Fransa ve Almanya resesyondan çıkıyor Küresel krizden en fazla etkilenen bölgeler arasında yer alan Avrupa, Avrupa Birliği’nin istatistik kurumu olan Eurostat’ın açıkladığı Avro Bölgesi büyüme verileri ile rahat bir nefes aldı. Rapora göre Nisan-Haziran arasındaki üç aylık dönemde %0,3 oranında büyüme kaydeden Fransa ve Almanya resesyondan çıkış yolunda ilk adımı attı. Son dört çeyreği küçülmeyle kapatan her iki ekonominin de büyümeye geçmesi, Alman ve Fransız hükümetlerinin yanı sıra ekonomistleri de şaşırtırken, bu sürpriz büyüme uzun süredir krizin etkisi altında kalan Avro Bölgesi için iyileşme umudunu beraberinde getirdi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en zor günlerini bu krizde yaşayan Almanya’nın resesyondan çıkış sinyali vermesi, avronun da dolar karşısında değerlenmesini sağladı. Almanya Federal İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre, ülkede yeniden büyümeye geçilmesinde kamu ve inşaat harcamalarının artması ve halkın tüketime yönelmesi etkili oldu. Fransa ise ihracatının güçlü performansı ve tüketici harcamalarındaki artış sayesinde kısa sürede toparlanma kaydedebildi.
IMF’den 250 milyar dolarlık ek kaynak Uluslararası Para Fonu (IMF), üye ülkelerin döviz rezervlerini desteklemek amacıyla 250 milyar dolarlık Özel Çekme Hakkı (special drawing rights-SDR) imkanını onayladı. IMFİcra Kurulu tarafından onaylanan250 milyon dolarlık ek kaynak, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar için 100 milyar dolarlık ilave kredi imkanı sağlıyor. Üye ülkelerin, kotalarının %74’ü oranında faydalanabileceği bu kredinin 18 milyar dolarlık kısmı ise düşük gelirli ülkelere tahsis ediliyor. IMF’den yapılan açıklamada, “Genel SDR tahsisi küresel krize işbirliği içinde verilen çok taraflı yanıtın ana örneklerinden biridir ve fon üyelerine bu zorlu dönemde önemli bir destek sunmaktadır” denildi. IMF İcra Kurulu, Nisan ayında toplanan G-20 zirvesinde verilen taahhüdü izleyen dönemde, küresel likiditeyi artırmak amacıyla alınan kararı kabul etmiş ve planlamasını yapmıştı. Türkiye’nin de bu yeni kredi imkanı çerçevesinde, ilave olarak yaklaşık 1,4 milyar dolarlık kredi imkanı elde edeceği belirtiliyor.
Krugman: Krizde en kötüyü atlattık Nobel ödüllü ekonomi profesörü Paul Krugman küresel ekonomik krizde en kötü dönemin geride kaldığını söyledi. Ağustos ayında Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da düzenlenen “Küresel Sermaye Sempozyumu”nda konuşan Krugman, hükümetler tarafından küresel ölçekte uygulamaya konan teşvik paketlerinin de etkisiyle dünya ekonomisinin ABD’de 1929’da borsa çöküşü ile başlayan “Büyük Buhran” benzeri ikinci bir çöküşe maruz kalmaktan kurtarıldığını, ancak ekonominin normal seyrine dönebilmesi için en az iki yıla ihtiyacı olduğunu belirtti. Krugman, ekonomi ve ihracattaki büyümenin istikrar sinyali olduğunu kaydederken, dünya ekonomisinin bugün karşı karşıya bulunduğu tehlikenin, Japonya’nın 90’lı yıllarda yaşadığı ve “kayıp 10 yıl” olarak tanımlanan çok yavaş büyüme sürecine benzer bir “yavaş büyüme” sürecine girmesi olduğunu söyledi. Japonya, aşırı yükselmiş olan hisse senedi ve emlak sektöründeki fiyatların sert şekilde düşüşüyle 90’lı yılları genel temayülün çok altında bir değer olan %1 ortalama ile büyüyerek geçirmiş ve süreç “kayıp 10 yıl” olarak tanımlanmıştı.
Afrikalılar bankayı ceplerinde taşıyor
Afrika ülkeleri cep telefonu bankacılığı kullanımında dünya lideri oldu. Cep telefonu bankacılığı ABD ve Avrupa’da çok fazla tercih edilmezken, milyonlarca Afrikalı faturalarını ceplerindeki telefonla ödeyip alışverişlerini de yine aynı yöntemle yapıyor. Banka hizmetlerinin çok pahalı olduğu ve şube başına düşen müşteri miktarının yüz bin kişiye ulaştığı bölgede, sadece kimlik kartı ile birlikte yetkili bir bayiye başvurularak açtırılan mobil hesaplar her geçen gün yaygınlaşıyor. Özellikle Güney Afrika Cumhuriyeti ve Kenya’da yaygın olan cep telefonu bankacılığı güvenlik, şube yetersizliği gibi nedenlerle nakit para ile işlem yapmakta zorlanan Afrikalılar için hayatı kolaylaştırıyor. Mobil hesapların hedef kitlesinde özellikle cep telefonu kullanıcısı olduğu halde banka hesabı bulunmayan müşteriler yer alıyor.
