se­ley­le ala­ka­sı­nı kur­mak pek de müm­kün ol­mu­yor. Şe­ref ya da hay­si­ye­tiy­le gö­rev yap­mak, ha­ta yap­ma­ma­nın gü­ven­ce­si ola­bi­lir mi? Ya da eleş­ti­ri­yi ke­sin­lik­le ya­sak­lar mı? Eleş­ti­ri­yi ya­pan­la­rın, yal­nız­ca eleş­ti­ri ey­lem­le­ri ne­de­niy­le, mem­le­ke­tin fay­da­sı­nı is­te­me­dik­le­ri ya da hay­si­yet­siz ve şe­ref­siz ol­duk­la­rı dü­şü­nü­le­bi­lir mi? Ma­ale­sef Baş­buğ’un de­ğer­len­dir­me­le­rin­den böy­le bir so­nuç da çık­mı­yor de­ğil. Ay­nı za­man­da Baş­buğ, de­ğer­len­dir­me­le­rin­de, tem­sil et­ti­ği ku­ru­mu top­lu­mun üze­rin­de bir yer­ler­de yü­ce bir ma­ka­ma otur­tu­yor ve bu kut­sal ko­num­dan ha­re­ket­le de, yap­tı­ğı her işin bir hik­me­ti ol­du­ğu­nun ka­bul edil­me­si ve sor­gu­lan­ma­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni zım­nen ifa­de edi­yor.
 
“Türk Hal­kı” Out, “Tür­ki­ye Hal­kı” İn!
Baş­buğ’un ko­nuş­ma­sın­da yap­tı­ğı “Tür­ki­ye hal­kı” ta­nı­mı­nın ka­muo­yu ta­ra­fın­dan ha­ra­ret­le des­tek­len­me­si de si­vil-as­ker iliş­ki­le­ri­ne iliş­kin bu vur­gu­su­nun ve ko­num­lan­dır­ma­sı­nın yay­gın bir ka­bul gör­dü­ğü­ne işa­ret edi­yor. Mev­cut si­ya­sal par­ti­ler­den her­han­gi bi­ri­si­nin bu ta­nı­mı dil­len­dir­me­si du­ru­mun­da na­sıl bir tep­ki ala­ca­ğı­nı dü­şü­ne­bi­li­yor mu­su­nuz? Bu du­rum­da bö­lü­cü­lük dâ­hil her çe­şit eleş­ti­ri­ye ve suç­la­ma­ya ma­ruz ka­la­cak­la­rı aşi­kâr. An­cak Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı, ben­zer bir ta­nım­la­ma­yı yap­tı­ğın­da “dev­rim­ci bir açı­lım” öv­gü­sü­ne maz­har ola­bi­li­yor. El­bet­te bu tür­lü yak­la­şım­la­rın ge­liş­ti­ril­me­si ve zen­gin­leş­ti­ril­me­si Tür­ki­ye’nin prob­lem­le­ri­nin çö­zü­mün­de önem­li açı­lım­lar sağ­la­ya­cak­tır. An­cak me­se­le­le­rin çö­züm yol­la­rı­nı tar­tış­mak­tan zi­ya­de, ki­min ve ne za­man çö­zü­mü is­te­ye­ce­ği­ne en­deks­len­mek Tür­ki­ye’nin ya­şa­dı­ğı en be­lir­gin yö­ne­tim prob­le­mi. TSK her­han­gi bir ha­ya­tî ko­nu­da ni­ha­i bir de­ğer­len­dir­me yap­maz ise vay bu mem­le­ke­tin ha­li­ne! O tak­dir­de, çö­zü­le­bi­le­cek me­se­le­le­ri bi­le çöz­mek müm­kün ol­mu­yor. Top­lu­mun ge­niş bir ke­si­mi ta­ra­fın­dan da be­nim­se­nen bu ko­num­lan(dır)ışın bu­gü­ne ka­dar ne TSK’ya ne de “Tür­ki­ye hal­kı”na bir fay­da­sı do­kun­du; bun­dan son­ra do­ku­na­ca­ğı da şüp­he­li.
Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı’nın Mus­ta­fa Ke­mal’in Nu­tuk’una atıf ya­pa­rak sun­muş ol­du­ğu “Tür­ki­ye hal­kı” ta­nı­mı­na öv­gü­ler dü­zü­lür­ken, bu­gü­ne ka­dar “Tür­ki­ye hal­kı”nı fark­lı şe­kil­ler­de an­la­yıp uy­gu­la­yan­la­rın ya da bu ta­nı­ma ben­zer ni­te­le­me­le­ri “bö­lü­cü­lük” suç­la­ma­sıy­la yaf­ta­la­yan­la­rın kim­ler ol­du­ğu so­ru­su ce­vap­sız ka­lı­yor.
 
Bir Ya­nıl­sa­ma Ola­rak Ce­ma­at­le­rin Güç Al­gı­sı!
Baş­buğ’un ko­nuş­ma­sın­da dik­ka­ti çe­ken ve üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir di­ğer hu­sus da, “ba­zı din ek­sen­li ce­ma­at­ler” ko­nu­sun­da­ki açık­la­ma­la­rı. İsim ver­me­den, “ba­zı ce­ma­at­ler”in “ön­ce­lik­le eko­no­mik bir güç ol­ma­ya, da­ha son­ra da sos­yo-po­li­tik ya­şa­mı bi­çim­len­dir­me­ye, di­ne bağ­lı bir tek ya­şam tar­zı ola­rak sos­yal kim­lik­le­ri­ni or­ta­ya koy­ma­ya ça­lış­tık­la­rı” ve “ken­di­le­ri­ni de­mok­ra­tik ala­nın bir oyun­cu­su ola­rak tak­dim et­mek­te ve gö­rü­nür­de güç­lü bir ko­nu­ma gel­dik­le­ri­ne inan­mak­ta” ol­duk­la­rı tes­pi­ti­ni ya­pı­yor. De­vam­la da, muh­te­va­sın­da bir teh­dit ve uya­rı da ba­rın­dı­ran “an­cak bu güç ima­jı ve al­gı­sı ya­nıl­tı­cı­dır” me­sa­jı­nı ve­ri­yor. Bu “ba­zı din ek­sen­li ce­ma­at­ler”in kim­ler ol­du­ğu, ka­mu­oyu­nun meç­hu­lü de­ğil. Ni­te­kim sa­vu­nu ni­te­lik­li pek çok açık­la­ma da ad­re­sin doğ­ru an­la­şıl­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor. Bu­gün­den söy­le­mek bel­ki er­ken, an­cak Baş­buğ’un “ba­zı din ek­sen­li ce­ma­at­ler” hak­kın­da­ki de­ğer­len­dir­me­le­ri, iler­le­yen za­man­da ye­ni bir ge­ri­li­min do­ğa­ca­ğı­na iliş­kin iz­ler de ta­şı­yor. Bu, ay­nı za­man­da hü­kü­me­ti de bu ko­nu­da bir ta­vır al­ma­ya zor­la­ya­cak bir or­tam ya­ra­ta­bi­lir. Bu ge­ri­li­min ve ça­tış­ma­nın ne za­man ve ne şe­kil­de ger­çek­le­şe­ce­ği ise önü­müz­de­ki dö­nem­le­rin gün­de­mi­ni oluş­tur­ma­ya aday.
 
Dal­ga Dal­ga Er­ge­ne­kon!
