KÜRT meselesini demokratik mekanizmalarla çözmeyi amaçlayan “Kürt Açılımı” -namı-ı diğer “Demokratik Açılım”-, Türkiye siyasetini yeniden şekillendirdi. CHP ve MHP açılıma toptan karşı çıkarak aynı safta buluştular. Muhalefetin sağ ve sol kanadında yer alan bu partiler, açılımın bir “bölünme projesi” olarak nitelenmesinde mutabık kaldılar. CHP’ye nispetle daha sert bir tutum takınan MHP, nefret söylemine varan bir dille
-başta hükümet olma üzere- açılıma destek olan herkesi vatana ihanetle itham etti. Açılımı daha doğmadan boğmaya çalışan bu ret cephesi, karşısında AKP ve DTP’yi buldu. Kürt Açılımı, daha önce aralarında bir irtibat bulunmayan bu iki parti arasında bir diyaloğun başlamasını sağladı. Böylece bir tarafında açılıma toptan karşı çıkan CHP ile MHP’nin, diğer tarafında ise açılımı başlatan AKP ile buna destek olan DTP’nin bulunduğu bir siyasi tablo ortaya çıktı.
Mevcut tabloda DTP önemli bir yer teşkil ediyor. Çünkü DTP, demokratik sürece gerçek manada katkı yapabilir ve hükümetle verimli bir işbirliği yürütebilirse sürecin başarıya ulaşma ihtimali artar. Aksi bir halde -yani DTP’nin destek vermediği ve hükümetle restleştiği bir durumda- ise, süreci akamete uğratmak için alesta bekleyenlerin eli güçlenmiş olur. Bu itibarla denilebilir ki; DTP kilit bir konumdadır ve DTP’nin izleyeceği politikalar, sürecinin akıbetini derinlemesine etkileyecektir.
DTP, Açılıma Neden Destek Verdi?
Sürecin başladığı noktada DTP’nin hükümete desteği tamdı. Başbakan Erdoğan ile görüşmesinin ertesinde DTP lideri Ahmet Türk, bir diyalog ortamının sağlanmasının kendilerini mutlu ve umutlu kıldığını belirtmişti. Türk’e göre, bu süreç herkese sorumluluk yüklüyordu ve DTP de bu süreçte bir sorumluluk bilinciyle hareket edecekti. DTP’nin bu şekilde süreci olumlamasının başlıca iki nedeni vardı:
İlki, DTP öteden beri Kürt meselesinin ancak Türkiye’de demokrasinin güçlendirilmesiyle çözülebileceğini savunuyor ve siyasal iktidara çabalarını bu yönde yoğunlaştırması için çağrıda bulunuyordu. Demokratik kanalları öne çıkaran ve diyaloğu içeren yapısıyla Kürt Açılımı, DTP’nin genel siyasetiyle bağdaşıyordu. Bu nedenle DTP’nin bu açılımı direkt karşısına alması düşünülemezdi. Zira böylesi bir tavır bu partinin bugüne kadar dillendirdiği taleplerin bizatihi kendisi tarafından inkar edilmesi anlamını taşırdı ki, bunun halka izahı çok güç olurdu. DTP bu yanlışa düşmedi ve sürecin içine girdi.
İkincisi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözüme kavuşturulmasına dair bir çalışma başlatıldığının duyurulmasıyla birlikte bölgede umutlu bir bekleyiş başladı. Savaşın her türlü tahribatına maruz kalmış Kürtler, bu işin barışçıl bir çözüme kavuşturulmasına dönük istemlerini güçlü bir şekilde dile getirdiler. Gerçi zaman içerisinde CHP ve MHP’nin yüksek perdeden karşı duruşları, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın muhalefeti aratmayan bir savaş diline tevessül etmesi ve son olarak Genelkurmay Başkanı’nın bildik hizaya sokma amaçlı konuşmaları bu “umutlu bekleyiş”i “temkinli bir bekleyiş”e dönüştürdüyse de genel itibarıyla açılım Kürt seçmende karşılık buldu. Dolayısıyla DTP de seçmen kitlesinin açılım hakkındaki olumlu kanaatine uygun olarak süreci destekledi.