Japon ekonomisi iyileşme sinyalleri veriyor
Dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip olan Japonya, üst üste dört çeyrek süren uzun bir ekonomik daralma periyodunun ardından gelen iyileşme sinyalleriyle rahat bir nefes aldı. Önceki çeyrekte %3,8 küçülen Japon ekonomisi, Nisan-Haziran döneminde bir önceki çeyreğe göre %0,9 büyüyerek resesyondan çıkış için ilk adımı attı. Ekonomideki bu büyüme Japon hükümetinin bir süre önce yürürlüğe koyduğu geniş kapsamlı teşvik paketinin ardından artan tüketici harcamalarıyla ilişkilendiriliyor. Teşvik paketinin yanı sıra uluslararası pazarda Japon otomobillerine olan talebin artmasıyla ihracatta gözlenen %6,3’lük artış son çeyrekteki büyümede etkili oldu. Geçen yıl itibarıyla resesyona giren Japon ekonomisi, özellikle dünya genelinde görülen ekonomik durgunluğun ihracatı durma noktasına getirmesinin ardından yılın ilk çeyreğinde ciddi kayıplar vermişti.
“Yeşil tüketici” revaçta
“Tüketici tercihi” ya da “sosyal sorumluluk baskısı”yla ekonominin her alanında beliren çevre hassasiyeti, şirketlerin göz ardı edemeyeceği bir rekabet olgusu haline geliyor. Haziran’da yayınlanan Avrupa Birliği Tüketici Raporu’na göre tüketicilerin %10’u malların üzerindeki ekolojik ürün etiketleri ile yeşil enerji etiketlerini tanıyor. Müşterilerin bu hassasiyetini dikkate alan şirketlerse değişik uygulamalarla “yeşil müşteri”leri çekmeye çalışıyorlar. Son olarak British Airways uçakla seyahat etme zorunluluğu bulunan ama karbon salınımından rahatsız olanlara “rahatlatıcı” bir çözüm buldu. Yeni uygulamayla isteyen müşteriler bilet alarak karbon salınımının azaltılmasına yönelik araştırmalara kaynak sağlayan bir fona destek olabiliyor. Türk Hava Yolları ise Ekim ayında yaptığı bir açıklama ile yakıt tasarrufu sağlayarak karbon salınımını azalttıklarını belirtmişti.
Tavsiye Et
Küresel piyasanın yeni gözdesi Türkiye IMF’nin “Türkiye’nin kaynağımıza ihtiyacı giderek azalıyor” açıklaması ve yabancı yatırım bankalarının Türk Lirası önermesinin ardından Türkiye uluslararası yatırımcının gözdesi haline geldi. IMF Türkiye Temsilcisi Hüseyin Samiei’nin Hazine’nin iç ve dış tahvil ihraçlarına gelen yüksek talebin devam etmesi halinde IMF’den finansman ihtiyacının azalacağı yönündeki açıklamasının ardından dünyanın en büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs’ın baş ekonomisti Jim O’Neill da yatırımcılara adres olarak Türkiye’yi gösterdi. O’Neill, Bloomberg televizyonuna verdiği bir söyleşide yatırımcılarını dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip Çin konusunda uyarırken, Türkiye’ye yatırım yapmaları tavsiyesinde bulundu ve Türkiye’yi hisse senedi alınabilecek alternatif pazarlar arasında gösterdi.
Deprem vergileri kalıcı oldu
On yıl önce yaşanan ve Devlet Planlama Teşkilatı, Dünya Bankası, TÜSİAD gibi kuruluşlar tarafından ekonomik maliyeti yaklaşık 24 milyar lira olarak açıklanan Marmara Depremi için 2009 yılının Haziran ayına kadar toplanan “deprem vergileri”nin değeri 24,1 milyar liraya ulaştı. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın yaptığı hesaplamaya göre, ek kurumlar, ek emlak, ek motorlu taşıtlar vergilerinden sağlanan gelir hariç, sadece özel işlem ve özel iletişim vergileriyle 16 milyon hanenin bulunduğu Türkiye’de devletin deprem için her aileden tahsil ettiği tutar, aile başına 1,7 bin liraya ulaştı. On yıl önce geçici olarak başlatılan “deprem vergileri” kalıcı hale getirilirken, deprem güçlendirme çalışmaları için kredi arayışları devam ediyor.