Meş­hur is­miy­le “Er­ge­ne­kon” Da­va­sı çer­çe­ve­sin­de­ki ope­ras­yon­lar dal­ga dal­ga de­vam edi­yor. Son dal­ga­da ki­mi es­ki rek­tör­ler ve ba­zı si­vil top­lum ku­ru­luş­la­rı­nın ku­ru­cu ve baş­kan­la­rı da ifa­de­le­ri­ne baş­vu­rul­mak üze­re gö­zal­tı­na alın­dı, ev ve iş­yer­le­rin­de ara­ma­lar ya­pıl­dı. 12. dal­ga, gö­zal­tı­na alı­nan ki­şi­le­rin top­lum­sal ha­yat­ta iş­gal et­tik­le­ri “say­gın” sta­tü­le­ri ne­de­niy­le ka­mu­oyun­da tep­kiy­le kar­şı­lan­sa da, de­va­mın­da­ki ge­liş­me­ler bel­li bir man­tı­ğa ve ken­di için­de bir tu­tar­lı­lı­ğa sa­hip ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Ni­te­kim özel­lik­le es­ki rek­tör­ler, mah­ke­me­ce tu­tuk­lan­dı­lar. (Sen­fo­ni­ci es­ki Cum­hur­baş­ka­nı’nın, son dal­ga­da tu­tuk­la­nan Meh­met Ha­be­ral’ı uğur­la­ma­sı ise pek de bir ma­ni­dar­dı ha­ni!) Ne­ti­ce­de hep söy­le­nen o ma­lum na­ka­ra­tı tek­rar­la­mak­tan baş­ka ne söy­le­ne­bi­lir: Yar­gı­ya gü­ven­mek la­zım!
İşin bir di­ğer bo­yu­tu da, ka­mu­oyu­nun bü­yük öl­çü­de “say­gın­lık” te­me­lin­de duy­gu­sal ni­te­lik­li tep­ki­ler­de bu­lun­ma­sıy­dı. Top­lum­ca say­gın ol­du­ğu var­sa­yı­lan ya da bel­li ka­mu­sal fay­da ge­ti­ren hiz­met­ler ya­pı­yor ol­duk­la­rı ge­rek­çe­siy­le med­ya ta­ra­fın­dan yü­ce­ler­de ko­num­lan­dı­rı­lan ki­şi­ler için san­ki suç iş­le­ye­mez­ler­miş gi­bi bir ha­va ya­ra­tı­lı­yor. O sta­tü­le­ri iş­gal et­me­le­ri, ba­şa­rı­lı bir cer­rah ya da aka­de­mis­yen ol­ma­la­rı ya da ka­mu­sal bir hiz­met yap­ma­la­rı ya­hut yaş ve sağ­lık du­rum­la­rı; san­ki dar­be gi­ri­şim­le­ri­ne des­tek ver­me­le­ri­ne ya da biz­zat dar­be yap­ma­ya te­şeb­büs et­me­le­ri­ne ke­sin­lik­le en­gel­miş gi­bi, ope­ras­yon­lar aley­hi­ne bir ka­muo­yu ya­ra­tıl­ma­ya ça­lı­şı­lı­yor. Ope­ras­yon­lar son­ra­sın­da ba­sı­na yan­sı­yan ge­liş­me­ler ise ope­ras­yon­la­rın -tarz­la­rı ya da yön­tem­le­ri bir ya­na- bel­li bir tu­tar­lı­lık içe­ri­sin­de sür­dü­rül­dü­ğü­nü gös­te­ri­yor. Bu da, ça­tış­ma­nın hâ­lâ bel­li dü­zey­de sür­mek­te ol­du­ğu­nun ve me­se­le­le­rin çö­zü­mü­nün zor­lu ve ka­rar­lı bir sü­reç ge­rek­tir­di­ği­nin bir işa­re­ti ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­li.
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de İs­tan­bul’da mey­da­na ge­len ve bi­ri po­lis iki va­tan­da­şı­mı­zın ölü­müy­le ne­ti­ce­le­nen “ba­şa­rı­lı (!)” ope­ras­yo­nun, şim­di­ler­de ABD’de te­da­vi-sür­gün ha­ya­tı ya­şa­yan Bed­ret­tin Da­lan’ın ku­ru­cu­su ol­du­ğu İs­tek Vak­fı’na ait Poy­raz­köy’de­ki ara­zi­de gö­mü­lü ola­rak bu­lu­nan si­lah­la­rın izi­nin sü­rül­me­siy­le baş­la­tıl­dı­ğı bil­gi­si med­ya­da yer al­mış­tı. Bu, ade­ta top­rak­tan -Baş­buğ’un sev­me­di­ği te­rim­le söy­le­ye­cek olur­sak- “fış­kı­ran” si­lah­lar­la il­gi­li ilk so­mut so­nuç ol­ma­sı açı­sın­dan önem­li gö­rül­se ge­rek­tir.