İki DTP
Ancak önceleri blok halinde açılımın yanında duran DTP’de zamanla aykırı sesler yükselmeye başladı. Açılım konusunda farklı düşünen parti mensupları kamuoyu önünde birbirlerini eleştirdiler. Mesela önce partinin eşbaşkanlarından Emine Ayna’nın Van’da düzenlenen bir mitingde “CHP ve MHP’ye sesleniyorum. AKP’nin oyununa gelmeyin. AKP yarın çıkıp ‘Ben çözmek istedim engel oldular’ demesin.” ifadelerini kullanarak iktidarın samimi olmadığını ima etti. Bunun üzerine Ahmet Türk “Hassas bir konuyu böyle aceleci bir mantıkla yorumlamak doğru değil” diyerek Ayna’yı eleştirdi.
Daha sonra Roj TV’de bir programda Türk, Başbakan’ın niyetine ilişkin düşüncesini şöyle açıkladı: “Başbakan’ın samimi yaklaştığına inanıyorum: Başbakan ile ilgili yaptığımız görüşmenin içeriği ile bir şey söylemem söz konusu değil. Başbakan’ın bu konuda samimi yaklaştığına ben inanıyorum. Bu acıların sona ermesi konusunda düşüncesi olduğunu biliyoruz.”Ancak Türk’ün Başbakan’ın samimi olduğuna dair sözlerinin mürekkebi kurumamışken, partinin grup başkanvekilleri Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak başka bir açıklama yaptılar ve “AKP’nin açılım dediği şey aslında bilinen resmî söylemin allanıp pullanmasından ibaret kalmaya adaydır” diyerek Türk’e ters düştüler.
Ortaya çıkan bu manzara, DTP içinde en temel konularda dahi farklılaşan iki grubun bulunduğunu gösteriyor. Ahmet Türk’ün şahsında temsil edilen grup; mutedil bir dil kullanma konusunda hassas davranıyor, Türkiye’nin dengelerini dikkate alıyor, karşılıklı sorumluluğun altını çiziyor ve yaptığı açıklamalarda Türkiye kamuoyuna da seslenme kaygısını taşıyor. Buna karşılık baskın siyasi aktörü Emine Ayna olan grup ise; daha agresif bir dile yaslanıyor, sorumluluktan ziyade karşıtlığı öne çıkarıyor, kolaydan zora doğru giden bir mutabakat siyaseti yerine en son konuşulması gereken hususları en önce ve temel koşul olarak masaya koyan dayatmacı bir siyaseti tercih ediyor.
Açılım DTP’yi, DTP Açılımı Etkiler
Bu noktada şu soru sorulabilir: DTP içinde farklı yaklaşımların bulunmasının sürece etkisi ne olur? Kanaatimce, burada tek yönlü bir etkiden ziyade karşılıklı bir etkileşim sürecinden bahsetmek daha doğru olacaktır. Daha açık bir anlatımla, Kürt Açılımı’nın muhtevası DTP içindeki mücadelede belirgin bir rol oynar, buna karşılık DTP’de baskın gelen grubun kimliği de açılıma olumlu ya da olumsuz bir etkide bulunur. Şöyle ki:
Kürt açılımının içeriği DTP’deki yaklaşımlardan hangisinin daha ağır basacağının belirlenmesinde önemli faktörlerden biridir. İlk ihtimal, açılımın Kürtlerin yasal/anayasal taleplerini karşılaması ve PKK’nın dağdan inmesini sağlamasıdır. Yani “silahsızlandırmayı kapsayan bir demokratikleşme” programı şeklinde bir açılımın ortaya konmasıdır. Böyle olursa DTP’de siyaset güç kazanır ve güvercinlerin sözünün hükmü artar. İkinci ihtimal, açılımın demokrasiyi tahkim etmekten uzak durması ve temel sorunları ıskalamasıdır. Yani açılımın dostlar alışverişte görsün tarzında kaleme alınması ve birkaç pansuman tedbirin açılım diye yutturulmaya çalışılmasıdır. Kürtlerin tatmin olmayacağı bu halde, siyasetin sorun çözücü işlevine duyulan inanç zayıflar ve şahinlerin sesleri daha gür çıkar.
Aynı şekilde DTP içindeki mücadeleden galip gelenin kimliği de açılımın geleceğini belirler. İlk ihtimal Türk’ün yaklaşımının hâkim olmasıdır. Böyle bir durumda DTP sürece daha fazla destek sunabilir, sürecin daha hızlı ilerlemesini sağlayabilir ve toplum olarak ödeyeceğimiz faturayı düşürebilir. İkinci ihtimal, Ayna’nın yaklaşımının galip gelmesidir. Bu takdirde DTP’nin desteği her an tepkiye dönüşebilir, dolayısıyla sürecin uzaması ve maliyetin artması kaçınılmaz hale gelebilir.
Paylaş
Tavsiye Et