Merkez Bankası’nda beklenen faiz indirimi Merkez Bankası (MB) kısa vadeli faiz oranlarını yarım puan indirerek %7,75 düzeyine çekti. MB Para Politikası Kurulu faiz kararıyla ilgili olarak, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyette gözlenmekte olan toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağına işaret ettiğini, tüketim talebindeki toparlanma gücüne ilişkin belirsizliklerin de arttığını açıkladı. Küresel piyasalardaki sorunların reel ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutuna ilişkin belirsizliklerin sürmesi nedeniyle aşağı yönlü risklerin tamamıyla ortadan kalkmadığına işaret eden MB, para politikasının aşağı yönlü esnekliğini uzun bir süre koruması gerektiğinin altını çizdi. MB’nin iktisadi faaliyette belirgin bir toparlanma gerçekleşmemesi halinde kısa vadede ölçülü faiz indirimlerine devam etmesi bekleniyor.
“Demokratik Açılım”da 3 milyarlık başlangıç
“Demokratik açılım” paketi çerçevesinde yapılacak çalışmalar tartışılırken paketin ekonomi ayağına ilişkin adımlar atılmaya başlandı. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’nden sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre, 2009’da GAP Eylem Planı kapsamındaki yatırımlara toplam 2,7 milyar lira tahsis edildi. GAP kapsamındaki bütün yatırımlar için 2009’da kamu kaynaklarından ayrılan ödenek tutarı ise 3 milyar lirayı aştı. Böylece GAP genel yatırımlarının kamu kaynaklarından aldığı pay %14’e yükseldi. Bakan Yılmaz, “Bölgenin sorununu çözmek için kültürel ve sosyal düzenlemelerden daha önemlisi ekonomik tedbirlerdir. Doğrudan bölge halkının sıkıntılarını çözecek, sulama ve tarım sektörüne yönelik önceliklerin yanı sıra, eğitimden sağlığa kadar çok önemli atılımlar yaptık.” diye konuştu. Tarım, sağlık, eğitim ve kültür alanında yapılacak yatırımları kapsayan Eylem Planı’nın İşsizlik Fonu’nun nema gelirlerinden elde edilecek 4 milyar lirayla finanse edilmesi planlanıyor.
ToyotaSA artık sadece Toyota Sabancı Holding’in Japon Toyota firmasıyla 19 yıldır devam eden ortaklığı, üretimden sonra perakende alanında da noktalandı. Sabancı Holding, Toyota Motor Europe ve Mitsui ile ortak olduğu ToyotaSA’daki %64,99 oranındaki hissesini, Suudi Arabistan merkezli Abdul Latif Jameel Group (ALJ)’a satma kararı aldı. Toyota ile 55 yılı aşan bir işbirliği bulunan ve tüm dünyada Toyota’nın en büyük distribütörü durumunda olan ALJ, Sabancı’nın ToyotaSA’daki hisseleri için 85 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü yaptığı açıklamada “Diğer pazarlarda olduğu gibi Türkiye’de de bu işin artık global bir nitelik kazanmasından ötürü ToyotaSA çatısı altında yürüttüğümüz distribütörlük faaliyetlerimizi global bir kuruma devretme kararı aldık” dedi. Yaklaşık 25 yıl önce Sakıp ve Özdemir Sabancı ile yola çıkan Toyota, 1990’da 350 milyon dolarlık yatırımla Adapazarı’nda kurulan fabrikayla üretime geçmişti. Sabancı Holding, 2001 yılında, ToyotaSA’daki %25’lik hissesini 49 milyon dolara Japon Toyota’ya devredip üretimden tamamen çekilmişti.
Bankalar ilk yarıyı kârlı kapattı
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından yayınlanan “Türk Bankacılık Sektörü’nün Genel Görünümü” başlıklı çalışmaya göre, bankacılık sektörü 2009’un ilk yarısını kârla kapattı. Sektörün 2009’un ilk altı ayındaki net kârı, geçen yılın aynı dönemine göre %32,6’lık artışla 11 milyon TL’ye ulaştı. Bunda net faiz gelirleri ile sermaye piyasası işlem kârlarındaki artışın yanı sıra kambiyo kârındaki artış etkili olurken, Haziran 2009 itibarıyla sektörün aktif toplamı da yılsonuna göre %4,9 artarak 768,2 milyar TL’ye yükseldi. Temel göstergeler incelendiğinde, finansal piyasaları olumsuz etkileyen küresel kriz nedeniyle takibe dönüşüm oranlarında belirgin bir artış olmasına karşın, sektörün Haziran 2009 itibarıyla sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, kârlılık ve fonlama yapısı bağlamında güçlü konumunu muhafaza ettiği gözleniyor. Ekonomik krize rağmen yılın ilk altı ayını kârla kapatan bankalar, reel sektörün zor günler geçirdiği bir dönemde Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini kredi faizlerine yansıtmadıkları için eleştirilmişlerdi.
Tavsiye Et