 
Yi­ne Te­rör! Ama Ne­den?
Me­se­le­nin bir di­ğer bo­yu­tu da, bu ara­zi­de bu­lu­nan si­lah­la­rın ne amaç­la sak­lan­dı­ğı ve 27 Ni­san’da eş za­man­lı ola­rak İs­tan­bul’un yi­ne bir baş­ka sem­tin­de ger­çek­leş­ti­ri­len bir di­ğer ope­ras­yon­la et­ki­siz kı­lı­nan te­rö­rist­le­rin han­gi amaç­la ne tür ey­lem­ler ya­pa­cak­la­rıy­dı. Ni­te­kim İs­tan­bul’da­ki ope­ras­yon­la­rın üze­rin­den bir gün geç­me­den An­ka­ra’da Bil­kent Üni­ver­si­te­si’nde Ada­let es­ki ba­kan­la­rın­dan Hik­met Sa­mi Türk’e yö­ne­lik bir can­lı bom­ba sal­dı­rı­sı at­la­tıl­dı. Bü­tün bu sal­dı­rı­la­rın Er­ge­ne­kon Da­va­sı’yla na­sıl bir bağ­lan­tı­sı var bil­mi­yo­ruz. An­cak Di­yar­ba­kır Li­ce’de 9 as­ke­rin şe­hit düş­me­si, Şem­din­li’de­ki ça­tış­ma ve Bil­kent’te Türk’e yö­ne­lik sal­dı­rı gi­bi olay­la­rı ay­nı gün için­de ya­şa­yan bir top­lu­mun bu ko­nu­da has­sas­laş­ma­ma­sı müm­kün mü?
Bel­ki Di­yar­ba­kır ve Şem­din­li’de mey­da­na ge­len ge­liş­me­le­ri di­ğer­le­rin­den ay­rı de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir. An­cak Li­ce ve Şem­din­li’de baş­la­yan sal­dı­rı­lar, PKK’ya yö­ne­lik bir as­ke­rî ha­zır­lı­ğa meş­rui­yet ka­zan­dı­ra­cak­tır. Öte yan­dan, ye­rel se­çim­ler­de Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu’da bü­yük bir se­çim za­fe­ri el­de eden DTP’nin PKK’dan ay­rış­ma­sı­nı zor­la­yı­cı bir sü­re­ci de be­ra­be­rin­de ge­ti­re­cek­tir. Ni­te­kim Ge­nel­kur­may Baş­ka­nı Baş­buğ’un ge­rek Harp Aka­de­mi­le­ri’nde­ki ko­nuş­ma­sın­da di­le ge­tir­di­ği “Tür­ki­ye hal­kı” ta­nı­mı ya da “et­nik ça­tış­ma” ko­nu­sun­da söy­le­dik­le­ri ve prob­le­min çö­zü­mü­ne yö­ne­lik alın­ma­sı­nı öner­di­ği ön­lem­ler ve ge­rek­se de 29 Ni­san’da ba­sın men­sup­la­rıy­la yap­tı­ğı ile­ti­şim top­lan­tı­sın­da­ki “PKK’yla iliş­ki­si­ni açık­la­ya­ma­mış DTP’nin bu­lun­du­ğu bir ça­tı­nın al­tın­da bu­lun­mam” söz­le­ri bu zor­la­ma­nın iz­le­ri­ni ta­şı­yor. Ay­rı­ca bu ye­ni de de­ğil. Ye­ni olan Ah­met Türk’ün geç­miş dö­nem­de­ki sal­dı­rı­lar­da ta­kı­nı­lan ta­vır­dan fark­lı ola­rak sal­dı­rı­la­rı bel­li bir üs­lup dâ­hi­lin­de kı­na­yı­cı açık­la­ma­sı. Sal­dı­rı­la­rın na­sıl bir sü­re­ci baş­la­ta­ca­ğı­nı ise ya­şa­yıp gö­re­ce­ğiz.

Paylaş Tavsiye Et